Direnişin ve korkunç bir komplonun hikâyesi: Kale-i Cengi katliamı
ABD'nin Afganistan'dan çekilmeye başlamasının ardından ülkede ilerleyişini sürdüren Taliban'ın özellikle ele geçirdiği Raşid Dostum'un kontrolündeki bölgelerde güç gösterisi yapması dikkat çekmişti. Taliban'ın Dostum'un kontrolündeki bölgelere önem vermesinin altında Kale-i Cengi hesaplaşması olduğu belirtiliyor.

Afganistan'da 20 yıl önce gerçekleşen Kale-i Cengi katliamında yüzlerce esir ABD öncülüğündeki güçlerce katledildi. Olayda Raşid Dostum'un da adının geçmesi Taliban'ın Dostum'a karşı hırslı ilerleyişini açıklar nitelikte.
Afganistan'da Mezar-ı Şerif yakınında 19. yüzyıldan kalma Kale-i Cengi'nde 24 Kasım-1 Aralık 2001’de meydana gelen hadiseler Dostum’u ve sahadaki dostlarını anlamak bakımından da önem arz ediyor. Raşid Dostum'un daha önce karargâh ve mühimmat deposu olarak kullandığı Kale-i Cengi, 24 Kasım-1 Aralık 2001 tarihlerinde bir katliama tanık oldu.
Teslim olurlarsa serbest kalacakları vaat edilen (resmî rakamlara göre) 386 esir, Dostum'un adamları tarafından 24 Kasım’da şimdi hapishaneye dönüştürülen kaleye kamyonlarla getirildi. Esir alınan mahkûmlar esir alındıklarında veya kaleye getirildikleri esnada üst araması yapılmadı. bazı esirler uzun gömleklerinin altında el bombası ve tabanca saklamayı başarmıştı.
Kaleye getirilen esirlerden daha ilk günde iki mahkûmun el bombalarıyla feda eylemi düzenlemesi ile Dostum'un komutanlarından biri ve bazı askerler öldü.
25 Kasım'da, iki CIA görevlisi, Johnny Michael Spann ve bölge uzmanı David Tyson, kaledeki mahkum sorgulamalarını yürütmek için Kale-i Cengi'ye geldi. Esirleri avluda toplayan CIA görevlisi önce Batılı görünümlü esirlerden başlayarak sorgulama yaptı. Sorgulanan mahkumlardan birkaçının el bombalarının pimini çekmesi sonucunda CIA ajanı Spann ve Dostum’un adamlarından bazıları öldü. Dostum'un kontrolündeki güçler paniğe kapıldı ve geri çekildi. Askerlerin çekilmesi ile birlikte esirler küçük bir cephane deposunu ele geçirerek artık daha fazla silah ve mermiye sahip oldu.
CIA ajanı ve bazı Afgan askerlerinin öldürülmesinin ardından ABD ordusuna ait savaş uçakları kaleyi bombalamaya başladı. ABD ordusu işi ileri götürerek konvansiyonel ordulara karşı kullanmak için geliştirilen bombardıman uçağı B-52’leri bile kullandı. Uçaklardan bırakılan 957 kiloluk bir bomba yanlış koordinata düşerek Dostum’un 30 adamını öldürüp 50’sini yaraladı. 5 Amerikan ve 4 İngiliz özel kuvvet mensubu da ABD bombardımanında yaralandı.
Günlerce C-130 uçakları, tanklar, havanlar, toplarla kaleyi döven ABD askerleri direnişin kırılması üzerine kaleye girerek Spann’ın cesedini ele geçirdi. Ancak esirler cesede el bombasıyla bubi tuzağı kurmuştu.
Operasyonlar sırasında tüm esirlerin öldürüldüğü sanılıyordu. Cesetleri toplamak için kale bodrumuna girmek isteyen ceset toplayıcıların öldürülmesi ve 2 kişinin yaralanması ile birlikte kalenin bodrumunda 100 kişilik bir esir grubunun saklandığı anlaşıldı. Bunun üzerine çatışmalar yeniden yoğunlaştı. Raşid Dostum’un adamları, esirleri etkisiz hale getirmek için el bombaları ve canlı canlı yakma girişimlerine rağmen direnişi kıramadı. Daha önce esirleri serbest bırakma vaadiyle teslim alan General Dostum, 28 Kasım'da kaleye gelerek esirleri teslim olmaya bizzat ikna etmeye çalıştı. Ancak daha öncesinden vaadini yerine getirmemesi Dostum'un ikna çabalarında başarısız olmasını sağladı. İkna çabaları ve saldırıların etkisiz kaldığını göre Dostum, ertesi gün zindanlara soğuk su basılması talimatı verdi. Resmi rakamlarla 386 olarak açıklanan esirlerden yalnızca 86'sı su baskınları ve elektrik verilmesi üzerine teslim olmaya zorlandı.
Sadece bir mahkûm kaçabildi, o da yerel halk tarafından yakalanarak linç edildi. Dostum’un askerleri kalede bir kez daha esir aldıkları askerlerin altın dişlerini söktü, ayakkabılarını aldı ve en az iki yaralıyı infaz ettiler.
Esir alınanlardan hayatta kalmayı başaran çoğu Arap olmak üzere, Özbek, Türkistanlı ve Çeçen olmak üzere 50 esir Guantanamo Kampı’na sevk edildi. Söz konusu esirlerle verilen mücadelede yaralanan ABD Ordusu Özel Kuvvetleri subayı Binbaşı Mark E. Mitchell, Vietnam Savaşı'ndan bu yana verilen ilk nişan olan Üstün Hizmet Haçı ile ödüllendirildi.
Uluslararası Af Örgütü bağımsız soruşturma çağrısında bulundu ancak ABD ve İngiliz hükümetleri, ayaklanmanın şiddetli ve iyi silahlanmış direnişinin silah kullanımını tamamen haklı çıkardığını ileri sürerek soruşturma çağrısını reddettiler.
Esir alındıktan sonra ABD tarafından Guantanamo Kampı'na götürülen esirlerden Abdülaziz el-Uşan hadiseyi: "Buna bir ayaklanma dediler fakat değil; bu bir tür katliamdı." sözleriyle anlattı. Eski ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin Amerika Birleşik Devletleri Senatosu Dış İlişkiler Komitesi'ne sunduğu raporda da olayın bir direniş değil katliam olduğu gerçeğini ortaya koydu.
"Truva Atı"
Katliama zemin hazırlamak için mevzi kazanmaları sağlanan esirlere yönelik "Truva Atı" tuzağıyla katliam uygulanmıştı. Afganistan'da ilerleyişini sürdüren Taliban'ın Mezar-ı Şerif’i ele geçirmesinin ardından kaledeki esirleri sorgularken öldürülen CIA operatörü Spann’ın onuruna kaleye anıta ne yapacağı ise merak konusu.