Filistin Kamplarından Dubai’ye, Kod Adı Ebu Fadi: Muhammed Dahlan
İsrail merkezli Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü Müdürü eski istihbarat şefi Amos Yadlin, verdiği bir mülakatta Dahlan’ı Abu Mazin (Mahmut Abbas)’den sonraki en önemli aday olarak gördüklerini belirtmektedir

Prof. Dr. Mehmet Şahin & Dr. Selim Öztürk
Filistin! Ortadoğu’da neredeyse 100 yıllık bir mücadelenin ve savaşımın öyküsü. Uğruna Arap dünyasının üç büyük savaşa giriştiği dava… Filistin davası ve mücadelesi Arap milliyetçiliğinin, sosyalizminin ve İslâmî hareketlerin daima odak noktasında olagelmiştir. Bunların yanında farklı ülkelerden sol ve sosyalist fraksiyonun üyesi pek çok partizanı ve Müslüman ülkelerden farklı İslâmî grupların aktivist mensuplarını Filistin davasının sahiplenicisi ve savunucusu olarak görmekteyiz.
Filistin Davası içerisinden Arap Dünyasında etkili olan pek çok aktör ve lider çıkarmıştır. Yaser Arafat, George Habash, Şeyh Ahmed Yasin, Halil el Vezir, Mervan Barguti, İsmail Haniyye gibi pek çok aktör Filistin davasının Ortadoğu siyasetine armağanı olmuştur. Filistin halkı bir anlamda Nakba’dan itibaren mülteci halk statüsünde olagelmiştir. Önce Ürdün ardından Lübnan Filistinlilerin geçici yurdu olmuştur; daha sonra seksenli yıllarda Tunus ve Kuveyt bunu takip etmiştir. Körfez Savaşı sonrası Kuveyt’ten çıkarılma ve tekrardan Lübnan, ardından Oslo Barış Süreci ve anavatana dönüş… Bu durum Filistinlilere Arap dünyasının tüm beldelerinde yaşama pratiği şansı kazandırmıştır. Zorunluluktan dolayı olsa da bunu bir fırsata çevirebilen Filistinliler Arap dünyasının bir anlamda en mobilize, en bilgi sahibi, sınırları aşan ve tüm Arap ülkelerindeki gelişmelerden haberdar olan halkı olmuşlardır. Diğer bir ifadeyle Arap dünyasında sadece Filistinliler ve Lübnanlılar, tüm Arap âlemindeki gelişmelerden haberdardır, kabiliyetleri her topluma adapte olabilmeye uygundur ve Arap ülkeleri arasında bir nevi diyalog yürütücüsü ve kültür taşıyıcısı rolü oynamaktadırlar.
Yakın döneme damgasını vuran Filistin asıllı bölgesel düzeyde etki sahibi aktörlerden biri de Muhammed Dahlan ismidir. Muhammed Dahlan, son yıllarda ismini sadece Filistin özelinde değil aynı zamanda Arap ülkeleri arasındaki münasebetlerdeki rolü ile de duyurmuştur. Hatta Dahlan’ın ismi 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminde darbenin finansörü olarak da duyulmuş ve Türkiye’nin hedefinde olan bir isim haline gelmiştir.
Muhammed Dahlan - Gençlik ve Militanlık Dönemi
Dahlan, 1961 yılında Gazze’nin Han Yunus kentinde doğmuş ve çocukluk yaşamını kamplarda geçmiştir. Gençlik yıllarında ateşli bir Fetih fedaisi olarak Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) içerisinde yer almıştır. Fetih’e bağlı Al Shahba ve yine bazı kaynaklara göre de Fetih Şahinleri isimli bir gençlik örgütlenmesinin kurucu liderliğini yapan Dahlan, bu örgütün kuruculuğu ve üyeliğinden ötürü 11 kez tutuklanmış ve İsrail hapishaneleri ile tanışmıştır. Dahlan’ın 1981 ve 1986 yılları arasındaki hayatı İsrail hapishanelerinde geçmiştir ve bu süre zarfında İbraniceyi de öğrenmiştir. Gazze İslâm Üniversitesi işletme bölümünden mezun olmuştur. Dahlan’ın FKÖ içerisindeki her gerillaya verilen kod ismi ise Ebu Fadi’dir. Bilindiği üzere Yaser Arafat’a Ebu Ammar, Mahmut Abbas’a da Ebu Mezin kod isimleri verilmiştir.
1980’li yıllarda İran İslâm Devrimi sonrası politik etkilerin de neticesinde Filistin’de İslâmî gruplar (Hamas, İslâmî Cihat) yükselişe geçmiş ve Fetih’e rakip olmaya başlamışlardır. Dahlan bu esnada hem Fetih lideri hem de Yaser Arafat’ın yakın adamı olarak İslâmî gruplarla mücadele halinde olmuştur. 1987’de Birinci İntifada gibi Filistin davasının en önemli kilometre taşlarından birini temsil eden olayın başlatılmasında Yaser Arafat’ın da talimatı ile rol almıştır. İntifada sırasında İsrail’in en önemli hedeflerinden biri haline gelmesinin ardından 1987 yılında önce Ürdün ardından Kahire, Bağdat ve en sonunda da Tunus’a kaçmak zorunda kalmıştır. 1993 yılına kadar Tunus’ta siyasi sığınmacı olarak yaşamıştır. Bilindiği üzere Tunus, FKÖ’nün 1982 yılında İsrail’in Lübnan’ı işgali ile Lübnan’ı terk etmeye zorlanması sonucu sığınmak için seçtiği ülkedir. Tunus, sürgünde faaliyet gösteren FKÖ için Ürdün ve ardından Lübnan’dan sonra gelen üçüncü sığınılan ülke olması hasebi ile farklı bir öneme sahiptir. Dahlan, yıllar sonra Tunus’a yapacağı yatırımlarla vefa borcunu bir anlamda ödemeye de çalışmıştır.
1993 yılında Oslo Barış Görüşmelerinde Dahlan da Yaser Arafat gibi İsrail ile anlaşmaktan yana tavır almış ve Arafat’ın kararlarını bir fiil desteklemiştir. Oslo Barış görüşmelerinin akabinde Dahlan, Yaser Arafat’ın da yakın ekibine girmiş ve Gazze’deki Filistin Güvenlik Birimlerinin (Gazze Önleyici Kuvvetleri) başına getirilmiştir. Bu birim, 20 bin kişilik Gazze’nin kontrolünü sağlayan muazzam bir güçtür. Dahlan, bu gücü kullanarak CIA, Mossad, Ürdün, Suudi ve Batı istihbarat birimleri ile ilişkiler kurmuştur. Aynı zamanda Gazze’yi İsrail’e ve Batı Şeria’ya bağlayan Karni Geçiş Kapısı vasıtası ile gümrüklerde gerçekleştirdiği yolsuzluk ile görevi boyunca 1994-1997 yılları arasında büyük bir servet de elde etmiştir. Dahlan, özellikle görevi süresince Hamas mensuplarına yönelik yürüttüğü tutuklama, işkence ve soruşturma gibi faaliyetlerinden ötürü insan hakları ihlalleri gibi suçlamalarla karşı karşıya kalmıştır. Hatta bu süreçte Hamas’ın manevi lideri Şeyh Ahmet Yasin ve yine Hamas’ın önde gelenlerinden Dr. Abdülaziz Rantisi’nin öldürülmesinde parmağı olduğu iddia edilmiştir.
2001 yılında gerçekleşen İkinci İntifadadan sonra Dahlan kendisini Yaser Arafat’a karşı lider adayı ve güvenilir siyasi aktör olarak parlatma çalışmalarının içine girmiştir. Dahlan, Filistin Yönetiminde reform çağrısında bulunarak Arafat rejimini yolsuzlukla suçlamış ve istifa etmesi gerektiğini belirtmiştir. Daha 2001 yılında Filistin Yönetimine liderlik iddiasında bulunmaya başladığı söylenebilir. Dahlan hakkında daha bu tarihlerde İsrail gizli servisi ile yakın ilişkide olduğu iddiaları ortaya atılmaya başlamıştır.
Bush Yönetiminin Keşfi ve Hamas ile Mücadele
Muhammed Dahlan, Fetih içerisinde daima destek bulmuştur. Arafat ile ters düştüğü zamanlarda Mahmut Abbas ile yakın ilişki içerisinde olmuş 2003 yılında Abbas tarafından devlet ve güvenlik meseleleri bakanlığına atanmıştır. 2004 yılı Kasım ayında Arafat’ın ölümü sonrasında yine Mahmut Abbas tarafından İsrail ile ilişkilerden sorumlu bakan olarak atanmıştır. 2006-2007 yılları arası ise Dahlan için Filistin siyasetindeki en önemli yıllar olmuştur. Filistin Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanlığına atanan Dahlan aynı zamanda Gazze’de yükselişe geçen Hamas’la da mücadelenin mimarı konumuna gelmiştir. Hamas’ı dizginleme operasyonunda Dahlan’ın arkasındaki gücün Bush hükümeti ve Neo-Con ekibi olduğu bilinmektedir.
2007 yılında Hamas’ı Gazze’de bitirme görevi ABD Başkanı George W. Bush ve Neo-Con ekip tarafından verilmiştir. Dahlan’ın bu görev için seçilmesinin kararı, Bush’un Ulusal Güvenlik Konseyi danışmanı Elliot Abrams’a aittir. Hamas’ın sindirilmesi ve Gazze’de bitirilmesi, Condoleezza Rice’ın Yeni Ortadoğu’nun İnşası projesinin de bir parçası olarak görülüyordu. Fakat Hamas’ın 2006’daki seçim zaferi Bush yönetiminin bu planını altüst etmiştir. Hamas’ın yükselişi, Bush’un Ortadoğu’daki İsrail merkezli vizyonuna ters bir hamle olmuştur. Bu nedenle Dahlan bir Fetih lideri olarak içeriden süreci baltalaması amacı ile desteklenmiş ve Hamas’ın bitirilmesinde görevlendirilmiştir. Dahlan’ın Gazze’deki hâkimiyeti süresince Gazze’ye Dahlanistan isminin verilmesi onun Gazze üzerinde ne derece otoriter bir yönetim kurduğunu ispatlamaktadır.
Dahlan’ın kolluk kuvvetleri bizzat ABD’li Tuğgeneral Keath Dayton tarafından yetiştirilmiş ve eğitilmiştir. Bu kuvvetler özellikle Hamas mensubu politikacıları ve savaşçıları hedef almaları ile tanınmışlardır. Fakat Bush ve Rice yönetiminin Filistin üzerindeki Dahlan merkezli planı Hamas’ın önlenemez yükselişi ile sekteye uğramıştır. 2007 yılının yazında Dahlan’ın güçleri Hamas tarafından ekarte edilmiş ve demokratik yollardan Gazze’nin yönetimini ele geçiren Hamas, Dahlan’ı uzun süren çatışmalar neticesinde Gazze’den sınır dışı etmiştir. Önce Batı Şeria’ya sığınan Muhammed Dahlan burada da eski çalışma arkadaşı Mahmut Abbas ile ters düşmüştür. Hakkında Mahmud Abbas tarafından yolsuzluk ve rüşvet suçlamaları ile ilgili davalar açılan Muhammed Dahlan aynı zamanda Abbas yönetimine karşı darbe planlamakla da suçlanmıştır. Bunun üzerine 2011 yılında Birleşik Arap Emirliklerine (BAE) siyasi sığınmacı olarak iltica etmek zorunda kalmıştır. Mahmud Abbas, Dahlan’ı sansasyonel biçimde Arafat’ın ölümünde parmağı olmakla da suçlamıştır. Tabii ki bu suçlama Muhammed Dahlan tarafından şiddetle reddedilmiştir.
BAE’nde Siyasi Sürgün Dönemi
Dahlan’ın Gazze’de emniyet şefi iken elde ettiği servet, Abu Dabi ve Dubai emirlerinin desteği ile Birleşik Arap Emirliklerinde daha fazla katlanmıştır. BAE’nde kaldığı sürece burada Veliaht Prens Muhammed bin Zayed’in en yakınındaki isimlerden biri ve özel danışmanı olmuştur. Dubai ve Abu Dabi’nin finansal desteği ile Dahlan’ın Filistin Yönetimi üzerindeki hâkimiyeti ve müdahaleleri daha etkin bir hale gelmiştir. Fetih ve Hamas’ın arası Dahlan’ın faaliyetleri ile iyice açılmış, Hamas yönetimi, Gazze için bir çözüm bulamamış ve en sonunda Dahlan kendini kurtarıcı olarak kabul ettirmeye başlamıştır. Nihayetinde bu strateji hem İsrail hem de Mısır, BAE, Ürdün ve ABD tarafından da desteklenen ve arkasında durulan bir politikadır. Sonuç olarak başarılı da olmuştur. Tabii ki burada Muhammed Dahlan’ın yıllarını verdiği hem FKÖ gerillalığı tecrübesi hem Filistin siyasetindeki süregelen rolü hem de Ortadoğu’daki ateş çemberi içerisinde edindiği siyasal tecrübe onu bu konuda başarılı kılmıştır. Dahlan, kurduğu oyunla önce Abbas yönetimindeki Fetih ve Hamas’ın arasını açmış ardından da Hamas’ı kendisi ile ittifaka zorlamıştır.
Gazze’de Dahlan’ın bir kurtarıcı olarak yükselmesi, onun Filistin’den BAE’ne siyasi iltica amacıyla gidişinden sonraki süreci kapsar. Hamas idaresindeki Gazze, süreç içerisinde hem Mısır hem de İsrail’den gördüğü ambargolar sonucunda iyice fakirleşmiş ve Gazze halkı oldukça kötü bir durumun içine düşmüştür. İsrail, Araplar ve Filistin liderliği hepsi Gazze halkının direnişini kırmak için elbirliği ile mücadele vermiştir. Bu mücadelenin koordinasyonu da bizzat Dahlan tarafından yapılmıştır. Abu Dabi ve Dubai’nin fonları ile Dahlan’ın kontrol ettiği vakıflar aracılığıyla Gazze’de sosyal yardım programları başlatarak, Gazze halkına elektrik santrali sözü vererek Hamas’ı kendisi ile anlaşma konusunda zorlamıştır.
2017 Haziranında Hamas delegasyonu Mısır’ı ziyarette bulunmuş ve Mısır istihbaratının denetiminde Muhammed Dahlan ile müzakerelerde bulunmuşlardır. Bu olay tabii ki de Müslüman Kardeşlerin bir kolu olan Hamas’ın, Müslüman Kardeşlerin iktidarını darbe ile devirerek iktidara gelen bir rejimi resmi olarak ziyaret etmesi açısından oldukça ilginç ve önemlidir. Hamas delegasyonu, yirmi yılını İsrail zindanlarında geçiren bir isim olan Yahya Sinvar’ın başkanlığında Dahlan ile görüşmüştür. Bu müzakereler sonucunda Hamas delegasyonu, Gazze ve Mısır’ı birbirine bağlayan Refah sınır kapısının açılması karşılığında Muhammed Dahlan’a Gazze’nin liderliğini vermeyi kabul etmiştir. Yapılan protokole göre Dahlan, Gazze’de hükümeti yönetirken Hamas da bölgenin içişlerini yönetecektir. Bu anlaşma uyarınca ayrıca BAE’nin 100 milyon dolar tutarında bir elektrik santralini Gazze’ye elektrik enerjisi sağlaması için sınıra yakın bir yerde, Mısır’ın tarafında inşa etme taahhüdünde bulunulmuştur.
Muhammed Dahlan’ın Hamas’ı sıkıştırarak kendisi ile anlaşma masasına oturtmasının ana gayesi, Abbas yönetimini köşeye sıkıştırıp zayıflatmak olarak açıklanabilir. Kısacası Dahlan için asıl hedef Mahmut Abbas’tır. Abbas’ın koltuğunda gözü olan Dahlan, Hamas’ın da desteği ile bu amacına yaklaşmayı planlamaktadır.
Dahlan, finansal açıdan yardım için iyi ilişkiler içinde olduğu ve aynı zamanda danışmanlığını yaptığı BAE’nin veliaht prensi Muhammed bin Zayed ve yine kuvvetli bağları olduğu Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el Sisi’nin desteklerini Gazze için garanti etmektedir. Hamas’ın bu destekleri ve sponsorlukları kabulü Dahlan açısından büyük bir başarıdır. Çünkü böylelikle Hamas ve Katar ilişkisi kopmuş olacaktır. Aynı zamanda Hamas, Mısır’daki Müslüman Kardeşlere de sırtını dönmüş ve Sisi rejimi ile anlaşmış duruma gelecektir. Hamas’ı Müslüman Kardeşler, Katar ve Türkiye hattından kopartabilmek Dahlan’ın başarı hanesine yazılacak bir gelişme olarak okunacaktır.
Hamas’ın Başkan Yardımcısı Halil el Hayya, Dahlan ile yapılan işbirliğini doğrulamakla kalmamış aynı zamanda Abbas yönetimine karşı ulusal kurtuluş cephesini oluşturmaya da halkı davet etmiştir. Dahlan ile Hamas ittifakında ayrıca Dahlan’ın 2006- 2007 yıllarında Hamas ile girdiği mücadelede ölenlerin ailelerine kan parası adı altında 50 milyon dolarlık bir bağış yapmasının da öngörüldüğü söylenmektedir. Bu şekilde Hamas ile aradaki kan davası da sonlandırılmış olacaktır.
Son kertede, 2016’da Dahlan ilk önce Mahmud Abbas ile anlaşma yoluna gitmeye çalışmış fakat müzakerelerin iki liderin anlaşmazlığı ile sonuçlanmasının akabinde Dahlan, Demokratik Reform Bloğu adında Abbas’ın Fetih’ini içeriden bölebilecek bir oluşuma girişmiştir. Dahlan’ın Demokratik Reform hareketine Suudiler, Sisi ve BAE veliaht Prensi Muhammed bin Zayed destek verip sponsorluğunu üstlenmişlerdir. 2016’da temelleri atılan yeni oluşum Mahmud Abbas tarafından Fetih’in merkezi komitesinden dışlanan üst düzey eski Fetih liderlerini kapsamaktadır.
Hamas Lideri İsmail Haniye’nin eski danışmanı Ahmed Yusef al Monitor’a verdiği mülakatta Dahlan’ın da milli bir siyasetçi olduğunu, Filistin siyasi haritasında varlığını korumak için mücadele verdiğini ifade etmiştir. Yusef aynı zamanda eğer Dahlan yeni bir parti kurarsa, Hamas’ın Fetih’in zorluklarına katlanmaktansa bu yeni parti ile işbirliğine gitmelerinin daha uygun olacağını ifade etmiştir.
BAE, Dahlan’ın bir dahaki seçimlerde başkanlık için yarışmasını istemektedir. Dahlan sürgünde olmasına rağmen hala Filistin Yasama Konseyinin üyelerinden biridir ve Filistinliler için öncelikle ekonomik anlamda bir kurtarıcı gibi gelmektedir çünkü Abu Dabi merkezli Körfez sermayesini fakir Filistin halkına ve Gazze’ye kanalize edebilecek tek kişi odur.
Bağlantıları, Gücü, İlişkiler Ağı
Dahlan, 2010 yılında daha Filistin’de iken Karadağ Başbakanı Milo Djukanovic’ten Karadağ vatandaşlığını almıştır. Djukanoviç Karadağ Parlementosunda yaptığı konuşmasında Dahlan’dan bir kurtarıcı gibi bahsetmiş ve BAE sermayesini Karadağ’a taşıyacağını belirtmiştir. Dahlan, BAE’de sürgünde bulunduğu dönemde Sırbistan vatandaşlığını da almıştır. 2013 yılında Sırbistan Başbakanı Aleksandar Vucic, tıpkı Karadağlı mevkidaşı gibi Dahlan’ın getireceği Abu Dabi ve Dubai sermayesine bir hediye olarak ülke vatandaşlığını Dahlan’a ve ailesine vermiştir.
Aynı zamanda kendisine destek sağlayan üçüncü devletler için de diplomatik aracılık yapmaktadır. Mesela Nil Nehri üzerine yapılacak olan baraj projesi için Mısır, Sudan ve Etiyopya arasındaki görüşmelerin koordinasyonunu yürütmektedir. Mısır Devlet başkanı Abdül Fettah Sisi ile arasının oldukça yakın olduğu bilinmektedir. Yine Libya’da BAE taraftarı gruplara silah sevkiyatının da Dahlan tarafından organize edildiği iddia edilmektedir. BAE, Mısır ve Ürdün’de TV kanalları, basın yayın organları ve haber siteleri bizzat Dahlan tarafından satın alınmıştır ve yönetilmektedir. Dahlan’ın bu anlamda çok ciddi bir medya gücü bulunmaktadır.
İsrailli yetkililerle oldukça yakın ilişkilere sahip olduğu bilinmektedir. Ariel Şaron’un oğlu Umeri Şaron, İsrail Genel Kurmay Başkanı Şaul Mofaz, sağ kanat politikacılardan İsrail Savunma Bakanı Avigdor Lieberman gibi isimler Dahlan’ın yakın arkadaşları olduğu bilinmektedir. Fakat İsrailli üst düzey yetkililer Filistin üzerindeki ağırlığı ve konumu zarar görmemesi için Dahlan hakkında daha dikkatli konuşmaya çalışmaktadırlar.
Mısır darbesinin planlayıcıları arasında da başat rolü Muhammed Dahlan’ın üstlendiği, darbe sonrası Sisi rejiminin ayakta durması için Abu Dabi-Dubai sermayesinin Kahire’deki rejime Dahlan aracılığı ile akıtıldığını ve Katar-Türkiye-Müslüman Kardeşler hattı ile olan mücadeleyi Dahlan’ın yönettiği belirtilmektedir. Yine 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin arkasında Muhammed Dahlan’ın olduğu, FETÖ’yü darbe için finanse ederek darbe girişimini Körfez’den organize ettiği iddialar arasındadır. Londra merkezli ve Katar’a yakınlığı ile bilinen Middle East Eye gazetesinin haberine göre Muhammed Dahlan darbeden önce Fetullah Gülen ile Filistin kökenli bir işadamı aracılığı ile temas kurmuştur. Darbe için örgüte yaklaşık 3 milyar dolar aktarılmıştır. Hatta darbe gecesi Dubai merkezli Londra’dan yayın yapan Sky News ve Al Arabiya gibi haber kanalları darbenin başarılı olduğu haberlerini yaymışlardır. BAE, darbenin kesin bir şekilde başarısız olmasından tam 16 saat sonra darbeyi kınayan bir bildiri yayınlamıştır.
Özellikle Yeni Şafak gazetesi yazarlarından Mehmet Acet’in iddiasına göre Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bir Müslüman ülkenin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirmek için 3 milyar dolar harcadığını ifade etmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan da ‘Birilerinin istihbarat örgütleri varsa bizim de var. Kimlerin o geceyi nasıl geçirdiğini çok iyi biliyoruz. Türkiye’de ne oldu, ne oluyor, bitti mi, gidiyor mu, darbe neticeye ulaştı mı, ulaşıyor mu? Bunu takip edenleri çok iyi biliyoruz. Nasıl paralar harcandığını çok iyi biliyoruz.’ ifadelerini kullanarak BAE destekli Dahlan’ı kastettiği iddia edilmektedir. İddialara göre BAE, 15 Temmuz darbe girişimi için 3 milyar dolar harcamıştır. Ayrıca 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Fetullah Gülen, Muhammed Dahlan’ın Mısır’daki televizyon kanalı al Ghad Tv’ye çıkarak röportaj vermiştir.
Dahlan, sadece Filistin konusunda değil Arap dünyasındaki pek çok meseleye müdahil olan ve kritik noktalarda vazife alan bir isimdir. Tabii ki tüm bu pozisyonlarını ve önemli görevlerini BAE adına yapmaktadır. BAE’nin finansal gücü, Dahlan’ı Ortadoğu’da BAE adına operasyonlar yapan ve müzakereleri yöneten bir adam konumuna getirmiştir.
Dahlan ile Son Röportajı Gerçekleştiren Kişi: Peter Baker
2016’nın Kasım ayında Dahlan ile sürgünde yaşadığı Abu Dabi’de röportaj gerçekleştiren Peter Baker, Dahlan’ı sürgünde milyardere dönüşen Filistinli lider olarak tanımlıyor. Mülakat esnasında Dahlan, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı İsrail işgalini durduramamakla suçlamakta ve Abbas rejimini Esad ile Saddam rejimlerine benzetmektedir. Dahlan, röportajda uyumlu bir siyasetçi imajı çizmekte ve amacının liderlik olmadığını bunun yerine planlarını ve vizyonunu gerçekleştirebileceği bir ekiple de uyum içinde çalışabileceğini ifade etmektedir. Dahlan aynı zamanda Abbas’ı kendisiyle mücadele etmek ve sponsor kazanabilmek için Türkiye ve Katar’ı ziyaret edip destek istediğini ifade etmekte ve onu suçlamaktadır. Ona göre, Mahmud Abbas tüm Filistin muhalefetine “Dahlan” ismini takmaktadır. Yani bir anlamda Abbas’ta Dahlan paranoyası oluşmuştur. Muhalif isimlerin hepsini bir şekilde Dahlan ile bağlantılandırmaktadır. Dahlan, kendisine İsrailli politikacılarla yakın dostluğu sorulduğunda; bu tür iddiaların hepsini, kendisi hakkında Mahmud Abbas’ın yolsuzluk suçlamalarını, Gazze’de İslâmî fraksiyonlara ve Hamas’a yönelik uyguladığı şiddet ve işkence yöntemlerini reddetmemekte ve “Sonuçta Kızılhaç’ın yetkilisi değildim” diye kendisini savunabilmektedir.
Yolsuzluk iddiaları ile ilgili ise “İnkâr etmediğim iki şey var, zengin olduğumu inkâr etmiyorum. Güçlüyüm, inkâr etmiyorum. Ama yaşam standardımı yükseltmek için çok çalıştım.” Dahlan kendisini tam bir işkolik olarak nitelendirmekte ve “Başarıyı seviyorum, bu benim tutkum” ifadesinde bulunmaktadır.
Sonuç
Muhammed Dahlan, son dönemde yine BAE tarafından devam eden Suriye müzakerelerinde BAE’nin temsilcisi olarak atanmıştır. Dahlan’ın böyle bir pozisyona atanması müzakere heyetinin diğer taraflarını ve muhalifleri rahatsız etmiştir. Dahlan, Esad’ın yerine alternatif olarak cumhurbaşkanı adayı ve yeni yönetim listesi dahi hazırlamıştır. Yine birtakım iddialara göre Dahlan, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası BAE’ne yapılan diplomatik baskılar sonrası artık Abu Dabi’de değil Mısır’da yaşamaktadır. Ancak hala BAE ile iyi ilişkileri devam etmekte adeta bölgede BAE adına iş takibi yapmaktadır. Aynı zamanda hem BAE hem de Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan’ın en güçlü Filistin Devlet Başkanı adayıdır. Hatta İsrail merkezli Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü Müdürü eski istihbarat şefi Amos Yadlin, verdiği bir mülakatta Dahlan’ı Abu Mazin (Mahmut Abbas)’den sonraki en önemli aday olarak gördüklerini belirtmektedir. Özellikle Arap dünyasındaki bağlantılarının onu önemli kıldığını belirtmektedir.
Fakat Dahlan’a yönelik sokak desteği pek de öyle umulduğu kadar fazla değildir. Diğer bir ifade ile sokaklardaki kredisi, BAE ve Mısır yönetimleri nezdindeki kredisi kadar fazla olmadığı bilinmektedir. Kendisi de bunun farkında olmasından ötürü farklı bir aday üzerinde uzlaşılması halinde destekleyebileceği ve yönetim takımında olabileceğini belirtmektedir. Tabii ki bu yine onun nihai hedefinin Filistin Devlet Başkanlığı olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Bazı aktif Filistinli siyasetçilere göre ise Dahlan’ın dönebilmesi artık imkânsız, çünkü köprüler çoktan atılmış durumdadır. Ancak ekonomik açıdan kötü durumda olan ve ABD desteğinin oldukça güçlü olduğu İsrail gibi bir rejimle uğraşmak zorunda olan Filistin için Muhammed Dahlan ismi bir yandan da bir umut gibi görünmektedir. Mevcut konjonktürde daha iyi bir seçenek bulunmamaktadır.
Kaynak: Bilimevi Dış Politika Dergisi Sayı:6