banner39

17.10.2009, 02:09

Ankara ve Erivan, futbol ile diplomasi arasında

Ermenistan ile Türkiye arasında gerçekleşen Zürih anlaşmasından ve çarşamba günü iki ülke milli takımlarının karşı karşıya geldiği futbol maçından sonra üçüncü yarı uzun ve zorlu geçecek. Türkiye ile Ermenistan, çarşamba günü yaptıkları sembolik değeri çok yüksek futbol maçının ardından, şimdi de diplomasi sahasında maçın uzatmalarını oynamak zorundalar. 

Şüphesiz cumartesi günü Zürih'te Ankara ile Erivan'ın temsilcileri tarafından imzalanan anlaşmanın hedefi görmezden gelinemez. İki tarafın da üzerinde uzlaştığı protokoller, diplomatik ilişkilerin kurulmasını, ortak sınırın açılmasını hedefliyor, ikili ilişkileri sıkılaştırmak için bir dizi tedbiri öngörüyor. Şu anda, neredeyse 100 yıldan beri Ermeni soykırımı -soykırım terimi Türkiye tarafından kabul edilmemektedir- sorunu nedeniyle hep karşı karşıya gelen iki komşu arasında daha önce benzeri görülmemiş bir safhanın açılması söz konusudur. Zürih anlaşması tarihî önemi olan bir anlaşma ama bu aşamada henüz hiçbir sorunu kesin bir çözüme kavuşturmuyor. İki ülkede de sesleri gür çıkan milliyetçilere karşın protokoller her iki ülkenin parlamentoları tarafından onaylanacak gibi görünüyor.

Daha zor olanı iki imzacı ülkenin art düşüncelerini gidermektir. Türkler her zaman Erivan'a göre 1 ila 1,5 milyon kişinin ölümüyle sonuçlanan bir soykırımı tanımaktan kaçınmanın yollarını aradılar; Ankara sadece I. Dünya Savaşı koşullarında 300 ila 500 bin kişinin öldürüldüğü bir katliamı kabul etmektedir. Bir tarihçiler "alt-komisyonu" artık kurulmalıdır. Ankara tarafından bu komisyona atanacak kişilerin, Ermeni pozisyonu az çok yakın duyarlıkta olup olmaları Erivan için kategorik bir zorunluluk olan bu ipoteğin kaldırılması konusunda bir irade beyanı olacaktır.

Ermeni cephesinde de birçok art düşünce var. Erivan hükümeti, Zürih anlaşmasıyla Türkiye'yi 1993'ten bu yana kapalı olan sınırı açmaya yöneltmek için buna zorunlu kılmayı umuyor. Özellikle geçen yıl ortaya çıkan Gürcistan krizden bu yana Serj Sarkisyan'ın önceliklerinden biri de budur. Ermeni Cumhurbaşkanı, Zürih anlaşmasının taraflarından bu yönde ağırlıklarını koyacaklarına güvenebilir: Öyle ya da böyle tüm tarafların, Avrupalıların, Amerikalıların ve Rusların ortak çıkarı Orta Asya petrol ve doğalgazının sevkini sağlamak için Ermenistan'ın yalıtılmış olmaktan kurtulmasındadır.

Türk-Ermeni uzlaşmasının önünde bir başka engel daha var: Türkiye'nin himayesindeki Azerbaycan'ın çoğunlukla Ermenilerin yaşadığı işgal altındaki Yukarı Karabağ bölgesi. Bu sorun Zürih protokollerinde açıkça yer almıyor. Ancak Zürih anlaşmasının imzalanmasının ertesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Ankara hükümetinin Ermenistan sınırını açmak için Ermenistan'ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmesiyle oluşacak bir "pozitif tutum"a bağladı. Bir nevi Yeni Osmanlı Rönesansı içinde bulunan Erdoğan hükümeti için soydaşları olan Bakü hükümetini terk etmek söz konusu bile olamaz.

Türklerin dayatmaları, Fransa, ABD ve Rusya'nın tüm külfetini yüklendiği, 1997'den beri son derece karmaşık bir konu olan Yukarı Karabağ sorununu çözmeye çabalayan "Minsk Grubu"nun işini kolaylaştırmıyor. Minsk Grubu, blokajları aşmak için, Yukarı Karabağ'ın kesin statüsünü belirlemeyi daha ileri bir tarihe bırakarak, ilk aşamada Yukarı Karabağ'ı çevreleyen bölgedeki Ermeni toplulukların Azeri topraklarını terk etmesini hedefleyen pragmatik bir yaklaşım öngörmektedir. Bu dosyanın bir uzmanına göre Türklerin beyanları, hem Türk hem Ermeni cephesinde Yukarı Karabağ konusundaki aşırıcı pozisyonları güçlendirerek "Minsk grubu"nun çalışmaları üzerinde olumsuz etki yapma riski taşıyor. Açılım için bir kaldıraç mı yoksa radikalleşme için bahane mi? Her şey Ankara ve Erivan'da Zürih anlaşmasının nasıl yorumlanacağına bağlı olacak. Maçın üçüncü yarısı hem uzun hem de zorlu olacak görünüyor. Le Figaro 15 Ekim 2009
 
Kaynak: Zaman

 

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?