Arınç, Baykal'ın sözünü yorumladı
TBMM Başkanı Bülent Arınç, CHP lideri Baykal'ın, bütçe görüşmelerinde ''Başörtüsü, eşlerin ayıplarını örtmeye yetmez'' sözünü ve ardından yaşananları yorumladı:

TBMM Başkanı Bülent Arınç, NTV'de katıldığı programda, gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, bütçe görüşmelerinde ''Başörtüsü, eşlerin ayıplarını örtmeye yetmez'' sözünün ardından yaşanan tartışmaların anımsatılması üzerine Arınç, buna üzüldüğünü söyledi.
Bir partide sözcü olan kişilerin üsluplarına çok dikkat etmesi gerektiğini ifade eden Arınç, ''Üslubu beyan aynı ile insandır'' sözüne işaret etti. Arınç, bir insanın üslubunun, o kişinin kalitesi ve gücü hakkında bilgi verebildiğini belirtti.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bir gerginlik politikası içerisinde, ağızlara gem vurulamadığını -Baykal'ı kastederek söylemiyorum-... Meclis Televizyonunu sürekli izlerim, çıkan konuşmacıların hakaret, eleştirinin ötesinde aşağılama, küçültücü beyanlarını gördükçe kahroluyorum. Siz bir şey söyleyince karşı tarafta aynı ile veriyor.''
''YANLIŞ ANLAŞILMAYA ÇOK UYGUN BİR CÜMLE''
Baykal'ın sözünü doğru anladığını ancak, yanlış anlaşılmaya çok uygun bir cümle kurduğunu belirten Arınç, bu cümleyi tamamlarken, Baykal'ın birkaç saniye düşünerek, cümlesini tekrarladığını söyledi. Arınç, gergin bir ortamda, herkes ağızdan çıkacak söze odaklanmışken, yanlış anlaşılmaya uygun bir söz söylenmesinin fırtına kopardığını kaydetti. Baykal'ın sözlerinin eşlerine yönelik olmadığından adı kadar emin olduğunu vurgulayan Arınç, Baykal'ın, özel hayata çok önem verdiğini; kişilerin eşleri konusunda eleştiri yapmadığını; buna izin vermediğini, özel yaşamlara girmediğini bildiğini söyledi. Buna kendi kadar emin olduğunu dile getiren Arınç, Baykal'ın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ı kastettiğine inanmadığını belirtti. Arınç, ''Ama öyle bir söz söyledi ki o gerginlik içinde telafi edilinceye kadar, çok ağır şeyler konuşuldu, çok büyük gerginlik oldu. Sadece Meclis değil, televizyonları izleyen milyonlarca insan etkilendi. Konuşmaları vurucu yapabiliriz ama vurucu yaparken, bu tür karşılıklara meydan vermeyecek veya yanlış anlaşılmayacak bir düzeyde tutmak çok daha faydalı'' diye konuştu.
GENEL BAŞKAN VE GRUP BAŞKANVEKİLLERİNE ÇAĞRI
''Cumhurbaşkanı ve genel seçimler öncesinde Mecliste tansiyonun sık sık arttığına mı şahit olacağız?'' sorusuna Arınç, ''Arttığına şahit olacağız. Zaten bugüne kadar söylenen ve konuşulanlar, maalesef çok kötüye gidişi gösteriyor'' karşılığını verdi. Arınç, genel başkan ve grup başkanvekillerine, ''Yanlış yapan milletvekilini alkışlamamaları ve sözcülük vermemeleri'' çağrısında bulundu. ''Bunu alkışlayarak, 'hadi bakalım, aslanıp, koçum' diyerek kürsüye sürümek, bu gerginliği devam ettirmektir'' diyen Arınç, bu gerginliğin içinde olan milletvekillerinin uzun ömürlü olamayacağını, prim yapmayacağını, arkalarında iyi iz bırakmayacağını ifade etti. Arınç, grup başkanvekillerinden, gerginlikleri, fedakarlık yaparak gidermesi ve bu gerginliğin figürü olmamasını istedi.
''PADİŞAH DEĞİLİM Kİ...''
Ölüm orucundaki Behiç Aşçı'nın ailesiyle görüşmesinden Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in haberi olmadığı yönündeki hatırlatma üzerine Arınç, bu konuyla ilgili, Çiçek'i aramadığını belirtti. Bu görüşmenin spontane olduğunu dile getiren Arınç, 20 sivil toplum kuruluşu ve 100 imzayla Aşçı'nın ölüm orucuna kulak verilmesine ilişkin müracaat yapıldığını, buna bigane kalamadığını kaydetti. Aşçı'nın annesi ve teyzesiyle görüşmesinde, ''Ölümle inat olmaz'' dediğini, konuyla ilgili kurum ve kuruluşlarla görüşme sözü verdiğini anlatan Arınç, ''Ben padişah değilim ki 'şu andan itibaren bu cezaevlerinde şöyle bir uygulama olacak' diye... Bu, bakanlığı ilgilendiren bir konu'' dedi. F Tipi cezaevlerinin Türkiye ve dünya için yeni olmadığını belirten Arınç, bu uygulamanın 7. yılına girdiğini anımsattı.
''AŞÇI'YI ONLARDAN BİRİ OLARAK GÖRMÜYORUM''
Arınç, bugüne kadarki uygulamaların bir kaç şikayet dışında istikrar gösterdiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ben bu konuda, hepsini yıkalım, atalım, kapıları açalım demek istemiyorum. Bir insanın yaşam hakkı madem kutsaldır, ölüm cezasını kaldıran bir ülkedeyiz, ölüm cezasına eş bir tecrit durumu varsa en azından birkaç kişiyle bir araya gelmesine engel bir durum varsa güvenlik önlemleri alınmak şartıyla, bu insanların bu doğal haklarını gözetebilir miyiz diye düşünüyorum. Bu konuyu eskiden bazı örgütler propaganda malzemesi haline getirdi, örgütün talimatıyla bazı insanlar hayatlarına son verdiler. Behiç Aşçı'yı onlardan biri olarak görmüyorum. Her şeyden önce meslektaşım, avukat, hukukçu. Samimi olarak, 'Bu konuya dikkat çekmek için yapıyorum' diyor. Ailesiyle görüşmemin ardından bana gelen haber şu oldu; 'Somut bir girişim olmadıkça, eylemi bırakmayı düşünmüyor' dediler. O gün söylediklerimi ifade ettim, 'Önce ölüm orucu bırakılacak' dedim, devlet ile pazarlık olmaz.''
''ÇİÇEK'İN SIKINTILARINI BİLİYORUM''
Çiçek ile görüşüp görüşmeyeceğinin sorulması üzerine Arınç, görüşeceğini, Çiçek'in Hükümetin bir bakanı ve çok eski arkadaşı olduğunu belirtti. Arınç, Çiçek'in çektiği sıkıntıları bildiğini, bir bakan için cezaevlerinden sorumlu olmanın çok acı birşey olduğunu ifade etti. Bir avukatın hayatının sona erecek olmasının, insan olma açısından kendilerini ilgilendirdiğini vurgulayan Arınç, ''Ama eğer bir örgüt müdahalesi söz konusu da Aşçı'nın bu işi bırakmaması konusunda yine bir propaganda malzemesi olarak sürdürmeye çalışan birileri varsa -perde arkasında benim göremediğim- Aşçı'ya yazık olur; bizim bu insani girişimimiz maalesef sonuçsuz kalır'' diye konuştu.
''BUYURUN DEMEK MECBURİYETİNDE DEĞİLİM''
DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk'e neden randevu vermediğinin sorulması üzerine Arınç, o gün Genelkurmay Başkanı'nı ziyaret ettiği, Endonezya Meclis Başkanı'nın konuğu olduğu ve başka randevuları bulunduğu için randevu verilmediğini söyledi. Arınç, emrivaki yapmaya çalıştıklarını ifade ederek, ''Ankara'ya gelmişler, taleplerini tekrarlamışlar. Randevu mümkün değil. Pek çok gerekçe var ama gerekçeye de lüzum yok. Ben herkese, 'Buyurun, şu saatte gelin' demek mecburiyetinde değilim'' dedi. Meclis Başkanlığının emrivaki yapılacak bir yer olmadığını kaydeden Arınç, gittiği her ilde valilik ve belediyeyi ziyaret ettiğini söyledi. Arınç, Tunceli ve Doğubeyazıt'ta DTP'li belediye başkanlarını, hoş karşılamayanlar olsa bile ziyaret ettiğini belirterek, şunları kaydetti: ''DTP'li belediyeleri, bu ziyaretlerimde ayırt etmediğime göre, 'Bize randevu verdi vermedi' tartışması yapmak boştur. İyi ki bu görüşme gerçekleşmemiş. Ahmet Türk ve başkaları, 'Bu yürüyüşümüze halk destek vermedi' diye, Diyarbakır ve Van halkını da suçlamaya başladılar. Terör örgütüyle doğrudan veya dolaylı bağlantı kurmaya çalışan, onun sözcülüğünü yapma hevesinde olan, oradan alınan talimatlarla yürütülmeye çalışılan, oranın ilan ettiği ateşkesi, bir başka şekilde büyütmeye gayret eden yürüyüşün veya toplantının adını ne koyarsa koysun, halktan da bizden de destek bulamayacaktır.''
''ERDOĞAN DA YAPMAYA BAŞLADI''
Arınç, cumhurbaşkanı adaylığına ilişkin bir soruyu şöyle yanıtladı: ''Bu, o kadar zevkli konu haline geldi ki yeni spekülasyonlara ve yorumlara yol açmayacağını bilsem, o kadar şeyler söylerim ki... Bunu, Sayın Erdoğan da yapmaya başladı. 'Aday olacak mısınız?' onun üzerine yorumlar yapılıyor. 'Partimizden başkası da olabilir' şeklinde bir cümle sarf ediyor; 'Ha bunu da söyledi' deniliyor. Sayın Gül, 'Dışardan da olabilir' diyor, 'Tamam dışardan da olabilir dediler'... Sanki Amerika'yı yeniden keşfediyorlar. Bunların hepsi zaten var. Murat Akgün'ün dışardan aday gösterilmesi on milyonda bir ihtimal de olsa, ihtimal değil midir? Sayın Baykal'ın aday olması, hatta seçilmesi ihtimal değil mi? Yüzlerce ihtimal var. Onun için böyle nüanslara bakarak, 'Onu dedi, acaba bunu kastetti...'', bunlara hiç gerek yok. Adaylık müracaatlarının başlayacağı tarih 16 Nisandır. Bu tarihe kadar AK Parti, CHP grubu kendi içinde toplanır, 40-50 kişiyle, 100 tane sivil toplum örgütüyle konuşulur, adaylar çıkmaya başlar. 'Bunlardan birisi olur musunuz?' 16 Nisandan sonra olurum veya olmam noktasında bir cümle söyleyeceğim.''
AA