banner39

Başörtüsü yasağı sorunu tartışıldı

Başörtüsü tartışmalarının geniş bir platformda ele alındığı geniş katılımlı bir forum İstanbul'da yapıldı.

Arşiv 14.02.2008, 13:24 14.02.2008, 15:08
Başörtüsü yasağı sorunu tartışıldı

Zübeyde Hanım Kültür Merkezi'nin Tiyatro Salonu'nda 13 Şubat'ta  Özgür-DER tarafından düzenlenen ve "Başörtüsüne Özgürlük Süreci'nin Neresindeyiz?" ismini taşıyan bir forum yapıldı.

Yöneticiliğini Özgür-DER Genel Başkanı Hülya Şekerci'nin yaptığı panelin konukları MAZLUM-DER Yönetim Kurulu Başkanı Av. Gülden Sönmez, AK-DER Genel Başkan Yardımcısı Av. Fatma Benli, HU-DER Başkanı Kamil Uğur Yaralı ve AS-DER Genel Başkanı emekli tuğgeneral Adnan Tanrıverdi'ydiler. 

İki oturum halinde gerçekleştirilen panel başörtüsü yasağı ve direniş sürecinin yer aldığı bir sinevizyonla başladı. Sinevizyonun ardından Fevzi Zülaloğlu'nun okuduğu Kur'an'da örtünmeyi konu alan ayet ve meallerinden sonra program H. Şekerci'nin yaptığı açılış konuşmasıyla devam etti.

Konuşmasına başörtüsü tartışmalarının uzun geçmişine vurgu yaparak başlayan Şekerci, kadın kıyafetinin tartışılmasının modernleşme süreciyle birlikte başladığını ve bu durumun sürdüğünü söyledi. Bu sürecin başörtüsü yasağı ile  tırmandırıldığını söyleyen Şekerci, bulunulan süreçte başörtüsü üzerinden korku ticaretinin yapılmakta olduğunu belirtti. Anayasa değişikliği sürecinin kansız olmayacağı tehditleriyle kaos üretilmeye çalışıldığına dikkat çekti.

YENİ DÜZENLEME YETERSİZ

 Ağırlıklı olarak yasağın hukukî meşruiyeti ve meclisin son düzenlemesinin değerlendirmesine ayıran Fatma Benli, Türkiye'de mevcut yasal mevzuatı herkesin kendisine göre değerlendirdiğini, oysa mevcut durumun aslında mevzuattan kaynaklanmadığını, kanunlarda ve yasalarda başörtüsünün yasak olduğuna dair somut bir hükmün bulunmadığını söyledi.

Benli, malum süreçte uygulanan fiili yasağın sadece üniversitelerle sınırlı olmadığını, bu süreçte adaletten yana tavır alan birçok kişinin de baskı altına alındığını, birçok hakimin bile sırf eşi başörtülü olduğu için ya açığa alındığını, ya da soruşturmalara maruz kaldığını ifade ederek; fiili uygulamanın iç hukuk ve uluslar arası sözleşmeler bağlamında tutarsızlığını değerlendirdi.

Buradan hareketle meclis düzenlemesini sözü getiren Benli, sanal/keyfî bir yasakla karşı karşıya bulunduğumuzu, sorunun fiili uygulamadan kaynaklandığını, hükümetin son girişiminin de bu durumun zorlamasının bir sonucu olduğunu söyleyerek "varolan düzenleme yeterli değil", dedi.

"BASKI ALTINDAKİLER BAŞÖRTÜLÜLERDİR"

Daha sonra söz alan K. Uğur Yaralı da sorunun mevzuattan kaynaklanmadığını hatırlatarak bu yüzden "düzenleme gereksiz", dedi.

Sorunların özünün Tanzimat sürecine dayandığını, bu laik-Batıcı zihniyetin halkın geleneksel değerlerini ve İslam'ı hedef aldığını söyleyen Yaralı, laiklik anlayışının laikliğin beşiği olan Avrupa'yla kıyasını yaparak, dinin kontrol altında tutmak istendiğini söyledi.

Bunun bir sonucu olarak "bilimin olduğu yerde dine ne hacet" diyenlerin bu tutumlarının başarısızlığı sonucunda bu gün "dinde başörtüsü yok" deme yetkisini kendilerinde bulabildiğini ve dolayısıyla gücü elinde bulunduranların her yerde şampiyon psikozunda olduklarını ifade etti.

 "Mahalle baskısı" tartışmalarına da temas eden konuşmacı, aslında mahallenin sosyal bir otokontrol mekanizması olduğunu, bunun anlam ve fonksiyonunu "Allah'tan kork, değilse kuldan utan" vecizesinde bulduğunu; ancak modernleşme süreciyle birlikte değer yargılarının değiştiğini ve mahallenin de baskı altına alınarak bundan nasiplendiğini, zira statükonun kendisini her şeyin üstünde ve mutlak belirleyen pozisyonunda gördüğünü ve bunu da katı yasalarla sağladığını belirterek "başörtülülerin kendileri bizatihi baskı altında tutulan insanlar", dedi.

"ÖRTÜNME ŞEKLİ PAZARLIK KONUSU OLMAMALI"

Konuşmacılardan G. Sönmez mevcut düzenlemeyle konunun kazandığı boyutları ve içerdiği risklerin İslami kimlik açısından muhasebesini yaptı. Bu bağlamda mevzuat değişimi üzerinden tartışmakla konunun kritik bir noktaya vardırıldığını söyleyen Sönmez, sorunun mevzuattan kaynaklanmadığını hatırlatarak anayasanın mantalitesi ve kurumlara egemen olan zihniyetin değiştirilmemesi durumunda başörtüsü üzerinden mevzuat değişikliğinin pek de anlamlı olmadığını belirtti.

Yeni düzenlemeyle birlikte örtünme şeklinin de tartışmaya açıldığını belirten Sönmez, bunu büyük bir risk olarak niteledi ve şekil-şema dizayn edilerek Müslüman kadının edilgenleştirilmek istendiğini ifade etti. Başörtüsünün giderek içeriksizleştiğini de hatırlatan konuşmacı, Müslüman kadınların örtünmeden amaçlarını netleştirmelerinin ve özgüven kazanmalarının önemini vurguladı. Kimlik buharlaşmasını temel sorun addeden Sönmez, Müslümanların sürüklendikleri savunma kompleksini aşmaları gerektiğinin altını çizerek yeni düzenlemeyle değişen bir şeyin olmayacağını, üniversiteye girişte aynı sorunların yaşanmaya devam edeceğini ve dolayısıyla İslami kurumların buna hazırlık yapmaları gerektiğinin altını çizerek özgürlük mücadelesinin genişletilerek memur hakları gibi diğer alanları da kapsaması gerektiğini belirterek "Başörtüsünü değil, Türkiye'nin Hukukîliğini tartışmalı" dedi ve "örtünmenin şeklini kesinlikle pazarlık konusu kılmamak gerekiyor" diyerek sözlerini tamamladı. 


Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?