Bozkırın son fatihi: Timur

Kendine başkent olarak Semerkant'ı seçen Timur, Cengiz Han'ın tersine bir şehir medeniyeti olarak yükselmeyi seçmişti.

Arşiv 18.02.2021, 14:03 18.02.2021, 14:14
Bozkırın son fatihi: Timur


Dünya Bülteni / Haber Merkezi

Orta Asya devletleri çöküş dönemini yaşarken Timur adında Cengiz soyundan geldiğini iddia eden bacağı aksayan bir adam bozkırın son büyük imparatorluğunu kurdu. Öldüğünde toprakları Hindistan’dan Rusya’nın steplerine Anadolu’dan Çin’e kadar uzanıyordu. Kendine başkent olarak Semerkant’ı seçen Timur, Cengiz Han’ın tersine bir şehir medeniyeti olarak yükselmeyi seçmişti.

Timur, 10 Nisan 1336’da Türkleşmiş  Moğol kavimlerinden Barlasların yaşadığı Semerkant’ın yüz  kilometre güneyindeki Hoc Ilgar köyünde doğdu. Çağataylıların son hükümdarlarından Tuğluk Temur yaşından büyük zekâya sahip olan Timur’u keşfederek kendisine danışman olarak atadı. Fakat Timur çocukluğundan beri kafasına bir cihan imparatoru olma düşüncesini kafasına koymuştu. Moğollara karşı Türk, göçmenlere karşı şehirli, Tengri inanışında olanlara karşı Müslüman olduğunu söyleyerek yıllarca Moğolların hâkimiyetinde ezilmiş kitleleri yanına çekmeyi başardı.

Tuğluk Temur’la ilişkilerini keserek Semerkant halkını hanlığa karşı kışkırttı. Pratik zekası sayesinde çok kirli işlere girmekten düşmanlarıyla bile ittifak kurmaktan çekinmedi ve sonunda 10 Nisan 1370’de Belh’te kendi imparatorluğunun temellerini attı. Orta Asya bozkırlarında kısa sürede sivrilen Timur, Harezm’i 1380’de itaat altına alarak bölgenin en güçlü hükümdarlığı haline geldi.

Timur’un hızla yükselmesinde kan dökücü Cengiz Han’ın imparatorluğunu yeniden fethetme arzusu vardı. Hâkimiyet altına aldığı bölgelerde hem Cengiz yasalarını uygulayarak hem de şeriat’ı ilan ederek meşruiyetini sağlamlaştırdı. O bütün dünyaya bir Moğol olduğu kadar bir Türk, bir Müslüman olduğu kadar bölgenin kadim inanışlarının bir savunucusu olduğunu göstermek istiyordu. Cengiz’in ele geçirdiği şehirler, Timur’la tekrar fethedilerek aynı yorgunluğu bir kez daha yaşadılar.

Hiçbir zaman Han unvanının kullanmayan Timur, Emevi Müslümanlarının kullandığı “Emir” unvanını kullanarak yirmi dört yılda Kafkasya, Anadolu, İran, Mezopotamya, Moğolistan, Maveraünnehir, Harezm, Ermenistan ve Kuzey hindistan’ı toprakları arasına katmayı başardı. Moğolların son kalesi Altınorda Hanlığı üzerine ağır bir hamle indirerek Rus knezliğinin büyümesine zemin hazırladı.

Timur bir yeri ele geçirmeye karar verdiğinde önce o bölgeye bir elçi gönderiyor, şehrin teslim edilmesini istiyordu. Eğer şehir teslim edilmezse, o şehir düşene kadar yılmadan çarpışıyordu. Şehre girdiğinde bütün erkeklerin başlarını vurduruyor yalnız din bilginlerinin, hamile kadınların ve çocukların sağ kalmasına müsaade ediyordu. Eski pagan geleneğin bir devamcısı gibi ölenlerdenşehrin ortasında tepeler yapılıyordu. Timur bunları yaparken aynı zamanda savaşın ne kadar acımasız, kan dökmenin ne kadarda vahşet bir felaket olduğunu göstermek istiyordu.

Tüccarın güvenli ticaret yapması  için kervansaraylar kurduruyor, herhangi bir haydutluğa asla izin vermiyordu. Bir keresinde Çağatay şehirlerinin birinde valinin halktan zorla para aldığını duyunca o valinin ve askerlerinin derilerini kemiklerinden ayırmıştı. Kendine kim isyan ederse asla affetmiyor düşmanlarına ikinci bir şansa tanımıyordu. Şiiler ve Sünniler arasındaki mezhep savşlarını sona erdirerek herkesin kendi katında eşit olduğunu söyleyen Timur belki de bilinçli olarak yıllardır birbiriyle kavgalı olanları aynı şehir ve mahallelerde bir arada yaşatmıştı.

Timur ele geçirdiği hiçbir yerde tasavvuf ehline dokunmadı. Dervişlerin ülkesinde serbest bir şekilde dolaşmalarına faaliyetlerine izin verdi. Zalimliği ve kan dökücülüğü tasavvuf büyükleri karşısında uysallaşıyor, mülayim bir insan tipine dönüşüyordu.

Sanatçıları her zaman korumuş  kollamış olan Timur, Semerkant’ta çok az zaman geçirmesine rağmen hayallerinin şehri yapmak istemişti. Fethedilen eyaletlerden zanaatkârlar ve sanatçılar getirmiş, kentin daha önce görmediği görkemli binaları  yapmıştı. Bu şehir Timur Rönesans’ı olarak adlandırılan dönem Timur’un çocuklarına bir hediyesiydi. Fakat zenginliği ve bereketliliği ile göz kamaştıran Seistain şehri onun ellerinde can vermiş, toprakları çöle dönmüş, binlerce ölüsü ile anılan bir kente dönüşmüştü.

İbn Haldun ve Timur

Timur, fetihlerinin amacını  hep İslam olduğunu söylese de daha çok Müslüman devletlerle savaştı. Hinduları ortadan kaldırmak istediğini söyledi Delhi sultanlığını yıktı. Birçok Müslüman bu Müslüman sultanlığın altında canlarını verdiler. Hıristiyan İzmir’i fethetmek istediğini söyledi Küçük Asya halkı katliamdan kurtulamadı. Cenevizlilerin ticaret üslerine son vermek için Kıpçak illerinde yaşayan bir nefes bırakmadı. 

Memluk sultanı Frec’ten kendisine bağlanmasını ve toprakları üzerindeki kaçakların teslim edilmesini isteyen Timur, istekleri reddedilince büyük bir ordu ile Suriye’ye geldi. Hama, Halep, Humus, Baalbek tek tek Timur’un eline geçti. Şam’a hayranlığı bilinen Timur önce şehrin kendiliğinden teslim olmasını bekledi ve şehrin teslim olması için elçiler gönderdi. Şam, Tunuslu İbn Haldun’u Timur’la görüşmesi için gönderdiler. Büyük tarihçi İbn Haldun’u otağında nezaketle karşılayan Timur bu bilgeden Mağrip ülkelerini anlatmasını istedi. İbn Haldun Mağrip ülkelerini anlatırken Timur’a Müslüman kanının artık dökülmemesi ricasında bulundu. Timur ricayı önemsemeyerek seferini devam ettirdi ve Şam’da ki Emevi Camii ilk kez onun kuşatması altında yandı. Dünya iki hükümdara yetecek kadar geniş değildir ilkesini benimsemiş olan Timur, Hıristiyan Batı'ya karşı ardarda seferler kazanan Osmanlı’ya yöneldi.

Ankara Savaşı

Benzer karakterlere sahip olan Timur ve Osmanlı padişahı Yıldırım’ın karşılaşacaklarından şüphe yoktu. Her iki devlet birbirine sınır olmuşlar, birbirlerinin yaptıklarını izlemeye başlamışlardı. Timur Yıldırım’ın Niğbolu Savaşı’nda haçlıları yenilgiye uğratmasına sevinmiş hatta Yıldırım’ı kutlayan bir mektupta göndermişti. Fakat kendisi cihana hükmediyordu, Anadolu hükümdarının kendisinin önünde eğilmesi onun için yeterliydi. Timur kendisinden kaçan Celayirli hükümdarı Ahmet Celayiri ile Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf’un kendinse teslim edilmesini istiyor Anadolu beylerinin topraklarının tekrar sahiplerine iade edilmesini de talep ediyordu.

Anadolu’da batıda kazandığı zaferlerden sonra bir sarhoşluk yaşayan Yıldırım’dan bu isteklerde bulunmak kimin haddine düşmüştü. İki hükümdarın birbirine karşı sert, hakaretler içeren mektuplaşmalarını Sivas, Kayseri ve Erzincan’da yaşayan halk ödedi. 

Sivas bu katliamların en ağırını  yaşadı. Şehri savunan Malkoçoğlu Mustafa Bey, Yıldırım’dan yardım gelmeyince Timur’dan kan dökülmeyeceğine dair söz aldıktan sonra şehri teslim etmeye razı oldu. Timur, sözünde durarak Sivas’ı aldıktan sonra kan dökmedi yalnız dört bin civarındaki kale müdafiini diri diri toprağa gömdürdü.

Yıldırım, Timur’un Suriye’ye gitmesinden faydalanarak Sivas’ı geri aldı ve Timur’un hâkimiyetini benimsemiş olan Erzincan ve Kemah’a saldırdı.

Bir ara her iki taraftaki devlet erkânının  çabaları ile bir dostluk rüzgârı esmişse de Timur’un Kara Yusuf’u istemesindeki ısrarı tekrar olumlu giden havayı gerginleştirmişti. Timur ve Yıldırım’ın orduları Ankara ovasında karşılaşmış, savaşı kazanan taraf Tmur’un ordusu olmuştu.

Bozkırın son hükümdarı artık yaşlanmış, ömrünün son demlerini geometrik şekilde dizayn edilmiş sarayında geçirmek istemişti. Hristiyan ispanya’dan gelen elçilik heyetini kabul edip, fahiş fiyatla mal satan iki tüccarın boynunun vurdurduktan sonra Çinlilerin sınır ihlali yapmaları üzerine Çin seferine çıkmaya karar vermişti. Sefer sırasında belki yaşlılığının belki pişmanlığının bir nedeni olarak hayatında ilk kez birini affetmişti: Altınordu hükümdarı Toktamış’ı.

Cengiz Han’ın batıya seferlerini başlattığı Otrar’da 69 yaşında öldüğünde Timur, kendisiyle savaşabilecek hiçbir hükümdar bırakmadı. Yalnız o öldüğünde Semerkant, bir daha eski günlerine dönemedi.

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?