Çelik: Elin çocuğuna yalan mı söyletelim?
Yabancılara ant içme mecburiyetinin kaldırılması eleştirilerine Bakan Çelik,"Elin çocuğuna, her gün yalan mı söyleteceğiz?" dedi.

Milli Eğitim Bakanı Çelik, ilköğretimdeki yabancı öğrencilere ant içme mecburiyetini kaldırdığı için gösterilen eleştirilere, "Biz elin çocuğuna, her sabah yalan mı söyleteceğiz?" diye tepki gösterdi.
Hüseyin Çelik, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nde "Küreselleşme Sürecinde Türkiye" konulu konferans verdi. Çelik, konferansta ilköğretim okullarındaki yabancı öğrencilere her sabah "Türküm, doğruyum..." diye başlayan ant içme mecburiyetini kaldırmaları nedeniyle eleştirilere tepki gösterdi.
Bakan Çelik, şunları söyledi:
"Kayseri'de bana sordular: 'Yabancılara ant içme mecburiyeti nasıl kaldırılır?' Bir Alman çocuğunu, sabah sıraya geçiriyorsunuz. Öğrenci Andı'nı okutuyorsunuz. İlk önce 'Türk'üm' diyor. Çocuk Alman ise bu cümle yalan. İkinci cümle doğruyum. İlk cümlede yalan söyletiyorsunuz, ikinci cümlede 'Doğruyum' dedirtiyorsunuz. Biz elin çocuğuna, her sabah yalan söyletmek zorunda mıyız?"
GLOBALLEŞMENİN TÜRKÇESİ KÜRESELLEŞME
Çelik konuşmasında, bugüne kadar küreselleşmenin herkes tarafından kabul edilen bir tanımının yapılamadığını da söyledi, globalleşmenin Türkçesine "küreselleşme" denildiğini belirtti. Çelik konuşmasından bazı bölümler şöyle:
"Eski dünyada ulaşım zordu. Buharlı geminin icat edilmesiyle, kıtalar arası ulaşım çok kolay hale geldi. Tren, uçak, telgraf ve telefonun bulunması, televizyon, radyo yayınlarının başlaması, iletişim ve ulaşım araçlarının baş döndürücü hızıyla birlikte dünya her geçen gün küçülmeye başladı. Mesafeler kısaldı. Küreselleşmenin tanımını yapanlar şunu söylüyorlar; 'Küreselleşme, yer yüzündeki malların, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımıdır' diyorlar. Fakat küreselleşme artık kabına sığmıyor. Yeryüzünde artık her şey küreselleşme. Siyaset, ekonomi, hukuk ve ilginçtir ki terör bile küreseldir.
BİZİ BİZ YAPAN BAŞKALARINDAN FARKLI KILAN ÖZELLİKLERİMİZDİR
... Üniversite öğrencileri bana soruyor; küreselleşme iyi bir şey midir kötü bir şey midir, diye. Bu soruyu sormanın artık bence vakti çoktan geçti. Bu saatten sonra bunu tartışmanın anlamı yok. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, şu soruyu kendimize sormak zorundayız. 'Küreselleşme sürecine sürüklenen, yönlendirilen, yönetilen pasif bir obje mi olacağız? Yoksa yöneten ve yönlendiren iradenin bir parçası mı olacağız?' Eğer diyorsanız ki 'Bırakın bizleri, küreselleşmenin seline kendimizi kaptıralım. Küreselleşme bizi savursun, savurabildiği yere kadar götürsün. Biz özne değil, nesne olalım'. Ben bu misyonu, bu tavrı binlerce yıllık devlet geleneğine sahip olan bu büyük millete yakıştırmam.
Bize yakışan, küreselleşme sürecini yöneten, yönlendiren iradenin bir parçası olmaktır. Tarihi misyonumuz bize bunu bir sorumluluk olarak yüklüyor. Bizi biz yapan, başkalarından farklı kılan özelliklerimiz var. Biz bir taraftan kendimiz olurken, bizi biz yapan değerleri korurken, bir taraftan da her birimizin birer dünya vatandaşı olduğumuzun farkında olmalıyız.
FARKLI RENKLER, GÖKKUŞAĞINA DÖNÜŞÜRSE
"Bir ülke kendi içindeki farklılıkları zenginlik haline getirirse, farklı renkleri demokrasinin çoğulcu vasfı içinde gök kuşağına dönüştürürse, o ülkede huzur olur ve devlet bütün bu farklılıklara saygı duyar, şapka çıkarır, yolunuza devam edersiniz. Bugün küreselleşmenin dünyada getirdiği yükselen değerlerden biri demokrasidir. Yani farklılıklar kabul sebebi olacak, farklılıklar çatışma sebebi olmayacak ve siz o ülkede farklılıklarınıza rağmen, barış ve huzur içinde yaşayacaksınız. Mesele bundan ibarettir."