Demirel, 82 Anayasası'nı savundu
1982'de yapılan Anayasa'yı savunan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, "Çünkü arkasında yüzde 93 var" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın grup toplantısındaki sert üslûbunu da değerlendiren Demirel, "Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Başbakanlık stresli bir iştir" diye değerlendirdi. Demirel, "siyasetteki tahammülsüzlüğün, siyasi ömrü kısaltacağını" ifade etti.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği Başkanı Metin Özkan ile beraberindeki yönetim kurulu üyelerini kabul etti. Kabulde son siyasi gelişmelere ilişkin soruları da cevaplandıran Demirel, Cumhurbaşkanı Gül'ün Anayasa değişikliğine ilişkin yasayı onaylayacağını söyledi.
Demirel, şöyle dedi: "Cumhurbaşkanı neyi yapabilir, neyi yapamaz? Bugünkü cumhurbaşkanı bir siyasi partiden geliyor ve siyasi partiye, siyasi partinin taraftarlarına karşı bir borcu var. Siyasi iktidara karşı bir borcu var, yoktur demek mümkün değil. Çünkü siyasi iktidar kendisini seçim sonrasında aday göstermeyebilirdi. Veya seçim öncesinde değiştirip başka birini aday gösterebilirdi. Cumhurbaşkanı ne kadar bağımsız olmaya çalışsa, bu sebepten dolayı tümüyle bağımsız olamaz benim yorumum. Cumhurbaşkanı, o anayasa değişikliğini tasvip edecektir. Cumhurbaşkanı zaten şunu yapıyor. Veto etmeyecektir, neşri Başbakanlığa gönderecektir. Kimsenin ümide kapılmasına gerek yok. Bu kadar uzun tutmasının sebebi de gelir gelmez imzalamadım demektir. Bunlar siyaset meselesidir."
TÜRKİYE HUKUK DEVLETİ
Anayasa değişikliğinin rejimi nasıl etkileyeceğine yönelik bir soru üzerine Demirel, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu söyledi. Demirel, şöyle devam etti: "Anayasa, kanun değişikliği bunlar yasama organına ait şeyler. Yasama organı bir yasa, bir anayasa değişikliği yaparsa buna itirazlar varsa ülkede, ne diye itiraz edeceksiniz, 'Anayasa'ya aykırı' diye değil mi? O zaman ne olacak bunu ortadan kaldırmanın yolu, anayasaya aykırılık iddiası varsa Anayasa Mahkemesi'dir. Şimdi ne olacak, sayın Cumhurbaşkanı kanunu onayladıktan sonra muhalefet Anayasa Mahkemesi'ne gidecektir. Anayasa Mahkemesi'nin vereceği karara göre de hareket edecektir. Bu hukuk devleti, anayasa üstünlüğü olan bir devlettir. Bundan başka bir şey olmaz. Ama yine de buna itirazlar olmaya devam edecektir. Mahkeme nihayet resmi bir olaydır. Mahkeme böyle karar vermiştir ama benim fikrim şudur diyen insanlar yine olacaktır."
ÜLKEYİ YÖNETENLERİN CANI SIKILIYOR
Anayasa değişikliği tartışmaları ile ülkede bir bölünme bir kutuplaşma yaşandığına işaret eden Demirel, "Biz istediğimiz kadar kutuplaşalım, gerginleşelim. Bu ülkede yaşamaya mecbur muyuz, mecburuz. Gidecek bir yerimiz var mı, yok. Öyleyse fikir farklılıklarımız, tavır farklılıklarımız ne kadar olursa olsun bir uzlaşma yolu bulacağız. Dünyanın sonu değil bunlar. Evet, her kesimde bir bölünme olmuştur. Bunu söyledim. Hoş bir şey de değildir. Bölünme olmuştur denildiği zaman devlet sorumluluğu olanların canı sıkılıyor. Ben de biliyorum ama ne yapayım ki bölünme olmuştur. Galile'nin dediği gibi 'ne yapayım ki dünya dönüyor'. Bu benim istemediğim bir şey. Ama ben yine herkese soğukkanlılık tavsiye ediyorum. İnsanlar birbirlerine karşı ne kadar tavır takınmış olursa olsun, soğukkanlılık muhafaza edilmeli ve hiçbir şekilde şiddete başvurulmamalıdır. Mutlaka bir arada yaşamanın devamlığını sürdürebilirliğini sağlamak zorundayız" diye konuştu.
Demirel, "Toplumsal uzlaşmayı sağlayacak siyasi otorite mi?" sorusuna "her şeyin ilacı zamandır" cevabını verdi.
BAŞBAKANLIK STRESLİ İŞ
9. Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın önceki hafta medyaya yönelik sert üslubunu da değerlendirdi. Demirel, "Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var. Siyasetçileri değerlendirirken, birisinin diğerinin tıpkısı olması düşünülemez. Siyasetçinin o günkü ruh halini bilemeziniz. Başbakanlık zor bir görevdir. Çok stresli bir görevdir. Başbakanlar zaman zaman bu stresin altında, 'bu olmadı, yakışmadı' denilecek laflar ederler. Biraz öyle bakmak lazım Başbakan'ın sözlerine" dedi.
Erdoğan'ın medya eleştirilerini de değerlendiren Demirel şunları söyledi: "Medyaya gelince... Genellikle siyasi iktidarlarla medya dünyanın her tarafında hep çekişmelidir. Neredeki medya siyasi iktidarın emrine râm olmuştur, orada rejim bitmiştir. Hür ve serbest muhalefetsiz bir demokrasi düşünülemeyeceği gibi hür ve serbest bir medyasız demokrasi düşünülemez. New York Times, 'korkmaya gerek yok, iltimas yapmaya gerek yok, ama hakikat neyse o' diyor. 'Gerçek için korkmayın, iltimas yapmaktan çekinin' diyor. Mesele budur."
İMAM HATİPLER
Demirel, imam hatip liseleriyle ilgili kendisine yöneltilen eleştirileri de cevaplarken, "Bugünkü olay imam hatip meselesi değildir. İmam hatip meselesi ayrı bir meseledir. İmam hatip okulları bugün de vardır. Benden önce de vardı, benden sonra da var, bugün de var. İmam hatip bugün de varsa dün benim için niye suç oluyor? Devletin resmî okuludur. İmam hatip okulları benim için kusur teşkil ediyorsa, benden öncekiler için de, benden sonrakiler için de kusur olmalıdır" dedi.
Demirel, şöyle devam etti: "Siz, bugün bir türban olayınız var. Türban olayının yarattığı durumu tartışıyorsunuz. Bunun yanına şu da var canım diye başka bir olay koyduğunuz zaman, bu türban olayına itirazınızı veya onayınız zaafa uğrar. Türban olayına karşı çıkanlar beni eleştiriyorum diye aslında yaptıkları şey, kendi eleştirilerini zaafa uğratmaktan başka bir şey değildir. Bugünkü olay imam hatip olayı değil türban olayıdır. İmam hatip olayı başka şekilde tartışılmalıdır. İmam hatipler devletin resmi okullarıdır ve dün vardı, bugün de var olmaya da devam ediyor."
YENİ ANAYASA BAŞINIZA BÜYÜK SIKINTI AÇAR
Türkiye'nin yeni bir anayasa ihtiyacı bulunmadığını belirten Demirel, "Anayasaları iki de bir 10 senede, 20 senede tümüyle ortadan kaldırıp, yerine yeni anayasa getirmek yanlıştır. Çünkü bu anayasa saygısını ortadan kaldırıyor, güvenini de ortaya kaldırıyor. Ülkeyi anayasa enflasyonuna getiriyor. Anayasada değişmesi lazım gelen bir takım unsurlar vardır. Her zaman vardır. Bunu pekâlâ yapabilirsiniz. Efendim, bu 1982 anayasası asker anayasasıdır. Yüzde 93 oy var arkasında. Ayrıca 24 senedir uyguluyorsunuz. Bu asker anayasası, sivil anayasası diye bir ayrıma tâbi tuttuğunuz zaman kendinizi gülünç duruma düşürüyorsunuz. Yarın sizin yapacağınız anayasaya da AKP anayasası derler. Bu anayasa kâfi derece özgürlükçü değilse, neresini değiştireceksin sen bunun, şurasını, tamam. Mutabık kalın, değiştirin. Tümüyle bu anayasayı değiştireceğiz dediğiniz yerde başınıza çok büyük sıkıntı açarsınız. Nitekim onu da yaptılar" diye konuştu.
BUGÜNÜN TÜRKİYESİ'NDE KORKU VARDIR
Demirel, siyasette tahammülsüzlüğün siyasi ömrü kısaltacağını söyledi. Vatandaşlara gerilim konusunda telkinde de bulunan Demirel, birlik ve beraberlik tavsiye etti. Demirel, şunları söyledi: "Türkiye'nin karşılaştığı bu sorunlar ne kadar zor olursa, ne kadar ağır olursa her halde İstiklal Harbinde karşılaştığı sorunlardan daha ağır değildir. Bugünkü Türkiye 10 sene öncekinden, 20 sene öncekinden çok daha farklıdır. Ben 60 senedir bu Türkiye'nin içindeyim. İşin içindeyim. 60 seneyi biliyorum. 50'den 60'tan, 70'ten daha iyidir. Ama bugünkü Türkiye'nin de itiraz ettiğimiz bir çok sıkıntıları var. Bunları da Türk vatandaşı eğer kötüye razı olmazsa düzelir. Kötüye razı olursa o kötü icraata ortak olur. Bütün hikaye kötüye razı olmamak. Efendim elimden bir şey gelmiyor, tamam. Dilinden de mi gelmiyor. Kaşlarını çatmakta mı gelmiyor. O da gelmiyor. O zaman alkış tutuyorsun. Kötüye alkış tuttuğunuz taktirde şerik olursunuz, ortak olursunuz. Konuşan bir Türkiye olmaya devam etmeli, 'ama bana zarar gelir' bir korku Türkiye'sinden korkarım. Vatandaş, bana zarar verirler, basın, yazarsak bana zarar verirler. Bu korkular maalesef bugünün Türkiye'sinde vardır"
GİZLİ BELGELERİ REFERANS KABUL ETMEK YANLIŞ
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ABD arşivlerindeki 1960'lı yıllara ilişkin açıklanan gizli belgeleri değerlendirdi ve "Bunları referans olarak kabul etmek yanlıştır" dedi.
Demirel, belgelerin yayınlanmasının zamanlamasının düşündürücü olabileceğini söyledi. Demirel, gazetelerde yayınlanan 1960'lı yıllara ilişkin ABD'nin gizli belgeleri değerlendirdi.
Demirel, şöyle dedi: "Amerika veya diğer devletlerde, bizim devletin arşivlerine baksanız bir memlekette ne olduğunu merak edenler kendi teşkilatları aracılığıyla bunu rapor etmişlerdir. Bunları referans olarak kabul etmek yanlıştır. Tek referans olarak kabul etmek yanlıştır, eksik unsurları vardır, doğru olmayanları vardır. İstihbarat alıyor sağdan soldan. Bir kısım şeyler var ki, Türkiye'de o kadar açık, o kadar belirli ki bunları yeni baştan öğrendik diye düşünmeye gerek yok. Öyle olduğu açık. Bir mecelle kaidesi var. Bedahet olan yerde dalalet olunmaz. Yani eğer açıklık varsa zihin kargaşasına gerek yoktur. 2 kere 2 dört müdür, beş midir? Dörttür."
Demirel, bu belgelerin bugün yayınlanmasının dezenformasyon olup olmayacağı yolundaki bir soruyu cevaplarken, "Neşredilenlerin içinde hakikat payı olanlar da var, olmayanlar da var. Arşivlerde bu bilgiler varsa, bu zaman neşredilmiş olması düşündürücü olabilir. Bunlardan korkmamak lazım. Yüzleşmek lazım. Bizim arşivimizde, başka ülkelerin arşivinde, Türkiye'ye ait ne varsa hepsiyle yüzleşmek lazım. Adam söylüyor, diyor ki, Başbakana Cumhurbaşkanına haber verilmişti. Hayır verilmemişti ama Cumhurbaşkanı tedirgindi o zaman, yazdılar bunları" karşılığını verdi.
ERGENEKON
9. Cumhurbaşkanı Demirel, Ergenekon operasyonuyla ilgili soruyu cevaplarken de şöyle dedi : "İyi şeyler değil tabii ki onlar. Ama sadece bizim ülkemizde değil, başka ülkelerde de bu çeşit şeylerle karşılaşıyorsunuz. Bir ülkede sistem işlese bir takım kurtarıcılar meydana çıkmaz. Ama her ülkede sistem ne kadar iyi işlerse işlesin, henüz olgun demokrasi haline gelmemiş ülkelerde sistem ne kadar iyi işlerse işlesin kurtarıcılar daima olacaktır. 3 kişi, 5 kişi bir araya gelir memleketin işleri iyi gitmiyor diye konuşurlar. Bu gayet doğaldır. Burada kalsa mesele yok. Ama hadi biz bu memleketin işlerini doğrultalım diye eyleme geçildiğinde takdirde o yanlıştır. Eylem zaten vardır. Şöyle vardır, siyasi partiler, basın, gösteri yürüyüş hakkı vardır Türkiye'de. Meydanlar hürdür düşüncenizi her zaman söyleyebilirsiniz. Ama siz, bir ülkede terör varsa, 'devlet terörü önleyemiyor, haydi biz yapalım' dediğiniz zaman o paramiliter olur. Devleti sıfıra indirirsiniz. Bunları Türkiye 70'li yıllarda yaşadı. Kurtarıcılığa kalkmak yanlış. Ama bir de tabii ki devletin iyi işlemesi lazım ki, vatandaşların kafasında 'Devlet bu işlerin altından kalkamaz gibi bir kanaat olmamalı. Bu Devlete inanç meselesi."
Kaynak: Ajanslar