Denktaş: Atatürkçülük dinimizle çatışmaz
Atatürkçülüğün dinimizle çatışmadığını belirten Rauf Denktaş, "Önce sağcı-solcu diyenler, bugün 'türbanlı-türbansız', 'dinli-dinsiz' diye devam etmektedir" dedi.

KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, "Yıllar önce 'sağcı-solcu' diye gençlerimizi birbirine vurdurtanlar, bugün 'ılımlı İslam', 'Atatürk ilkelerinden vazgeçin', 'türbanlı-türbansız', 'dinli-dinsiz' diye yola devam etmektedirler" dedi.
Denktaş, DSP İstanbul İl Başkanlığınca The Marmara Otelinde düzenlenen "Türkiye-AB ve Kıbrıs" konulu panelde yaptığı konuşmada, Kıbrıs meselesinin partiler üstü ve milli bir mesele olduğu için şimdiye kadar bir partinin davetine katılmadığını, ancak DSP'nin teklifini kabul ettiğini söyledi.
"Kıbrıs meselesinin zannedildiği gibi günden güne iyiye gitmediğini" ifade eden Denktaş, şöyle devam etti:
"Annan Planı'na 'evet' dendiği için ABD ve diğerleri bir yorum yaptılar ve bu yoruma göre; Annan Planı'na 'evet' diyen Kıbrıs Türk halkı bundan böyle herhangi bir görüşmede, ayrı bağımsızlık ve ayrı egemenlik isteyemez, Rum ile bütünleşmekten başka çaresi yoktur, onların 'meşru Kıbrıs hükümeti' dedikleri Rum'a yamalanmamız yegane çaredir... Bunu yorumlayan ABD, şimdi diyor ki İngiltere ve BM ile beraber; 'Rumlar'ın seçimlerinden hemen sonra masaya oturacaksınız, masada ayrı egemenlik istemeyeceksiniz, birleşme isteyeceksiniz'." Kıbrıs meselesinin sadece bir avuç Kıbrıs Türkü'nün meselesi değil, Türkiye'nin güvenliği meselesi olduğunu vurgulayan Denktaş, Türkiye'nin Kıbrıs'tan elini ayağını çekmesi durumunda, denizlere açık bir ülke olmaktan çıkacağını anlattı.
Denktaş, Kıbrıs Türkleri'nin Annan Planı'na 'evet' demeleri konusunda kandırıldıklarını belirterek, şöyle konuştu:
"Annan Planı Referandumu öncesinde halka ne dediler? 'Devlet devam edecek, yücelecek, merak etme' dediler. Yalan. Devlet, vilayet oluyor. O vilayetin içine 60-70 bin Rum yerleştiriliyor. Başka ne dediler? 'Gökten avrolar yağacak, ambargolar kalkacak. AB pasaportları cebinizde dünyada istediğiniz yere gideceksiniz. Ama eğer 'hayır' derseniz, Türkiye'yi arkanızda bulamazsınız'. Bu en büyük tehditti. Annan Planı'na Türk Hükümetinin 'evet' demesindeki en büyük hata, bence şu noktaya bakmamasıydı; Türkiye'nin en büyük hakkı, 'Türkiye'nin de üye olmadığı bir yere Kıbrıs giremez' hakkıdır, garanti hakkıdır. Annan Planı, Türkiye üye olmadan, önünde 10-15 yıl var, aday olup olmadığı belli değil, Kıbrıs'ı birleştirip, Kıbrıs Türkleri'ni AB'ye sokuyor. Yani Türkiye, Garanti Antlaşmasından vazgeçiyor demektir bu. Rum'un silahla yapamadığını biz Annan Planı'na 'evet' demekle kabul etmiş duruma düşüyoruz. Buna nasıl 'evet' dediler anlayamadım. Kıbrıs Türkleri'ne evet dedirtmek için yola çıkan Sayın Talat der ki; Rumlar beni kandırdı. De Soto der ki: Rumlar beni kandırdı. AB Komiseri der ki; Rumlar beni iğfal etti. Sayın Erdoğan der ki; Kandırıldım."
Denktaş, dinleyicilerden "yuh" sesleri yükselmesi üzerine, "Rica ederim yapmayın" diyerek salondakileri susturdu. Denktaş, "Kıbrıs'taki halkın 'evet' dediği o irade, kandırılmış insanların kandırdığı halkın 'evet'idir. Dolayısıyla milli irade değildir. Kimseyi bağlamaz" dedi.
"TÜRKİYE'NİN KIRMIZI ÇİZGİSİ NEDİR?"
Konuşmasında Türkiye'nin Kıbrıs konusunda kırmızı çizgileri olması gerektiğine de değinen Denktaş, şöyle devam etti:
"Yalvarıyorum; kırmızı çizgilerimiz nedir? Türk devletinin, hükümetler değişebilir, Kıbrıs siyaseti nedir? Bunu ben de bilmeliyim, Türk milleti de bilmelidir. Kıbrıs Türk halkı da bilmelidir. Kırmızı çizgimiz nedir? Sayın Gül, Sayın Toptan yeni görevlerini aldıktan sonra Kıbrıs'a geldiklerinde, Annan Planı'na 'evet' denmeden önce TBMM'de kayda geçmiş olan milli çizgiyi tekrarladılar. Ama hükümetten bunu duymuyoruz. 'Kırmızı çizgimiz budur' diye bir açıklama yapılmadı. AB ve şimdi de ABD ve İngiltere de yardımcı olacakmış, Allah korusun, ama ne bekliyor bizden? Ayrı devlet, ayrı bayrak yokmuş. Bu da yetmiyor. ABD temsilcisi dedi ki; 'Türkiye mükellefiyetlerini yerine getirsin'. Yani Rum idaresini meşru hükümet olarak tanısın, limanlarını açsın. 'Bir liman açalım' diye teklifler de var. Birazcık hamile olunmaz. Ya hamilesin, ya değilsin... Ha 1 açıyorsun, ha 100 açıyorsun... Liman açmak demek, Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağına açmak demek... Tanıyacaksın demek. Bu da yetmiyor diyorlar ki; 'Türkiye artık önerilerini Rumların kabul edeceği şekle soksun'. Görüşmeleri bunun için başlatıyorlar."
Denktaş, eğer milli davaysa "Kıbrıs Türkleri üzerindeki ambargo kalksın" değil, "KKTC üzerindeki ambargolar kalksın" demek gerektiğini de vurguladı.
Rumların kırmızı çizgilerinin ise net olduğunu ifade eden Denktaş, Rum tarafının, "Türkiye'nin Garanti Antlaşmasından doğan haklarının ortadan kalmasını, Türk askerinin Ada'dan çekilmesini" istediğini anlattı.
Denktaş, Türkiye'nin 1960 Antlaşmalarına göre, Ada'da kalıcı askerlerinin bulunması gerektiğini de anımsatarak, şunları söyledi:
"Ada tamamen askersizleşecekmiş. 800 bin inançlı, imanlı Türkü düşman bilen, Kıbrıs'ı Yunan bilen Rum'un karşısında, asker de yok, 200 bin kişiyi rehin olarak bırakacaksınız. Türk askeri, şanla, şerefle, can vererek gelmiş olan Türk askeri, 1878'de olduğu gibi gönderden bayrağını indirerek, şehitlerin kemiklerini toplayıp torbalara koyarak, başı eğik Anadolu'ya gelecek. Türk milleti buna layık değildir. Türkiye ne zaman yumruğunu vursa, milli davasında 'hakkımdır ve gerilemem' dese, kazanmıştır. Sayın Ecevit misal olsun, Atatürk örnek olsun, İnönü'nün söyledikleri hatırlansın..."
AB KIBRIS'I NİÇİN İSTİYOR?
Denktaş, AB'nin Kıbrıs ile neden ilgilendiğini AB temsilcilerine sorduğunu ve onların da "stratejik açıdan önemli olduğunu" ifade ettiğini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Diyorlar ki; 'petrol kaynaklarının etrafında kökten dinci idareler var. Bunlar terörizmi besliyor. Biz bunları kontrol edeceğiz. En iyi kontrol yeri de Kıbrıs'. 'Güzel. Türkiye de stratejik açıdan haklarını 1960 Antlaşmaları ile tescil etmiştir, Türkiye sizin NATO'da müttefikinizdir, en güçlü askeri dayanağınızdır. Türkiye'yi neden çıkartmaya çalışıyorsunuz?' diye sordum. Cevap; 'Türkiye de gün gelir kökten dinci bir idareye dönüşebilir. Türkiye'yi de kontrol edeceğiz'. Kıbrıs'ı bir Hristiyan kulesi yapacaksınız. Türkiye de dahil İslam alemini buradan kontrol edeceksiniz. Çünkü artık komünizm kavgası arkada kaldığına göre, bundan sonra dinleri çarpıştırarak petrolleri almaya çalışacaksınız. Büyük Ortadoğu Projesi bu... 'Türkiye de kökten dinci bir idareye döner' dedikleri hafife alınacak bir şey değil. Çünkü ABD dostumuz, 'Ilımlı İslam olunuz' demiştir. İslam'ın kaynayanını, sıcağını, soğuğunu gördünüz mü? Coca Cola mı bu... Nasıl ılımlı İslam olacaksınız? AB cevap veriyor; 'Atatürk ilkelerinden kurtulun'. Nerenize batıyor Atatürk ilkeleri... Söyleyeyim ben size nerelerine batıyor, her yerlerine batıyor. Niçin? Çünkü üniter bir devlet var. İçinde her türlü kaynaktan insan. Ama bu insanlar, bu güzel Cumhuriyeti can vererek kurmuş insanlardır, Atatürk'ün başkanlığında. Atatürk bunlara, 'Cumhuriyet sizindir, ne mutlu Türk'üm diyene' demiştir."
"TÜRBANLI-TÜRBANSIZ"
Sevr Antlaşmasının haritasının son dönemde dağıtılmaya başlandığını da dile getiren Denktaş, bunun Türkiye'yi parçalamak isteyenlere mesaj olduğunu söyledi. Denktaş, şöyle konuştu:
"Yıllar önce 'sağcı-solcu' diye gençlerimizi birbirine vurdurtanlar, bugün 'ılımlı İslam', 'Atatürk ilkelerinden vazgeçin', 'türbanlı-türbansız', 'dinli-dinsiz' diye yola devam etmektedirler. Bu oyuna gelmeyin. Hepiniz birsiniz. Hepiniz bu Cumhuriyetin çocuklarısınız. Atatürkçülük, Atatürk ilkeleri dinimizle çatışmaz. Biri gönderdir, biri bayrak... Dini kullanarak, Türk milletini birbiriyle dövüştürmek istiyorlar. Dikkatli olalım. Emperyalizmin oyunları sona ermemiştir. Türkiye'nin en haklı olduğu Kıbrıs meselesi, kırılma noktası olarak ellerindedir. Bize kırdırtacaklar, Kıbrıs Türkleri'ne kırdırtacaklar."
Denktaş, Türkiye'nin Kıbrıs Türkleri'nin arkasında durması gerektiğini ifade etti. Kıbrıs meselesinin milli bir dava olduğunu vurgulayan Denktaş, "Allah yattığı yeri nur etsin, eğer Ecevit olmasaydı ben bugün burada olamazdım" dedi.
Denktaş, katılımcıların soruları üzerine, Türkiye'nin uluslararası antlaşmalardan doğan haklarının inkar edilmemesini istediklerini ifade etti.
DSP Genel Başkan Yardımcısı ve eski Devlet Bakanı Tayyibe Gülek de Kıbrıs'tan sorumlu Devlet Bakanlığı yaptığını anımsatarak, 2002 seçimlerinden sonra bu görevini devredemediğini, çünkü kurulan hükümette bu bakanlığın bulunmadığını, buna da hala bir anlam veremediğini söyledi.
Emekli Büyükelçi Özdem Sanberk ise Kıbrıs meselesinin çözümünün iki devletli bir çözüm olduğunu kaydetti.