Erdoğan: Gerekirse tarihimizle yüzleşiriz
Erdoğan, Ermeni iddiaları için "her türlü yüzleşmeye, her türlü bilgi ve belgelerle konuşmaya hazırız'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bizim kültürümüzde de medeniyetimizde de soykırım diye bir şey yoktur. Bunu kabul etmemiz de mümkün değildir. Bu konuyla ilgili her türlü yüzleşmeye, her türlü bilgi ve belgelerle konuşmaya hazırız'' dedi.
Erdoğan, Almanya'nın Münih kentinde düzenlenen ''44. Münih Güvenlik Konferansı''nın açılış konuşmasını yaptı ve katılımcıların sorularını yanıtladı
Bir katılımcının, ''Talabani ve Barzani'ye eskiden Türk pasaportu verildiğini hatırlatarak, bu politikacılarla ilişkilerin hangi düzeyde sürdürüldüğünü'' sorması üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:
''Biz Talabani ile görüşüyoruz, çünkü Cumhurbaşkanı. Barzani ile de görüşmeler alt seviyelerde, bunlar da oluyor. Geçmişte Türk pasaportuyla dünyaya çıkan gerek Talabani gerekse Barzani onların bu noktada sorumluluklarını iyi düşünmesi lazım. Bizim son sınır ötesi harekatta ABD, istihbarat paylaşımı da var, Irak aynı şekilde var ve bir üçgen içinde bu çalışma sürdürülmektedir. Amerika, Irak merkezi yönetimi ve Türkiye. Biz tabii ki bir eyalet yönetimini ya da yerel yönetimi muhatap alamayız. Biz orada merkezi yönetimi muhatap alıyoruz ve merkezi yönetimle de görüşmelerimiz devam ediyor. Bunda Talabani de var. Sayın Maliki de var. Bunlarla görüşmelerimizi sürdürüyoruz.''
Erdoğan, ''Türkiye ile AB arasındaki sıkıntı İslamiyet'tir'' şeklindeki bir görüş ifade edilmesi üzerine, şunları söyledi:
''Bakın bu bana göre çok sıkıntılı bir ifade. Bu demek ki, asıl şu hafıza kayıtlarındaki bir gizliliği ortaya koyuyor. Ama biz bugüne kadar AB'yi bir Hristiyan Kulübü olarak görmedik ve AB içindeki çalışmalarda hep bunu konuştuk. AB eğer bir Hristiyan Kulübü ise o zaman bir Medeniyetler İttifakı'ndan bahsedemezsiniz. Biz AB'nin bir defa, Avrupa sınırları içinde yaşayan Müslümanları acaba neyle tanımlayacak? Avrupa sınırları içinde farklı dinlerden yaşayan insanlar var, Museviler de var, nereye koyacaksınız? Biz AB'yi en geniş manada Medeniyetler İttifakı'nın bir adresi olarak görüyoruz, görmek istiyoruz. Eğer böyle bir ön yargıları varsa, sene 1963, Türkiye'ye derlerdi ki, ''Kardeşim siz Müslümansınız, biz sizi almıyoruz''. Bunu diyebilirlerdi ama dememişler ve 1963'ten bu yana Türkiye ne yazık ki, hep oyalanmaktadır. Peki soruyorum, bu acaba siyasi bir etikle bağdaşıyor mu? Bunları da aşmak gerekir.''
''ELİNİZDE NE BELGE VAR''
Başbakan Erdoğan, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarıyla ilgili olarak da şunları kaydetti:
''Biz önümüze getirilen AB müktesebatıyla ilgili ne varsa, bunları çözüyoruz, bunları yapıyoruz. Şöyle bir ifade var. 'Katledilen Hristiyanlar, katledilen Ermeniler' neye dayanarak bunları söylüyorsunuz? Çok çirkin bir yaklaşım, Elinizde hangi belge var. Şu anda Ermenistan Dışişleri Bakanı da burada. Bakın ben davetimi yaptım. 2005 yılında mektup yazdım. Biz arşivlerimizi açtık ve şu ana kadar 1 milyonu aşkın belge tasnif edilmiştir. Varsa Ermenistan'da arşivlerini açsın, onları da tasnife tabi tutsunlar. Diyoruz ki, gelin burada arkeologlar görevlendirelim, tarihçiler görevlendirelim, siyaset bilimciler görevlendirelim, hukukçular görevlendirelim, bir çalışma yapsınlar. Bu çalışmanın neticesinde varsa üçüncü ülkelerden de belgeler, bilgiler, onlara da ulaşalım ve ondan sonra biz siyasetçiler karar verelim. Ama bu tür bilgi ve belgelere ulaşmadan sadece '1915'te böyle bir katliam yapıldı' ifadesiyle Türkiye'yi itham altına almak hiç bir zaman yakışık bir durum değil. Bizim bir defa kültürümüzde de medeniyetimizde de soykırım diye bir şey yoktur. Bunu kabul etmemiz de mümkün değildir. Bu konuyla ilgili her türlü yüzleşmeye, her türlü bilgi ve belgelerle konuşmaya hazırız. Ermenistan'ı da bu noktada o hazırlıklarını yapmaya davet ediyoruz. Yoksa dünyanın değişik yerlerinde yapılan bazı kulislerle, lobi faaliyetleriyle meclislerin kalkıp da böyle bir soykırımı bize yakıştırmalarını kabul etmemiz mümkün değil. İstedikleri kadar yakıştırsınlar biz bunu kabul etmeyiz, böyle bir şey yok. Ama gelsinler belgeleri çıkartsınlar, ondan sonra biz tarihimizle de gerekirse hesaplaşırız. Bunu açıkça söylüyorum.''
SAYIN OSKANYAN...
Toplantıya katılan Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan'ın ''Barıştan söz ediyorsunuz ama sınırımız kapalı'' demesi üzerine Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Sayın Oskanyan, bakın ben Başbakan oldum. Ermenistan ile Türkiye arasında havayolu taşımacılığı biliyorsunuz yoktu. Ben geldim, havayolu taşımacılığında kapıları açtım ve şimdi Ermenistan'dan İstanbul'a kargo taşımacılığı yapılıyor. İki, bir mesaj olsun diye ülkemizin doğusunda Van Gölü var. Van Gölü'nde Akdamar Adası var. Bu Akdamar Adası'nda da Ermeni vatandaşlarımıza ait Hristiyan Ortodoks kilisesi vardı. Bu kilise yıkılmıştı. Bu kiliseyi restore ettik. Ermeni vatandaşlarımızın, gelen giden tüm turistlerin hizmetine açtık. Bir mesaj olsun istedik. Şu anda bu bitirildi. Bütün çevresindeki peyzaj çalışmaları ve her şeyi bitirilmiştir. Bununla da bir mesaj verilmiştir. Kaldı ki benim ülkemde şu anda vatandaş olmayan 40 bini aşkın Ermeni var. Acaba bu Ermeniler neden benim ülkeme kaçıp geliyorlar. Benim Ermeni vatandaşlarımla bizim aramızda zaten bir sıkıntı yok. Onlarla biz gayet iyiyiz. Ama bunun dışında şu anda 40 bini aşkın Ermeni ülkeme geldi. Acaba niye geldi? Bunun hesabını siz kendinize bir sorun, niye geldi? Dünyanın değişik yerlerinden veya Ermenistan'dan bu insanlar niye kaçıp Türkiye'ye geliyor? Çünkü Türkiye bir barış ülkesi.''
"DAĞLIK KARABAĞ'DA ERMENİSTAN İŞGALCİ"
Dağlık Karabağ sorununa da değinen Erdoğan, dünyanın Dağlık Karabağ sorununda Ermenistan'ı işgalci olarak kabul etmiş vaziyette olduğunu söyledi. Erdoğan, ''Bırakın orayı terk edin. Orada yaşayan binlerce, on binlerce, yüz binlerce Azeri gelsin oraya yerleşin. Bunlar soydaşlarımız. Buna niye olumlu yaklaşmıyorsunuz. Buna da olumlu yaklaşın. Bu barış sürecine katkınız olsun. Kimin kimleri nasıl derdest ettiğini, nasıl kovaladığını, nasıl soykırımda bulunduğunu çok açık ve net Karabağ olayları zaten ortaya koyuyor'' dedi.
TCK'NIN 301. MADDESİ
Başbakan Erdoğan, Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesiyle ilgili sorular üzerine şunları söyledi:
''AB üyesi ülkelerde 301 ile ilgili yasal düzenleme neyse biz o yasal düzenlemeyi yaptık. Bu beğenilmedi. Şimdi yeni bir yasal düzenleme daha yapıyoruz. Yeni yasal düzenlemeyi yine AB üyesi ülkelere bakarak yapıyoruz.İtalya'da neyse, Polonya'da neyse, Almanya'da neyse bunların ortalamasını alarak bir yasal düzenleme yapıyoruz. Önümüzdeki haftalarda onu da çıkaracağız. Ama ön kabuller varsa bunları çıkarmakla da zaten biz bir yine bir yerlere varamayacağız. Ne yaparsanız yapın 'suyu bulandırdınız' diyorsunuz. Ama suyu bulandıran biz değiliz, suyun başındakiler bunu da özellikle vurgulamak istiyorum.''
''İSLAMİYET BARIŞ DİNİDİR''
İslamiyetin bir barış dini olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
''İslamiyet'i tanımadan konuşmanız doğru değil, önce İslamiyet'i iyi tanıyın. İslamiyet bir barış dinidir. İslamiyet'te bir kişinin öldürülmesi insanlığın öldürülmesi kadar önemlidir. Bu medeniyet, bir barış medeniyetidir. Bazılarının yanlışlarını hiçbir zaman hiçbir semavi dini de, o dine fatura etmek doğru değildir. Her dinin mensupları arasından aşırılar çıkabilir. Ama gelin biz bu aşırılıklara karşı çıkalım. Aşırılıkların karşısında hep birlikte beraber olalım, dayanışma içinde olalım. Terörü de ancak zaten böyle yenebiliriz. Aksi takdirde bizim terörü yenmemiz de mümkün değildir. Bu konuda da dayanışma içinde olmamızın gereğine inanıyorum.''
AB İLE ENTEGRASYON
Türkiye'nin AB sürecine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, Türkiye'nin entegrasyon noktasında AB ile bir sıkıntı içinde olmadığını söyledi. Erdoğan, ''bizi yakından takip eden gelip gezen birçok dostlar Türkiye'nin bu işi aştığını ve AB ile bir entegrasyon sıkıntısı yaşamayacağını aslında çok iyi biliyor. Ama Türkiye'yi tanımayan, bilmeyen, gelip görmeyen bazı fotoğraf kareleri ile değerlendirenler, hala Türkiye'nin entegrasyon sıkıntısı çekeceğini zannediyor. Buna katılmamız mümkün değil. Türkiye, bir Avrupa ülkesidir. Yüzünü Batı'ya dönüşmüş bir ülkedir, bu noktada bir sıkıntı söz konusu değildir. Ama iki kıta arasında da bir köprüdür. Bir tarafta Asya bir tarafta Avrupa, İstanbul'a gelenler de bunu gayet iyi bilir'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Afganistan ile ilgili konularda da tüm gayretlerin süreceğini, çalışmaların hassasiyetle yürütüleceğini kaydetti.
İMTİYAZLI ORTAKLIĞA SERT TEPKİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı AB üyesi ülkelerin yöneticilerinin, Türkiye için zaman zaman "İmtiyazlı ortaklık" gibi ifadeler kullandıklarını belirterek, "Bunu siyaseten bir çok çirkin buluyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan, 44. Münih Güvenlik Politikası Konferansı'nın açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin her zaman terör olaylarına karşı küresel işbirliği süreçlerinin bir parçası olduğunu ve elinden gelen katkıyı sağladığını söyledi.
Afganistan, Bosna, Kosova ve Lübnan gibi ülkelerde Türk askerinin insani amaçla ve dayanışma anlayışının bir gereği olarak görev aldığını belirten Erdoğan, "Türkiye, dünya barışı için gösterdiği hassasiyetin, yardımlaşma duygusunun ve duyarlılığın bir benzerini dost ülkelerden de haklı olarak beklemektedir. Aksi halde terörle mücadele konusundaki inandırıcılık ve samimiyet ciddi şekilde zarar görür" dedi.
"NATO ittifakının, Türkiye'nin güvenlik politikasının belkemiğini oluşturmaya devam ettiğini" belirten Erdoğan, Birleşmiş Milletler bünyesindeki barışı koruma operasyonlarına Türkiye'nin verdiği desteğin süreceğini de ifade etti.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"AB'ye katılım sürecimiz bizim açımızdan istikrarlı bir temele oturmuştur. Zihnimizde bu sürecin amacı, hedefi, sonucu, bizi götüreceği yer gibi konularda herhangi bir soru işareti veya tereddüt yoktur.
Varılacak yer bellidir. O da diğer üyelerle eşit koşullarda tam üyeliktir. Zaman zaman sağolsun bazı Avrupalı dostlar Türkiye için 'İmtiyazlı ortaklık' gibi ifadeler kullanıyorlar. Bunu siyaseten biz çok çirkin buluyoruz. Zira oyun esnasında kural değişmez. Maça çıkıyoruz... Penaltının kuralları belli. 90 dakikayı oynuyoruz, artı uzatmalar... Tam bu esnada bakıyorsunuz penaltının kuralları değişiyor. Böyle çirkinlik olmaz.
AB müktesebatı içerisinde Avrupa Birliği'ne nasıl girilebileceği belli. Bütün bunlar belliyken son zamanlarda 'İmtiyazlı ortaklık' gibi yakıştırmanın çıkmış olması ne adalet anlayışına, ne hakkaniyet anlayışına ne de AB'nin ahde vefa anlayışına sığmamaktadır, uymamaktadır."
Tayyip Erdoğan, "Her şeyden önce halkın kendi inancına, kendi dinini yaşaması gayretleri herhalde farklı dinlerden olan insanlar tarafından da anormal karşılanmamalı" dedi.
Erdoğan, "Farklı dinlerin mensuplarına bizler nasıl, 'siz niçin dininizi bu kadar iyi yaşıyorsunuz ya da bu kadar hassasiyetle yaşıyorsunuz' deme hakkına sahip değilsek, bir Müslümanın da dinini yaşamasına kimsenin kalkıp 'sen dinini bu kadar iyi yaşıyorsun, başarılı yaşıyorsun' deme hakkına sahip değildir" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, İslamiyet ile AB sürecini birbiriyle nasıl bağdaştırdığı şeklindeki bir soru üzerine, şunları söyledi:
"Partimizi kurduğumuzda programımıza yerleştirdiğimiz ilke şudur. Bizim partimiz din eksenli bir parti değildir. Bizim partimiz muhafazakar, demokrat bir partidir ve süreci bu şekilde çalıştırırken halkımızın da yaklaşık 99'u Müslüman'dır. Her şeyden önce halkın kendi inancına, kendi dinini yaşaması gayretleri herhalde farklı dinlerden olan insanlar tarafından da anormal karşılanmamalı. Farklı dinlerin mensuplarına bizler nasıl, 'siz niçin dininizi bu kadar iyi yaşıyorsunuz ya da bu kadar hassasiyetle yaşıyorsunuz' deme hakkına sahip değilsek, bir Müslüman'ın da dinini yaşamasına kimsenin 'kalkıp sen dinini bu kadar iyi yaşıyorsun, başarılı yaşıyorsun' deme hakkına sahip değildir. Bu özgürlüklerle de asla uyuşmaz. Bir taraftan din ve vicdan özgürlüğü diyeceksiniz, öbür taraftan kalkıp Müslüman için böyle bir defans uygulayacaksın. Bu defansı uygulamaya bir defa kimsenin hakkı yok. Bunu bir defa baştan belirleyelim, altını da çizelim"