Irak'ın 'aklı'nı kaçırdılar!

"Eş-Şarku'l-Evsat'ın Görüşü: Irak.. Beyinlerin korkutulması" başlığını taşıyan yazıda, Saddam Hüseyin'in devrilmesinden beri Irak'ın alt yapısına ve yetişmiş insanlarına yönelik düzenli bir terör olduğu ve bu terörün Irak'ın geleceğini yok etmeyi h

Arşiv 06.07.2018, 09:30 06.07.2018, 09:31
Irak'ın 'aklı'nı kaçırdılar!

15 Kasım 2006 Çarşamba / Dünya Bülteni Haber Merkezi

 

 

Irak'ın "aklı"nı kaçırdılar!

 

Dün Bağdat'ta Yüksek Öğrenim Bakanlığı'nı basan silahlı kişiler, bakanlık çalışanları ve ziyaretçileri arasından 100'den fazla  kişiyi kaçırmıştı. Arap gazeteleri bugünkü sayılarında işte bu konuya geniş yer veriyor.

 

Eş-Şarku'l-Evsat gazetesinin manşetinde "Irak: Terör eğitimi hedef alıyor" başlığıyla verilen haberde, Yüksek Öğrenim Bakanı Abd Ziyab El-Uceyli'nin dün parlamentoda yaptığı konuşmada, "Kaçırma eyleminin amacı, eğitim-öğretimi bitirmek ve içini boşaltmaktır" dediği bildiriliyor.

 

Haberde, Yüksek Öğrenim Bakanı'nın eğitim-öğretimi durdurmakla tehdit ettiği, Irak polisinin kaçırma olayına karışmakla suçlandığı ve olay sonrası 5 polis subayının tutuklandığı belirtiliyor.

 

Eş-Şarku'l-Evsat aynı haberin hemen solunda konuyla ilgili bir de yorum yayınlamış. "Eş-Şarku'l-Evsat'ın Görüşü: Irak.. Beyinlerin korkutulması" başlığını taşıyan yazıda, Saddam Hüseyin'in devrilmesinden beri Irak'ın alt yapısına ve yetişmiş insanlarına yönelik düzenli bir terör olduğu ve bu terörün Irak'ın geleceğini yok etmeyi hedeflediği belirtiliyor.

 

Yazıda, Irak'ın gerçek zenginliğinin petrol, su veya tarihi eserler değil, Iraklıların yetişmiş insan gücü olduğuna dikkat çekiliyor ve şöyle deniyor:

 

"Bilim merkezlerinin güvenliğinin sağlanması, Petrol Bakanlığı'nın ve petrol borularının, hatta tüm "Yeşil Bölge"nin güvenliğinin sağlanmasından daha önemlidir."

 

Suudi Arabistan Er-Riyad gazetesi de, bugünkü başmakalesini aynı konuya ayırmış. Sonuna çift ünlem işareti konulan başlık şöyle: "Beyin gücünü tüketme savaşı!!"

 

Makalede; Amerikan güçlerinin Irak'a girmesiyle müzelerin yağmalandığı, petrol gelirlerini çalan mafyaların türediği ve çeşitli seviyelerden vatandaşların hedef alınarak mezatta satılabilecek her şeye el konulduğu ifade edildikten sonra, Irak'ın büyük oranda üniversite hocalarını kaybetmesi en büyük felaket olarak tanımlanıyor.

 

Makalede ayrıca, yetişmiş insanların hedef alınmasının "Irak'ı kolayca yönetebilmek için cahillerden oluşan bir sürü oluşturmak" amacıyla yapıldığı öne sürülüyor.

 

 

İsrail, Şubeyr'i istemiyor!

 

Filistin'de Hamas ve El-Fetih hareketleri arasında yürütülen görüşmelerin ardından, kurulması kararlaştırılan ulusal birlik hükümetine Gazze İslam Üniversitesi başkanı Muhammed Şubeyr'in başkanlık etmesi uygun görülmüştü.

 

Birleşik Arap Emirlikleri'nde yayınlanan El-İttihad gazetesinin bugünkü sayısında yeralan bir habere göre, İsrail İç Güvenlik Bakanı Avi Dichter Ordu Radyosu'na yaptığı açıklamada Şubeyri eleştirmiş ve "terörist ve katil yetiştiren" bir üniversitenin başkanı olmakla suçlamış.

 

Avi Dichter, Şubeyr'in başbakan olarak atanmasının mevcut şartlarda İsrail'in barış görüşmelerine dönmesi ve Filistinlilere uygulanan ekonomik ambargonun kalkması için yeterli olmadığını söylemiş.

 

Yine haberde belirtildiğine göre, İsrail İç Güvenlik Teşkilatı (Şin Bet) Başkanı Yuval Diskin de, Gazze'de "ılımlı güçlerin" "aşırılara" üstün gelmesi sağlanamazsa İsrail'in askeri çatışmayla karşı karşıya kalacağını kaydetmiş ve şunu eklemiş:

 

"İsrail için Gazze'de iyi seçenek yok. Bütün seçenekler kötü. Bunların arasından en az kötüsünü seçmemiz gerekir."

 

 

Peretz mi, Halutz mu, yoksa Olmert mi?

 

Lübnan Es-Sefir gazetesinde bugün yer alan bir haberde, Hizbullah'a karşısında alınan başarısızlık nedeniyle İsrail'de istifa beklentisi olduğu belirtiliyor ve işlk istifa edenin kim olacağı soruluyor.

 

Haberde belirtildiğine göre, İsrail Genelkurmay Başkanı Dan Halutz, kendisine yakın isimlere bu ay sonunda istifa edeceğini söylemiş. İsrail Televizyonu 2. kanalı, Halutz'un durumunu "sekerât hali" olarak tanımlamış ve Halutz'un sürekli siyasilerden hiç kimsenin kendisini savunmadığından şikayet ettiğini bildirmiş.

 

 

Hamaney: 'Amerika'nın hezimeti Lübnan'da olacak'

 

Lübnan'da yayınlanan El-Müstakbel gazetesinin haberine göre, İran dini lideri Ali Hamaney, Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri'yi kabulünde, Amerika'nın hezimetinin Lübnan'da olacağını öne sürmüş ve Hizbullah'ın İsrail'e karşı gerçekleştirdiği zaferi küçük göstermek için düzenlenen siyasi koplolara karşı uyarmış.

 

El-Müstakbel'in haberine göre Lübnan Meclis Başkanı Berri de görüşmede, son gelişmelerin Amerikan İmparatorluğu için sonun başlangıcı olduğunu ve gelecek dönemde İran'ın en önemli güç olacağını öne sürmüş.

 

Hamaney, Berri ile görüşmesinde Lübnan halkının ve Hizbullah'ın her türlü ihtimale karşı koymaya hazır olduğunu bildirmiş.

 

-------------------------------------------------

 

İngiliz Basınında Bugün

 

İngiltere Başbakanı Tony Blair'in önceki gün Orta Doğu'da çözüm ihtiyacı kapsamında İran ve Suriye ile görüşülmesinden söz ettiği konuşması ardından İngiltere basını bugün dikkatini bu başkentten gelen sinyallere çevirmiş.
 

Times, İran ve Suriye'nin bu öneri karşısında “bizim de koşullarımız var” dediğini yazmış.

İran'ın koşullarına netlik getirmediğini belirten gazete bununla birlikte geçmişteki talepleri şöyle sıralıyor:

"ABD'nin İran hükümetine ait dondurulan mali fonları çözmesi, Irak'tan kuvvetlerini çekmesi, İsrail'e desteğinden vazgeçmesi ve Tahran'ın nükleer programının önünü kesme girişimlerine son vermesi."

Gazete Suriye siyaset çevrelerinde de 'İngiltere ve Amerika Suriye'ye ne önerebilir?' sorusunun sorulduğunu ekliyor.

Guardian'dan Simon Jenkins, “şer ekseni Washington ve Londra için umut ekseni olmuş” diyerek, Irak'ta çözüm için Tahran'dan medet umulmasını ironik buluyor.

"Tahran, kendisine eziyet edenler şimdi ter dökerken arkasına yaslanıp izleyecektir. Tahran'da bir plan varsa, bu Irak oyununu uzatmak olacaktır. Amerika ve İngiltere'nin ise diplomaside sıfır noktasından yola başlaması gerekiyor.''

''İkisinin de ellerinde koz varmış gibi davranmaktan vazgeçip savaş sonunda bölgedeki tüm nüfuzlarını yitirdiklerini kabul etmesi gerek. Yapabilecekleri tek şey gitmek. Çünkü artık fiillerin öznesi durumunda değiller."

Times başyazısında ise ABD'deki Irak Çalışma Grubu'nun açıklayacağı önerilere fazla bel bağlandığı kanısında. Aşırı beklentinin grubu ezebileceği uyarısı yapan gazete, ''bir simyacının yapacağı şeyler beklenmemeli'' diyor.

"James Baker saygın bir dışişleri bakanıydı. Bugünlerde ise kendisinden Irak Çalışma Grubu'nun başkanı sıfatıyla bir baş simyacı olması bekleniyor. 15 kişilik ekipten Irak'taki sorunu çözüp, askerlerin başı dik çekilebileceği koşulları yaratmaları isteniyor. Ama bu bir komisyon için aşırı bir talep.

"Sonuçta Irak milletinin kaderini elinde tutan Baker gibi yarı emekli bir memur değil, Iraklı bakanlar. Onlara daha etkin olmaları için baskı yapılması gerek. Irak Başbakanı ve ekibi din ve mezhep temelli grupları dizginlemeye istekli ya da muktedir değilse, pek bir ilerleme beklenemez. Ama Iraklı bakanlar da askerler fazla hızlı çekilirse, iç savaşa kapılıp gideceklerini biliyorlar. İngiltere ve Amerika'nın gelişmeler üzerinde nüfuzlarını sürdürmek için tek şansları askerlerini çekme tehdidinde bulunmak. "

Lübnan'da hassas denge

Independent yazarı Robert Fisk, Lübnan'daki durumun hassasiyetine dikkat çekiyor.

Fisk; "BM askerleri Şiileri korumak için Lübnan'da olduklarını söylüyor. Şiilerse, İsrail'i Hizbullah'tan korumak için gittiklerine inanıyor. Bunun altında, barış gücünün kılık değiştirmiş bir NATO ordusu olması yatıyor olmasın?" diye soruyor.

Fisk, UNIFIL'in artık Hintli, Nepalli Fijili askerlerden oluşan etkisiz güç değil, gerekirse karşı ateşe hazır 'kuvvetli' bir ordu olduğunu belirtiyor.

Amaç 'Lübnan'ı İsrail'den korumak olsaydı gücün bir kısmının da İsrail'de olması gerekirdi' diyen Fisk, gücün Hizbullah'ı silahsızlandırmak gibi bir hedefinin olmadığının altını çiziyor. Hizbullah'ın Lübnan hükümetinde daha fazla sandalye talebini "gayet silahlı" olmasıyla bağlantılandırıyor:

"Lübnanlı Şiiler 'UNIFIL neden bizi hava sahamıza girmeye devam eden İsrail uçaklarından korumuyor?' diye soruyor ama daha kaygı verici gelişmeler de var. Kuzeydeki Sünni kentlerinden oğullarını Irak'a Amerikalılarla savaşmaya gönderenler var. Onlar da UNIFIL'i NATO gücü olarak görüyor. Fransızlar işte bu nedenle kamplarını Bağdat tarzı saldırılara karşı korumaya çalışıyor."

"BM'in Refik Hariri suikasti ile ilgili soruşturması ise ufalanıyor. Suriye'nin Irak'ta Amerika'ya yardımının önü mü açılıyor? Şam'ın Irak'taki isyancılar üzerinde Lübnan'da yeniden nüfuz kazanmasını sağlayacak kadar etkisi var mı? Yanıt: Muhtemelen evet.

"Hizbullah ise Litani Nehri'nin güneyindeki her Fransız aracını dikkatle izliyor. Çünkü bir saldırı olursa kendilerinin suçlanacağını oysa sorumlunun El Kaideciler olacağını biliyorlar. Bu nedenle Güney Lübnan'da Avrupa ordularının en güçlü savunucusu Hizbullah olacak. Ne kadar düşündürücü."

İngiliz hükümetinin rotası

İngiltere'de parlamentonun yeni yasama yılı Kraliçe II. Elizabeth'in yapacağı konuşmayla açılıyor.

Kraliçe hükümet tarafından hazırlanan konuşmasında, hükümetinin icraat önceliklerini sıralayacak. Bunlar arasında öne çıkan unsurlar, terörle mücadele ve anti sosyal davranışlar konusundaki düzenlemelerin sıkılaştırılması.

Mesela gürültü yaparak komşularını rahatsız edenlerin 3 aya kadar evlerine girmekten men edilmesi önerisi gündeme getiriliyor.

Daily Telegraph, konuşmada çarpıcı bir unsur olmadığı görüşünde... Gazetenin yorumcularından Philip Johnston, "konuşmanın içeriği o kadar çok sızdırıldı ki artık bir sürpriz unsuru kalmadı. Zaten içeriği de zayıf" diyor...

"Yeni ve radikal denebilecek tek bir unsur varsa o da iklim değişikliği konusunda yapılacak düzenleme, ki bunun da ayrıntıları belirsiz. Kraliçe'nin konvoyu saraya dönerken, Blair'in başbakanlığı konusunda da saatler geri sayıma başlamış olacak"

Gazete, Blair sonrası dönemde başbakanlık için en şanslı aday olan Maliye Bakanı Gordon Brown'un ise yakın çevresine Blair'in belirlediği gündeme bağlı kalmayacağını söylediğine vurgu yapıyor.

Guardian hükümetin milletvekillerinin ayaklanmasını önlemek için iklim değişimi konusunda çıtayı yükselttiğini, hedef belirleme işini bakanlardan alıp bağımsız bir komisyona havale etmeyi önerdiğini, ayrıca 2050'ye dek karbon dioksit salımının 1990 düzeyine göre yüzde 60 azaltılması hedefini getireceğini yazıyor.

Independent'a göre ise bu hedefler yetersiz. Gazete, her yıl belirlenecek hedeflerle işin daha sıkı tutulmasından yana.

Bu öneriyi hem çevre örgütlerinin hem de İşçi Partisi ve UKIP hariç tüm partilerin desteklediğine işaret eden gazete, "Muhafazakarlar ve Liberal Demokratlar şimdiden güçlerini birleştirip böylesi bir öneriyi Lordlar Kamarası'ndan geri döndürmek ve sıkılaştırmak konusunda görüşmeler yapıyorlar." diyor.

Filistin askerlerine izin

Daily Telegraph, İsrail'in Ürdün'deki üslerde bulunan 1.500 Filistinli askerin Gazze'ye girişine izin vermeye hazırlandığını öne sürüyor.

"İsrail bu adımı Hamas'ın artan gücüne karşı bir denge unsuru olarak görse de, siyasette böyle bir değişikliğin rakip gruplar arasındaki şiddeti kötüye götürmesi de mümkün. Bu adım, Filistinliler elindeki silahların İsrail hedeflerine saldırı amacıyla kullanılması kaygısıyla, yıllardır uygulanan katı askeri yaptırım siyasetinin de tersine döndürülmesi demek.

"Girişimin ardındaki Amerika Birleşik Devletleri, askerlerin bölgede asayişi sağlamasını umuyor. Olmert de Bush ile görüşmesi öncesinde bu teklife olumlu baktığına işaret etti."

Guardian İngiliz hükümetinin bugün İsrail'e silah satışları konusunda dava edildiğini duyuruyor satırlarında.

Beytüllahm'da yaşayan Salih Hasan adlı bir Filistinli, İsrail'e satılan Apache helikopterleri ve iletişim gereçlerinin silah satışları ilkelerinin çiğnenmesi anlamına geldiğini öne sürüyor.

Bu ilkeler, silahların içeride eziyet amacıyla kullanılması riski varsa ihracatın engellenmesini öngörüyor.

Independent, El Kaide tehdidiyle mücadele amacıyla Batı'nın Yemen'e mali yardımı artıracağını belirtiyor:

"Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih, Körfez Savaşı sonrası Saddam Hüseyin'in kendisine desteği dolayısıyla altın kaplama Kalaşnikof hediye ettiği günlerden bu yana çok değişti.

"Bugün Londra'daki yardım konferansında, ülkesinin yoksullukla mücadele etmesi için 5 milyar doları aşkın kaynak toplamaya çalışacak. Batı, Yemen hükümetini güçlendirip ülkede bir çöküşü önlemeye çalışıyor.

"İngiltere'nin uluslararası kalkınmadan sorumlu bakan yardımcısı Gareth Thomas, petrol üreticisi Yemen'in kaynaklarının 2015'te tükeneceğini ve ülkenin Arap dünyasındaki en yoksul ülke olduğunu vurguluyor. Toplanacak yardımların kızların eğitimi ve iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele gibi amaçlarla kullanılacağı belirtiliyor.

Yatırım bankalarından borsalara rakip

Financial Times ise manşetini önde gelen yatırım bankalarının güçlerini birleştirerek, borsalarla rekabete girme hamlesine ayırmış.

"Citigroup, Credit Suisse, Deutsche Bank, Merrill Lynch, Goldman Sachs, Morgan Stanley ve UBS, kendi yönetim kurulu ve başkanı olan bir şirket kuruyor. Bu şirket önde gelen Avrupa şirketlerinin hisselerinin ticaretini yapacak bir platform sunacak.

"Avrupa’da menkul kıymet ticaretinin yarısını ellerinde tutan bankalar, kendi kuracakları sistemin hem daha hızlı olacağını, hem de Avrupa borsalarındakinden çok daha düşük ücret alacağını belirtiyor.

Gazete Deutsche Bank'ın da tam da bu ortamda Avrupa'nın en büyük borsası Euronext'i alma teklifinden vazgeçmeye hazırlandığını öne sürüyor.

Microsoft'a uyarı

Guardian Avrupa Komisyonu'nun dün tekelleşmekle suçlanan Microsoft'a tüm yazılım kodlarını rakiplerine aktarması için dokuz gün süre vermesi ardından, kararın mimarı, rekabetten sorumlu komisyon üyesi Neelie Kroes ile görüşmüş. Kroes, Microsoft hakkında sabrının tükendiğini söylüyor:

"Kroes, 'Bilginin yüzde 100'üne ihtiyacımız varken, yüzde 90'ını sağladık denmesi benim için pek etkileyici değil. Zaten bu bilgilerin bir kaç ay evvel aktarılması gerekiyordu' diyor. Kroes Microsoft'a kin güttüğü suçlamalarını reddediyor; Avrupa rekabet kurallarına uyması için şirket üzerindeki baskısını sürdüreceğini belirtiyor."

Kroes ayrıca, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde ulusalcılığın savunulmasına da üstü örtülü bir eleştiri getirmiş; sınır ötesi birleşmelerle daha büyük oyuncular yaratılmasını savunmuş.

"Artık ulusal şampiyonlar yaratılması fikrine inanmıyorum" diyor. Avrupa şampiyonlarından ya da Avrupa merkezli küresel şampiyonlardan yanayım."

İngilizce El Cezire yayına başlıyor

Bugün öğle saatlerinde yayına geçmeye hazırlanan El Cezire'nin İngilizce kanalı tüm gazetelerin ilgiyle ele aladığı bir konu.

Televizyonun kadrosunda BBC'den David Frost ve Rageh Omar, CNN'den Riz Khan gibi tanınmış isimler var.

Kanalın ilk konuklarından birisi de Tony Blair olacak...

El Cezire bugünkü gazetelere verdiği ilanlarda, 'tüm açılardan, tüm taraflardan ve layığınca öne çıkmayan bölgelerden' haber verme vaadinde bulunuyor.

Guardian, kanalı medyaya olumlu bir katkı olarak ifade ederken, Independent, Arapça kanalın son 10 yılda "küresel medyanın batılı önyargılarına etkili bir panzehir" oluşturduğunu belirtiyor.

"Kanalın Avrupa muhabiri Alan Fischer, eleştirmek için söylemiyorum ama BBC ve CNN otel odalarındaki işadamlarını hedefliyorlar. Bizim gündemimiz ise sokaktaki adama ulaşmak" diyor.

"Kanal, Roman Abromoviç'in Chelsea'de yaptığına benzer bir alışveriş çılgınlığıyla başarılı televizyoncuları bünyesine katmış olsa da hazırlıklar teknik sorunlarla gölgelendi. Yayına geçme tarihi bir yıl öncesiyken, önce bu bahara sonra Eylül'e ertelendi.

"Bu arada izlenecek yayın siyaseti konusunda Katar ve Londra arasında atışmalar olduğu yolunda çirkin söylentiler dolaşıyor. Son olarak Doha'daki İngiliz çalışanların "kültürel bilinç eğitimi"nden geçmesinin istendiği öne sürüldü."

Financial Times, El Cezire'nin yüksek çözünürlükte yayın yapacak olmasının maliyetleri yükselttiğine, bu alandaki en büyük sıkıntısının ise reklam almak olabileceğine dikkat çekiyor.

"Ama kanalın Katarlı sponsorları bunu ne kadar umursuyor belli değil. Kanalı kurmanın gerisindeki temel hedef, ticari değil, siyasi görünüyor.

"Arapça kanal Katar'ın adını dünyaya duyurarak, bu küçük ülkenin sıkletinin üzerinde etki sağlamasını beraberinde getirmişti. Dünyanın kişi başına düşen gelir açısından en zengin ülkesi Katar bu serveti küresel amaçları için harcamaya da hazır."

 

Kaynak: Dünya Bülteni ve BBC

 

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?