İşgal, sadece Peşmerge'ye yaradı
Bundan beş yıl önce ABD ve müttefiklerinin Irak'ı işgal etmeleri, ayda 300 dolar maaş alan Peşmergelere yaradı.

Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD), Irak'a "kitle imha silahları olduğu" gerekçesiyle düzenlediği askeri harekatın üzerinden 5 yıl geçerken, bu işgale başından itibaren büyük destek veren Kürtler, ülkedeki etkili güçlerden biri haline geldi.
ABD ve İngiltere tarafından "yeniden yapılandırılan" Irak'ta, Cumhurbaşkanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'nı alan Kürtler, yeni anayasayla ise Kuzey Irak'ta özerk bir yönetim olma hakkını da elde etti.
İHA muhabiri Ata Gündüz Kurşun'un Kuzey Irak izlenimleri şöyle:
"Irak topraklarından en son 2005 yılının Mayıs ayında ayrılmıştım. 'Barut' kokulu topraklara adım atmayalı neredeyse 3 yıl olmuş. 4'üncü kez geldiğim Irak'ta, bu kez güney yerine, Erbil merkezli olmak üzere kuzeyde görev yapacaktım. Irak'ın diğer kentlerine göre gelişmiş ve modern bir görüntüsü olan kuzeydeki Erbil, geleneksel dokunun bozulmadığı bir şehir. Şehrin orta yerinde yüksekçe bir tepede bulunan Erbil Kalesi, eski çağlardan beri ayakta duruyor. Mezopotamya'da gelip geçen medeniyetlerin tümü bu kalede özetlenmiş gibi.
Şehrin kontrolü, K.Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'nin lideri olduğu KDP'nin denetiminde. Saddam Hüseyin'in dikta rejiminin ardından Kuzey Irak'ta oluşan yeni yönetiminin bayrakları her yerde görülebiliyor. Irak'tan ayrı olmadıklarını, hatta istemiş olsalardı bağımsızlıklarını ilan edebileceklerini her fırsatta dile getiren Kürt yöneticiler, nedense Irak bayrağından hiç hoşlanmıyor.
Baas rejimine ait semboller kaldırılarak yeniden dizayn edilen Irak bayrağına Erbil'de resmi ve sivil binalarda hemen hemen hiç rastlanmazken, resmi binalarda Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile Barzani'nin yan yana resimleri görülüyor. Bir zamanlar bölgede hakimiyet için birbirleriyle kanlı savaş veren Kürt aşiretinin liderleri Talabani ve Barzani, savaştan en çok yararlanan isim olarak önemli siyasi aktör haline gelmiş durumda".
60 BİN PEŞMERGE BULUNUYOR
Talabani'nin liderliğini yaptığı KYB daha çok Süleymaniye ve Dohuk bölgesinde hakim. Barzani'nin partisi KDP'ye bağlı peşmergeler ise Kerkük, Musul, Erbil ve Selahaddin gibi bölgeleri kontrol altında tutuyor. Hazır yeri gelmişken, kentin güvenliğini sağlamak için uğraşan peşmergelerden de söz etmek gerekiyor. Çünkü Kuzey Irak'ta adım başı bir peşmerge görmeniz mümkün.
Barzani ve Talabani aşiretlerinin yanısıra K.Irak'taki diğer aşiretlere mensup silahlı adamlardan oluşan peşmergeler, artık modern silahlarla donatılmış bir güç haline gelmiş durumda. Amerika'nın Irak'ı işgalinde yardımcı ve öncü kuvvet olarak etkili olan peşmergelerin sayısı 60 bin civarında.
1961'de Bağdat'taki Saddam rejiminin Arap milliyetçiliğine dayalı politikalarından rahatsız olan Kürtler, o yıl Molla Mustafa Barzani liderliğinde silahlı bir isyan başlattı. Peşmergeler işte bu dönemde ortaya çıktı.
Gönüllü milis güçlerinin askeri eğitimden geçirilmesiyle oluşturulan düzenli kara birliklerinin adı o tarihten itibaren peşmerge olarak anılmaya başlandı. 1991 yılında, yani Körfez Savaşı sonrasında bu birlikler yeniden yapılandırıldı. Saddam rejiminin devrilmesinden sonra anayasa Kürtler'e, kendi güvenliklerini sağlamak için Bağdat'taki merkezi hükümete bağlı olmak kaydıyla bir ordu kurma imkanı tanıdı.
PEŞMERGELER AYDA 300 DOLAR MAAŞ ALIYOR
60 bin peşmergenin bir bölümü Irak Milli Ordusu üniforması, bir bölümü polis gücü, bir bölümü Kürtler'in "Zeyrenavi" adını verdiği yol devriyesi, bir bölümü de Kürt ordusu olarak faaliyet gösteriyor. Peşmergelerin yüzde 30'u Irak Milli Ordusu üniforması altında ülkenin güvenliğini sağlıyor. Dolayısıyla bunların maaşlarını merkezi Irak hükümeti ödüyor.
Kalanların maaşlarını ise Bölgesel Yönetimi karşılıyor. Peşmergeler ayda ortalama 300 dolar maaş alıyor. Türkiye'nin "kanayan yarası" olan Kerkük'te 7 bin, Musul'da ise 3 bin peşmerge görev yapıyor. Kerkük'te daha fazla güç bulundurulmasının nedeninin ise şehre geri dönen Kürtler'e yönelik gerçekleştirilen saldırılar olduğu iddia ediliyor.
KDP, HERŞEY DEMEK
Erbil'de savaş ya da işgali hatırlatacak bir atmosfer göze çarpmıyor. Görünüşte her şey belli bir düzene girmiş ve otorite oluşmuş. Yerel düzeyde de olsa bir devlet yapılanması görülüyor. KDP ise tüm yönetim kademelerinde her şey demek. Kürtler'i Barzani yönetimindeki KDP yanında bu denli uyumlu hale getiren iki unsur var.
Birincisi, tek parti yönetiminin her şeye hakim ve muktedir konumda olması, ikincisi ise Kürt sorununun ve tabandaki mağduriyet psikolojisinin dalgalandırdığı heyecan üzerinde federe yapının yürütmekte olduğu siyaset. Partinin her şeye hakim ve muktedir oluşunun, böylesi bir dalgayı arkasına alarak güçlenmesini de sağladığı açıkça görülüyor. Kuzey Irak'ta, her modernleşmeci siyasi yapılanma gibi halkın yerine düşünen, bilen ve kazanan bir kadro oluşmuş görünüyor.
SADDAM SONRASI KÜRTLER
Erbil'e gelen birisi, burada karşılaştığı savaştan uzak hava karşısında şaşırabilir. Yükselen dev inşaatlar, nispeten tüketim mallarıyla dolu vitrinler, dünyaca ünlü markalar. Erbil Çarşısı ise Ortadoğu tadını almak isteyenleri hayal kırıklığına uğratmayacak konumda. Geleneksel Kürt giysileri içinde erkekler ile çoğunlukla başı açık ve modern kadınlar dükkanlarda alışveriş yapıyor.
Lüks alışveriş merkezleri ise yeni Kürt elit tabakasının oluşumunu haber veriyor. Halkın ekonomik durumuna karşın her anlamda güçlenen bir avuç seçkin, uzun vadede siyasal tabloyu zorlayacak gelişmelere yol açabilecek konumda bulunuyor. Erbil'de günlük hayatta "özgürlük ortamı" hissediliyor. Örneğin Türkmenler'in Kürt yönetimi altındaki Erbil'de 10'dan fazla okulu var.
Ama Türkmenler, bu okulların ne kadar perişan durumda olduğundan ve eğitim kalitesinin düşüklüğünden oluşan Peşmergeler, artık modern silahlarla donatılüşüklüğünden, eğitim dilinin ise göstermelik olduğundan şikayetçi. Dünyadaki güç dengelerinin hesaplaşma alanı haline gelen ve mezhep çatışmasının yaşandığı Irak ile özelde Kürt bölgesindeki oluşumu birkaç faktöre indirgemek yanlış olur.
Bölgedeki gelişmeler sadece kimlik politikalarından ibaret olmadığı gibi, petrole indirgemek de mümkün değil. Kürt yöneticilerin, yaptıklarından emin ve mutlak haklılık psikolojisi içinde oldukları rahatlıkla gözlemlenebiliyor. Adeta mağduriyet psikolojisinden sonra elde ettikleri kazanımlar, söylemlerinin tümünü meşrulaştırdığı izlenimi veriyor.
Ne Kürt yöneticiler ne de bölgede yaşayan Kürtler elde ettikleri konumun kaçta kaçının gerçek ve kalıcı olduğunu düşünecek durumda değiller. Kürtler'in Saddam sonrası üzerlerindeki baskıyı kaldıran gelişmelerin reel politik olarak neye karşılık geldiğini kavramaları için zaman gerekiyor. Bu nedenle başta yöneticilerin, kendilerine karşı en küçük eleştiriyi Kürtler'e karşı tavır olarak algıladıklarına tanık olunabiliyor.
TÜRKİYE'NİN, KUZEY IRAK'TAKİ KONUMU
Türkiye, Kuzey Irak'ta her yerde hissediliyor. Sokakta birçok yerde Türkçe levhalar göze çarparken, konuşmalar da çoğu zaman günlük hayatın içine giriyor. Cadde ve sokaklarda özellikle Türk müzikleri ve İbrahim Tatlıses şarkılarını duymak mümkün.
Türkiye'yi Kuzey Irak'ta temsil eden en etkin varlık işadamları. Burayla ticaret yapan ve büyük inşaatları gerçekleştiren firmalar her yerde görülebiliyor. Bunun yanı sıra piyasada bulunan ihtiyaç mallarının büyük kısmı ya Türk malı ya da Türkiye üzerinden geliyor. İthalatın en az yüzde 60'ı Türkiye'den sağlanıyor.
Aslında, kimilerinin ismini anmaktan bile korktuğu Kuzey Irak'taki Kürtler'in Türkiye'ye bakışını iyi değerlendirmek gerekir. Çünkü bölgede oynanan oyunlar, duygusallığa emanet edilemeyecek kadar çetrefilli ve bir o kadar da acımasız. Ne var ki bölge dışından gelen müdahaleler ne kadar güçlü olursa olsun, sonuçta buranın kalıcı unsurlarıyla iş tutmak zorundalar. Bu noktada tarihi derinlik, kültürel payda daha geniş anlamda ortak medeniyet deneyimi devreye giriyor. Sokaktaki Kürtler'in, Türkiye'ye bakışını yok sayan bir yaklaşım sergilendiğini daha somut kavrıyorsunuz. Ancak Kürtler, Türkiye'nin bölgedeki temsilcisi olmaya hazır.
Kuzey Irak'ta bunlar yaşanırken, başkent Bağdat ve ülkenin güney kesimlerinde ise şiddetin önüne geçilemiyor. ABD'li komutanlar ülkede güvenlik durumunda iyileşme belirtilerinin olduğunu iddia etse de, Irak her güne 'kanlı' başlıyor. Son bir haftada Bağdat, Kerbela, Kerkük ve Musul'da gerçekleşen patlama ve intihar saldırılarında 100'den fazla kişi hayatını kaybederken, onlarca kişi yaralandı. Savaşın başladığı 2003 yılından bu yana ölen sivillerin sayısına ilişkin net bir rakam bile telaffuz edilemiyor.
Tahminlerse 350 bin ile 1 milyon arasında değişiyor. Şiddet yüzünden ülkeyi terk eden Iraklıların sayısı 2 milyondan fazla olurken, göçe zorlananların sayısı da 1.5 milyonu buluyor. 15 bin kişinin kayıp olduğu ülkede, ABD'nin 2003'ten bu yana kaybı ise yaklaşık 4 bin asker. ABD'nin savaşla altına girdiği mali yük de 500 milyar dolar civarında bulunuyor".
Kaynak: İHA