banner39

Kongrede ilk Müslüman

Amerika'daki ırkçılık, Müslümanların politikaya girmesi, İslam korkusu hakkında aydınlatıcı bir röportaj.

Arşiv 27.03.2008, 14:07 28.03.2008, 11:25
Kongrede ilk Müslüman

 

Wajahat Ali 

ABD Temsilciler Meclisi üyesi Keith Ellison, Minnesota'dan Temsilciler Meclisi'ne seçilen ilk Afro-Amerikalıdır. O, aynı zamanda Amerika tarihindeki İlk Müslüman kongre üyesidir. (İkincisi, 11 Mart 2008 tarihinde Kongre'ye seçilen Andre Carson'dur.)  Irki ve dini kimliğinden dolayı, azınlık içindeki azınlığın temsilcisi olan Ellison, hâlihazırda fazlasıyla yanlış anlaşılan, korkulan ve güvenilmeyen insanlar olan Müslümanların nahoş olan temsil etme yükünü taşıyor. Seçildiğinden beri kötü şöhret sık sık ve açık bir şekilde Ellison'un peşini bırakmadı. Ellison'un, misafir olduğu muhafazakâr yorumcu Glenn Beck'in CNN şovunda Ellison'a söylenen "düşmanlarımızla çalışmadığını bana ıspatla" sözü en hatırlanabilecek sözdür. Ellison sükûnet ve sabırla bu söze cevap verdi. Seçmenlerini ve Amerikan halkını dini değerlerinin vatanseverliğinden taviz vermesine veya vatanseverliğini azaltmasına neden olmadığına ikna etti. 

Müslüman ve Sağçı çevrelerdeki eleştirmenleri onun sözlerini umursamadan sadece onun politik güvenilirliği ile ilgili değil aynı zamanda hem Müslümanlara hem de Amerika'ya sadakatine yönelik şüphelerini dillendirmeye devam ediyorlar. Tartışmalara karşın son iki yılda Ellison, Minnesota'da çok karmaşık bir seçmenin desteğini kazanarak etkili ve popüler bir figür olarak ortaya çıktı hatta bütün ülkede destekçi kazandı ve başta şüphe ile yaklaşanları ikna etti.  

Okuyacağınız röportaj Ellison'un; eleştirmenleri, Obama'nın adaylığı, Amerika'daki ırkçılık, Müslümanların politikaya girmesi, İslam korkusu, karalama kampanyaları ve inancının kendisine nasıl daha iyi bir Amerikan ve daha iyi bir kongre üyesi olması konusunda yardım ettiğini açık bir şekilde ifade ettiği bir röportajdır.  

Ali: Hepimiz Obama'nın papazı Wright'ın yaptığı konuşmaları ve Senatör Obama'nın cevaplarını duyuyoruz, görüyoruz. Bazıları Obama'nın "ırk" konuşması için tarihidir diyor diğerleri de onun ırk sorununu önemsemediğini söylüyorlar. Obama'nın cevabının yanı sıra Wright'ın konuşmasını eleştirdiği ve bu günün Amerika'sında ırkçılığın durumuyla ilgili konuştuğu sert sözleri hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Ellıson: Ben, Obama'nın konuşmasının aşkın bir konuşma olduğunu düşünüyorum. Bizi ulusal uzlaşma yönünde daha ileri bir diyalog düzeyine doğru harekete geçiriyor. Papaz Wright, 200 yıllık bir kölelik ve 100 yıllık bir Jim Crow (1877'den 1960'ların ortalarına kadar güney ve sınır eyaletlerinde geçerli olan ve Siyahların hizmetçi, Beyazların efendi olduğunu savunan Irkçı kast sistemi) perspektifinden gelmektedir. Aynı zamanda o, kilisesinin bulunduğu Chicago'nun güneyinde gerçekleşen berbat tahrip olaylarının bazılarına şahitlik etti. Korkunç acıları ve bu acıların Afro-Amerikan toplumunu nasıl etkilediğini gördü. Bu onun içinden geldiği perspektiftir. Bu perspektif açıkça kızgınlık ve öfke ile bilinecektir ve açıkça o bu topluluğun bir lideridir ve onun konuşmaları ayinleri bu öfke ve kızgınlığı yansıtacaktır. Fakat bir başkan adayı olarak Obama'nın bizi birleştirdiğini, sorunları aşmamıza ve daha ileri gitmemize yardım ettiğine inanıyorum.  

Amerika'daki ırk diyaloğu bazı güncelleştirmelere ihtiyaç duymaktadır. İleriye doğru gitmesi için yeni bir yola ihtiyaç duymaktadır. Çünkü çok sık bir şekilde bizler, kabahat ve utanma çerçevesine kapatılıyoruz ve bizi hiçbir yere ulaştırmayan bir çevreye kapatılıyoruz. Fakat bu diyalog bizi bir yerlere ulaştırır mı? Öfke ile keskinleşmiş değildir, geçmişin hataları ve benzeri şeylerle bilinçlenmemiştir. Yalın gerçeklerle, düzeltme ve bizi daha ileriye götürme ihtiyacı tarafından oluşturulmuştur. Bu yüzden ben gerçekten Obama'nın konuşmasından etkilendim. Bu konuşmanın tarihe geçeceğine inanıyorum.  

Ali: Biraz da Obama'nın çıkışını; "Irk kartını" kendi çıkarı için kullanmasına bağlayan Geraldine Ferraro ve diğer şahıslarla ilgili konuşalım. Siz Obama'ya yardım etmesi için kullanılan bu "Irk kartı" ile ilgili ne düşünüyorsunuz—bu basit, yapay politik gerçeklik midir? 

Ellıson: Bu, ona karşı kullanıldı. Benim düşünceme göre başlangıçta aslında Obama'nın demokrat rakipleri onun ufkunu ve ırki nedenlerden kaynaklanan çekiciliğini daraltmaya çalıştılar. Fakat bu işlemedi çünkü Obama, topluluğun bütün unsurlarına ulaşan gerçek bir adaydır. İşlemedi çünkü Obama, en iyi kaygılara ve bütün zihinlerdeki ortak iyiye sahip bir adamdır. Eski politika düzeyinde değildir. Bu yüzden onun binlerce insana ulaştığını görüyorsunuz. Minneapolis'teyken 22,000 insanı Timberwolves (Basketbol Takımı) salonunda topladı. Ve Timberwolves Obama'nın o gün topladığı insanları sevecekti! Obama, yaşlıları, çocukları, kolej öğrencilerini, orta yaşlarda olan insanları ve çalışan gençleri topluyor. Siyahları, Beyazları, Latinleri, Asyalıları, güney Asyalıları kısacası herkesi topluyor. O, gerçekten aşkın bir adaydır. Kusursuz bir aday değildir elbette. Açıkçası kimse kusursuz olamaz. Fakat Obama, bizi bölen ve herkesi içine çeken sorunlarla ilgilenme kabiliyetine sahip biri olarak gördüğüm bir adaydır. Onun olağanüstü olduğunu düşünüyorum.  

Konuşmayı yapmadan önce bilmiyordum. Onun bu meydan okumayla uğraşıp uğraşmayacağını merak ediyordum. Onun papazını eleştiren insanlar zemin kazanıyor gibi görünüyorlardı—biliyorsunuz, şüpheye neden oldular. Fakat Obama'nın, daha önce de birçok kez yaptığı gibi bunu bir fırsata dönüştürdü.  

Ali: Sizin ve Obama için problemlere neden olan bir soru sorayım: Müslüman olma sorunu. Pek çok kimse "Müslüman" damgasının bir karalama taktiği olarak kullanıldığını ve bir 21. yy Scarlet Mektubu olduğunu söylüyor. Pek çok kimsenin Obama'ya bir Müslüman olarak bakmasının ve böylelikle onu muzır olarak değerlendirmesinin, Amerika'daki bir "politika yapma faaliyeti"nin yansıması veya Amerika'da Müslümanlara yönelik kapsamlı bir önyargının gerçek bir yansıtıcısı olarak mı düşünüyorsunuz? 

Ellıson: Obama'nın Müslüman olduğu şeklindeki yanlış inançlarından dolayı ona saldıran insanlar Amerikan toplumunun bağnazca bir şekilde dindar olduğunu düşünüyorlar ve zannetteikleri bu bağnazlığa çağrıda bulunarak politik kazanç elde etmeye çalışıyorlar. Fakat Amerikalılar uzun bir dini çoğulculuk geleneğinden gelmektedirler. Biz 1960'larda Katolik bir başkan seçtik. Mitt Romney'in hızlı düşüşü onun dini ile ilgili değildi onun başarısız adaylığı ile ilgiliydi. İçinde olduğum Kongre'den bir önceki 109. Kongre'de hiç Müslüman yoktu daha öncesinde de hiç yoktu. 110. Kongre'de iki Müslüman vekil var. (Andre Carson, son zamanlarda İndiana'nın 7. kongre bölgesinden Demokrat adaylığını kazandı). Artık tek Müslüman vekil değilim. Amerika çok hoşgörülü bir ülke, ortak iyi için mücadele ederseniz insanlar sizi destekliyor. Obama'nın papazı ile ilgili son eleştirideki komedi; bu tartışmanın onun Müslüman olmadığını yeterince açık bir şekilde ortaya çıkarmasıdır. (Gülüyor.) Eğer bu tartışmanın bir anlamı olacaksa Obama'nın Müslüman olduğuyla ilgili komik söylenti ile ilgili şüpheleri dağıtabilir.  

Obama için söyleyeceğim şeylerden biri; onun, kendisini hararetli bir şekilde ve bağırıp çağırarak Müslüman olmadığını söylemesi için bir tahrik vardı fakat o bunu yapmadı. Sadece hayır, ben Müslüman değilim, fakat Müslüman olmakta yanlış bir şey yoktur dedi. Onun bu meseleye yaklaşımını sevdim. Ben rakiplerinin yapmaya çalıştığı şeyin; onu doğru olmayan bir şekilde Müslüman olarak tanıplayıp zarar vermeye çalışma olduğunu düşünüyorum. Veya Obama'nın şiddetli bir şekilde bu iddiayı reddederek Amerika'daki milyonlarca Müslüman'ı yabancılaştırmasını ve Obama'yı "kazanamaz" pozisyonuna sokmalarını sağlamaya çalıştılar fakat ben Obama'nın bu tezgâhtan iyi bir şekilde çıktığını düşünüyorum.  

Ali: Biraz kendi tecrübelerinizden bahseder misiniz? Sizi yayına davet eden ve dininizle ilgili varsayımı ve korkusundan hareketle doğrudan sizin vatanseverliğinizi ve Amerika'ya sadakatinizi sorgulayan CNN'den Glenn Beck'in neden olduğuna benzer bazı olaylar çok çirkindi. Bir Afro-Amerikan ve Müslüman Keith Ellison olarak dini inançlarınızdan dolayı vatansever olmayan biri olarak görüldüğünüz günlük gerçekliğe nasıl mukabelede bulunuyorsunuz? Bu çok öfkelendirici bir şey olmalı. 

Ellıson: Yüzleşmek zorunda olduğunuz bu tür meydan okumalara sabırla mukabelede bulunmanız gerekiyor. Açıkçası, her gün önüme çıkan engeller beni daha iyi bir Müslüman yaptı. Düzenli bir şekilde sarfedilen bu tür sözlerle uğraşabilmek için inancıma daha çok sarıldığımı gördüm. Kuran, "mücadele takdire şayandır" diyor. Kesinlikle böyledir. Fakat biz bu meydan okumalarla sabırla, kendimize güvenle uğraşmalıyız. Kötünün üstesinden iyi ile gelmek zorundayız. Tarzımız bu olmalı. Kötülüğün üstesinden kötü ile gelemezsiniz. Daha çok kötülük üretirsiniz. Yaptığım şey, ister Müslüman olsun ister olmasın bütün insanların Amerika'nın hoşgörü ve dini ihtiva etmede derin kökleri olan bir ülke olduğunu anlamalarını teşvik etmektir. Müslüman topluluğuna mesajım; klinikler, mescidlerde okuma halkaları, Müslüman olmayanlarla çalışma, iyi olan şeyleri geliştirmek için Amerikalı dostlarıyla birlikte çalışma gibi iyi işleri yapmaya devam etmeleridir. Ve mümkün olduğu kadar iyi izlenim bırakmalarıdır çünkü bizlerde dini bağnazlık örneği sergileyenlerle aynı şeyi yaparsak sonunda onlara benzeriz.  

Ali: Pek çok kimse sizin yanı sıra Andre Carson'un kongreye seçilmesini tarihin sonunun bir işareti olduğunu söylüyorlar: Müslümanlar idareyi aldı! Müslümanlar idareyi aldı! 

Ellıson: (Gülüyor.) 435 beş kişiden iki kişi idareyi mi almış? İdareyi aldığımızı düşünmüyorum.  

Ali: Peki, siz; son iki yıla bakın Müslümanlar ve göçmenler Müslüman insanların, etnik kökenli insanların seçilmesine yardım ediyorlar ve çok geçmeden Kongre radikaller tarafından yönetilecek şeklinde özetlenebilecek korkuya nasıl mukabelede bulunuyorsunuz? 

Ellıson: (Gülüyor.) Biliyorsunuz, biz oy çoğunluğu ile seçildik. Eğer Kongre'de İslami arkaplanı olan daha çok insan görürsek, Kongre'de farklı arkaplanları olan daha çok farklı insan görürsek ve tabi ki Kongre'de Müslüman bir kadın görürsek bu Kongre'nin Amerika'ya daha fazla benzediği anlamına gelecektir. Kongre'nin, Kongre dışında kalana daha çok benzediği anlamına gelecektir. Bu demokrasidir. Değil mi? 

Ali: Neden Demokrat Parti? Müslümanlara konuştuğunuzu farzedin—ve biliyorsunuz Müslümanlar 2000 yılında tarihte ilk kez blok halinde Bush için oy kullandılar; Müslümanlar çok farkında değil ama biz oradan geliyoruz. Müslümanları, Demokrat Parti'nin onlar ve Amerika için en iyisi olduğuna nasıl ikna edeceksiniz? 

Ellıson: Söylemek istediğim ilk şey, yurttaşlık yükümlülüğü bütün Müslümanların ilgilenmesini istediğim bir şeydir. En etkili destekçilerimden biri Esad Malik isimli bir kardeş bir Cumhuriyetcidir ve aklıma ilk gelen isimdir. Ben ve o iyi arkadaşız. Kardeşim ve babam Cumhuriyetçidir. Yani ben Müslümanların benim partim bile olsa tek partiye kendilerini kapatmalarını istemiyorum. Onlardan yapmalarını istediğim şey, iyi işler yapmalarıdır, ticarete adil katılımı yaygınlaştırmalarıdır, Amerika'nın sigortasız ve hiçbir sağlık hizmeti alamayan devasa nüfus probleminin üstesinden gelmesi için yardım etmeleridir. Ben şu anda yani 2008'den 2012'ye ve 2015'e kadar Demokrat Parti'nin bütün insanlar için vatandaş ve insan haklarını teslim etmeyi ifade etmede en iyi fırsatı sunduğunu ve sunacağını düşünüyorum. Herkes için sağlık, herkes için ekonomik adalet ve dünyada barış taahhüdünde bulunuyor Demokrat Parti. Cumhuriyetçiler, bağnazlığı sahiplenmenin ve korkuyu teşvik etmenin iyi bir şey olmadığını 5 veya 6 yıl içinde anlayacaklardır. Onların oyları çekmek için konumlarını değiştirmeye ihtiyaçları olduğunu anlayacaklarını düşünüyorum. Ve onlar da faydalı şeyler önereceklerdir.  

Fakat iki noktanın altını çizmek istiyorum. İlk olarak Müslümanların kendilerini bir partiye hapsetmelerini istiyorum. İkincisi; iyi işler yapmalarını, politika ile ilgilenmelerini ve katılmalarını istiyorum: bir köşede oturarak bir şeyler değiştirilmez. Son olarak Demokrat Parti şu an için, barış değerleri, ekonomik eşitlik değerleri, aile değerleri ve vatandaş hakları değerleri gibi iyi değerleri yaymak için en iyi araçtır.  

Ali: Müslüman topluluğundaki bazı eleştirmenleriniz sizin için, Ellison kendi reklamını yapan karizmatik biridir, diyorlar. Ellison bir dönektir. Kürtaj haklarını ve gay evliliğini savunuyor. Bu yüzden nasıl hem bir Müslüman hem bir Liberal hem de 11 Eylül sonrası Irak Savaşı ve İsrail yanlısı politikalara bulaşan bir sistemi teşvik edebiliyor? 

Ellıson: Bunu söyleyen insanlara diyeceğim şey; eğer duruşumu beğenmiyorlarsa politikaya dahil olup ülke için alternatif bir vizyon sunmaları gerektiğidir. Bunun şirk olduğuna inanıyorum; bir Müslüman için o Müslüman değildir demek dinen yasaklanmıştır. Çünkü siz kalbimi bilemezsiniz. Siz Allah'ın anlamam için bana neyi ilham ettiğini bilmiyorsunuz. Sadece politik duruşumu paylaşmadığınızdan benim için Müslüman değil demenizin şirk olduğuna inanıyorum. Neden sadece beğenmiyorsun? Duruşunu ortaya koysana. İnsanları doğru olduğuna ikna etsene. Beni, kendinin doğru olduğuna ikna etsene. Ama ben kimin Müslüman olup olmadığına karar veren Müslümanlara katılmıyorum. Bu Allah'ın karar vereceği bir şeydir. Ben bu tekfirizmin güçlü bir muhalifiyim. Kimin Müslüman olup olmadığını belirleyecek olan Allah'tır.  

Diğer yandan ben herkes için vatandaş ve insan haklarını savunan biriyim. Ben asla Amerika'nın herkes için özellikle de rağbet görmeyen gruplar için insan ve vatandaş haklarına ihtiyaç duyduğunu düşünmekten dolayı utanmadım. Müslüman topluluğu, Latin göçmenler topluluğu gibi rağbet görmeyen topluluklar için. Gay topluluğu gibi rağbet görmeyen topluluklar için. Ben nasıl dünyada Amerika'da rağbet görmeyen fakat gay de olmayan bir topluluk olarak Müslüman topluluğun haklarını nasıl savunacağım? Bu iki yüzlülüktür! Ben insanların homoseksüelliği onaylamalarını istemiyorum. Onları öldürmenin, dövmenin veya çalıştırmamanın gayri ahlaki olduğunu söylüyorum. Onları sevmek zorunda değilsiniz. Onları kendi başlarına bırakın. Hayatlarını yaşamalarına izin verin ve onların hükümünü Allah'ın vermesine izin verin. Allah hepimiz için bir hüküm verecek. Bütün söylediğim bu. 

Aynı zamanda kürtaj meselesi içinde bu geçerli, ben tabi ki kürtajı savunmuyorum. Fakat sorun şu: ben kürtaj yapan kadınları tutuklayacak bir polis gücü istiyor muyum? Buna cevabım hayırdır. Bizim bir toplum olarak kürtajı engellemek için bir araya gelmemiz gerektiğini düşünüyorum. Sex eğitimini yaygınlaştırmalıyız, insan bedeni hakkında bilgiyi yaygınlaştırmalıyız, doğum öncesi bakımı yaygınlaştırmalıyız ki kadınlar diğer çocuklarını besleyemeyeceğinden korkup kürtaja karar vermesinler. Bütün bunlar bir toplum olarak kürtajı azaltmamız için yapmamız gerekenlerdir fakat aynı zamanda kadınların hamileliği sonlandırmak için askılıkları kullanmalarını ve kendilerini öldürmelerini de istemiyoruz. Bu kadınları tutuklamak için polis gücü kesinlikle istemiyoruz. Sorun kürtajın kötü olup olmadığı sorunu değildir: ben kürtajın kötü olduğunu düşünüyorum. Fakat ben onu bir suç unsuru haline getirmeye hazır değilim çünkü ben bunun insanların kendileri seçtikleri kişisel bir tercih olduğunu düşünüyorum. Fakat biz insanların bu tercihte bulunmak zorunda kalmayacakları bir toplumu teşvik etmeliyiz.  

Ali: Tutkulu bir kongre üyesi gibi görünüyorsunuz. Hz. Muhammed ve sahabesinin, birilerinin liderlik veya iktidar konumları arayışında olmamasını tavsiye ettiği bir söz var. Genelde kongre üyeliğine veya başkanlığa seçilmek isteyen insanlar, insaların onları seçmeye ikna olmaları üzerinden yarışıyorlar. Yarışmayı, bu sıçramayı yapmayı, Kongre üyeliği için yarışan bir Siyah ve bir Müslüman olarak öncü olmayı size ne ilham etti? 

Ellıson: Politikaya dâhil olmamın bir kısmı, gerçekten insanlar arasında birliği teşvik etme tutkumdan, dünya ve yaratılışla ilgili birliği yaymaya ve adaleti teşvik etmeye çalışmamdan kaynaklanmaktadır. Bu, aktivizmimin gerçek merkezidir. Bizler Müslüman olarak aynı zamanda şura, danışma ve topluluğun ne yapması gerektiği ile uğraşmaya da teşvik ediliyoruz. Benim politikaya katılımım; topluluk ve daha geniş planda da dünya için daha iyi olanın yapılmasına yardım etmeye çalışmadır. 

Güç elde etmeye yönelik hırslı uğraşların yanlış olduğunu kabul ediyorum. Fakat ben kendim için gücü toplamaya çalışmıyorum. Ben bütün insanlar ve ortak iyiyi geliştirmek için gücü toplamaya çalışıyorum. Hareketliliğimin kaynağı budur. Biliyorsunuz, Vatandaş Hakları Hareketi'ne katılmış olan bir ailem var. Büyük babam kırsal Louisiana'da, böylesi bir çabanın ölümünüze yol açacağı bir zamanda yani 1950'lerde Siyah oyları organize ediyordu. Bunu yapmak çok tehlikeliydi. Annem de bunu teşvik etti. Bu her zaman içinde olduğum bir şeydir ve bu yapmaya devam edeceğim ve insaları yapmaları için teşvik edeceğim bir şeydir. Yani bu içinden geldiğim gelenektir.  

Ali: Keith Hâkim'den (1990 yılında Elison hukuk bölümü gazetesinde köşesinde Keith Hâkim olarak yazıyordu) bu günün Keith Ellison'a manevi ve duygusal geçişten bahsedebilir misiniz?  

Ellıson: Arkadaşlarımın ve topluluğun beni bildiği isim Keith Muhammed'tir. Ve bu hala ismimdir. Hala böyle biliniyorum ve kardeşlerim beni böyle çağırıyorlar. Nüfus cüzdanımdaki ve avukat olduğumdan Baro'daki yasal adım Ellison'dur. Yani ben nüfus cüzdanımdaki adımla çalışıyorum. Fakat benim bir Müslüman adım var ve pek çok Müslüman kardeşim beni bu ismimle biliyor. Yani gerçekten bir geçiş yok.  

Fakat şunu belirtmeme izin verin. Dünyada şekil olarak Arap ismine sahip olmayan pek çok Müslümanın olduğunu belirtmek önemlidir. Bu olağandışı değildir. Kuran'da Sünnet'te ve Hz. Muhammed'in hadislerinde, eğer isminiz meşruysa, kötü bir isim değilse, kötü ve muzır bir şeyi yaygınlaştırmıyorsa da onu değiştirmelisiniz diyen bir şey yoktur. İslam'ın özünün isim veya şekille ilgili olduğunu düşünmüyorum. Şekillerin ve isimlerin ötesindedir. Asıl özü; anlama ve Allah'ı hepimizle bağlantılandıran Allah'ın birliğidir—yani İslam'ın özü Allah'tır. Yani öz, isimle ilgili değildir. Aslında ne yaptığınızla, nasıl davrandığınızla, insanlara nasıl muamele ettiğiniz, sıkıntılarla nasıl yüzleştiğiniz ve Tanrı'ya nasıl bağlandığınızla ilgilidir.  

Ali: Dünyayı dolaştınız ve Amerika'nın her yerinde bulundunuz. İslam'la ilgili size yöneltilen en büyük yanlış anlama ve soru nedir? İnancınızı savunma veya inancınızı ifade etmek için nasıl mukabelede bulunuyorsunuz? 

Ellıson: İslam'la ilgili en büyük yanlış algılama; İslam'ın bir şiddet dini olduğudur. Bu çok yanlış bir fikirdir ve ben sürekli insanların, şiddetle uğraşan Müslümanlar olmasına karşın bunun İslam'ı bir şiddet dini yapmayacağını anlamalarına yardımcı olmak zorundayım. İnsanlara, Hıristiyanlık ve Yahudiliğin, dinleri adına vahşice işler yapan pek çok kişiye sahip olduklarını fakat dinleri bu kişilerle değerlendirmememiz gerektiğini söylemek zorundayım. Pek çok olayda Hz. Muhammed'in saldırıya uğradığını, kendine kötü sözler söylendiğini, kötü muamele gördüğünü fakat yine de sürekli sabırla ve genellikle şiddet içermeyen bir tarzda cevap verdiği pek çok olaya işaret etmek zorundayım. Ve savaşa karar verdiğinde bu savaş, ciddi bir şekilde savunma eksenli ve korunma ve hayatı muhafazaya yönelik olmuştur. Çözmek için çalışabildiğinde bunu her zaman yapmıştır. Dolayısıyla bu gün bazı Müslüman kardeşlerimizin ne düşündüklerini anlayamıyorum. Muhammed kimi bombalamıştır? Hangi intihar görevini emir vermiştir? Böyle bir şey olmamıştır. Dolayısıyla bu sürekli açıklığa kavuşturmam gereken yanlış bir algılamadır.  

Ali: Herkes "ihtida hikâyesine" ilgi duyuyor. İslam'la ilgili ne gibi bir şey sizin böylesi temsili ve lâfzî bir inanç "sıçraması" yapmanızı ilham etti?  

Ellıson: Bunun büyük bir bölümü gerçekten mescide gidip Siyahları, Beyazları Latinleri, Asyalıları ve Arapları bir arada görmeyle çok ilgisi var—orda herkes eşit, herkes bir. İnsanlar arasındaki birlik, bir olarak yürümek ve Allah'ın isteğiyle uyum içinde olmak için bir çabaya (Namaz'a) bağlanmış. Çok önemli olduğunu düşündüğüm bu birlikti. Mantıklıydı. Etkilendim. Açıkçası hayatı anlamam konusunda büyük bir yardımda bulundu.  

Ali: Amerika Birleşik Devletleri'nin Müslüman bir başkanını görebileceğimizi düşünüyor musunuz? 

Ellıson: İnşallah. 

Ali: Eğer bir Müslüman başkan olursa, İslami değerler ile konumunun gerektirdiği görevlerin sorumluluğu gerçekten barıştırabilir mi? 

Ellıson: Şunu söylememe izin verin. Şu an gezegende mükemmel şekilde yaşayan bir tek Müslüman yok. Hepimizin daha iyisini yapmaya ihtiyacı var. Yani bir Müslüman başkan olursa onun tavizler vermeye zorlanacağından eminim fakat inşallah inançlarına dönmeye ve inancı neyi gerektiriyorsa, Allah neyi emrediyorsa onu yapmaya devam edeceklerdir. Temel meydan okumalarla karşılaşacaklarına inanıyor muyum? Demek istediğim biz insanoğlu hakkında konuşuyoruz! Müslümanlar mükemmel değiller. İslam ve Müslümanlar arasında büyük bir fark var.  

Ali: Başkan olmak için hiç yarışacak mısın? 

Ellıson: Başkan olmak gibi bir arzum yok. İnsanlar "Hey, Keith sen başkan olacaksın!" dedikleri zaman ben "Hey arkadaş! Beni sevdiğini düşünüyordum? Biz arkadaşız sanıyordum?" diyorum (Gülüyor.) Başkanlık tutkum yok. Ne olmak istiyorum biliyor musunuz? Olabileceğim en iyi kongre üyesi olmak istiyorum. Etkili olmak istiyorum. İnsanların ortak insanlık için toplanmalarını sağlamak istiyorum ve yanlış bölünmeler üzerine yoğunlaşmalarını önlemek istiyorum. Yapmak istediğim şey bu.

Çeviren: Ali Karakuş

 

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?