Neden Somali ?
Etiyopya'nın ve ABD'nin Somali'ye saldırı düzenlemesi dikkatleri Afrika Boynuzu'na çekti. Peki bölgedeki bu gelişmlerin arkasında ne var, taraflar neyin peşinde:

Somalide oluşacak bir İslam devletini ulusal çıkarları açısından bir tehdit olarak algılayan Etiyopya savaş uçakları ile Mogadişu havalimanını vurması Afrika boynuzunda tehlike çanlarının yeniden çalmasına neden oldu. Bu son gelişmeleri sadece resmi demeçler çerçevesinde okuyup değerlendirmek sorunun iç yüzünü anlamayı imkansız kılacaktır. Bu yüzden coğrafi şeklinden dolayı Afrika boynuzu olarak adlandırılan bu bölgede patlak veren sorunu dört ayrı boyutta ele almak bizlere büyük resmi okuma fırsatı verecek ve daha doğru analizler yapılmasını sağlayacaktır. Bu boyutlar Somalinin iç siyasi dinamikleri, olayın ekonomik (petrol) boyutu, uluslararası ilişkiler ve Somalinin jeopolitik konumu ve son olarak birçoklarınca göz ardı edilen din/medeniyet boyutu.
Hatırlanacağı üzere 1991 yılı başlarında Somalide başlayan iç savaş sonucunda içlerinde Orgeneral Çevik Bir komutasında Türk askerlerinin de bulunduğu BM barış gücü bu ülkede güvenliği sağlamak için görev aldı. Bu barış gücü bünyesinde bulunan Amerikan kuvvetlerine ait iki adet Black Hawk helikopterin Somalilerce düşürülmesi ve öldürülen Amerikan askerinin Mogadişu sokaklarında sürüklenmesini gösteren görüntülerin basına yansıması sonucu Clinton yönetimi zor günler yaşamış ve Somaliden çekilme kararı almıştı. BM barış gücü ise verdiği kayıplardan dolayı 1995te ülkeyi terk etme kararı aldı. Sonrasında ülkede kargaşa, iç savaş ve belirsizlik hüküm sürdü. Somalinin tam 15 yıldır ne bir devleti ne de polisi var. Dünyanın en yoksul ülkelerinden birisi olan Somalide olanlara dünyanın en yoksul ülkelerinden bir diğerinin askeri müdahalede bulunup geçici hükümete destek vermesini doğru anlamak için olanlara farklı açılardan bakmakta fayda var.
İlk olarak Somalide yaşanan siyasi istikrarsızlık ve devletsizliğin yol açtığı sorunlar zaten yoksul olan ülkeyi daha da yaşanmaz hale getirmişti. Güvensizlik o derece ciddi boyutlara ulaşmıştır ki geçici Devlet Başkanı Abdullah Yusuf Ahmedin başkent Mogadişu sokaklarına çıkamadığı öne sürülmektedir. Böylesi militarist bir ortamda siyasi bir alternatif olarak ortaya çıkan İslam Mahkemeleri Birliği (İMB) okullar ve hastaneler inşa ederek etkin olduğu bölgelerde istikrarı tesis edip halkın desteğini kazandı ve en son Mogadişuda yönetimi ele geçirdi. Her ne kadar İMB üzerine yapıştırılan El Kaide etiketi örgütü uluslararası toplumun hedefi haline getirse de örgüt halk desteğine sahip. Bunun en büyük nedeni ise savaş efendileri (warlord) tarafından yönetilen ülkeye istikrar getirme adına İMBde bir umut görmeleri.
Ülke hiçbir etkisi olmayan geçici hükümet yönetiminde olsa da ipleri elinde bulunduran asıl aktörler ülkedeki çatışma ortamından beslenen ve savaş efendileri olarak tanımlanan insanlardır. Şu anda Etiyopya ve ABD merkezdeki geçici hükümeti ve el altından savaş efendilerini desteklemektedir. Amerikan yönetimi bunu doğrulamasa da Amerikan basınında birçok yayın organı ülkelerinin savaş efendilerini desteklediğine dair kanıt sunmaktadır. İşin ilginç tarafı ise 1993te Amerikan helikopterlerini düşürüp Amerikan askerini Mogadişu sokaklarında sürükleyenler de yine bu kişilerdi.
İkinci olarak olaylar Somalide iç savaşını başlamasından hemen öncesine rastlayan petrol rezervlerinin bulunması ve ülkenin diğer yeraltı zenginlikleri açısından değerlendirilmelidir. Somali uranyum, bakır, boksit ve demir gibi yeraltı kaynaklarından başka zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahiptir. Ülkede petrol ve doğal gaz bulunduğuna dair kanıtlar vardı ancak yüksek kalitede ve bol miktarda petrolün bulunması ABD ile yakın ilişkileri olan eski Devlet Başkanı Mohamed Siad Barrenin devrilmesi ve ülkenin iç savaşa sürüklenmesinin hemen öncesine rastlamaktadır. Dört Amerikan petrol firması (Conoco, Amoco, Chevron ve Phillips) Barrenin son dönemlerinde Somalide faaliyetlerine başladılar.
Üçüncü olarak Somalinin konumu ABD gibi küresel güçlere bu ülkeyi daha önemli kılmaktadır. Cibutide askeri üssü bulunan ABD bir diğer üs de Somalide açarsa bölgenin kontrolünü büyük ölçüde eline almış olacaktır. Somali ve Yemen, Kızıldenizin Hint Okyanusuna açılan kapısı konumunda ülkelerdir. Arap yarımadasını Afrika kıtasına neredeyse bağlamak üzere olan geçitten petrol yüklü tankerler ve savaş gemileri geçmektedir. Dolayısıyla Somalide kurulacak bir askeri üs ile ABD bölgede daha etkin rol oynayabilecek hale gelecektir.
Dördüncü ve son olarak ise olayı medeniyetler çatışması tezi çerçevesinde ele almak sorunun anlaşılmasına katkıda bulunacaktır. Arap ülkeleri her ne kadar Filistin İsrail mücadelesinde etkisiz kaldıkları için Müslüman ülkeler eleştirilse de Afrikada ve özellikle bu kıtanın doğusundaki Müslümanlar Arap ülkelerinden ciddi para yardımı almaktadırlar. Özellikle okul, cami ve sosyal hizmetler için milyonlarca dolar doğu Afrika ülkelerindeki Müslümanlara gönderilmektedir. İMBnin de inşa ettiği okul ve hastaneler için Arap ülkelerinden maddi destek aldığı öne sürülmektedir.
Öte yanda ise Etiyopya Hıristiyanlar için önemli bir ülkedir. Her ne kadar nüfusun dinlere göre dağılımı kesin olarak bilinme de özellikle Hıristiyan misyonerler için bu ülke Afrika kıtasında dinlerinin bir kalesi hükmünde. Etiyopya savaş uçakları Mogadişu havalimanını bombaladıktan sonra Devlet Başkanı Meles Zenawinin yanı başımızda bir İslam devleti bizim ulusal çıkarlarımızı tehdit edecektir demecini bu bağlamda ele almak fazla küçümsenmemesi gereken bir din çizgisi etrafında bloklaşma ihtimalini gündeme getirmektedir.
Taraflar ve Amaçlar
Etiyopya: Etiyopyanın ilk planda iki temel amacı göze çarpmaktadır. Birincisi, ülkesindeki diktatörce yönetimi bilinen Zenawi, Somalide istikrar ortamının doğmasını ve bu ülkenin kalkınmasını uluslar çıkarlarına yönelik tehdit olarak görmektedir çünkü Etiyopyanın Ogaden bölgesinde birçok Somalili yaşamaktadır ve Somali bir gün güçlenirse Ogaden bölgesini kaybedeceğini sanmaktadır. Bu yüzden istikrarsız bir Somali aynı zamanda güvenli bir Etiyopya anlamı taşımaktadır. Ayrıca Zenawi, bu olay ile halkının dikkatini dış düşman üzerine yoğunlaştırarak ülkesindeki kötü yönetimi bastırmayı amaçlamaktadır. İkinci olarak, Somali merkezdeki geçici hükümeti desteklemek amacıyla bu ülkeye giren Etiyopya şimdi ise uluslararası barış gücünün gelmesini beklemektedir. Bunun da iki nedeni bulunmaktadır; birincisi kalkıştığı askeri operasyonun maliyeti Etiyopyanın güç yetiremeyeceği kadar yüksektir. Zaten yoksul olan ülke uluslararası güçler geldikten sonra Somalide daha fazla kalmak istemeyecektir. Etiyopyanın böylesi bir operasyona kalkışmasının ardındaki bir diğer olası amaç da batılı güçler tarafından bu hareketi için mükafatlandırılmayı hesaplamasıdır.
ABD: Öyle görünüyor ki ABD geçmişte savaştığı savaş efendilerinin ülkenin yönetiminde etkin rol oynamalarından rahatsız olmamaktadır. Her ne kadar istikrarlı bir devlet ve demokratik bir sistem kurulmuş olmasa da ülkede iç savaş ortamının bulunmaması Amerikalı petrol şirketlerinin faaliyetleri için oldukça uygun bir ortam oluşturmaktadır. İMBnin Somalinin tümünde yönetimi ele geçirmesi halinde ABD karşıtı politikalar izlemesini muhtemel gören ABD mevcut düzenin devamını ulusal çıkarları adına daha uygun görmektedir. Desteklediği savaş efendilerinin yenilme ihtimalinin artması üzerine soruna müdahil olmayı sesli olarak düşünmektedir. Böylelikle uygun şartlar oluştuğunda bu ülkede bir üs elde edilme şansı bulunabileceği gibi bu ülkedeki petrol şirketleri de faaliyetlerini sürdürebilirler.
Afrikalı birçok lider tarafından da diktatör yönetimi eleştirilen Etiyopyaya Amerikan yönetiminin arka çıkması birçok Avrupalı ve Afrikalı ülke tarafından eleştirilmektedir. Yapılması gereken öncelikle ülkede savaş ortamının sona erdirilmesi ve sonrasında bir an önce Somalide tarafları bir araya getirerek geniş tabanlı yeni bir hükümet kurulmasıdır. Aksi halde bu ülkede yaşanacak bir iç savaş sadece Somali ve Etiyopyayı değil tüm doğu Afrika bölgesini olumsuz etkileyecektir.
*Hasan Öztürk - Tasam
*İlk ve orta öğrenimini İstanbul'da aldı. Tanzanya'da Dar üs Selam Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden 2004 yılında mezun olduktan sonra bir yıl Tanzanya'da Birleşmiş Milletler bünyesinde Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü'nde (ILO) görev aldı. Halen Afrika ve üçüncü dünya ile ilgili çalışmalarını sürdürmektedir.