Orta Asya'da ölümle kalım arasında büyük oyun
Şüphesiz, Çin-Rusya stratejik ortaklığının Birleşik Devletlerin Orta Asya'daki jeopolitik konumu için ciddi bir tehdit olduğunu düşünen ABD için bu anlamda hissedilir bir önemi var, ikinci olarak, Çin'in etkin bir şekilde Orta Asya'nın düzenini y

M. K. Bhadrakumar
Kırgız asıllı tanker sürücüsü Alexander Ivanovun, Eylül ayında, Kırgızistanın başkenti Bişkekin varoşlarında bulunan Manas Amerikan Hava Gücünde görevli Onbaşı Zachary Hatfield tarafından kazayla öldürülmesinin, Birleşik Devletlerin Orta Asyadaki bölgesel politikasında birinci dereceden bir krizi tetiklemesinden korkuluyor.
Manas, Çinin Xinjiang sınırına yakın olan Orta Asyadaki tek Amerikan askeri üssü. Gariptir, 2006 yılı da bu olayla başladı, çünkü Amerika, Şangay İşbirliği Örgütünün Birleşik Devletlerin Orta Asyadaki askeri varlığını geri çekmesiyle ilgili takvimin belirlenmesi çağrısıyla boğuşuyordu.
Kırgız Cumhurbaşkanı Kurmanbek Bakiyev, ulusal televizyonda yayımlanan mesajında, ABDden Manas üssü ile ilgili anlaşmayı görüşme konusunu gündeme getiriyordu. Kırgız parlamentosundan alınan bir kararda nüfusumuzun büyük çoğunluğunda negatif bir Amerikan algısı var deniyor ve Bakiyev, üssün devamlılığı konusunu müzakere etmeleri gerektiğini dile getiriyordu. Dışişeri Bakanlığı, hukuki durumu belli olmadan Hatfieldın Kırgızistandan ayrılmaması gerektiği konusunda bir girişimde bulundu.
Bu, Latin Amerikadaki retorikten oldukça farklıdır. Bakayev daha 2005 Mart ayında ABDnin desteğindeki Lale Devrimi ile iktidara gelmişti. Ama ABD fonlarıyla desteklenen sivil toplum kuruluşları bugünlerde Rusya ve Çin ile gittikçe artan dış ilişkilerde bulunmakla suçladıkları yönetime karşı muhalefet kuyruğuna girmiş bulunuyorlar.
Kasım ayında çok gürültülü bir şekilde, kendisini küçük düşürerek cumhurbaşkanının yetkilerini azaltması yönünde baskı kurdular. Yani Washington, perde arkasında kendi iktidarını devirmeye çalışan eylemcilere maddi destek verip onları kışkırtacağına, şu an Bakiyeve yardım etmenin yollarını aramalı. Bakiyevin iktidardan uzaklaştırılması ABDnin Manastaki kontrol gücünü sağlama alabilir ama bugün yardım eli uzatması ABD menfaatlerini daha da sağlamlaştıracaktır. Hiçbir gerçek bu durumdan daha gerçeküstü olamaz. Hiçbir gerçek Orta Asyanın jeopolitik karmaşıklığını bu durum kadar canlı bir şekilde yansıtamaz.
Büyük Oyun Yavaşlıyor
Orta Asyadaki büyük oyunun kendisi 2006 yılında epeyce yavaşlamış görünebilir. Ama hiçbir şey bir izlenim kadar aldatıcı olamaz. Doğrudur, bir önceki yıl yaşadığımız karışıklıkların benzeri hiçbir olaya,-Lale Devrimine ve Özbekistandaki Andican Ayaklanmasına tanıklık etmedik. En güçlü devletlerarasında süregelen rekabet duygusu, tutkularının çoğu karşı karşıya gelmek gibi bir karakter kazanmasa da, hala tutkuyla ve gizlice devam ediyor.
Bu, kısmen Rusya ve Çinin yalnızca geçen yılki kazanımlarını kaybetmemek ama aynı zamanda bu kazanımları pekiştirmek ve ABDnin bölgede kaybolan etkisini telafi etmeye çalışmasından kaynaklanan açık biçimde orantısız hale gelmiş jeopolitik etkinlikleri konusundaki çekişmeleriyle de ilgilidir.
ABD diplomasisinin geçen yıl içerisinde bölgedeki tek başarı hikâyesi, Washingtonun, Rusya ve Çine, İran İslam Cumhuriyetinin Şangay İşbirliği Örgütüne asıl üye olarak katılımının, bu iki ülkenin uzun bir dönemi kapsayan kendi menfaatleriyle tutarlı olamayacağı yönündeki hükmünü dikkate almış olmalarıdır. Rusya ve Çinin ikili ilişkilerde Tahran ile oldukça üst düzeyde görüşmeler yapıyor olmalarından bunun pek de başarı sayılmayacağını söyleyebiliriz. Ama İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, görüşmeye özel davetli olarak katıldı. Örgüt, İranın üyeliği konusunu açık bir tehdit olarak saklı tutuyor.
Yine bir önceki yıla nazaran Haziran 2006da yapılan zirvede anti-Amerikancı bir imada bulunulmamış olması Washington için oldukça rahatlatıcı olmalı. Örgütün tavrı, birçok yönüyle Birleşik Devletlerin herhangi bir zamanda Orta Asyadaki jeopolitik duruşuyla ilgili turnusol görevi görmeye başlamıştır. Daha önce ABDnin yaptığı tahminlerin aksine, Şangay Örgütü, gittikçe Avrasya bölgesinin ana nüfuz gücü olma potansiyeline haiz olduğunu gösteren bir kabadayılık kazanıyor, Avrasyanın ileri gelen ekonomik ve askeri bloğu olması ise tartışılır. Şangay İşbirliği Örgütü, Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistandan oluşuyor.
Ortak bir coğrafyaya sahip olmak dışında kendilerini birbirlerine bağlayan görünüşte hiçbir etkenin bunmadığı bazıları ümitsiz derecede yoksul olan birkaç azgelişmiş üye ülkeye sahip olan Şangay Birliği, 2001 yılında kuruluşundan geçen beş yıl süresince sadece birbirine tutunmakla yetinmedi, hacim ve etki gücü bakımından da büyüdü.
Başlangıçta Çinin terörizm, ayrılıkçılık ve aşırıcılık üçgenine vurgu yapan Şangay Birliği, bugün, hidrokarbon rezervlerinin araştırılması, hidroelektrik güç ve su kaynaklarının ortak kullanımı gibi ortak enerji konuları ve serbest ticaret bölgesi kurulması konusunda konuşmaktadır. Ama ABD perspektifinden bakıldığında Şangay Birliğinin gündemi ABDnin Orta Asya bölgesindeki jeostratejik niyetleri üzerinde gezen kara bulutlar şüphesi doğurmaya devam etmektedir.
Bu izlenim, Birliğin önümüzdeki yaz Orta Rusyada, Sovyet sonrası dönemde Sovyetlerin yerini kaplayarak genişleyen Kuzey Atlantik Paktına cevaben kurduğu askeri birlik olan Ortak Güvenlik Antlaşması Birliği ile yapmayı kararlaştırdıkları geniş kapsamlı ortak askeri tatbikat ile daha açık şekilde teyit edilmektedir. Ortak Güvenlik Antlaşması Birliği, Rusya, Belarus, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan ülkelerinden müteşekkil.
Geçen yıl veya son iki yıldır ABD-Rusya ilişkilerinin tuzu biberi olan ortak askeri tatbikat ve Orta Avrupada ve Pasifik Asyada ABD füze savunma sistemlerini durdurarak yayılma ihtimali olan bu Birlik oldukça anlamlıdır.
Şangay Birliğinin günümüz Varşova Paktı veya Doğunun NATOsu olarak adlandırılıp adlandırılamayacağı konumuzun dışındadır. Aslında önemli olan, ABDnin belli bir plan doğrultusunda Manas Hava Üssüne yerleşmiş olmasının, Orta Rusyada ve Çinin Xinjiang adlı hassas askeri bölgelerinde keşif görevi yapmaya teşebbüs etmesini ortaya çıkarmış olmasından dolayı, Moskova ve Beijingin kararlılık göstermesi ve Orta Asyadaki ABD askeri varlığının dile getirilen amacının sözle ve canlılıkla yerine getirilmesi konusunda ısrarcı davranarak, yani Afganistandaki terörle savaşa sevkıyat sağlamasını sınırladığından dolayı Şangay Birliğinin çerçeve programına uygun şekilde hareket etmiş olmalarıdır.
Daha sonra Kırgız Cumhurbaşkanı olan Askar Akayev ise, ABDnin, Manastaki uçaklara AWACS (Havadan Uyarı ve Kontrol Sistemleri) sistemi yerleştirmesi isteğini geri çevirmesini uzlaşmazlık olarak algılayan Washingtonun gözü dönmüş Lale Devrimine yol açan süreçle birlikte iktidardan uzaklaştırılmış ve ortada kalmıştı. Ama Şangay Birliği sessiz ve sıkı şekilde bu zemini korudu. Böylelikle anlamlı bir şey yaptı ve bir güvenlik organizasyonu olarak gerginlikten uzak durdu. Yalnız bu değil, Şangay Birliği Haziran 2005teki zirvesinde yoluna devam edercesine bölgedeki ABD askeri varlığının tatil edilmesi çağrısında da bulundu.
Aslında Birlik bir adım daha ileri giderek ABDye Karşi-Hanabaddaki askeri üssünü tatile gönderme çağrısı yapan Özbekistan liderliğinin hareketini de cesaretlendirmek için bir araya geldi. ABD, her iki suçlamaya da,-Manas üssünün kullanımı ile ilgili sınırlamalara ve Karşi-Hanabadı tahliye etmeyi uysalca kabullendi. Bişkek, süreç içinde, Manas hakkında birkaç ay önce ikili görüşmeler bile yaptı ve Washingtona yıllık 2.7 milyon dolara kiraladığı üssün kirasını 150 ile 200 milyon dolara yükselten bir anlaşma yaptı.
2006 yılı, böylece ABDnin Orta Asyadaki tek baskın güç olma ihtimalinin olmadığını gösterdi. Açıkça söylemek gerekirse, Rusya ve Çin birlikte hareket ederek, Şangay Birliği bendini ABDnin önceden tahmin edilebilir geleceği görmesinde gedik oluşturacak şekilde, bölgedeki etkinliğini sınırlayan bir işleve kavuşturdular. Washington, yıl boyunca genellikle Rusya Ve Çin arasında yanlış anlaşılmalar yaratmaya ve Birlik ülkelerini karşı karşıya getirmeye teşebbüs ederek enerjisini boşu boşuna tüketti.
Konunun göz alıcı noktası, ABDnin dünya ölçeğindeki diplomasisini başka yöne çeken Irak ve Afganistandaki kanayan yaralardan daha farklıdır, ABDnin Orta Asyadaki politikası diğer iki açıdan ciddi derecede engellenmektedir. İlk olarak Taşkentteki nüfuzunu tamamen kaybetmesi, ikincisi olarak ta Mayıs 2005te Andicanda yaşanan talihsizlikle ABDnin bölgedeki diplomasisi baştan sona engellenmiştir.
Özbekistanın bölgedeki en önemli ülkelerden biri olduğu inkâr edilemez. Sovyet döneminde, Josef Stalinden sonra gelen herkes Özbekistanın bölgenin jeopolitik merkezi olduğu aksiyomunu bilirdi. Doğrudur, ABD Taşkent ile uzlaşmak amacıyla aracılık etmeleri için birçok sondaj yaptı, hatta son zamanlarda Avrupa Birliği bile bu konuda yardımcı oldu ama Taşkent yerinden kımıldamadı. Özbek ulusal onurunun Andican ile ilgili olarak ABD tarafından incitilmiş olması öylesine acı yaralar açtı ki, bunu affetmek uzun bir süre alabilir ve Andicandaki isyandan dolayı ABDnin kendi rolünden dolayı pişmanlık duyduğunu itiraf ettirmesini gerektirebilir. Bu arada ABDye hiçbir seçenek kalmamış oldu, sadece Rusya ve Çinin Taşkentteki etkinliğini hızla arttırmasına seyirci kaldı.
ABDnin OrtaAsya diplomasisi, Washingtonun İrandan soğutulmasıyla benzer bir şekilde ama daha esaslı bir biçimde ciddi olarak aksatmaktadır. Zbigniev Brzezinskinin Foreign Affairs dergisinde ABDnin İranı kontrol altına alma politikasının kayıtsız şartsız terk edilmesi yönünde çağrıda bulunmasının üzerinden on yıldan daha fazla bir zaman geçti. Brzezinski, makalesinde parlak bir fikir ortaya atmış ve (daha sonra bölgeye atanan ABDli kariyer sahibi birçok diplomatın da inanmaya başlayacağı) ABDnin bölgesel politikası gereği Kafkaslar, Hazar Denizi ve Orta Asyaya yakınlaşmak için İran ile dostane ilişkiler geliştirilmesi gerektiğini tartışmaya açmıştı. Ama Washingtonun İran üzerindeki ablukası devam ediyor.
Bu arada Washingtonun geçen Nisan ayında büyük bir hevesle ortaya attığı Büyük Orta Asya stratejisi de daha başlamadan bitiverdi. Stratejinin açıkça Rusyayı ve Çini arkadan sararak bölgedeki etkinliğini azaltma niyetiyle ortaya atıldığı itiraf edilmişti. O ay ABD Kongresi önünde tanıklık eden Dışişleri Bakanlığının kıdemli yetkililerinden biri; Bu bölgede yaptığımız şeylerin büyük bölümü bölge ülkelerinin seçim yapabilmeleri için önlerine fırsat koymak ve onları iki büyük güç,-Rusya ve Çin tarafından susturulmaktan kurtarmaktır demişti.
ABD yetkilisi, ancak hayal dünyasına ait olabilecek önsezileri akla getiriyordu. Bişkekli ve Almaatalı öğrenci ve profesörler işbirliği yapabilir, Karaçi ve Kabildeki arkadaşlarından öğrenebilir, yasalara uygun şekilde, özgürce, Astanadan İslamabada karayoluyla ticaret yapabilir, modern sınır kontrolüyle bu ticaretleri kolaylaştırılabilir ve Almaatadan Yeni Delhiye uzanan bölgesel güç, Kazakistandan Türkmenistana petrol ve doğaz gaz ile Tacikistandan Kırgızistana su gücü ile beslenebilir.
Tabii ki, Orta Asyada, Washingtonun politik yapısının alıcısı yok. Orta Asya devletleri Talibanın Afganistanda yeniden dirildiğinin farkındalar ve barışın uzak bir hedef olduğunun hesabını yapmış bulunuyorlar. Yeni Delhi bile mahcup görünüyor. İslamabad sessizliğini koruyor. Washingtonun Orta Asya devletlerini Güney Asyalı müttefiklerine yöneltme paradigmasına hevesli olduğunu gösteren tek başkent Kabil oldu.
Çin ve ABD Yakınlaşıyor mu?
Ama başarısızlıklardan elde edilen sonuç bazen başarıya götürebilir. Bir bakıma şu an bölgede yaşadığı başarısızlıklar önümüzdeki dönem için ABDye başka kapılar açabilir. Demek istediğim şey şu: Onları ortaklaşa karşı tedbir almaya teşebbüs ettirerek birbirlerine tutturacak Amerikanın ciddi bir jeopolitik zamkı olmadan Çin ve Rus kondominyumu (birlikte yönetimi) Orta Asyada uzun sürer mi? Görünen o ki Çin ve Rusyanın Orta Asyadaki çıkarlarında uyuşmazlık boy göstermeye başladı bile.
Çin, Şangay Birliğini ve yaklaşık olarak 1000 yıldır ilk kez arka bahçesi olan bölgeye dönmek için Orta Asyadaki Rusyanın etkisini kullandı. Şangay Birliği fikrini başlatanın Beijing olduğunu, Rusyanın da buna olumlu yaklaştığını akılda tutmak önemli bir noktadır. Çin, Orta Asyayı kendi yakın yurtdışı olarak görür. Çinin ekonomik kasları geliştikçe Beijing kendisinin etkisini daha çok hissettirdiğini görüyor.
Çinin hafif gücü şu an bölgede iş başında. OrtaAsya ülkeleriyle ikili işbirliği mekanizmasına başvurma noktasında gittikçe artan bir yetenek edinmektedir. Çinin, Rusyanın iyi niyetini veya Rusyanın bölgedeki nüfuzunu sırtlamasına gerek olduğu tartışmalıdır. Çin, Şangay birliğini yerel bilgi edinmede ve bölgenin yerli politik, ekonomik ve askeri seçkinleriyle ilişki kurmak için kullandı. Çinin ilgi ve çıkarlarının Rusyanın çıkarlarından bariz biçimde ayrılmasında dikkat çeken alan enerji güvenliğidir. 2006daki eğilime göre, Rusya, bölgenin petrol ve doğal gaz nakliyatı rotasını kontrol ederken, artakalanını Avrupada söz verdiği ülkelere ihraç edeceği kendi yerli tüketimi için ihtiyaç duyduğu bölgenin enerji kaynaklarını araştırırken ve bölgedeki enerjiyi fiyatlandırmasını tespit ederken, enerjiden elde ettiği kazanç Çinin bölgedeki petrol ve gaz için güçlü bir arayış içinde olmasından gittikçe daha fazla etkilenmektedir.
OrtaAsyadaki Çin-Rusya işbirliğinin çelişkili durumunun ilk işaretleri, 2005 yılında Çin Ulusal Petrol Şirketinin 2005 PetroKazakistan petrol şirketini 4.18 milyar dolara elde etmesiyle belirmeye başladı.
Nisan 2006da Çinin Türkmenistan ile gaz antlaşması yapması; Kazakistandan bir petrol boru hattı tayin edilmesi; Çinin Orta Asya için bir enerji boru hattı şebekesi döşenmesi ve Xinjiange bağlanması teklifinde bulunması; Çinin Hazar Denizi bölgesi hakkında İran ile işbirliği antlaşması yapması; Çinin Özbekistan ile gaz antlaşması yapması; Çinin, Türkmenistan-Afganistan-Pakistan gaz boru hattına katılımla ilgilenmesi- tüm bunlar bir takvim yılı içinde gerçekleşti ve her biri stratejik anlam aşıladı.
Yine Çin, petrol arayışında olduğu geçen yıl Ocak ayında, İranın Kuzey Sondaj Şirketi ve Çin Petrol İşleri Şirketi ile Hazar Denizinin güneyindeki derin sular konusundaki anlaşmazlıkla ilgili bir petrol araştırma anlaşması imzalarken Hazar Denizinin tartışmalı sularından da yürüyerek geçiyordu. Tüm bu gelişmeler, şu veya bu şekilde, Rusyanın Orta Asyadaki enerji sektörünü azalttı.
Bu bağlamda Çin-Rusya stratejik ortaklığının Orta Asyadan çok daha büyük bölgesel ve küresel bir mantığı vardır ve Beijing ile Moskovadaki girişim galiba Orta Asyadaki farklılıklarını kontrol dışına çıkıp ters yüz olmadan uyumlu bir hale getirecektir. Yine Moskova ve Beijing, Orta Asya devletlerinin, Çin ile ilişkilerini dengelemek için Rusya ile temas kuracaklarının farkındadırlar.
Bu çelişkili eğilimlerin Şangay Birliği içerisinde ne tür süreçlere gebe olduğu merak konusudur. Açıkça belirtmek gerekirse Amerikanın Şangay Birliği ile diyalog geliştirmesi için bir fırsat doğmaktadır. 2007 yılında büyük bir buluşma gerçekleşebilir. Washington DCde bulunan Heritage Foundationdan(Ç.notu: think-tank kuruluşu) Ariel Cohen yakın bir zamanda şöyle yazmıştı; Şangay Birliği duruş olarak ABDye karşı jeopolitik bir karşı denge unsuru olarak kurulduğu için Washingtonun birliğe tam üye olma şansı yok gibidir Ama ABDli yetkililer Orta Asya ülkeleriyle yakın işbirliği kurmak için birliğe tam üye olmaya da ihtiyaç duymamaktadırlar. Washingtonun işine yarayacak yol Şangay Birliği ülkeleriyle yakın temas içinde olmaktır. Böylelikle gözlemci sıfatıyla birliğe müracaat etmek için bir yol bulacaklardır.
Cohen, ABD, başarı şansını desteklemesi için Orta Asya devletlerine demokraside terfiyi dengelemeli, güvenlik ve enerjiyi de içeren diğer ulusal çıkarlarında da demokratikleştirme vaadinde bulunmalıdır diyerek sözlerine devam etmektedir.
Biraz üzerinde düşünülünce önümüzdeki yıl NATO tarafından da bir öneride bulunulabileceğini söyleyebiliriz. NATO genel sekreteri Jaap de Hoop Schaffer, geçen ay Peoples Daily (Ç.N: Çinde yayımlanan günlük İngilizce gazete)ye verdiği özel demeçte Çinin Şangay Birliğine üye olmasıyla gelecekte NATO ile işbirliği yapması arasında bir çelişki olmasını gerektiren herhangi bir etken bulunmadığı yönünde enteresan bir fikir ileri sürdü.
Şüphesiz, Çin-Rusya stratejik ortaklığının Birleşik Devletlerin Orta Asyadaki jeopolitik konumu için ciddi bir tehdit olduğunu düşünen ABD için bu anlamda hissedilir bir önemi var, ikinci olarak, Çinin etkin bir şekilde Orta Asyanın düzenini yeniden kurması, tehdidi arttırıyor.
ABD Kongresi geçen Eylül ayında Şangay İşbirliği Örgütü: Orta Asyadaki ABD Çıkarlarının Altını mı Oyuyor? başlıklı bir oturum düzenledi.
Moskova, ABDnin gözlemci statüsüyle Şangay Birliğine katılmak için başka bir girişimde bulunduğunu önceden biliyormuş gibi görünüyor ve 2005te olduğu gibi Beijingin bu kez karşı çıkmayabileceğini de. Gariptir, Rusya, Eylül ayının sonlarında (Şangay Birliği ile kıyaslandığında) ABDnin Batı yarımküredeki ekonomik hegemonyasına karşı olma eğilimindeki Latin Amerikan ülkelerinin Mercosur kamplaşması ile (Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay) düzenli politik diyalog geliştirmek için bir mekanizma formülü geliştirdi.
Brezilyadaki durumu ele alan Rus Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, Biz Güney Amerikadaki bütünleşme sürecini hep samimi bir sempati besleyerek izledik ve şimdi de öyle görüyoruz. Bölgenin güçlü hale gelmesi ve kalkınması için bütünleşmenin güçlendirilmesinin tüm problemlerin çok taraflı olarak çözüme kavuşturulacağı daha istikrarlı ve daha adil bir düzen kurulmasının lehine olacağını düşünüyoruz. Rusya ve Mercosur ülkeleri arasındaki bu ortaklığın kesinlikle söz konusu amaca hizmet edeceğini düşünüyoruz demişti.
Amerikan tahminlerine göre Çin, Rusya ve diğer Şangay Birliği üyeleriyle gözlemci ülkelerden oluşan cephe aslında arka planda ciddi fikir ayrılıkları barındırıyorlar. Anlaşmazlık sözcüğü bu durumu ifade etmede aşırı kaçsa da, ABDli bir stratejin analizinde belirttiği gibi Şangay Birliği ülkeleri arasındaki birlik cephesi arka planda barındırdığı farklılıkları belirginleştirebilir. Washington jeopolitik üstünlük kazanmak için tüm fırsatları kullanmak için alarmda olmalı. OrtaAsyadaki Yeni Büyük Oyunun politik, ideolojik ve askeri boyutları gittikçe kızışıyorken oyuncular yarışma için henüz bol zaman olduğunu akılda tutmalılar. Şu an zaman Birlik lehine sürüyor olabilir ama böyle bir avantaj çabucak tersine de dönebilir.
Böylece ABD, Çine, Rusyanın boş yere kendisini anti Amerikancı bir bloğa sürüklediğini ve Orta Asyada ABD ile Çinin çıkarları arasında uzlaşmazlık olmasını gerektirecek bir durum olmadığını dile getirecektir. ABDli strateji uzmanları hem ABDnin hem de Çinin bölgenin istikrarıyla ilgilendiklerini, ikisinin de bölgenin aşırı güçlerin nüfuzundan etkilenmesine karşı olduğunu, ikisinin de Orta Asyanın Pazar ekonomisine geçişiyle ve bölgenin küreselleşmesiyle ilgilendiğini, ikisinin de Orta Asyanın hidrokarbon sektörünün hızla gelişmesinde, bölgenin enerjisini çeşitlendirerek hızlı ve verimli şekilde dünya pazarına ulaştırılmasında çıkarları olduğunu tartışmaktadırlar.
ABDnin, petrol fiyatı konusunu da, Rusya ve Çini bölmek için takoz olarak kullandığı yönünde belirtiler de var. Yine ABD, Şangay Birliği ülkelerin başkentleriyle (ve gözlemci ülkelerle) Rusyanın Birliği bir enerji üreticisi kulübüne çevirme çabası içinde olduğunu, birliğin en baskın ülkesi olmaya çalıştığını ve Rusyanın manevra yapması engellenmezse bunun OrtaAsya enerji üreticilerinin,-hatta Rusya ve Çinin bile çıkarlarına zararlı olacağı mücadelesini vermektedir. Bunlar, rüzgârda unutulan enteresan esintilere benzemektedir.
Yakın zamanlarda Çinin ev sahipliği yaptığı Asya ülkelerinin petrol tüketicisi en büyük beş ülkenin (Çin, Japonya, Güney Kore, Hindistan ve ABD) katıldığı enerji zirvesi, Beijingin Washington ile birlikte sürdürdüğü Rusyaya karşı olan petrol tüketicisi ülkeler arasında bir enerji diyaloguna liderlik etme ortak çıkarının en azından kısmi ifadesidir. Bu durum, Beijingin, Moskovanın Çin şirketlerini Rusyanın Sibiryadaki ve UzakDoğudaki stratejik petrol ve gaz bölgelerinde yatırım yapma fırsatından mahrum etmesinden, hatta Rus boru hattının Çin pazarını idare etmeye çalışmasından dolayı Rusyaya şikâyet beslediğini akla getirmektedir.
Yine Çin, Gazpromun Sakalin enerji projelerine katılımda ısrarcı olmasından da rahatsızlık duyuyor olabilir. Exxonmobil, Sakalin 1den Çine gaz boru hattı önerisinin baskısı altındadır. Rusyanın gaz tekeli, Altai dağlık alanından Rus-Kazak-Moğol sınırı yakınlarından Çine uzanan bir gaz hattı planı için bu yarışta indirime gidecek gibi görünüyor. Tercihinin Sakalin 1den tüm gazı satın almak, böylece Çine gaz ihraç eden tek ülke olmak yönünde olduğu gözlemleniyor. Yine Çin, bugüne kadar Rusyanın en yüksek miktardaki yabancı yatırım projesi olan Sakalin 2nin geciktirilmesini de şevkle seyrediyor.
Sakalin-1, Sakalin-2, Sakalin-3 ve Shtokman gaz alanları ve Rusyanın Uzak Doğuda bulunan büyük miktardaki tüm enerji rezervleri önemli yatırım kararlarının 2007 yılında yapılması bekleniyor. Kremlinin bu kararları nasıl uygulayacağı Çin düşünüşündeki tavrının anlamını ortaya çıkaracak ve dolaylı olarak Orta Asyanın jeopolitikasını gölge altında bırakabilecektir.
Bunun yanı sıra son zamanlarda yapılan çalışmalardan ortaya çıkan şu; Rusya, yurtiçi ihtiyaçları ve ihracat vaatlerini yerine getirmek için OrtaAsyanın gaz üreticisi ülkelerinden (Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan) yıllık 79 milyar küp metre gaz ithal etmeye ihtiyaç duyacaktır. Bunun, Rusyanın Orta Asya ülkeleriyle kapsamlı politik ve ekonomik bağlarını nasıl etkileyeceği bölgesel çevre üzerinde kayda değer anlamlara sahiptir.
Gazpromun, Orta Asyayı öncelikli alan olarak gördüğü aşikârdır. 2006 yılında Orta Asyadaki enerji sektörüyle ilgili en önemli gelişmelerden biri Gazprom ile Özbekneftgaz arasında Özbekistanda jeolojik bir araştırma yapmaya teşebbüs edileceği kararlaştırılan anlaşmaydı. Gazprom, yalnızca önümüzdeki üç yıl için Özbekistandaki Ustyurki petrol ve gaz araştırmasından 260 milyon dolar için söz aldı. Yine Rusya ve Kazakistan, Ekim ayında Rusyadaki Orenburg gaz rafinerisini gaz hattıyla birleştirme üzerinde anlaştı,-bu, Kazakistanın Rus ekonomisinde yaptığı büyük çaplı ilk yatırımdı.
Bu birleşmeden sonra, 2012 yılında, Rusya ve Kazakistanın birleştirerek ilerletmeyi düşündükleri Kazakistandaki Karachaganak bölgesindeki gaz bölgesinden de 15bcm dâhil 30.6 bcm gaz işlenmesi beklenmektedir.
Niyazovun Sırrı
Petrol ve gazın kontrolü ve nakliyat rotalarıyla ilgili mücadelenin 2007 yılında şiddetlenerek sıçrama yapacak gibi görünüyor. Orta Asya jeopolitiğinde merkezi konu olmaya devam edecektir. Hazar Denizi Bölgesindeki boru hatları politikalarının da garip yakın arkadaşlıklar kurulmasına neden olması beklenebilir.
Halihazırda Hazar Havzasının jeopolitik şartları Rusya Azerbaycan ilişkilerini keskin derecede kötüleştirmiş bulunmaktadır. Yine Washingtonun Kazakistana bunca kur yapmasına rağmen Odesa-Brody boru hattı geçen hafta Kazakistan tarafından Rusyanın duyarlılığı dikkate alınarak belirsiz bir tarihe ertelendi.
En azından, İran da destede ne yapacağı belli olmayan bir kart olarak durmaktadır. Nükleer konusunun 2007 yılında nasıl biçimleneceğine bağlı olarak, İran da, Çinin, Orta Asyanın, Hazar Bölgesinin, Kafkasların, Rusyanın ve Avrupanın ve tabii ABDnin de enerji haritasını güçlü şekilde etkileyebilir.
Ama 21 Aralıkta Türkmen Cumhurbaşkanı Saparmurat Niyazovun ani ölümü tamamen yeni bir oyun oynanması gerektiğini akla getirdi. Bu durum Orta Asyada oynanan oyunda taşların ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor. Niyazovun halefine odaklanan politik belirsizlikler Rusya, Çin ve ABDnin neredeyse Aşkabatı kuşatma altına alan önerileri ve Türkmenistanın gaz yataklarına ulaşmayı hedefleyen karşı önerileri aşırı derecede ustalık isteyen bir noktaya geldi.
Niyazovun varisi kendisinin olumlu olarak tarafsız olma politikasını sürdürecek mi? Rusya, tekelinde bulundurduğu nakliyatı ve Türkmen gazını yeniden ihraç eden ülke olarak stratejik manivelasını kaybetmemek için çabalıyor. Öte taraftan ABD tarafından desteklenen AB de Türkmen gazından faydalanmak için açık kapı bırakarak Rus tekeline karşı direnç göstermeye çalışmaktadır.
Türkiye ve ABD, 2006 yılında Türkmen gazını Türkiye aracılığıyla Avrupaya ulaştırmak için on yıllık bir proje (sözde Doğu-Batı enerji koridorunun parçası) olan Hazar Bölgesi gaz boru hattını yeniden canlandırdılar. Türkmenistanın yıllık gaz üretimi şu an 80bcm civarındadır. Trans-Hazar boru hattının ilk aşamada Türkmen gazının 16bcmlik üretim çıkışı sağlayacağı düşünülürse bu miktar ikinci aşamada 32bcm büyüyecektir. ABD jeostratejisine göre Avrupanın Rus enerji kaynaklarına bağımlılığını azaltmak için proje hayati önem arz ediyor. Niyazov, Rusyanın muhalefeti yüzünden buna kaçamak cevaplar veriyordu. Peki, Niyazovun halefinin bakış açısı nasıl olacak?
Öte taraftan Rusya, Aşkaabatın 2010dan sonra söz verdiği yıllık 100bcm (sonraki 25 yıllık dönemde artarak toplamda 2 trilyon küp) gaz ile Rusyanın 25 yıllık gaz ihtiyacını sağlayacak olan Nisan 2003teki çerçeve anlaşmasının yerine getirilmesi üzerinde ısrar edecektir. Moskova, şu an Rusyanın yerel ihtiyacını ve Avrupaya yeniden Rus gazı olarak ihraç edeceği Türkmenistanın gaz rezervlerini derinliklerine kadar işletme peşinde.
Bu arada Türkmenistan da, zaman zaman Türkmenistan-Afganistan-Pakistan boru hattı projesine ilgisini dile getirmenin dışında İranın kuzey bölgesine 8-10bcmlik gaz miktarı ulaştırmayı da vaat etti. Çin de kendi payına Nisan ayında Niyazov ile yaptığı anlaşmayla 2009dan itibaren sonraki 30 yıl boyunca Türkmen gazının yıllık 30bcmsini satın almayı, birlikte araştırma yapmayı ve geliştirmeyi karara bağladı.
Çin, Rusyanın Türkmen gazının kontrolünde bu zamana kadar tekelcilik yapmasına meydan okumanın dışında Türkmenistan ile gaz fiyatını makul ölçüde, adil olma esasına bağlı, uluslar arası pazar fiyatlarıyla kıyaslanabilecek şekilde sabit tutmayı vaat ederek Rusyanın Türkmen gazını ucuz fiyata almasını da engellemiş oldu. Çinin ilgisi aynı zamanda Batıyı da tehdit etmektedir, çünkü Türkmenistan Avrupa yerine gazını doğu taraflarına göndermeye karar verirse stratejik yönden kaybeden Avrupa olacaktır.
Avrupa Birliğinin 3.400kmlik Nabucco gaz boru hattını yaklaşık 5.8 milyon dolarla 2010 yılında tayin edilerek Türkiyenin doğusundan Avusturyaya ve Orta Avrupaya ulaştıracak olması bu durumda kesin bir rahatsızlık demektir, çünkü Türkmenistanın bunu sağlayan en önemli ülke olacağı beklentisine dayanmaktadır.
Niyazov, Orta Asyanın politik satranç tahtasında daima gizemli bir figürdü. Ama hiç şüphesiz arkasında bıraktığı en büyük puzzle, ölümünden kısa bir süre önce görüştüğü Alman Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ile Aşkabatta yaptığı görüşmede Türkmenistada, Güney Iolotanskta 7 trilyon küp metre gaz rezervi olduğu kanıtlanan dev gibi süper bir gaz bölgesi keşfettiklerini söylemesiydi.
Onbaşı Hatfieldın Kırgızistandaki Manas hava üssünde nöbetçi asker olarak görev yaptığı sırada neden olduğu gibi, muhtemelen Niyazov da ne tür büyük bir girdap oluşmasına neden olacağının farkında değildi. Güney Iolotansk gerçekten gizli kalmış böylesi hazineler barındırıyorsa, Rusya, Avrupa ve Çinin enerji haritasına etkisi dramatik olacaktır. Ve kesinlikle Büyük Oyunun ağırlık merkezi birdenbire doğuya doğru,-Şangay Birliğinden ve diğer tüm yönlerden başkasına,-fablda geçen Ahal-Teke yarış atının vatanına doğru yön değiştirecektir. İşte o zaman, OrtaAsyadaki hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
---------------------------------------------------
M K Bhadrakumar, 29 yıldan daha uzun bir süre Hindistan Dışişleri Bakanlığında diplomat olarak çalıştı. Bu süre zarfında Özbekistanda 1995-98) ve Türkiyede (1998-2001) büyükelçi olarak çalıştı.
Bu makale Mehmet Aslanoğulları tarafından Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir.
Makalenin orijinali için The Great Game on a razor's edge