Vatikan Gözlemleri / Bölüm – 2
Vatikan, Mussolini döneminde Papalıkla İtalyan hükümeti arasında yapılan anlaşmayla site devleti olarak uluslararası sahnede yerini aldı.

Sinan Özdemir / Brüksel
Vatikan yılda altı milyon ziyaretçisiyle Hıristiyanlığın en önemli dinî merkezi. Risorgimento hareketinden sonra İtalya birleşince, 1870'de Vatikan devleti fiilen sonra erdi ve Papa Latran'a çekildi.
Papalar Fransa'nın Avinyon şehrine gitmelerine kadar yani 14.yy'a kadar Latran sarayında kalırlardı. Latran Bazilikası San Pietro Bazilikası kadar görkemlidir. Bu bölgede Bazilika'nın yanı sıra Latran meydanının yanında bulunan Scala Santa ve Sancta Socrum Hıristiyan hacıların uğradıkları yerlerin başında geliyor. Scala Santa yani kutsal merdiven Roma İmparatoru Konstantin'in annesi Helena tarafından Kudüs'ten getirildi. Yirmi sekiz basamaklı bu merdivenden, hıristiyan inancına göre, Hz. İsa Roma valisi Pilat'ın evinde yargılandığı gün kullanılan merdiven.
Hıristiyan hacılar basamakları yürüyerek değil, diz üstünde çıkmak zorundalar. Dualar okuyarak basamakları çıkıyorlar ve merdivenin sonunda çok eski bir İsa ikonasının bulunduğu bir bölüme ulaşılıyor.
Mussolini döneminde Papalıkla İtalyan hükümeti arasında yapılanbir antlaşmayla 1929'dan itibaren bir site devleti olarak uluslararası sahnede yerini aldı. Vatikan denilince hiç şüphe yok ki akla üç şey geliyor: San-Pietro meydanı, San-Pietro Bazilikası ve Sikstin Şapeli.
San-Pietro Meydanı, San Pietro Bazilikası'nın yer aldığı yerde. Dünyanın dört bir tarafından Hıristiyanlığa mensup olanların veya turistlerin uğradıkları önemli yerlerden biri. Daha turizm sezonu olmamasına rağmen Bazilikaya girmek için çok uzun kuyruklar beklemek gerekiyor. Meydanın kenarların hoş çeşmeler ve ortasında bir obelisk yer alıyor. Bazilikayı karşınıza aldığınızda sağ tarafta Papa'nın kaldığı apartmanlar bulunuyor. Pazar günleri, üçüncü camda beliriyor ve San-Pietro meydanında bekleyenleri kutsuyor. Papa sadece önemli dinî günlerde Bazilikanın önünde yer alan alanda dinî töreni yönetiyor.
San-Pietro meydanında rahibeler geziniyor. Onlara aklınıza takılan soruları veya merak ettiklerinizi sorabiliyorsunuz. Kozmopolit bir mekân. Saat başı nöbet değiştirir gibi farklı farklı rahibeler görmek mümkün. Onlarla fotoğraf çektirenler de yok değil. Akşam karanlık çökmeye başladığında meydan ve Bazilika yavaş yavaş ışıklandırılıyor.
Bütün bu yapıların üzerinden Papalık Devleti'nin nişanı bulunuyor. Bir taç ve iki anahtarın yanısıra bir de kalkan yer alıyor. Anahtarlar ahiretin anahtarlarını sembolize ediyor. Kalkana benzer kısmındaysa, dönemlere göre (Papaların) bir takım ek işaretlere rastlamak mümkün.
Vatikan site devleti'nin karşısındaysa Via della Concilliazione bulunuyor. Cafe ve lokantaların yanısıra hatıra dükkânları ve Hıristiyanlıkla ilgili yayınların bulunduğu kitapçılar var. Dinî turizmin ne kadar iyi işlediğini burada görmeniz mümkün. Papa'nın resminin olmadığı eşya yok. Takvimden muma, saatten anahtarlığa her bir objede görebiliyorsunuz. Bu caddenin sonundaysa San-Ange Şatosu'na ulaşıyorsunuz. Hoş iki köprü bulunuyor. Prag'taki Karel köprüsüne benziyor. Köprünün her iki tarafı heykellerle süslü.
San-Ange Şatosu, Papaların savaş durumlarında korunmak üzere gizlendikleri yerdi. Orta Çağ'da hapishane olarak da kullanıldı. 58 bölümde şatonun tarihi anlatılıyor. Papaların kaldığı odalar da geziliyor. İç dekoru Rönesans döneminin izlerini taşıyor.
Sikstin Şapelini görmek için Vatikan müzesine (Musei Vaticani) gitmeniz gerekiyor. Müze dünyanın en zengin Rönesans ve modern döneme ilişkin paha biçilmez eserleri içinde barındırıyor. Heykeller galerisinden pinakoteğine, kartografya (haritalar) bölümünden kütüphaneye, Antik Mısır kalıntılarından halılar kısmına... Onlarca bölümden oluşuyor.
Sikstin Şapeli'de müzede turistlerin en çok ilgi gösterdikleri yerlerden biri. Mikelanjelo'nun fresklerini ve ince çalışmasıyla her bir yanına İncil'den resmettiği sahneler ve tüm duvarı kaplayan Mikelanjelo'nun "Hesap Günü" görülmeye değer. Kenarda oturmanız için banklar mevcut. Boyaları korumak için içerde fotoğraf çekmek yasak. Tek başına bir insanın dört yılda ortaya koyduğu çalışma. Renklerdeki canlılık sanki resmedilenler (duvarda ve tavanda) size doğru geliyor ve bir şeyler söylemeye çalışıyorlar izlenimi uyandırıyor.
Roma'da gezinirken onlarca meydandan geçiyor ve her bir meydanda ya tarihî bir yapı ya da bir çeşmeye rastlıyorsunuz. Bu meydanların gözdeleri arasında İspanya Meydanı ve merdivenler, Venedik, Navone, Kapitol meydanları ve Trevi çeşmesinin bulunduğu alan Trevi meydanı...
Trevi çeşmesi, 18.yy'da inşaa edildi ancak üzerindeki heykeller Roma döneminde kalma izlenimi veriyor. Devasa yapı meydanın üçte dördünün üzerinde yer alıyor. Etrafında kafeler ve dükkânlar yer alıyor. Bir dilek tutup bozuk para atan turistlerin yanı sıra kenarda oturup çeşmeyi seyreden onlarca insan var.
İki bin beş yüz yıllık tarihinde Antik Çağ'da Roma İmparatorluğunun, Orta Çağ'da Avrupa'nın hem siyasî hem de dinî, Rönesans'ın merkezi olan Roma şehri, tarihe meydan okurcasına bütün görkemiyle uzak zamanlardan sesleniyor. Her bir taşı binlerce yılın tanığı... Sokaklarında gezinirken farklı bir dünyada olduğunuzu hemen hissediyorsunuz. Roma bir açık hava müzesi, bir resim gibi...