banner39

Zeynep Sayın'la başörtüsü üzerine

Başörtüsünü tehdit olarak görenler örtünme eyleminin ontolojik anlamını gözardı ediyor.

Arşiv 14.02.2008, 11:16 14.02.2008, 11:16
Zeynep Sayın'la başörtüsü üzerine

 

SEVİ ARAL'ın röportajı 

İmgenin Pornoğrafisi kitabının yazarı, sanat kuramcısı ve eleştirmen Zeynep Sayın'ın söyledikleri bugün hararetli bir şekilde, ama bağlamından kopartarak tartıştığımız, magazinleştirdiğimiz 'Türban' la ilgili birçok konuyu açıklığa kavuşturmuyor şüphesiz. Ama heyecanla, bir kadının örtünmesini bir türlü anlayamadığını, dahası hiçbir kadının kendi isteğiyle örtünemeyeceğini, mutlaka aile, çevre 'mahalle baskısı' nedeniyle örtünmüş olabileceğini ileri sürenlere, sosyolojik değil ontolojik bir çerçeve öneriyor.

Üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırmayı hedefleyen anayasa değişikliği teklifi dini sembolleri bir kez daha siyasetin ilk gündem maddesi haline getirdi. Öğrencilerin başlarını örtmelerinin -dikkat edin zorunlu hale getirilmesi değil- serbest bırakılmasına yönelik düzenleme örtünmenin dinsel anlamı ve niteliği tartışmalarına dönüştü. Tartışmanın belki de en ilginç tarafı, örtünme ya da başka bir dinsel hükmün yine dinsel açıdan doğru olup olmadığı tartışmasına laiklik hassasiyeti 'yüksek' parti ve liderlerinin öncülük etmesiydi. CHP lideri Baykal parti grubunda Sünni İslam'in en önemli isimlerinden Ebu Hanife'nin örtünmeyle ilişkili görüşlerini -her ne kadar bilgileri eksik ve yanlışsa da - anlattı. Üstelik Baykal, daha önce bu tartışmanın din bilginlerinin işi olduğu ve siyasetçilerin dinsel meselelerle ilgili yorum yapmasının sakıncalı olduğunu söylediği için (Ulema karar verir) Başbakan Erdoğan'ı din adamlarından icazet almakla suçlamıştı.

Örtünmenin dinsel temeli bir kez daha salt fıkıh ve hukuk çerçevesinde tartışıldı. Arkasındaki felsefi atıfları bunca zengin bir tercih ve eylemin ontolojik anlamı göz ardı edildi. Sanat kuramcısı, eleştirmen ve hoca Zeynep Sayın, uzun süredir tam da bu alanda örtü, örtünmenin ontolojik kökleri üzerine çalışıyor. Bir görsel imgenin hangi şartlarda pornoğrafiye dönüştüğünü inceleyen artık kült diyebileceğimiz kitabı (İmgenin Pornoğrafisi) bu alanda bir ilk olma özelliğine sahip. Sayın, 'Bir imge hangi durumlarda neden pornoğrafik olur?' sorusuna cevap aradığı kitabında Bizans ikonalarından minyatür ve modern resme dek imgenin doğası ve niteliğini inceledi. Zeynep Sayın'la hukuk, siyaset ve hatta fıkıh tartışmaları bir yana bırakarak ontolojik, varlıkbilimsel anlamda örtünün, örtünmenin, mahcubiyetin, yüzünü ve bedenini sakınmanın doğası üzerine konuştuk. Sayın'ın söyledikleri bugün hararetli bir şekilde, ama bağlamından kopartarak tartıştığımız, magazinleştirdiğimiz birçok konuyu açıklığa kavuşturmuyor şüphesiz. Ama heyecanla bir kadının örtünmesini bir türlü anlayamadığını, dahası hiçbir kadının kendi isteğiyle örtünemeyeceğini, mutlaka aile, çevre 'mahalle baskısı' nedeniyle örtünmüş olabileceğini ileri sürenlere, sosyolojik değil ontolojik bir çerçeve öneriyor. Üstelik taraf olarak da değil, ama anlamaya çalışarak. Diğer taraftan örtünmenin Sümerlerin fahişe rahibelerinden geldiğini ileri süren mucizevi 'bilimsel' buluşun sahiplerine de varlık, gerçeklik ağlısı denen şeyin sandığımızdan daha önemli olduğunu hatırlatıyor. Örtünme denilen şeyin sadece, türban, başörtüsü ya da sadece başın örtünmesiyle ilgili değil, gözü bedeni, kendi varlığını kendinden, başkasından sakınmanın, ontolojik bir mahcubiyetin -utanmak değil perdelemek- olduğunu ima ediyor.

Neden başka semboller, simgeler değil de içeriği ister dinsel ister siyasal olsun örtünme ile ilişkili simgeler bu denli sinir uçlarımıza dokunuyor? Nedir örtünme ya da çıplaklıkla alıp veremediğimiz?

l Sinir uçlarımıza çok dokunduğu doğru... Biz ne kadar sadece siyasal ve hukuksal açıdan tartışıyor olsak da örtünmenin ontolojik bir anlamı var. Çünkü örtünme, örtülü olma varlık algımız ve anlayışımızla ilişkili. Varlığı nasıl kavradığımız, hakikati nasıl algıladığımız örtünme konusunda bakış açımızı da belirliyor. Mesela bizim toplumumuzda hakikat, varlık gizlenmiştir.

Biz derken....

Biz derken İslam kültüründen söz ediyorum. Bir örtünün arkasındadır. Hakikatin kavranılması için o örtünün kaldırılması gerekir. Yani gerçeklik setredilmiştir, bir örtünün arkasındadır. Gecenin gündüz gündüzün gece için bir örtü olduğunu anlatır Kur'an. Hayat ve ölüm için de aynı şey geçerli. Her şey bir örtü ile gizlenmiştir yani. Varlığa ve gerçekliğe ait bu algı, kavrayış anlaşılmadan örtü, örtünme de anlaşılmaz. Ontolojik olarak böyle bakmıyorsanız örtü de sizin için anlaşılmaz ve manasız olabilir. Tüm bunların ontolojik bir kökeni, kaynağı var.

Yunan'da ontoloji çıplaklık üzerinedir

Gerçeğin ve varlığın örtülü olduğu anlayışı sadece Müslümanlığa özgü mü? Başka kültürlerde, diğer dinlerde böyle bir anlayış yok mu?

Hepsinde değil. Mesela Çin'de setr, örtü yok. Orada varlık diye bir kavram, ontoloji bile yok. Yunan'da ise varlık çıplak olarak algılanır, varlık çıplaklığı içinde zuhura gelir. Varlık ve gerçek bir perde ya da örtü arkasında gizli değildir. Onun için örtünme, örtülü olma değil, çıplaklık ve çıplak olan esastır.

Batı düşünce geleneğinin üzerinde yükseldiği Yunan'da da ontoloji çıplaklık üzerine mi?

Evet öyle. Yunan heykellerinde gördüğümüz çıplaklığın üstelik çok yaygın olan erkek çıplaklığının arkasında da bu çıplak gerçeklik anlayışı vardır. Oysa Müslümanlıkta ve dolayısıyla Müslüman toplumlarda gerçeklik kendi kendinin perdesidir, gerçeklik kendi kendini gizler. Kendi perdesiyle gizler. Ontolojik kökenin toplumsal gelenekler üzerinde belirleyici etkisi var. Eğer Yunan'da ontoloji, çıplaklık kaidesi üzerinde yükseliyorsa İslam medeniyetlerinde tesettür kaidesi üzerinde yükselmektedir. Çin'e gittiğinizde ise bütün bu kavramlar geçerliliğini yitirir.

İslam'da soyutlama esastır

Hıristiyanlığın gerçeklik, varlık algısı açısından durumu ne? Çıplaklık ve örtü konusunda Müslümanlık ve Yahudilikten farklı bir ontoloji mi söz konusu?

Evet, Hıristiyanlık farklı bir gerçeklik tanımı yapıyor. Müslümanlık ve Yahudilikte tanrısal kelam, harflerle inzal eder. İki gelenekte de kitaba ve harflere yüklenen anlamın nedeni budur. İslamiyet'te Temel sanatın hat olmasının nedeni de budur. Osmanlı İran hat yazısında çok açık bunu görürsünüz. Batının soyutlama dediği şeyin araçları bile soyutlanır. O kadar ileri bir soyutlama var. Figürasyon, harflerin soyutu temelinde oluşur. Tanrının kelamının ve bazı açılardan cisminin somut karşılığı olan İsa inanışı birçok açıdan dikkate değer. Hıristiyanlık birçok açıdan İsa'yı bir bedene indirgiyor. Yani tanrının kelamı, sözü, harfleri İsa'nın bedeninde hayat bulmuştur diyor. Aynı nedenle bedensel acılar çok önemlidir. Yahudi geleneğinde durum daha farklı ve daha fazla İslam geleneğiyle benzerlik taşıyor. Orada da asıl olan örtüdür.

Bu farklı gerçeklik algısının cinslerin farklılaşmasıyla ilgisi ne? Kadın ve erkek neden farklı algılanıyor?

Farklı algılanıyor, çünkü ontoloji orada bitmiyor. Mesela İslam'ın hakikat algısını ortaya koyan bir İbn-i Abbas hadisi var. Bu hadiste, Levh-i mahfuzdan, kalemden, kalemin levh-i mahfuzda yazmasından söz ediyor. Tasavvuf bu hadisteki sembollerden kalemi erkek, levhayı dişi unsur diye yorumlamış. Şiilerin de Cafer Sadık'a atfettikleri benzer ifadeler ve yorumlar var... Kadının levha ve erkeğin kalem olarak simgeleşmesi bile cinsel açısından çok anlamlı...

İbrahimi gelenekte yüz çok önemli

Cinsel ve toplumsal roller anlamında mı söylüyorsunuz?

Evet, erkeği etken kadını edilgen olarak tanımlamakla başlayan bir rol dağılımı da var bu anlayışta. Bu algı hayatın her aşamasında devam ediyor. Kadın ve erkek cinsi arasında temel bir ayrım baştan yapılıyor. Tabi sadece etken ve edilgen olma değil oradaki ayrımı. Kadın ve erkeğin gerçeklik karşısındaki durumlarını da, rollerini belirleyen bu ayrım sadece Müslümanlıkta yok. İbrahim geleneğini temsil eden Yahudilikte de var.

İslam'ın örtü geleneğinin bakışı ve bedeni sakınma ile ilgili olduğunu söyleyebilir miyiz?

Örtü geleneğini incelediğimizde şunu görüyoruz. Sanılanın aksine örtülen yüzdür öncelikli olarak. Vücudun başka kısımları değil. Sakınılması gereken öncelikle yüzdür. Yemen'de gözlemlediğim bir şeyi anlatayım. Küçük, 10-11 yaşında kız çocukları sokakta sere serpe oynuyorlar. Üzerlerinden örtüleri var ama bedenlerini çok rahat bir şekilde kullanarak oyun oynuyorlar. Kendilerine bakan yabancı bir göz gördükleri zaman ilk olarak yüzlerini kapatıyorlar. Çünkü yabancı gözlerden asıl sakınılması gereken yüz onlara göre.

Coğrafya da ontolojiyi etkiliyor

Bu, o coğrafyanın getirdiği bir davranış biçimi olamaz mı?


Diğer yandan oradaki örtü algısını belki besleyen belki de ortaya çıkaran başka şartlar da var tabii ki. Mesela coğrafyanın sunduğu imkanların, orada ekili alanların çok sınırlı oluşunun bile aile ilişkileri kadın erkek ilişkileri üzerindeki etkisinin örtünme biçimlerine yansımış olma ihtimaline inanıyorum.

Yani coğrafyanın yarattığı ya da beslediği bir ontolojiden söz ediyoruz. Ya toplumsal ve siyasi şartlar?

Evet, neden olmasın. Mutlak etki ediyor. Buradan şuraya gelmek istiyorum günümüzdeki örtünme algısı bana göre öncelikli olarak böylesi bir ontolojk mahcubiyetten değil siyasal etkilerle ortaya çıkıyor. Onların hukuki ve siyasal şartlarını tartışmıyorum ama bugün örtüyü ortaya çıkaran şey bir medeniyet kavrayışı ve algısının etkisi değil, daha çok toplumsal ve siyasal şartlar gibi görünüyor.

Geleneksel olarak bedenin sakınılması ve çıplaklığın tümüyle yasaklanması söz konusu ama... Yani yüz dışındaki bölgeler de tarihsel olarak hep örtülmüş...

Her zaman olmayabilir. Aykırı örnekler de var. En azından söyle düşünen örnekler var. Mesela Erdebilli Arif'i'ye atfedilen bir elyazması var. Anlatılanlara göre Arif bu kitabında kadın ve erkek bedenlerini ayrıntılı olarak resmediyor. Kadın ve erkek çırılçıplak çiziliyor. Ama kadınların yüzleri peçeli. Genel olarak baktığımızda örtünme ya da daha doğrusu örtü algısı ontolojik farklılığa bağlı olarak çok değişiyor. Mesela Çinliler ve Japonlarda örtü yok. Örtü olmadığı için birçıplaklık algısı da yok. Örtü ya da çıplaklıktan yana değil tavır. Örtü ve çıplaklık diye bir ayrım da yok.

Teslimiyet özgürlüktür aynı zamanda

Varlığın, hakikatin ve dolayısıyla örtünün böyle algılanması kadına karşı bir tehdit oluşturmuyor mu? Sokakta bile olsa kadının örtünmesini kadın varlığına karşı bir saldırı olduğunu söyleyenler var?

Bu tam da hakikati nasıl algıladığınızla ilgili bir sorun. Eğer hakikati, kendisine teslim olunacak bir şey olarak görüyorsam bu teslimiyet tam anlamıyla özgürlük haline gelebilir. Yani teslim olmakla özgür oldum diyebilirsin. Bu pekala mümkündür. Buna karşı çıkmak için farklı bir ontolojik pozisyonda olmak gerek. O zaman da kendi pozisyonunu öne sürmüş olursun. Böyle bir kıyaslama da çok anlamlı olmaz.

Örtünmek aynı zamanda bir kız çocuğu için toplumsal rolünün değişiminin simgesidir, diyebilir miyiz? Erkekler açısından böyle bir değişim simgesinden söz edebilir miyiz?

Evet, örtünmenin bir kız çocuğunun hayatında cinsiyet ve toplumsal roller bağlamında çok önemli olduğunu unutmamak lazım. Bir çocuk başını örttüğü zaman onun toplum içindeki rolü tamamen değişiyor... Başını örtmeyene oranla fazla bir bilgiye sahip örtülü medeniyetlerde yaşayan kız: kadın olduğunu biliyor.

Örtünme sakınma şekli değil artık

Bugün türban, başörtüsü tartışmalarında siyasal ve hukuki nitelikli olanların dışında en popüler tartışma üslupla ilgili. Siz örtünme biçimlerinde genel olarak biz üslupsuzluk bir zarafetsizlik görüyor musunuz?

Evet, örtünmenin temel motifi olan sakınma, mahcubiyet pek yok günümüzdeki örtünme biçimlerinde... Başını kapatıyor ama örtünmenin diğer gerekleri pek yerine gelmiyor. Bunun öncelikli nedeni işte o sözünü ettiğim medeni bir üslup noksanlığı, zarafetsizlik. Bunun, örtünmenin ontolojisiyle de çok ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Geleneksel ya da siyasal nedenler var mutlaka. Ama örtünmeye anlamını veren ontolojik içerikten söz etmek çok zor. Oysa medeniyet bir üsluptur, doğa bir üsluptur. İslam, İran ya da Osmanlı medeniyetinin böyle gelişmiş bir üslup olduğunu düşünüyorsak ona ilişkin zarafet besbelli yitip gitmiş. Geriye çirkinlik, üslupsuzluk, kabalık kalmış.

Kaynak: Star Gazetesi

 

Yorumlar (1)
evvahe 15 yıl önce
Başını örtmeyene oranla fazla bir bilgiye sahip örtülü medeniyetlerde yaşayan kız: kadın olduğunu biliyor.
bu çoook önemli.. zira en büyük proplemler cinsi rolleri algılamadaki karmaşadan başlıyor ailelerde..
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?