Koronavirüs yeni bir dünya mı yaratıyor? Bu dünya insansız da döner

Gündem 25.03.2020, 17:12
Koronavirüs yeni bir dünya mı yaratıyor? Bu dünya insansız da döner

Korona krizi, emin olduğumuz her şeyi sorgulamamıza yol açtı. Günlük yaşantımız birkaç ay sonra neye benzeyecek? Dünya düzeni yıkılacak mı, yoksa virüs başa çıkılabilecek sonuçlar doğurmakla mı kalacak? Köşe yazarları da pandemiden sonra başka bir toplum mu olacağımızı, bunu isteyip istemediğimizi sorguluyor.

Güçlü halklar dönüşümün motoru olacak

La Vanguardia'nın genel yayın yönetmeni Jordi Juan, toplumda uzun vadeli bir zihinsel dönüşüm yaşanmasını umuyor:

“Kadınlar ve erkekler, insanlıktan nasibini almamış bir dünyada yaşamaktan yoruldukları için dünya yönetimi bir strateji değişikliğine gider mi acaba? Yoksa küresel salgın biter bitmez aynı Trumplar, Putinler ve benzerleri gezegenin yazgısını belirleyecek, ekonomi savaşları yürütecek ve iklim değişikliğini görmezden mi gelecekler? ... Uluslararası siyasilerimizin zihniyet değişimi yaşayacakları konusunda karamsarım ama sıradan halk bu uzun ev hapsinden, ahlaki açıdan daha güçlenmiş olarak çıkacak. Sonuçta bir değişimin yolunu açabilecek olanlar da sadece bizleriz.”

    
Bildiğiniz her şeyi unutun

Gazete Duvar, Korona krizinin bildiğimiz dünyayı yerle bir edeceğine inanıyor:

“Şimdi büyük kentten alabildiğince uzakta, mendil büyüklüğündeki toprağı üzerinden kendi çorbasını kaynatabilecek kadar tarım yapan köylü günün galibi. ... Yalnız önümüzdeki kırsal, çobanıl, yeşil cennetimsi bir tablo değil: Bu bir yıkım tablosu. Ulusların kendi kendine yeterlilik adına duvarlarını yükselteceği, pasaportlarımızın yanı sıra yahut içindeki bir çiple sağlık bilgilerimizin de biriktirilip, denetlenip, paylaşılacağı, her gün her an izlenmeye açık olacağımız bir kafkaesk yakın gelecek. Covid-19 virüsünün bir olumlu yanı ... bildiklerimizi, bugüne dek öğrendiğimizi süratle ve topluca çöpe atmamıza yol açması.”

Tek hücreli amip gibi

Kardiolog Thanasis Dritsas, Athens Voice için kaleme aldığı yazıda, küresel salgının insani özelliklerimizi elimizden aldığını söylüyor:

“Şu Koronavirüs pandemisi denen şeyin günün birinde biteceği ve çoğumuzun Covid-19'u atlatacağı kesin. ... Ama bütün bu ihtiyati, yasaklı ve acil önlemler devam edecek; bunların bizde yarattığı sanal güvenlik duygusu ilerde hepimizi, kronik bir sakınganlıkla baskı altında yaşayan varlıklara dönüştürecek. En ilkel biyolojik organizmalardan biri olan amip kadar canlı olacağız ancak. ... İnsan karakterini, insanlık özelliklerimizi kaybedecek ve tek hücreliler gibi yaşayacağız.”

Dünyamızı yarına taşımak

Yazar Georgi Gospodinov, 24 Chasa'daki yazısında bu virüsün her şeyi değiştirmemesini diliyor:

“Önümüzdeki yirmi yıl için iyimser öngörüm, önemli her şeyin olduğu gibi kalacağı. Yani insanlar kitap okumaya devam edecek, kurgu kahramanlar için gözyaşı dökecek; acıma ve merak duyguları devam edecek; sonbaharın son günlerine dek güneşin, kışınsa karın tadını çıkaracaklar; rahat rahat seyahat edecekler; bugünkü çocukların kendi çocukları olacak. Bunlar az buz şey değil, aksine, her şey bundan ibaret olacak. Yavaş yavaş ve tevazuyla (çok önemli bir kelime) dünün dünyasını korumanın ve geleceğe taşımanın ne kadar önemli olduğunu kavrayacağız.”

Bu dünya insansız da döner

Polonya Bilimler Akademisi eski başkanı Piotr Płoszajski, Gazeta Wyborcza'daki yazısında, bu kriz bize gelişmiş uygarlığımızın ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi, diyor:

“Bugün yaşadığımız küresel salgın bize, ekosistemdeki ve genel olarak evrimdeki gerçek halimizin ne kadar istikrarsız olduğunu hatırlattı. ... Biz insanlar, tarihsel bir olgu olduğumuzu, muhteşem ve büyük bir uygarlık yarattığımızı, bu uygarlığın kısa sürede olağanüstü şekilde geliştiğini, sonra başarılarımızın onu savunmasız bırakıp sorunların önüne attığı için kendi kendini etkisiz hale getirdiğini unutmasak iyi olur. Napoléon'un Waterloo yenilgisinin süper makro versiyonunu bir gün mutlaka yaşayacağız.”

 Tek çözüm Eurobond mu?

Korona krizinin getirdiği ekonomik zorluklarla mücadelede 27 AB üyesi devlet perşembe günü video konferansla bir araya gelecek. İtalya başbakanı Conte, Avrupalıların vermesi gereken "ortak bir yanıttan" söz etti ve "Korona Tahvilleri" çıkarılmasını savundu. İspanyol mevkidaşı da ortak bir kriz tahvilinin yanı sıra yeni bir Marshall Planı talep ediyor. Alman Ekonomi Bakanı Altmaier ise tartışmaya kulak tıkıyor.

Ekonomik daralmayla tüm gücümüzle mücadele zamanı

El País başyazısında, Avrupa Birliği'nin bu son şansı iyi kullanmak zorunda olduğunu vurguluyor:

“Koronavirüs nedeniyle üretimin durması, Avrupa'yı zorlu bir ekonomik daralmayla karşı karşıya bırakıyor. Amaç, halkın Avrupa Birliği'ne olan güvenini muhafaza etmek ve AB'nin tamamen gözden düşmesini, hatta belki de dağılma riskini engellemekse iktidardakiler daralmayı önlemek, en azından etkilerini hafifletmek için şimdiye kadarkinden daha yoğun bir çaba göstermeli. Yarın yapılması planlanan zirvede, bu amaçla kullanılabilecek mekanizmalar devreye alınmalı. Bunların arasında Avrupa devlet tahvillerinin, yani Eurobond'un acilen tedavüle sokulması da yer alıyor.”

Zaman İtalya'ya destek olma zamanı

TVXS de ortak borçlanma araçlarının piyasaya sürülmesinden yana:

“Küresel salgınla mücadeleye 28 milyar avro ayıran, ilave bir 60 milyar avroyu krediler üzerinden finanse etmek isteyen, kamu borçlanması krizden önce bile GSYİH'nin yüzde 135'i düzeyindeki İtalya'ya piyasaların nasıl bir faiz oranı uygulanacağını kestirmek pek de zor olmasa gerek. Bu açmazdan çıkmanın yegane yolu, Eurobond. ... Conte hükümeti bu çağrıyı yaptı, Almanya Başbakanı Merkel'in danışmanları da, önde gelen ekonomistler de aynı talebi dile getiriyor ama Berlin hükümeti, borç krizinde de yaptığı gibi bu hamleyi kabul etmiyor. ... Alman Ekonomi Bakanı Altmaier'in, Koronavirüs yüzünden halihazırda 6 bin 820 kişiyi kaybetmiş bu ülkeye verdiği cevap bu işte.”

Bu iş uzun vadede Eurobondsuz yürümez

Uzun vadede Eurobond ve borçların ortaklaştırılması gibi çözümler üzerine kafa yorulması gerekecek, diyor ekonomi uzmanı Lucrezia Reichlin, Corriere della Sera'da:

“Ancak böyle bir yaklaşım, AB ülkeleri arasında tarihsel olarak var olagelmiş bütçeyle ilgili farklılıklar yüzünden kendiliğinden olmayacaktır. ... Avrupa Merkez Bankası başlarda tereddütle olsa da kararlı bir tavır sergiledi. Tüm Avrupa adına karar verebilen yegane kurum olduğunu da bir kez daha göstermiş oldu. ECB'nin gösterdiği tutum bugün yeterli olabilir. Ama önünde sonunda siyasi aktörlerin de sorumluluk almak zorunda olduğunu unutmamalıyız. Merkez bankasının gücü devasa boyutlarda olmakla beraber egemen devletlerin ve seçilmiş iktidarlarının vereceği desteğe bağlı. Geniş tabanlı bir siyasi konsensüs olmadan ECB'nin hareket özgürlüğü sınırlı olacaktır.”

  

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?