Putin'nin ziyaretiyle ilgili yapılan yorumlar

Putin'in Türkiye ziyaretiyle ilgili olarak basında çıkan yorumlardan gelen olarak çıkan kanı, "İki ülkenin ilişkileri ekonomik temelli olduğu için bozulması çok zor." yönünde oldu.

Dış Politika 04.12.2012, 12:33 04.12.2012, 12:33
Putin'nin ziyaretiyle ilgili yapılan yorumlar

Dünya Bülteni / Haber Merkezi

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in dün Türkiye'ye yaptığı ziyaretin yankıları devam ediyor. Putin'in aylar öncesinden konuşulmaya başlanan ziyaretinde gözler Suriye konusundaki açıklamalarda olsa da ziyarette 11 ayrı önemli anlaşma imzalandı. İki ülke arasında giderek artan ticaret hacmi, enerji işbirliği ve bölgesel sorunlar konusundaki ortak kaygılar dünkü ziyareti daha da anlamlı kıldı.

Rus lider dünkü görüşmelerden sonra yapılan basın toplantısında dikkatle beklenen Suriye'de savaştan sonra gelecek yönetim konusunda Türkiye ile ayrı düştüklerini açıkça söyledi ancak yine de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan gelen yeni fikirler olduğunu onları da tartışmaya hazır olduklarını ifade etti. Suriye konusunda soru sorulmadan önce pek değinmek istemeyen Putin, daha çok ekonomik konularla ilgilenmekten yana tavır takındı.

Putin'in ziyaretinin siyasi olarak ne anlama gelidiği konusunda farklı yorumlar yapıldı. Bugün bazı köşe yazarları konuyu farklı yönlerden ele aldılar. İşte o yazarlar ve Putin ziyaretine bakış açıları:

Murat Yetkin:
RUSYA SICAK DENİZLERE TÜRK İŞBİRLİĞİYLE KAVUŞUYOR

"Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dün İstanbul Boğazı'na nazır Başbakan Tayyip Erdoğan ile birlikte imzaladığı 11 işbirliği anlaşmasıyla aslında Petro'nun, Nicholas'ın, Stalin'in yapamadığını yapmış, sıcak denizlere inmeyi Türklerle savaşarak değil, ticaret yaparak başarmıştır. Erdoğan ve Putin ayrı ayrı 'stratejik' ifadesini kullanmıştır; NATO üyesi bir ülkenin başbakanı için bu deyimi Rusya için kullanmak önemlidir. İlginçtir ki aynı saatlerde dünyanın en büyük NATO üslerinden sayılan İncirlik'e ev sahipliği yapan Adana'da konuşan ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Eric Rubin, ülkesinin Türkiye'nin bölgedeki güvenliği konusunda taahhüdünü yinelemiştir. Her yıl Türkiye'nin sıcak sahillerine gelen 4 milyona yakın Rus turist ve her yıl artan Türk-Rus evlilikleriyle uzun soluklu olacağı tahmin edilen bu ilişki yanında Suriye gibi devasa bir kriz pürüz olmaktan çıkmış durumdadır. Rusya belki Suriye'deki Beşar Esed rejiminin yıkılmasıyla Tartus'taki askeri üssünü kaybedebilir, ama Türkiye ile işbirliği ile güney denizlerine inmiş sayılmaktadır. (Putin'in dün sarf ettiği 'Rusya Suriye'nin avukatı değil' sözü önemlidir ve Şam'daki çözülmeyi hızlandıracak şiddettedir. Nitekim bu açıklamadan kısa süre sonra Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil El Arabi, Suriye'de rejimin yıkılmak üzere olduğunu öne sürmüştür.) Türk-Rus işbirliğinin ruhu belli: İş ticarete gelince diplomatik pürüzleri diplomatlara bırakıp yola devam etme. Bu ilişkinin sloganı ise, "Savaşma, alışveriş yap" olmalı belki de."

Aslı Aydıntaşbaş:
RUSYA'NIN SURİYE TAVRINDA DEĞİŞİKLİK VAR

"Büyük ihaleler, milyarlık ekonomik çıkarların söz konusu olduğu 6 saatlik Türkiye gezisinde, iki taraf da Suriye konusunda bir "çatlak" ya da "görüş ayrılığı"  görüntüsü vermemek için özel çaba sarf etti. Ancak şu bir gerçek: dün Dolmabahçe'de Tayyip Erdoğan'la masaya oturan Moskova, gerçekten de Suriye konusunda bir kaç ay önceki Moskova değildi. Tam tersine 'Esad sonrası'  değişimi konuşmaya hazır, tarihi süreçten dışlanmak istemeyen, 'yeni isim ve formülleri' konuşmaya açık bir Rus heyeti vardı dün. Üst düzey bir yetkinin ifadesiyle "Ruslar da artık Suriye'de siyasi değişimin gerekli olduğunu ve bunun sonucunda demokrasi kurulması gerektiğini görüyorlar. Onlar açısından bütün mesele, buradan oraya nasıl gidileceği."

"Türkiye ve Rusya, Suriye'de 'devletin yok edilmemesi'  ve 'düzenli bir geçiş ' gerektiği konusunda anlaşıyor. Bundan sonra ise yollar ayrılıyor. Türkiye geçiş sürecinde Beşar Esad'ın olmamasını, ayrıca muhalefetin desteklenmesi gerektiğini savunuyor. Rusya buna ve Esad sonrası için Türkiye'nin teklif ettiği Faruk El-Şara gibi isimlere de karşı çıkıyor."

"Putin-Erdoğan görüşmesinde, Beşar Esad'ın iktidarda kalmasının rejimi iyice yıprattığını kabul ederek "Ancak kalmakta ısrarcı. Esad'ı gitmeye kim ikna edecek?"  diye sordu. İki taraf da daha fazla kan dökülmeden değişimin hangi figürlerle devam edebileceği konusunu, daha ayrıntılı olarak görüşmeye karar verdi."

Fikret Bila:
ZİYARETİ ÖNEMLİ KILAN NEDENLER VAR

"Ziyaretin koşulları: Bu durum, Putin'in Türkiye'yi ziyaret etmiş olmasını bile başlı başına önemli kılıyor.
Nedeni şu: Türkiye ve Rusya'nın Suriye konusunda karşı pozisyonlarda yer aldığı...
Türkiye'nin, Moskova'dan kalkan Suriye uçağını Ankara'ya indirip, içindeki askeri malzemeye el koyduğu...
Bu nedenle Moskova-Ankara ilişkilerinin daha da gerildiği ve karşılıklı suçlamaların yapıldığı...
Türkiye'nin, NATO'dan Patriot talep etmesi ve sınıra yerleştirme çalışmalarının Moskova tarafından sert sayılacak bir tepkiyle karşılandığı...
İki ay boyunca tüm dış seyahatlerini sağlık nedeniyle iptal ettiği bir dönemde Putin'in ziyareti gerçekleştirmesi Rusya'nın Türkiye'ye verdiği ekonomik ve siyasi önemin bir göstergesi..."

Abdülhamit Bilici:
STRATEJİK ORTAKLIĞIN EKSİK HALKASI

"İçinden geçtiğimiz çok zor konjonktüre rağmen Üst Düzey İşbirliği Konseyi'nin üçüncü toplantısı için Putin'in İstanbul'a gelmesi sıra dışı bir olay. Konjonktür, gerçekten zor ve hatta olağanüstü. Dünyanın ve Türkiye'nin bir numaralı gündemi olan Suriye krizinde Moskova ve Ankara, zıt kutuplarda yer alıyor. Suriye konusundaki fikir ayrılığı, kolay tamir edilecek cinsten değil. Türkiye, Rusya'dan Esed'i çekilmeye ikna etmesini istiyor; Moskova ise Türkiye'nin muhalefeti Esed'li bir çözüme ikna etmesini. İşte bu zor konjonktüre rağmen Putin'in Türkiye'ye gelmesi ve iki ülke ilişkilerinin normal seyrinde devam etmesi, Rahmetli Turgut Özal'ın Soğuk Savaş'a rağmen "meyve-sebze ile doğalgaz takası" formülüyle temelini attığı ilişkilerin oldukça sağlam bir noktaya geldiğinin delili. Bazı konulardaki görüş ayrılığına rağmen ilişkilerin sürmesi, Ankara-Moskova hattındaki normalleşmenin de habercisi. Dün Gürcistan, bugün Suriye krizine rağmen münasebetlerin raydan çıkmaması, ilişkilerdeki derinleşmenin işareti olduğu gibi, Türkiye ve Rusya yönetimlerinin de büyük başarısı. Bu ilişkinin karşılıklı güvene dayalı stratejik bir düzeye çıkması, potansiyel olarak var olan ama bir türlü gerçekleşmeyen sonuçların alınmasına bağlı. Esed ile muhalefet arasındaki krizin veya Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Karabağ sorununun, Moskova-Ankara işbirliğiyle çözüldüğünü hayal edin. İşte o zaman, "üst düzey işbirliği", "stratejik işbirliği"ne dönüşecek ve belki ne Patriot'a ne de üçüncü ülkelerin bölgeye yaptığı müdahalelere gerek kalacak. Ne dersiniz, Ankara ve Moskova buna hazır mı?"

Hasan Cemal:
TÜRKİYE İÇİN DOĞU-BATI AYRIMI YOK

"Türkiye'yle Rusya arasındaki bu ilişki yapısını korumak ve geliştirmek hiç kuşkusuz her iki ülkenin de yararına. Soğuk Savaş döneminin en heyheyli yıllarında da Ankara, Moskova'yla ilişkilerini iyi tutmaya, dengeli götürmeye dikkat etmişti. 1960'ların antikomünist Başbakanı Demirel, bir yandan CHP muhalefetine "Moskova'ya, Moskova'ya!" diye bağırırken, diğer yandan Sovyet kredileriyle İskenderun Demir Çelik, Seydişehir Alüminyum gibi çok büyük kamu yatırımlarını yapmıştı. O Soğuk Savaş yıllarının iktidarları, Türkiye'nin Batı Bloku'ndaki yerine sahip çıkarken, "Türkiye'nin Doğu'ya bakan yüzünün de, Batı'da elini güçlendireceği" şiarını benimsemişler, Türkiye'nin tarih ve coğrafyasından kaynaklanan nedenlerle Moskova'yla iyi ilişkilere her zaman özen göstermişlerdir. Bugün de durum farklı değil. Türkiye açısından Doğu'yla Batı ya da örneğin Moskova'yla Washington birbirlerinin alternatifi değildir."

Hüsnü Mahalli:
NE KARŞILIĞINDA İKNA?

"Rusya hala süper güç ve Suriye'yi düşünürken kendi çıkarlarını da göz önünde bulundurmaktadır. Türkiye'yi yöneten AKP hükümeti ise 'Arap Baharı' ile ortaya çıkan durumu değerlendirerek iç politikada konumunu güçlendirecek bölgesel ve uluslararası rol üstlenmeye çalışmaktadır. Bakalım kim kimi nasıl ve ne karşılığında ikna edecek? Ama esas sorun ikna edilen olmazsa o zaman ne olacak?"

Meliha Okur:
RUSYA'NIN DERDİ PARA

"Rusya'dan petrol alıyoruz. En çok doğalgaz sattığı ikinci müşterisiyiz. Sberbank, Denizbank'ın patronu. Altimo, Turkcell'in ortağı. Mersin Akkuyu nükleer santralini Ruslar yapıyor. Antalya her yıl 5 milyon Rus turist ağırlıyor. Yaş meyve sebze başta olmak üzere bu ülkeye ihracatımız 6 milyar dolar. İki ülke 30 milyar doları bulan dış ticaret hacmini artırmaya çalışıyor. Biz, enerji yüzünden dış ticarette aleyhimize oluşan açığı kapatmaya çalışıyoruz. Bölgenin süper gücü Rusya ise küresel süper güç olmayı arzuluyor, derdi para. Karadeniz ekonomik sahasından geçişine izin verdiğimiz Güney Akım Boru Hattı'nın yapımı için 7 Aralık'ta kazma vurmasının başka izahı olur mu?"

"Güney Akım deyip geçmeyin!.. Karadeniz boyunca 900 kilometre yol kat edecek. 63 milyar metreküp Rus gazını AB'ye bağlayacak. Yapımı 16 milyar doları bulacak. Bu hatta Gazprom'un payı yüzde 50. Kalan yüzde 50 ise AB'li şirketlere ait. İtalyan ENİ yüzde 20, Fransız EDF ve Alman Wintershall, yüzde 15'er paya sahip. AB, hattın 2015'te aktif hale gelmesini istiyor. Peki, Türkiye bu işten ne kazandı? Rusya ile ilişkilerimizi kopmaz hale getirdik. Bunun üzerinden Rusya ile stratejik açılımlar yapacağız. Rusya ise vanaları avucunun içine aldı. Güney'den başka gaz akışına izin vermeyecek. Coğrafyanın hâkimi ABD, Güney Akım'da Rusya'yı destekliyor. Buna sevinmeli miyiz, yoksa üzülmeli miyiz? Karar sizin."

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?