Mağaralar, endemik bitkiler: Alanya

1221 yılında Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından bir yarımada üzerine inşaa ettirilen Alanya Kalesi’nden şehrin kuşbakışı manzarası doyumsuzdur.

Dünyanın Bir Ucu 31.12.2015, 22:49 02.01.2016, 22:59
Mağaralar, endemik bitkiler: Alanya

Alanya için, kara ve deniz mağaralarının esrarengiz dünyasına hayran kalacağınız bir 'Mağaralar Kenti' benzetmesi yapabiliriz. Sarkıtlarının büyüleyici güzelliğinin yanı sıra astım hastalarına iyi gelen havasıyla da ünlü olan Damlataş Mağarası, bunun dışında Alanya’nın 12 kilometre doğusunda, 1.649 metre yüksekliğindeki Cebel-i Reis Dağı’nın yamacında olup, Türkiye’nin ziyarete açılan ikinci en büyük mağarası olmasıyla adından söz ettiren Dim Mağarası, ancak tekneyle gidebileceğiniz ve içinden taa Alanya Kalesi'ne çıkan gizli bir yol olduğu efsanesiyle anlatılan Korsanlar Mağarası, geceleri ay ışığının yansıması nedeniyle fosfor gibi parlayan bir başka deniz mağarası olan Fosforlu Mağara da görülmesi lazım gelen yerlerdir.

Damlataş Mağarası

Dim Mağarası

Korsanlar Mağarası'nın girişi

Alanya'nın endemik nebatatı

Coğrafî özelliklerinin getirdiği iklim çeşitliliği, üç kıt'a arasında doğal köprü olması Anadolu Yarımadası’nı dünyada benzerine az rastlanan bir bitki çeşitliliğine sahip kılmıştır. Nebatın çeşitliliği açısından dünyada sadece belli bir bölgede yetişen veya anavatanı belli bir bölge olan (endemik) bitkiler açısından Türkiye dünyanın birkaç bölgesinden biridir.


Endemik, alanları belirli bir ülke veya bölgeye ait yerel, nadir ve çok ender bulunan türlerdir. Endomos (indigenous) kelimesinden gelir ve "yerli" anlamında kullanılır. Endemik bitkilerinden bazıları kültür bitkilerini ihtiva etmekte, kültür bitkileri olmayan bazı yabanî bitkiler de kültür bitkileriyle birlikte yemek malzemesi olarak kullanılmaktadır. Türk mutfağının zenginliğinde bu bitkiler büyük önem taşımaktadır.


Türkiye florası oldukça zengin ve ilginç bir yapıya sahiptir. Türkiye’nin sahip olduğu bu ilginçliği, içerdiği endemik ve nadir türlerin sayısının çokluğu ile açıklamak mümkündür. Zira Türkiye’de yetişen toplam bitki çeşidi sayısı, Avrupa kıtasındaki tür sayısına oldukça yakındır. Avrupa kıt'asının, Türkiye’nin yaklaşık 15 katı büyüklüğünde olduğu düşünülürse, Türkiye’nin floristik zenginliği ortaya çıkar. Bu zenginliğin nedenlerini şu şekilde sıralamak mümkündür: Anadolu’nun Güney Avrupa ve Güney Batı Asya Floraları arasında bir köprü oluşturması, Anadolu’nun üç fitocografik bölgenin (Akdeniz, İran - Turan ve Avrupa - Sibirya fitocografik bölgeleri) kesiştiği yerde yer alması, Anadolu’nun iklim ve jeomorfolojik bakımlardan büyük değişkenlikler göstermesi, birçok cinsin gen merkezinin Anadolu olması, Anadolu’da cins endimizminin yüksek olması, birçok kültür nebatının bitkinin anaç türlerinin Anadolu ve çevresinde bulunmasıdır.


Ülkemiz gerek bitki tür sayısı açısından gerekse de endemik bitki sayısı açısından oldukça zengin bir yapıya sahiptir. Türkiye’de yetişen 9160 bitki türünden yaklaşık 3300 tanesi endemiktir yani Türkiye’deki her üç bitki cinsinden bir tanesi Türkiye’ye has olup, Türkiye dışında başka bir ülkede yetişmez. Bu 3300 endemik türünün 630 tanesi ise Akdeniz bölgesinde yetişmektedir. Akdeniz bölgesindeki 630 endemik türün 500 tanesi ise Antalya ilinde yetişmekte olup, Antalya ve Türkiye endemiğidir. Bu 500 endemik türün 200 tanesi ise sadece Antalya ilinde yetişir. Bu 200 endemik türü Antalya vilâyeti haricinde yeryüzünün başka bir yerinde yetişmez. Bulgaristan ve Irak gibi komşu ülkelerdeki endemik çeşit sayıları ile karşılaştırıldığında, Antalya ilinin zenginliği bir kere daha gözler önüne serilmektedir.


Anadolu; jeolojik süreç içerisindeki değişken yapısı, engebeli topografyası, iklim çeşitliliği sebebiyle çok zengin bir floraya ve vejetasyon tiplerine sahiptir. Dünya üzerinde Türkiye’nin bulunduğu alan bütün jeolojik devirler içinde en hareketli olan sahadır. Palezoik zamandan Kuaterner zamana kadar geçen süre içinde Anadolu’da bir çok oluşum meydana gelmiştir. Türkiye’de görülen reliyef şekiller dördüncü zamanda Pleistosen’de oluşmuştur. Bu dönemdeki Alpin hareketler sonucu Anadolu bloku bütünü ile yükselmiş, kıvrımlar yanında yer yer kırılmalar, çanaklaşmalar ve volkanizma olayları neticesinde de lav platoları, volkan konileri meydana gelmiştir.


Ayrıca buzul devirlerinde Avrupa’nın uzun süre tundra dönemi yaşaması, mevcut flora ve faunanın Anadolu’ya çekilmesi, Anadolu’nun canlı türleri için sığınak vazifesi görmesine neden olmuştur. Özellikle buzul dönemlerinde güneye inen formlar, buzullar sonrası dönemde Akdeniz Bölgesi’nde ve Torosların habitat çeşitliliğinde türleşmişlerdir. Bu yüzden Toros Dağları, tür çeşitliliği bakımından oldukça zengindir.

Yorumlar (1)
Yorgi Saviç 8 yıl önce
Endemik kelimesinin anlamı yazmış olduğunuz gibi, yerel (yâni belirli bir bölgede bulunan, yetişen) anlamını taşıyan Yunanca kökenli bir kelimedir, Lâtince ile herhangi bir ilgisi yok, ancak Fransızca, İngilizce gibi dillerde de kullanılan bir kelimedir. Türkçe' ye Fransızca telâfuzu şeklinde geçmiştir (endemique). Haberde "endomos" olarak bahsi geçen kelime yine Yunanca kökenli olup böcek (veya böcekgiller) için kullanılan özel bir zooloji terimidir. Bilginize sunarım. Saygılarımla.Y.Saviç
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?