En savaş karşıtı dış politika vizyonu
Başkan Obama Çarşamba günü West Point'te bir konuşma yaptı. Beyaz Saray bunu Obama'nın dış politika vizyonunun en üst perdeden dile getirilmesi olarak afişe etti. Başkan'ın dış politika doktrinini serimlediği ilk teşebbüs değil bu; ıvır zıvır şeyler dinlemekten fazlasını umanların sayısı da azdı zira altı yıldır başkansanız ve halen doktrininizi açıklayacaksınız büyük bir şey çıkması için bir sebep yoktur. Dolayısıyla da Obama'nın Amerika'nın dünyadaki rolüne dair sıkı bir vizyon dile getirmesi gerçekten de şaşırtıcıdır. Gerçi yönetimdekiler dâhil dış politika camiasındakileri heyecanlandıracak bir vizyon değildi ama Obama'nın yıllardır dış politika doktrinini en açık ifadesiydi: Savaşa, militarizme ve mâceracılığa hayır. Jimmy Carter'ın 1977'deki Notre Dome Konuşması istisna tutulursa, Eisenhower'dan beri yapılmış en güvercin dış politika konuşmalarından biridir bu.
Obama, Amerika'nın bir dış politika aracı olarak askeri güç kullanımını azaltması gerektiğini defalarca doğrudan dile getirdi; “asli çıkarları”, Amerikalıları, ülkeyi veya hayat tarzımı” savunmak kesinlikle zorunlu olduğu zamanlar hariç, deniz aşırı sınırlı saldırılar dâhil askeri güç kullanılamayacağını ve kullanılmaması gerektiğini savundu. Askeri güç kullanımı konusunda çıtayı çok yükseğe çıkarmak bu. Obama, Amerikan dış politikasında çeşitli büyük değişimleri ele alarak taşı gediğine soyut bir şekilde koymakla kalmadı ve her bir askeri güç kullanımına niçin kalkışılmaması gerektiğini de izah etti.
Obama'nın güvercin doktrini: Müdahil ol ama dolaylı
Suriye, afişe edilen büyük dış politika konularından biri oldu: ABD “mültecilere ev sahipliği yapan Suriye'nin komşularını desteklemek ve çatışmadan beslenen aşırı grupları kuşatmak için daha fazla kaynak tahsis edecek.” Bu oldukça soğuk bir öz çıkar hesabıdır ve ABD'nin maruz kalacağı riski asgaride tutmakta ve Amerika'yı terör tehditlerine karşı korumak için asgari olanı yapmaktadır. Ancak açıkladığı dış politikayla da tastamam uyum içindedir: Askeri müdahaleye hayır; çatışmaların üstesinden gel ama dolaylı yollarla ve asli çıkarlara odaklan.
Obama'nın güvercin duruşu temellendirmesi ise ilginç ve manidardır, terör üzerinde olmuştur. Halbuki onun en şahin olduğu konu terördü. Hayır, Obama insansız savaş uçaklarını piste indirmeyecek fakat bu tek şahin olduğu konuda bile dış politikasına güvercin ilkeleriyle devam edecek.
Obama “Yurtta ve dışarıda Amerika'ya doğrudan tehdit, terördür” diyerek terörü Amerika'nın Afganistan ve Suriye gibi küresel sıcak noktalardaki çıkarlarından biri olarak andı. Fakat Amerika'nın terörle mücadelesinin doğrudan askeri müdahalelerle değil dolaylı olması gerektiğini de kaydetti: “Irak ve Afganistan'daki tecrübelerimizin başarılarından ve kusurlarından neticeler çıkararak, terör şebekelerinin varlık göstermek istediği ülkelerle daha etkili ortaklıklar tesis ederek terörle mücadele stratejimizi değiştirmemiz gerektiğine inanıyorum. Bu yaygın tehdidi karşılayacak, askeri gücümüzü germeden veya yerel kırgınlıklar yaratmadan erişimimizi artıracak bir stratejiye ihtiyacımız var” dedi.
Başka bir ifadeyle ABD terörle küresel mücadelesine devam edecek – kurşunlar ve bombalar zorunlu olduğunda kullanılacak – ama bu, terörle ilgili ortak endişeler taşıyan bölgesel yönetimlere daha fazla alan açarak yapılacak. Bunun iyi tarafı, Amerika'nın askeri taahhütlerinin azalacak olmasıdır; kötü tarafı ise Amerika'nın despot rejimleri destekleme ve onlarla çalışma tarihinin sürüp gidecek olmasıdır.
Obama'nın teröristlere karşı mücadelede bize yardım edecekler diye kötü yönetimlerle işbirliği yapacak olması liberal dış politika çevresinin tek ve en büyük hayal kırıklığıdır. (Gerçi birçok liberal müdahaleciler ve Samantha Power gibi üst düzey yöneticiler ABD'nin tek-taraflı insani müdahaleye girişmesini Obama'nın açıkça reddi olarak ileri süreceklerdir.) Obama 2011 devriminden askeri militarizme varan Mısır'a değinerek bu hususu şaşırtıcı hatta kulak tırmalayıcı şekilde belirginleştirdi. “Mısır'da, ilişkimizin güvenlik çıkarları merkezli olduğunu kabul etmekteyiz. Bu yüzden yeni yönetimle ilişkileri kesmedik” dedi. ,
Askeri gücün yerini diplomasi ve çok-taraflılık alıyor
Obama'nın Suriye, Rusya ve Çin'den gelen tehditlerle yüz yüze gelerek değil yerel müttefikleri ve uluslararası kurumları güçlendirerek mücadele edilmesinde ısrarından dolayı en çok da muhafazakârlar hayal kırıklığına uğradı.
Obama, Rusya'nın toprak konusundaki saldırganlığı gibi büyük bir meselede bile kendi dolaylı yaklaşımının işe yaradığının ispatı olarak Ukrayna'yı dile getirdi. “Amerikan liderliği sayesinde dünya Rusya'nın eylemlerini derhal kınadı” diyerek Putin'in geri adım atacak şekilde Moskova'nın tecrit edilmesinde ABD destekli NATO ve AB gibi uluslararası kurumlarının rolüne dikkat çekti.
Diplomasi, ekonomik müeyyideler, büyük uluslararası koalisyonlarla çalışmak gibi gayri askeri gücün İran'ı nükleer programı üzerinde müzakerelere ittiğini de savundu. Bunlar gerçek iki başarıdır. 2013 Eylül'ünde Suriye'nin kimyasal silahlarının imha anlaşmasının başarı olduğu savunulabilir. Ancak şahin eleştirmenler, bu stratejinin bizi müttefiklerin insafına terk ettiğini ve Suriye'dekine benzer sorunlar söz konusu olduğunda hiç etkili olmayacağını çoktan söylemeye başladılar.
Obama'nın planı bir değiş-tokuş karşılığında gerçekleşebilir
Bu doktrin, Amerikalıları tehlikeye daha az atmak, ABD'yi uzaklardaki zorlu savaşlara daha az götürmek demek olsa da bazı problemlerin ve risklerin hayatın gerçeği olduğunu, üstesinden gelmemizin mümkün olmadığını kabul etmemiz de demek. Bunun örneği olarak da Nijerya'daki Boko Haram'ı ABD'nin çözemeyeceği bir sorun olarak andı. Obama “acıklıdır, Amerika'nın hiçbir güvenlik operasyonu Boko Haram gibi bir aşırı örgütten kaynaklanan tehdidi yok edemez...küresel liderlik, dünyayı olduğu gibi, tüm tehlikeleri ve belirsizlikleriyle birlikte görmemizi zorunlu kılmaktadır” dedi.
Obama yönetimi bu konuşmayı askeri maceracılık ile eski moda tecritcilik arasında orta yol olarak görmektedir. Obama'nın dile getirdiği dış politika doktriniyle, askerin başı çektiği dış politikanın yerini çok-taraflı diplomasi ve müttefik oluşturma çabası almaktadır.
Ancak iş icraata gelince, militarizmden ve güç kullanımından uzak kalmak, çok daha kolaydır. Cruise füzelerinin fırlatılmasını veya asker konuşlandırmayı reddetmek nispeten daha kolaydır. Askeri gücün yerine yumuşak gücü koymak, bunu işe yarar hale getirmek çok daha zordur. Obama bunu yapabileceğini dünyaya göstermek için 2 yıl harcadı. Süper-güvercin doktrininin kendisinden sonra da ayakta kalmasını istiyorsa doktrini ile ilgili çok şey yapması gerekir. Sırf konuşmak yetmeyecektir.
Kaynak: Vox
Dünya Bülteni için çeviren: Turgut Fidan