Erdoğan İsrail'in stratejik çevresini sarstı
İsrail'in önde gelen yazarlarından Ben Caspit, 1999'da İsrail başbakanı Benyamin Netanyahu ile yaptığı bir görüşmeden, Netanyahu'nun kendisine, Türkiye'nin bir düşmana dönüşmesi durumunda İsrail'in bölgede bir geleceği olmayacağını ifade ettiğini belirtti. Başbakan bu sözleri sarf ettiğinde, Türkiye- İsrail ilişkileri doğal seyrinde akıyordu ve İsrail şu anda karşı karşıya kaldığı zorlukların hiç birini o ana kadar tecrübe etmemişti. Bununla birlikte Caspit, Netanyahu'nun kendisine 12 yıl önce yazdığı senaryonun yavaş yavaş gerçekleşmeye başladığını görüyor.
İsrail'de son zamanlarda siyasi elit, akademiysen ve gazeteciler, Türkiye ile bozulma tezahürleri gösteren ilişkiler sonrası İsrail'in yüz yüze gelmeye başladığı stratejik risklere kafa yormaya başladılar. İsrail'in temsil etiği akademisyenler, politikacılar ve yazarların birleştiği ortak nokta ise, Türk lider Recep Tayyip Erdoğan'ın izlediği politikaların İsrail'in ulusal güvenliği için giderek artan bir zorluk silsilesi oluşturuyor. Öyle ki, Türkiye'nin takındığı bu politik yaklaşım, Siyonist rejimin stratejik çevresini olumsuz etkiliyor ve maruz kaldığı risklerin hacmini iki katına çıkarıyor.
Türkiye ve İsrail şu an savaş durumunda olmamasına rağmen, iki ülke arasında yaşanan bir takım gelişmeler Tel Aviv'deki siyasi çevrelerin bir dizi kararlar almasına neden oldu. İsrail savunma bakan yardımcısı Danny Ayalon'a göre, siyasileri buna sürükleyen en büyük neden, ilişkilerin kontrolsüz bir şekilde gerilmeye başlamasıydı.
İsrail'in Caydırıcı Gücüne Karşı Tahrikler
İsrail ordusu son zamanlarda yaptığı resmi açıklamalarda, Türkiye'nin hava ve deniz kuvvetlerinin 2012 ve 2013 yılları boyunca İsrail askeri kuvvetlerini taciz ettiğini, bunun neredeyse büyük bir felakete yol açacağını bildiren ifadelerde bulundular. Bu durum, Tel Aviv'in kırmızıçizgileri doğrultusunda bazı kararlar almasına yol açtı. Her ne kadar İsrail ordusu olanlar hakkında detay vermese de, Siyonist medya Türk jetlerinin Akdeniz'de tatbikat yapan İsrail savaş uçaklarını taciz ettiğini ve bölgeyi terk etmek zorunda bıraktığına işaret etti. Bunun yanı sıra, bir keresinde de Türk jetlerinin tacizi sonucu İsrail jetinin neredeyse Akdeniz'e düşeceği şeklinde haberler İsrail'de yayılmaya başladı.
İsrail medyası, Türk deniz kuvvetlerinin Türk sahillerine yakın bir yerde bulunan İsrail gemilerine ateş açtığı şeklindeki haberlere de yer verdi. İsrailli çevrelerin karar almasındaki en büyük sıkıntı Akdeniz..Özellikle de Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs'ı birbirinden ayıran bölge İsrail hava ve deniz kuvvetleri için önemli bir eğitim alanı. Strateji uzmanlarına göre, Türk gemilerinin ve uçaklarının İsrail kuvvetlerine karşı yaptıkları bu uygulamalar, doğrudan Erdoğan'ın direktifi. Türkiye'nin bu yeni siyasi yaklaşımında Erdoğan'ın İsrail'in caydırıcı gücüne zarar verme arzusu taşıdığı anlaşılıyor. İsrail ulusal güvenlik araştırma merkezinin önemli isimlerinden General Ron Tira'ya göre ise Erdoğan'ın bu tehlikeli davranışları, onun bölge ülkelerine bir şey kanıtlamaya çalıştığını gösteriyor: Büyük bedeller ödemeye gerek duymadan İsrail'e meydan okumanın ve küçük düşürmenin mümkün olduğunu.
İstihbarat Darbesi
İsraillilerin Erdoğan'a duydukları şiddetli öfkelerin nedenlerinden biri de Türk istihbaratının Mossad için çalışan bazı İranlıların isim listesini İran hükümetine sunmasıydı. Bu durum, İsrail'in güçlü istihbarat sistemine vurulan önemli bir darbe oldu. Aynı zamanda İran'ın nükleer çalışmalarını takip etme konusunda da İsrail'in yolunu tıkamasına sebep oldu. Türkiye'nin İsrail için çalışan İranlıların kimliklerine ulaşması çok zor değildi. Çünkü İsrail ve Türkiye arasında 1960'larda yapılan bir anlaşmaya göre, Mossad, çalışanlarıyla Türk topraklarında buluşabilme imkanına sahipti.
İsrailli yetkililer, Mossad ve Türk istihbaratı arasındaki ortaklığın 50 yıllık bir geçmişi olduğunu bildikleri için Türklerin Yahudi istihbaratına ait önemli bilgilerin sırrını keşfettiklerinin farkındalar. Bu da İsrail çıkarlarına büyük ölçüde darbe vuracak nitelikte bir durum. Mesela, Siyonist rejim, Türkiye'nin artık kendisi için problem olduğunu göz ardı edemez. 2009- 2012 arasında Lübnan'a Mossad ajanlarının tespiti için ne kadar yardım ettiğini biliyor. İsrail'in korktuğu senaryo ise, Türkiye'nin kendi topraklarında Yahudi yetkililerle görüşmeler yapan Arap asıllı Mossad ajanlarını ifşa edebilme ihtimali.
Filistin direnişine karşı İsrail'in gücünü zayıflatma
Dikkati çeken diğer bir nokta da, İsrail'in Filistin politikasında Türkiye'nin pozisyonunu da göz önünde bulundurmaya başlaması. Tel Aviv, Erdoğan'ın Yahudileri yalnızca sözlerle eleştirmekle yetinmeyeceğinin, aksine Filistin halkına düşmanlığı sebebiyle İsrail'i cezalandırma konusunda harekete geçeceğinin farkında. Yahudi istihbarat şube eski başkanı Amus Yadlin'e göre, Türkiye'nin İsrail'in Gazze şeridine yönelik operasyonlarına sert tepki göstermesi, Siyonist rejimin stratejik varlığını kötü etkiliyor. Çünkü Türkiye'nin İsrail'e karşı bu tavrı, bölgedeki ılımlı Arap ülkelerini utandırıyor ve istenenin aksine onların da İsrail'e karşı sert tepkiler göstermelerine ve müşterek sorunlara karşı Tel Aviv ile iş birliği yapmak istememelerine yol açıyor. İsrail, Türkiye'nin bu sert tutumunun Filistin direnişi için manevi bir güç oluşturduğu kanaatinde. Böylelikle Filistin direnişinin liderleri kendileri için bir yerlerde bir teminat olduğuna inanıyorlar. Yahudi akademisyen Cabi Siboni'ye göre bu inanç, İsrail'in güvenlik ikilemine düşmesindeki en büyük nedenlerden biri.
İsrail'i uluslararası alanda zayıflatmak
Siyasiler, akademisyenler, Türkiye'nin sürekli eleştiriler yağdırmasının İsrail'in uluslar arası konumunu zayıflatmaya yönelik olduğuna dair onlarca delil sayıyorlar. Eski bakan Yosi Bilin, Erdoğan'ın İsrail'i tahrik etmek için Türkiye'nin yumuşak güçlerini ve kendisiyle işbirliği içinde olan ülkeleri kullandığını iddia ediyor. Aynı bağlamda, İsrailliler de artık, Erdoğan'ın İsrail yönetimiyle ilgili olarak medyada yer alan sert sözlerinin yol açtığı propaganda tavırlarını hafife almıyor. 2009 yılının başında Şimon Perez'in Gazze'ye yaptığı operasyonu savunması üzerine Davos'taki ekonomik forumunu kızarak terk etmesi bunun örneklerinden biri. Üstelik Arap ligi genel sekreteri Amr Musa'nın aynı ortamda sessizce oturmasına rağmen, Türk liderin bu çıkışı İsrail çevresinde büyük yankı uyandırdı.
Amerikan çıkarlarına darbe
İsrail ve Amerika arasındaki güvene dayalı ilişkinin boyutları büyük olmasına rağmen, Türk- Yahudi ilişkilerinin gerilmeye başlaması net bir şekilde Amerika'nın bölgedeki çıkarlarına zarar veriyor. Amerikan lideri Barak Obama, ikinci dönem liderlik stratejisini " geriden liderlik" üzerine oturtturmuştu. Buna göre, Amerika, Ortadoğu'da kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için bölgenin iki önemli devleti Türkiye ve İsrail üzerinden hareket ediyordu. Mevcut durumda ise Obama'nın geriden liderlik politikası mümkün gözükmüyor, çünkü artık bölgenin iki önemli ülkesi, eskisi gibi müttefik değiller.
Türkiye – İsrail ilişkilerindeki bozulmaların Amerika'nın Ortadoğu'daki çıkarlarını sarsması, Obama'yı ve dışişleri bakanı John Kerry'i Türkiye'nin tarafından bozulan ilişkileri onarmak için çok daha fazla çaba sarf etmesine yol açtı. Özellikle başkanın İsrail'e yapılan son ziyareti bağlamında başbakan Benyamin Netanyahu'ya Erdoğan'ı araması, özür dilemesi ve Mavi Marmara baskınında ölenlerin ailelerine tazminat ödenmesi konusunda anlaşılması için baskı yapması bu çabaların bir göstergesi.
İsrail'i NATO hizmetlerinden mahrum etme çabaları
İsrail son yirmi yıldır NATO'nun sağladığı askeri lojistik ve istihbari güvenlik hizmetlerinden fazlasıyla istifade ediyordu. Bu da İsrail'in askeri tatbikatlarını yapması için geniş olanaklardan faydalanmasını sağlıyordu. Ancak şu an İsrail bu avantajlardan yaralanamıyor. Çünkü Türk hükümeti İsrail ordusunun katılımıyla ortak bir tatbikata çıkmayı reddediyor. Bu nedenle NATO, Türkiye'nin reddetmesi ihtimalini göz önünde bulundurarak İsrail'e tatbikatlara katılması için davet göndermiyor.
Balkanlar Teminatı
Netanyahu başlangıçta, Türkiye ile ilişkilerinin bozulması üzerine atması gereken adımın Balkan ülkeleriyle özellikle de Yunanistan'la ilişkilerini iyileştirme şeklinde olduğunu düşünüyordu. Gerçekten de İsrail bu konuda ilerleme kaydetti ve Tel Aviv, Balkan ülkeleriyle bir dizi güvenlik, askeri ve ekonomik anlaşmalara imza attı. Böylelikle İsrail bu ülkelerde askeri eğitim yapacak ortamı elde etmiş oldu. Ancak bu işbirliğinin üzerinden üç yıl geçmesinden sonra, İsrailli yetkililer, Balkan ülkeleriyle yaptıkları anlaşmaların ne olursa olsun Türkiye'den elde ettikleri avantajları karşılayamayacağı görüşünü savunuyor.
Erdoğan Umutsuzluğu
Tüm çabalarına rağmen, İsrail, Erdoğan iktidarı süresince Türkiye devleti olan ilişkilerini onarma konusunda umutsuzluğa düşmüş durumda. Avigdor Liberman'ın "aşırı İslamcı" olarak yorumladığı Erdoğan, yine bu siyaset adamına göre, İsrail'in güç kaybetmesi için elinden geleni yapıyor. Liberman, İsrail'in Türkiye'den Mavi Marmara baskınından dolayı özür dilemesini ise büyük bir hata olarak görüyor ve İsrail'in stratejik çıkarlarını zedelediğini düşünüyor. Liberman'ın özür konusundaki reaksiyonunu daha iyi anlamak için şu sözlerine kulak vermekte yarar ver: "İsrail'in özrü, Türkiye'deki radikal İslamcıların zaferi olarak görüldü. Aynı zamanda yıllardır İsrail ile stratejik ortaklık kurma konusunda destek gösteren laik elite de büyük zarar verdi!"
Liberman'ı endişelendiren yalnızca Türkiye tarafı değil. Dışişleri eski bakanına göre İsrail'in özrü, Arap devletlerindeki radikal güçleri de İsrail'e karşı harekete geçirdi. Bu noktada Erdoğan'ın İsrail'e karşı kışkırtıcı siyaseti ve uluslar arası arenada zayıflatma çabaları, tamamen bağnaz dini inancından kaynaklanıyor. Burada da Erdoğan'ın, İsrail'i Mısır darbesinin arkasında durmakla suçlaması örnek gösteriliyor.
Sonuç olarak, İsrail'in Erdoğan öcüsüne karşı girişimleri, kendisine zarar olarak dönüyor. Çünkü Erdoğan, İsrail'e sadece Filistin politikasına dair sözlü eleştiriler yöneltmekle kalmıyor, aynı zamanda İsrail'in işgalci devlet olarak tavırlarına karşı vicdansız bir pozisyon elde etmesine ve Siyonist rejimin stratejik çıkarlarına karşı eşi görülmemiş bir tavır takınmasına yol açıyor.
Kaynak: El Beyan
Dünya Bülteni için çeviren: Tuba Yıldız