08.07.2009, 06:58

Erdoğan kiminle kavga ediyor?


Başbakan Tayyip Erdoğan dün Polis Akademisi mezuniyet töreninde son birkaç gündür üst üste verdiği aynı mesajı bir adım öteye taşıdı.
İlk bakışta polis teşkilatına yönelik eleştirilere karşı sahiplenme niteliğindeki bu mesajın F-Tipi örgütlenme suçlamalarına maruz kalan polis teşkilatına hitaben verilmesi elbette anlamlıydı, ama içeriği çok daha önemli.
Başbakan'ın son bir kaçgündür, aslında tam olarak 30 Haziran'daki Milli Güvenlik Kurulu ve hemen çıkışında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talebiyle Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile yapılan toplantıdan bu yana yaptığı konuşmaların ana konusu haline gelen söylemin ana unsurları -en çok vurgulanma sırasına göre- şöyle özetlenebilir:

1- Asker, polis, yargı üzerinden siyaset yapılmasın.

2- Devlet kurumlar arasındaki uyumu bozulmaya çalışıyor.

3- Devlet kurumları tam bir uyum içinde çalışmaktadır.

Dün bu mesajları güçlendirici ve bir adım öteye taşıyıcı iki gelişme oldu. Birincisi, Başbakan'ın İtalyan Corierra Della Sera gazetesine verdiği mülakat yayımlandı. Burada Erdoğan'a askerle çatışma hali sorulmuş, o da hemen müdahale ederek öyle bir şey olmadığını söylemişti. İkincisi de Polis Akademisi'ndeki konuşmasında Türkiye'nin ne asker, ne de polis devleti olduğunu söylemesiydi.
Bunlar çok güzel mesajlar. İyi de, Türkiye'nin asker devleti, ya da polis devleti olduğunu
söyleyen mi var?
Ya ortada hiç bilmediğimiz Başbakan'a emanet gizli bilgiler var, ya da Başbakan önce kamuoyu önüne bir hedef koyup o hedefle kavga etmeye başladı.
Böylece dikkatler ekonomik kriz ve sonuçlarından Kürt sorununa dek yakıcı sorunlardan saptırılıyor söylemi, giderek hafif kalmaya başladı. Ülkenin başbakanının sürekli olarak içinde asker, polisi, yargı sözcükleri geçen cümlelerle, muhatabın kim olduğu tam anlaşılamayan öznelerle kavga eder şekilde konuşması ortada tahmin edilenden daha ciddi bir durum mu olduğu sorusunu insana sorduruyor.
Bu sert söylem Cumhurbaşkanı Gül'ün askeri yargı alanını adli yargı lehine daraltıcı, ama aynı zamanda askerin kandisini savaşa maruz hissettiğini beyan ettiği düzenlemeleri onaylama sürecinde bulunduğu günlere denk gelmesi işin önemini iyice artırıyor. Başbakan'ın her an görüşebildiği, bu kadar yıllık yol arkadaşı olan Cumhurbaşkanı Gül'ü herhalde bu konuşmalarla psikolojik baskı altına almaya çalıştığını söylemek saflık olur.
O zaman şu soru daha anlamlı hale geliyor: Başbakan'ın bu mücadele söyleminin muhatabı kim?
CHP lideri Deniz Baykal mı? Görünüşte o. Çünkü -dün polis Akademisi mezuniyet töreni dışında- il kongrelerinde yaptığı adeta tek tip konuşma örneklerinde, az önce saydığımız mesajların yanı sıra değişmeyen unsur da CHP, Baykal ve CHP'nin askeri siyasete alet ettiği söylemi.
Baykal'ın, asıl Erdoğan'ın asker üzerinden siyaset yaptığı, bir muhalefet partisinin ordu içinde çalışma yapmasının mümkün olmadığı yolundaki sözleri, belki de CHP'nin son dönemde bu konuda iniş çıkışlı bir çizgi izlemesi nedeniyle yeterince yankı bulamıyor.
Ama asıl sorun sanki bu değil. Herhalde Başbakan'ın günlerdir hemen her konuşmasına konu ettiği bu 'Çatışma yok, uyum izindeyiz, kim çıkarıyor bunları' söyleminin muhatabı tek başına CHP olamaz; olamayacak kadar tırmandırıyor Başbakan bu söylemi çünkü. Neticede CHP'nin ordu içinde bir cunta örgütlenmesini desteklediği gibi bir şey ima ediliyorsa, iktidar partisinin elinde -hazır kurumlar arasında tam uyum da varken- bu komployu ortaya çıkarıp demokrasiyi uçurumun kenarından çevirecek her türlü imkân mevcut.
O zaman insanın aklına başka sorular geliyor. Acaba Başbakan'ın söylediği 'tam uyum ortamı' bir durum saptamasından çok 'niyet ve temenniler' kapsamına mı giriyor? Ya da başka bir soru: Acaba Başbakan, Gül'ün vereceği karara bağlı olarak 'uyumun' bozulacağı, mevcut halinden gerileyeceği endişesini taşıyor ve belayı 'dağlara taşlara' savurumak ister gibi şimdiden kamuoyunu hazırlamak mı istiyor?
Devlet kurumlarının uyumu ve demokratikleşme bu kadar mı Gül'ün yasayı onaylayıp onaylamamasına bağlı? Başbakan Erdoğan'ın son konuşmaları bu nedenle siyasi durumun tahminlerimizden daha ciddi olduğu karamsarlığına neden oluyor.

Radikal

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?