banner39

14.05.2010, 02:14

Fethullah Gülen-Deniz Baykal ilişkisi

Baykal’ın istifa konuşmasının şaşırtıcı noktalarından birisi de, Gülen’den gelen mesaj oldu. Deniz Baykal’a ‘Pennsylvania’dan geçmiş olsun dileklerini ileten Fethullah Gülen, istifanın herhalde en renkli ve sürprizli detayıydı.

Baykal’ın ve ‘Baykalcı’ların algı biçimine göre cemaat, evrendeki bütün kötülüklerin kaynağı gibiydi. Deniz Baykal, son dönemde, yaptığı konuşmaların bir çoğunda Gülen cemaatini kastederek ‘F Tipi örgütlenme’ ifadesini kullanıyordu. Türkiye’de son dönemde ‘komplo’ olarak tanımlanan tüm gelişmelerde, ‘muhalefet’, Gülen ekibini işaret etti. Ergenekon davasının, ‘cemaat’ üyelerinin yarattığı bir düzmece dava olduğu düşüncesi, ‘muhalefet’in üzerinde birleştiği temel noktalardan biriydi.

Ortada yeni bir gelişme yokken ve kaset skandalının derin yıkıntısının en orta yerinde Deniz Baykal’dan Fethullah Gülen’e ‘dostluk mesajı’ gönderilmesi, ülkemizdeki ‘siyasi denge haritası’ açısından derinlikli sürprizlere hazırlıklı olmamız gerektiğine işaret eden bir gelişme.

Fethullah Gülen, merkezi devlet güçlerinin ve merkezi devlet elitinin, (ya da, bir diğer ifade ile söylemek gerekirse, ‘ulusalcı statüko’nun) sürekli dışladığı ve ‘temel tehlike’ olarak gösterdiği bir isim olmuştur. Örneğin İlker Başbuğ, iki yıl önce Gülen Cemaati’ni ana tehlike olarak gördüğünü belirtmişti. Benzer bir eğilimin yüksek yargı çevrelerinde de olduğunu biliyoruz. Yani bu noktada Baykal ve Baykalcılarla merkezi devlet elitinin diğer aktörleri arasında uzun bir süreden beri tam bir uyum vardı.

***
Baykal ve Gülen arasında açılan yeni pencereyi, çok çeşitli şekillerde yorumlamak mümkün...

‘Baykal, Fethullah Gülen’den destek alarak güçlenmek istiyor’, ilk akla gelen yorum...
Ben tersten bakmayı denemek istiyorum...

Baykal’ın konuşmasını, devlet eliti içindeki bir ‘parçalanma’nın başlangıcı olarak okumak için henüz erken olsa bile, devlet eliti içinde bir ‘moment değişimi’ gerçekleştiğinden söz edebiliriz.

Baykal, uzun bir dönemden beri, bu elitin önemli sözcülerinden biri olan, hatta istifa etmesine rağmen bu özelliğini sürdüren bir isim. Böylesine merkezi bir ‘devlet eliti sözcüsü’nün tutumundaki değişimin, ‘devlet eliti’nin geri kalanını etkilememesi düşünülemez.

Tabii, bu etki, ilk etapta, ‘göze çarpan’ sonuçlar doğurmayabilir; devlet elitine dahil olan isimler, görüşlerini değiştirseler de bunu doğrudan dile getirmeyebilirler. Ne olursa olsun, (devlet elitinin Gülen Cemaatini algılama biçimi başta olmak üzere birçok konuyu etkileyecek olan) çok ciddi bir kırılma başlamış durumda...

***
Baykal’ın cemaate ‘el uzatma’sının Türkiye’deki dengeler açısından taşıdığı anlamı kesinlikle küçümsememek gerekiyor. Bu gelişme, ulusalcı devlet elitinin, kamplaşma noktasındaki en önemli ‘düşman’ tanımlarından biri olan cemaatin ‘ana hedef’ olmaktan çıkmasının başlangıcı olabilir. Baykal’ın mesajı, düşman tanımında AK Parti’nin (ve özel olarak da Tayyip Erdoğan’ın) yalnızlaştırılmasını hedefleyen bir mesaj olarak okunabilir.

Baykal, kendince hedef daraltırken, AKP’ye yönelik cepheyi genişletme niyeti içinde olduğunu da açığa vuruyor. Bu bir strateji olabilir ama kendisini baskı altında hissettiği kritik bir anda ortaya atılmış geçici bir taktik de olabilir... Baykal’ın zaman zaman ortaya attığı düşünülen bazı taktik adımların, bir süre sonra anlamsız hale dönüşebildiğini, hatta unutulduğunu gözlemliyoruz.

Tabii Fethullah Gülen konusunda aynı şeyleri söylemek kolay değil. Fethullah Gülen de Deniz Baykal gibi bir taktik uzmanı sayılabilir. Gülen’in Baykal’ın kendisine uzattığı pası ‘başarılı’ bir şekilde değerlendireceğini öngörebiliriz. Birinci aşamada Cemaatin temsilcileriyle Baykal arasında bir gidiş geliş trafiği yaşanacaktır, hatta şu an bile el altından bazı şeyler yapılıyor olabilir.

Cemaat, Kemalist cephedeki olası bir ‘parçalanma’dan yararlanmasını bilecek kadar esnek ve becerikli isimlere sahip. Pası alıp gereğini yapacaklarından kimsenin şüphesi olmasın. Daha önce uzun yıllar AP-DYP geleneğiyle işbirliği yapmış olan cemaatin AK Parti ile göbek bağının olmadığını da hatırlamakta yarar var.

Ama, cemaat ile AK Parti arasındaki bağlar giderek önem kazanıyor... Cemaatin geniş çevresinin AK Parti ile bağları, bir kader ilişkisine dönüşüyor. Cemaatin kendine gelebilmesinde, cemaat üzerindeki laikçi baskının hafifletilmesinde, cemaatin inisiyatif kazanarak gelişebilmesinde AK Parti iktidarının önemli bir rolü oldu.

Cemaatin yazılı ve görsel medyadaki temsilcileri son dönemde ulusalcı, militarist cephe ile en radikal mücadeleyi yürüten isimler olarak dikkat çektiler. Bu siyasi duruş, cemaatin yeni dönemdeki siyasi şekillenmesi üzerinde büyük ve dönüştürücü bir etki yaptı. Küresel dünyaya açılan Gülen cemaati bu açılışta AK Parti ile tam bir uyum içinde hareket etti.

Cemaatin yönetici kadroları esnek hareket edebilirler, ‘Hocaefendi’nin telkinleriyle Baykal’la sıcak ilişkiler kurulabilir, ancak bütün bunlar Cemaatin ana gövdesinin temel duruşunu çok fazla değiştiremez.

***
Değerlendirilmesi daha zor olan noktaysa, CHP ve ulusalcı elit kesimin bundan sonra ne yapacağı. Gülen Cemaatine karşı yıllardır oluşan/oluşturulan yargılar, Baykal iki söz etti diye değişmez, değiştirilemez. Bu cephenin büyük bir kesiminde, neredeyse her türlü kötülüğün Gülen’den kaynaklandığı yönünde inanılmaz katı bir yargı var. CHP’nin ‘yaralı büyük kahramanı’ Baykal’ın gücü bile bu yargıyı yerle bir etmeye yetmez.
Her şeye rağmen bu yeni durumun kazançlısı Fethullah Gülen ve cemaati. Kendilerine meşruiyet sağlamak alanında ciddi bir mevzi elde ettiler. ‘Karşı cephe’de kritik bir yarık açtılar.

 

 Kaynak: Radikal

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?