Basın müşaviri: Çiller, MGK kararlarını onaylıyordu
Çiller'in Basın Müşaviri Bican, Çiller'in Türkiye'de darbenin söz konusu olmadığının, MGK kararlarının Türkiye lehine olduğunu düşündüğünü söyledi

Dünya Bülteni/ Haber Merkezi
28 Şubat dönemine ilişkin, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak" suçundan 103 sanığın yargılandığı davanın 79. duruşması yapılıyor.
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, bazı sanıklar ile müştekiler ve tarafların avukatları katılıyor.
Tanık olarak dinlenen, dönemin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in Basın Müşaviri Mehmet Bican, "Tansu Hanım, bir Başbakan Yardımcısı olarak Türkiye'de darbenin söz konusu olmadığının, MGK kararlarının Türkiye lehine olduğunun bilinci içindeydi" iddiasında bulundu.
Bican, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki beyanında, 28 Şubat sürecinde yaşananların bir bölümüne tanık olduğunu, emekliye ayrılınca da "28 Şubat'ta Devrilmek" adlı kitap yazdığını ifade etti.
Çiller'in, terörü sonlandırmak istediğini, bu gerçekleştirildiği takdirde Türkiye'nin bütün meselelerinin halledileceğini düşündüğünü dile getiren Bican, şöyle devam etti:
"Hem partideki hem parlamentodaki muhalefet Çiller'i sindirememişti. Parlamentodaki muhalif kesim, başta Cavit Çağlar ve Hüsamettin Cindoruk ikilisi ile Mesut Yılmaz nedeniyle Tansu Hanım zor günler yaşadı. Birçok komplolar düzenlendi. Sonuçta başaramadılar. Çiller, gensoru önergelerinden, soruşturmalardan aklanarak çıktı. Sonuçta muhalefet darbe olayını ortaya koydu. Her gün Türkiye'de darbe dedikoduları yayılmaya, darbe iddiaları ortaya koyulmaya başlandı. Her Allah'ın günü Türkiye darbe bekleyen bir ülke konumuna geldi. Silahlı kuvvetler iddiaya göre darbeye hazırlanıyordu. Oysa silahlı kuvvetlerin darbeyle uzak yakın ilişiği olmadığını Çiller, çeşitli toplantılarda söylüyordu. 'TSK, demokrasinin beşiğidir', onun sözüdür. Sayın Çiller'in, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensuplarıyla diyaloğu çok iyiydi."
Bican, 4 Ekim 1996'da darbe dedikodularının ayyuka çıktığı bir gün, dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın Çiller'i ziyarete geldiğini belirterek, yaklaşık 1,5 saat görüştüklerini anlattı.
Karadayı'nın, ayrılırken medyaya açıklama yapmadığını ifade eden Bican, şunları kaydetti:
"Çiller beni çağırdı, 'Bir konuyu bazı köşe yazarlarına ve genel yayın yönetmenlerine duyurmanı istiyorum' dedi. Bu, Karadayı ve Çiller arasında geçen konuşmaydı. Orada terör, TSK'nın başka sorunları da konuşulmuştur. Ama bana sadece darbeyle ilgili bölümü anlattı ve bunun yazılmasını istedi. Çiller'in ifadesi şuydu: 'TSK, basında, medyada yer aldığı, parlamentoda dile getirildiği, kamuoyunda beklendiği gibi hiçbir şekilde darbe yanlısı bir görüşe sahip değildir. TSK, Anayasa ve yasalar doğrultusunda görevini yerine getirmeye çalışmaktadır. Dolayısıyla bu iddialar, TSK'yı zedelemekte ve rahatsız etmektedir. Bu iddiaların ve telkinlerin nerede planlandığını ve kaynaklandığını Genelkurmay Başkanımız bildiğini söylüyor ve ANAP lideri Mesut Yılmaz'ı işaret ediyor. 'Bizim şikayetimiz Mesut Yılmaz'dan diyor.
Çiller, bunu kullanıp, siyasi rant elde etmek istiyor. Ben, 'Sayın Başbakanım, bu Genelkurmay Başkanı ile Başbakan arasında geçmiştir. Başka kimse tanık olmamıştır. Bu söylemin açıklanması kendisine zarar verebilir, rahatsız olabilir. Müsaade ederseniz bu açıklamayı yapmayayım' dedim. 'Peki, düşüneyim' dedi. 5-10 dakika sonra telefon ederek, 'Tamam, açıklama yapmayalım. Bilgi sende kalsın' dedi. Çıkışta gazeteciler Çiller'e, Genelkurmay Başkanı ile ne konuştuğunu sordular. 'Türkiye'de darbe tehlikesi yoktur. Bunu Genelkurmay Başkanından duymak beni onurlandırmıştır. Darbe söylentisini kapatın' dedi. Bundan sonra Çiller'in darbeyle ilgili çeşitli toplantılardaki söylemleri hep bunun çevresindeydi. 'TSK darbeyi düşünmüyor. Bana darbe dedikodusu getirmeyin. Türkiye'de darbe olmaz. TSK, Türk demokrasisinin bekçisidir. Darbe söz konusu değildir', diye grubunu ikna etmeye çalışıyordu. Çünkü grubundan da kopma sinyalleri almıştı."
"28 ŞUBAT'TAKİ MGK DEVAM EDERKEN..."
Bican, Çiller'in, 28 Şubat sürecinde MGK kararlarının ve İçişleri Bakanlığının genelgesini sonuna kadar takip ettiğini, bunu Türkiye'de ve yurt dışındaki toplantılarda savunduğunu vurguladı. Ancak onun savunduklarını dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan ve arkadaşlarının savunmadığını kaydeden Bican, Çiller'in laiklik, irticaya karşı mücadele, kıyafet yasası, laiklik karşıtı görüşlerin takip edilmesi, anayasanın tamamen uygulanmasının takipçisi olduğunu bildirdi.
Mehmet Bican, 28 Şubat 1997'de MGK toplantısı sırasında Dışişleri Konutu'nda beklerken, Çiller'in kendisini telefonla aradığını aktararak, şunları söyledi:
"(Sayın Bican ben biraz bunaldım, şu anda hava almak için Sayın Demirel'in ofisindeyim) dedi. 'Toplantı nasıl gidiyor' dedim. 'Çok iyi' dedi. 'Toplantıda sadece ve sadece bizim parti tüzüğümüzde, programımızda, ilkelerimizde ne varsa onları konuşuyoruz ve sonuçlandırdık. Basın bildirisi birazdan çıkacak. Ufak tefek bazı hususlar var. Sayın MGK Başkanımız taslağa son halini vermek istiyor. Laiklik, Atatürk devrimleri, cumhuriyetin dokunulmazlığı, irticayla mücadele, AB, Kıbrıs, hepsi bizim istediğimiz doğrultuda. Bunu bilesin diye seninle paylaştım' dedi.
Şöyle bir durumumuz vardı. Bazı konuları bana anlatıyor, bu bilgileri gazetecilere vermem konusunda bana tüyolar veriyordu. Ben de bunları gazetecilere anlatıyordum. Tabii, Çiller'in verdiği bu bilgileri MGK devam ederken gazetecilere aktarmam söz konusu değildi."
"Gece yarısından sonra Turhan Tayan, Meral Akşener, belki Hasan Ekinci, Çiller ile konuta geldiler. İçeride konuşulanlarla ilgili müzakere yaptılar. Çiller onların yanında beni çağırdı" diyen Bican, "Yabancı ülke yetkilileriyle konuşmak istedi. İtalya Başbakanı Prodi'yi ve ABD Dışişleri Bakanı Albright'ı bağlayabildik, diğer liderlere ulaşamadık. Türkiye'de saat 01.00'di. 'Yarın öteki liderlerle konuşmaya devam edeceğim' dedi. Çiller beni çağırdı, 'Şimdi basına bir açıklama yapacağız', dedi. Prodi ve Albright ile yaptığı konuşmayı bana aktardı. O notları Başbakanlık açıklaması haline getirerek, önce TRT Haber Dairesine aktardım, ardından Anadolu Ajansına faks geçtim. Sonra Dışişleri Bakanlığından açıklama yapıldı. Çiller, 'MGK, Türkiye'nin sorunlarını görüştü. Anayasal bir kuruluştur. Hükümete tavsiyelerde bulunur. Hükümet bunları ya yerine getirir ya da getirmez. Bugünkü toplantımızda beklendiği gibi bir darbe ortamının söz konusu olmadığını siyasiler olarak tespit ettik. Bu konuda yurt dışı mihrakların müsterih ve rahat olmaları gerekir' dedi. Türkiye'nin AB'den hiçbir şekilde vazgeçmeyeceğini, NATO ile ilişkilerin devamlı artacağından söz etti ve bu bildiri gazetelerde yer aldı" ifadelerini kullandı.
"Tansu Hanım, bir Başbakan Yardımcısı olarak Türkiye'de darbenin söz konusu olmadığının, MGK kararlarının Türkiye lehine olduğunun bilinci içindeydi" değerlendirmesinde bulunan Bican, bunun, Çiller'in katıldığı bir televizyon programında da görüldüğünü söyledi.
Bican, 28 Şubat 1997'deki MGK toplantısı sonrasında dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın hacca gittiğini, o günlerde Başbakanlığa vekalet eden Çiller'in, İçişleri Bakanlığına "Laiklik Zirvesi" toplanması emri verdiğini anlattı.
Zirvede, valilerin, Türkiye'nin laiklikten dönemeyeceği yönünde görüş bildirdiğine dikkati çeken Bican, Çiller'in, o dönemde Milli Eğitim Bakanlığı yapan Mehmet Sağlam'a da "Bakanlar Kuruluna milli eğitim reformunu getirecek ve bilgi vereceksin" talimatı verdiğini kaydetti.
Bican, "Konu Bakanlar Kurulunda görüşüldü ve imzaya açıldı. Bütün DYP'li bakanlar imzaladı, Refah Partililer imzalamadı. Haklı olarak 'Sayın Başbakanımız burada yoklar, hacdan dönüşünü bekliyoruz' dediler. Tansu Çiller, 'Bu ya çıkacak ya çıkacak' dedi. Aynı Mehmet Sağlam, yıllar sonra Meclis kürsüsünden böyle bir tasarının hazırlamadığını, Bakanlar Kurulunda konunun konuşulmadığını söyledi. Ben de kendisine mektup yazdım" diye konuştu.
BİCAN'A SORULAR
Müşteki avukatlarından Emrullah Beytar'ın, "Çiller'in, Batı Çalışma Grubu'ndan (BÇG) haberi var mıydı?" sorusunu Bican şöyle cevapladı:
"Çiller'in BÇG'den haberi vardı. Çünkü o süreçte, Genelkurmay Karargahında brifingler başlamıştı. Medyaya, yargıçlara, sivil toplum örgütlerine brifingler veriliyordu. Bana bu brifingleri takip edip, özet halinde bildirmem talimatı verildi. Brifinglerin tam metinlerini sağlayarak, özetleyerek, Tansu Hanım'a bildiriyordum. O bildirimler içinde BÇG de vardı. BÇG'nin Genelkurmay Karargahı içinde çalışma grubu olarak yasalara uygun kurulduğunu ben hatırlıyorum.
Tansu Hanım, hiçbir şekilde silahlı kuvvetlerle arasını bozmak istemedi. Örneğin MGK kararlarının imzalanması konusunda Erbakan'ın peşinde koştu, o imzalattı. 'Ya imzalarsın ya imzalarsın' dedi. Bunu sadece bana değil, gazetecilere, eşine de ifade etti. 'Bu hükümet bozulur' demek istiyordu. Hükümetin bozulmaması hem Çiller'in hem Erbakan'ın işine geliyordu. Çünkü Tansu Hanım, REFAHYOL hükümetinde Başbakanlığın bir süre sonra DYP'ye geçeceği hükmünün uygulanmasını bekliyordu. Erbakan da Çiller ile ortaklıktan memnundu, ortaklığın sürmesini ve ülkeye hizmet götürmeyi bekliyordu."
"DERHAL DYP'DEN İSTİFA EDİN"
Avukat Beytar'ın, "Çiller'e yönelik, 'Dün gece darbe bekleniyormuş. Ama olmadı' şeklinde beyanınız oldu mu?" sorusunu Bican, "Oldu. Çünkü parlamentoda ve dışında darbe söylentisi vardı ve herkes darbe bekliyordu. Hatta Cumhurbaşkanımız, DYP'li milletvekillerini makamına çağırarak, 'Darbe geliyor, derhal DYP'den istifa edin', demiştir. Dönemin DYP'li bakanı Salim Ensarioğlu, 2012'de bir kanalda, '13 Haziran gecesi darbe olacağını bana bizzat Demirel söyledi' dedi. Tansu Çiller iktidarının sonlandırılması noktasında bizzat Demirel görevini yapmıştır" şeklinde cevapladı.
Bican, o dönemde ABD'li sözcülerin ülkelerinde gazetecilere, "Türkiye'de demokrasinin kesintiye uğramasından yana değiliz" şeklinde demeçler verdiklerine işaret ederek, Çiller'in, "Darbe söylentilerinin ortadan kaldırılması için uluslararası alandaki dostları devreye sokuyorum" dediğini savundu.
Bir başka soruyu cevaplarken, Sincan'da tankların yürümesinin Bakanlar Kurulunda konuşulduğunu ve bazı DYP'li bakanların, sorumlu komutanların görevden alınması gerektiğini söylediğini bildiğini aktaran Bican, ancak o tarihte tankları yürüten komutanın kim olduğunun dahi ortaya çıkmadığını belirtti.
Müşteki avukatlarından Hüsnü Tuna, dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'e yönelik askerden gelen sözü hatırlatarak, "güvenlik bürokrasinin, siviller üzerindeki etkisi" konusunda Bican'a soru yöneltti.
Bican, bunun üzerine, "Sayın Akşener, çok tipik bir İçişleri Bakanıydı. Başbakan Çiller ve eşinin elini öpen bir bakan konusunda herhangi bir şey söylemek istemiyorum" ifadesini kullandı.
SORULAR VE CEVAPLAR
Müşteki avukatlarından Hüsnü Tuna'nın, 1994'te Taksim'de yapılan ve üç partinin katıldığı Ata'ya Saygı mitingini kimlerin organize ettiğine ilişkin sorusu üzerine Bican, "Laiklik karşıtı görüşlerin ayyuka çıktığı o tarihte, böyle bir ihtiyaç söz konusu olduğunda koalisyon ortakları bir araya gelerek, böyle bir mitingin düzenlenmesi konusunda anlaştılar. Tansu Çiller'in eşi Özer Çiller'in fikriydi. Ben de bunun komisyonunda yer aldım ve bazı açıklamalar, basın bildirileri yazdım. Bu mitingin düzenlenmesinden gurur duyuyorum. Atatürk adının haykırılmasından, bayrağın dalgalanmasından kimsenin rahatsız olmaması lazım" dedi.
Avukat Tuna, bunun üzerine, "O konuda kimsenin rahatsızlığı yok" ifadesini kullandı.
Müşteki avukatlarından İbrahim Öztürk, "Yakın zamanlarda bir medya patronunun '28 Şubat'ı ben yaptım' beyanlarını duyduk, doğru veya yanlış. Siz de 'Çiller'i istemediler' dediniz ve basında hep olumsuz şeyler yazıldığını söylediniz. Bunlar hangi gazetelerdi?" sorusunu yöneltti.
Soruya Bican, "Bu gazetelerin başlıkları iddianamede ve TBMM'de var. Onları tekrarlamak istemiyorum. Hafızam beni yanıltabilir diye düşünüyorum. Bunlar bilinmeyen şeyler değil. Sorunuzun gittiği noktayı biliyorum. Türkiye'de dördüncü kuvvet olan medya, iktidarları da götürür, bazı kişileri iktidar da yapar. Ama bu geçmişte yaşandı mı, yaşanmadı mı tarih yazacaktır" cevabını verdi.
Bican, bir başka soruyu cevaplarken, "Tansu Çiller o zamandan bu yana mahkemede, savcılıkta, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'nda o kadar çelişkili beyanlarda bulundu ki, anlamakta güçlük çekiyorum" diye konuştu.
O dönemde Başbakanlıkta verilen ve tartışmalara neden olan iftarın ardından Çiller'in kendisini arayarak, "Mehmet Bey, akşam televizyon izlerken utandım. Bunlar kim? Kim davet etti? Lütfen bana bir not geçin" dediğini anlatan Bican, şunları kaydetti:
"Erbakan'ın özel kalemini aradım, liste geldi. Davetin, Refah Partisi milletvekillerinden, Genel Başkan Yardımcısı biri tarafından yapıldığını söyledi. Çiller'e de bazı tepkiler gelmiş. Çok üzüntülüydü. Böyle olmaması gerektiğini söyledi. Ertesi gün benden bir konuşma notu hazırlamamı istedi. Atatürk milliyetçiliğinden, laikliğinden, Anayasa'nın ilkelerinden, Atatürk devrimlerinden söz eden bir konuşma hazırlayıp, gönderdim. Çiller medyanın önüne çıktı, tamamen tersini söyledi. Olayın peşine gittim, nedir bu diye. Özel kalem müdürü bana, bunun malum ikili tarafından hazırlanan metin olduğunu söyledi. Malum ikili Hüseyin Kocabıyık ve Mümtazer Türköne'ydi. Tansu Çiller'i bugünlere getiren ikilidir."
Bican, daha sonra, "Benim has görüşüm, 28 Şubat'ın darbeyle ilgisi yoktur. Tansu Çiller'in ortadan kaldırılması söz konusuydu" ifadesini kullandı.
Sanık avukatlarından Mehmet Kocaoğlu'nun, "Silahlı kuvvetlerin 54. hükümetin düşmesinde etkin rolü oldu mu?" sorusu üzerine Bican, "Hayır" dedi.
Sanık avukatlarından Aydın Akpınar, "Erbakan, hükümetten istifa ettikten sonra hükümeti kurma görevi Yalım Erez'e verildi, kuramadı. Sonra Mesut Yılmaz'a verildi. Neden Erez'e, Yılmaz'a hükümeti kurma görevi verildi de Çiller'e verilmedi? Bilginiz var mı? sorusuna karşılık Bican, "Olay Çiller'i ortadan kaldırmaydı" diye konuştu.
Akpınar'ın, "Demirel bu operasyonu Hüsamettin Cindoruk ve Cavit Çağlar'ın liderliğinde yaptığını söyleyebilir miyiz?" demesi üzerine Bican, "Söylenebilir. Bu iki isim Çiller'in hükümetten ayrılmasını, ülkenin kaynaklarının Çiller'in eşi tarafından tüketildiğini haykıran kişilerdi" ifadesini kulandı.
Sanık avukat Ümit Kara, "Sizin anlattıklarınız ile Tansu Çiller'in bu dava kapsamında söyledikleri şeyler arasında fark var. Bunu nasıl izah ediyorsunuz?" sorusu üzerine Bican, "Tansu Çiller dün ne dediyse bugün tersini söylemeye başladı. Çiller'i anlamakta zorluk çekiyorum. Söylemleri tamamen birbiriyle çelişiyor. Benim anlattıklarım tamamen doğru" dedi.
Sanık ve müşteki avukatları, Tamer Tatar'ın tanık olarak huzurda dinlenmesi talebinde bulundu.
Duruşmaya yarına kadar ara verildi.