Vânî Seyyid Muhammed Efendi Vakfı Camii'ni hangi cani yaktı? - Osman Şahin
Boğaziçine nazır Vaniköy’deki Seyyid Muhammed Vânî Camii maalesef 15 Kasım 2020 tarihinde yandı. Tamamen yanmış olan Vaniköy’deki Muhammed Efendi Camii Vakfı, vâkıfı (vakfedeni), banileri, hamileri ile ilgili derlediğimiz bilgiler aşağıda sunulmuştur.

VANİKÖY’DE YANAN TARİH
(Vânî Seyyid Muhammed Efendi Vakfı Camii'ni hangi cani yaktı)
Osman Şahin
Boğaziçine nazır Vaniköy’deki Seyyid Muhammed Vânî Camii maalesef 15 Kasım 2020 tarihinde yandı. Yanan caminin aslına uygun olarak yeniden yapılacağına dair cumhurbaşkanımızın beyanı üzüntümüzü bir nebze hafifletti. Ancak, caminin eskiyi andırır şekilde yapıldığını kabul etsek dahi Sultan İkinci Mustafa Hanın el yazısıyla yazıp camiye hediye ettiği nadide büyük levhanın benzeri yerine konamayacak. Bilgisayardan çıkmış folyo bir levha Sultan Mustafa Han’ın tablosunun yerine konursa şaşırmayın. Çünkü hattatlarımız da işin kolayını tercih eder oldular. Bezir yağı isini onbin kere kelime-i tevhid çekerek havanda ezip meydana gelen mürekkeple eser hazırlayan hattatlar maalesef artık kalmadı. Keza, ecdadın Afrika’dan getirdiği maun ve ebony ağaçlarının yerine Sibirya çamı veya kavak ağacı kullanılırsa keza şaşırmayın. Zira kazanma duygusu inşaat işlerini yürüten işadamlarımızda estetik duygusunu yok etti. Samiha Ayverdi Hanımefendinin dediği gibi “biz bir tarih, bir anane, bir görüş, bir nizam, bir üslup ve medeniyeti kaybettik”. Günümüze kadar korunmuş olan eserleri bizden sonraki nesillere devretmek için maalesef koruyamadık.
Açık yazalım, yapılacak yeni camiye manevi ve ruhani bir atmosfer verilecek mi? Restorasyon işi Malatya’daki Yusuf Ziya Paşa Camii gibi vakıfların restorasyon ihalelerini alan Diyarbakırlı müteahhitlerin taşeronlarına mı verilecek, yoksa İstanbul’da bulunan mimar, hattat, ahşap ve kalem işi ustası sanat erbabından oluşan bir komisyonun tecrübelerinden mi yararlanılacak? Bu endişelerimizi özellikle başlangıçta hatırlatmamızın asıl sebebi, bu külliyenin Peygamber Efendimizin torunlarından bize emanet edilmiş bir cami olmasındandır. Cami restore edilirken azami itina gösterilmeli ve öyle güzel bir cami yapılmalıdır ki bir daha gözü dönmüş arazi mafyasının aklına Vaniköy’e bir otel yapma düşüncesi gelmemelidir.
Tamamen yanmış olan Vaniköy’deki Muhammed Efendi Camii Vakfı, vâkıfı (vakfedeni), banileri, hamileri ile ilgili derlediğimiz bilgiler aşağıda sunulmuştur:
Vaniköy camii ve çevresindeki vakıf malı arazi, medrese, dükkan, hamam, 18 ev ve imaretin kime ait olduğunu aynı zamanda tapu senedi olan vakfiyesinden nakledelim. Umulur ki o mıntıka hakkında ince hesaplar içinde olanlar tarihi eserleri yakmaktan vazgeçerler: (Kaynak: H.1088 tarihli vakfiyeden)
Önce bu camii tesis eden zatın Peygamber Efendimize dayanan şeceresini kaydedelim:
El Şeyh El Seyyid Muhammed bin El Seyyid Molla Bistam ibn-i El Seyyid ibn-i Molla Rüstem ibn-i El Seyyid El Şeyh Halil ibn-i El Seyyid Yusuf ibn-i El Seyyid El Şeyh Ali min evladi Emîr el Müminin el Hasan ibn-i Emîr el Müminîn Ali bin Ebi Talib.
Yani bu cami ve yanındaki müştemilat (medrese, hamam, imaret, arazi, dükkanlar ve evler) Peygamber Efendimizin Hz. Hasan’dan (AS) gelen torunu Vanî Muhammed Efendi ve onun kız erkek evladı ve evlad-ı evladına aittir.
Kayıtlarımızda “Seyyid Muhammed Vani Efendi” vakfı olarak geçen ve Vaniköy’e de adını veren Muhammed Vanî Efendiyi, Sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa 1661 senesinde Erzurum’da vali iken tanımış ve Sadrazam olunca Van’dan İstanbul’a davet etmişti. Vanî Efendi, eskilerin “nâfizul kelîm” dedikleri sözü tesirli,dinlenen ve karşılığı olan bir bilge zat idi.
“Muhammed Efendi, küçük yaşlarda Hoşap kasabasından ayrılıp Van’a gelerek ilim tahsiline burada başlamış, ardından Tebriz, Gence ve Karabağ’a gitmişti. Karabağ’da hocası Molla Nûreddin Efendi’nin yanında on yıla yakın bir zaman kaldıktan sonra Erzurum’a geçmiş ve İstanbul’a gidinceye kadar orada yaşadı” (İ.A). Padişah tarafından Eminönü’ndeki Valide Sultan Camiine (Yeni Cami) vaiz tayin edilmiş idi. “Vaniköy’üne aslında “Papaz Bahçesi” derlerdi. Buralar, Dördüncü Mehmet Han devrinde Şeyh-i Sultanî Muhammed Vânî Efendi’ye temlikname ile mülk olarak verildi. Temlikname’de padişah: “Mahmiye-i İstanbul’da ……validem Sultan Camii şerifinde (Yeni Cami) vaiz ve nasih olup şeyh-ı şuyuhı asr ve vecîh-i dehr olan …… Mevlana Muhammed Vani…” diyordu ki bu iltifat nadir ulemaya yapılmıştır. Vanî Hazretleri oraya bir medrese, imaret ve hamam yaptırarak külliye haline getirdi. Ayrıca, kendisi için sahilde bir yalı (sahilsaray) ve bazı evler ve bahse konu camii şerifi bina etti. Sultan İkinci Mustafa Han tahta çıkınca mezkur mescide el yazısıyla büyük bir levha hediye etti. Birinci Sultan Mahmud da bu camiye bir mahfil-i hümayun yaptırdı. Sultan Mahmud vezirlerinden Devatdar Mehmet Paşa “Küçüksu Kasrı”nı yeniledikten sonra 1753 senesinde bu camiyi de yeniledi. Sultan Mahmud yaz günlerinde bu camiye gelir (ve vaaz dinlerdi), o günlerde de cami yeniden tamir olundu. Dün (15.11.2020) yanan 359 senelik Vaniköy Camii meydana gelen yangından sonra dördüncü kere restore edilmiş olacak.
Vanî Efendi, Şeyhülislam Minkarîzade Mehmet Efendi’ye de intisap edip şöhret buldu. Hazerde ve seferde padişahla ders müteâla etmeye memur oldu. Bahçekapısındaki Yeni Camide Cuma vazifesi (vaizliği) Vanî Muhammed Efendiye verildi. Şehzadeliğinde Sultan İkinci Mustafa’ya hoca olarak tayin edildi. Adıgeçenin vefatından sonra hocalığa Şeyhulislam olan damadı Seyyid Feyzullah Efendi tayin olundu. Feyzullah Efendi meşhur Edirne Vakasına yol açanlardan idi. Vanî’nin iki oğlu da Edirne vakasından şehid düştü.(İ.A.)
İstanbul Boğaziçinde Vaniköy’de.Vanî Muhammed Efendi vakfına ait eamiin eski görüntüsü
Ayrıntılı bilgiler Hadikatü’l Cevami (Cild, 2 Sayfa 168) kayıtlı olan Seyyid Muhammed Vanî vakfiyesinde özetle, “Kandilli ile Üsküdar arasında üzüm bağları ve ağaçlarıyla, balık avlama tesisi, caminin doğusunda 18 ev, caminin batısında ise başka araziler ve içinde ayrıca 7 ev, bir hamam ve dükkanları da aşağıdaki şartlarla vakfetti…” denilmektedir. Bugün cami dışındaki eserlerin nerede olduğunu sorgulamak gerekirken maalesef caminin kundaklanıp kundaklanmadığını konuşuyoruz.
قد وقف الحديقة المملوكة له الواقعة بين حدية قنديل و بين حديقة قلة من مضافات اسكدار بكرومها و اشجارها و جملة مرافقها و مصيدة السمك الأواقعة فيها. و قف ايضا البيوت المبنية فى شرقى الجامع المبنى فى القرية الجديدة المبنية فى الحديقة المزبورة وهى ثمانية عشر بيتا الثمانية منها محلة والعشرة محلة اخرى . فوقف الواقف هذه البيوت و وقف اراضى المحلة الاخرى الثالثة المبنية فى الغربى الجامع وهى سبعة بيوت والبيوت اى جدرانها و سقوفها وقف زوجة الواقف امة الجبار بنت الشيخ مصطفى و وقف الواقف المذكور الحمام والحوانيت الثلثة المبنية فى الحديقة المذكورة على مرتزقة الجامع و سكان المدرسة و حوائج العمارة التى بناه الواقف المذكور فى الحديقة المذبورة
Dördüncü Sultan Muradın imamı ve şehzadelerin hocası meşhur Vanî Muhammed Efendi Boğaziçindeki Vaniköy’ünün müessisidir. Tarikat ehli aleyhine taassubundan kaynaklanan nüfuz gücünü sarf ederek padişahtan aldığı irade ile tekkeleri ve bu arada mevlevihaneleri kapattırmıştı. Fıkıh ve tasavvuf çekişmesinde fıkıhtan yana olmuştu. Niyazi Mısri’yi Limni’ye sürdürmüştü. Sebetay Sevi’yi sorgulamış ve ona Müslümanlığı kabul ettirmişti. (!?) H.1076 senesinde Mevlevilerin semalarını ve Halvetilerin rakslarını men ve Edirne’ye tabi “Babaeski” ve Bektaşi tekkesini yıktırmıştı. 1081’de şarap satılmaması için emirler verdirmişti. Bu zat son zamanlarda Viyana hezimeti üzerine gözden düştü ve padişah tarafından sevilmesine rağmen Bursa “Kestel”e sürgün edildi. 1096’da orada vefat eyledi..
Seyyid Muhammed Vanî’nin te’lif ettiği kitaplar ve diğer vakıf eserleri:
Bursa’nın Kestel bölgesinde bir cami, medrese ve dershanesi vardır. Medrese yedi odalıdır ve imareti de vardır. Arapça olan vakfiyesinde genel vakıf şartları arasında şu ibareler dikkat çekmektedir:
Bursa Kestel’de Vanî Muhammed Efendi Vakfı Camii ve türbesi
“İmamlardan her biri camide sünnet üzere hitap ederler, teğanni (elhan) ve bid’attan yüz çevirirler”. Müezzinler için de şöyle demiştir: “ Müezzinler sünnet üzere beş vakti bilirler kötü ses çıkarmaktan yüz çevirirler”.
Adıgeçenin “Arâisü’l Kurân” ve “Hülasatü’l Tefâsir” (Nefaisü’l Furkan) namlarında iki (üç) eseri ve sair telifleri vardır”.
Şeyh Muhammed Vanî’nin 1076 tarihinde Mevlevi ayinlerini men ettirdiğini yukarıda yazdık. Mevleviler bundan çok müteessir olmuşlardı. Padişahın yanından “Kestel”e sürüldüğü vakit hakkında şu kıtayı söylediler:
Vânî-i canî gelince devlete Eyledi âyin-i Mevlanayı red
Hazret-i Molla onu bir attı kim “Ez çüdayîha şikayet mîkuned” (*)
(*) Ez çüdayîha şikayet mîkuned ibaresi Mevlana Mesnevisinin ilk mısraı olup “ayrılıklardan şikayet ediyor” demektir.
Bu yazınız ceddin mirasından bî haber olduğumuzu ve koryamadığımızı anlatıyor...
Bizi bu güzel yazılarınızla aydınlattığı kız için Cook teşekkürler
Ülkemizin en önemli meselesinin "adam" yetiştirmek olduğu bir kere daha tebarüz etmiştir!