Hakan Fidan Abdullah Çatlı mı? Fidan'ın Çatlı olduğu iddiaları ne kadar gerçek?

Hakan Fidan'ın Abdullah Çatlı olduğuna yönelik Twitter üzerinden günlerdir yoğun bir tezvirat dönüyor. Peki, işin aslı nedir? Fidan'ın Çatlı olduğu iddiaları ne kadar gerçek?

Gündem 04.06.2023, 18:58 04.06.2023, 21:01
Hakan Fidan Abdullah Çatlı mı? Fidan'ın Çatlı olduğu iddiaları ne kadar gerçek?

Hakan Fidan Abdullah Çatlı mı, bu iddianın gerçeklik payı nedir soruları bu aralar Twitter'da dönen tezviratlardan sonra merakla sorulmaya başlandı. Hakan Fidan'ın Abdullah Çatlı olduğunu ileri sürmek, Kurtlar Vadisi dizisinin biraz fazla seyretmiş olmak ve etkisinden kurtulamamak olarak yorumlanabilir. Zira böyle bir durum mümkün değil. Çünkü, Hakan Fidan'ın gençlik yıllarından itibaren nerede, ne yaptığına dair resimli ve resmi belgeli deliller var.

HAKAN FİDAN ABDULLAH ÇATLI MI? BU MÜMKÜN MÜ?

Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni Bakanlar Kurulu’nu açıklarken Twitter’da yayılan bir video Dışişleri Bakanı olan Hakan Fidan gerçekte Abdullah Çatlı mı? Sorusunu sordurdu. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan günlerdir beklenen yeni Bakanlar Kurulu’nda yer alacak isimleri açıkladı. Birçok sürpriz isim yeni kabinede görev alırken Mevlüt Çavuşoğlu’nun yerine MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanı olacağı söyleniyordu.

Hakan Fidan Abdullah Çatlı mı? Fidan'ın Çatlı olduğu iddiaları ne kadar gerçek?

Beklenti doğrultusunda Hakan Fidan’a Dışişleri Bakanlığı görevini verirken sosyal medyada oldukça ilginç bir video dolaşıma girdi. Hakan Fidan’ın Abdullah Çatlı’ya olan benzerliği Twitter’da gündem oldu.

Hakan Fidan, Abdullah Çatlı ve MİT Başkanı başlıkları altında paylaşılan söz konusu video “Hakan Fidan gerçekte Abdullah Çatlı mı” sorusunu sordururken Twitter’da Trend Topic (günün konusu) oldu.

ABDULLAH ÇATLI KİMDİR?

Abdullah Çatlı, 1 Haziran 1956 tarihinde Nevşehir'de doğan bir kişidir. Kendisi, ülkücü hareketle ilişkili olan bir isim olarak bilinir. Babasının adı Ahmet, annesinin adı ise Remziye'dir. Ayrıca Zeki Çatlı adında bir kardeşi bulunuyor.

Hayatı ve faaliyetleri oldukça tartışmalıdır. Bazı kaynaklara göre, kendisi derin devlet ajanı ve kontrgerilla mensubu olarak faaliyet göstermişti. Bu iddialar, özellikle 1980'li ve 1990'lı yıllarda Türkiye'deki siyasi ve sosyal olaylarla ilişkilendirilmişti.

Çatlı'nın hayatı, özellikle 1996 yılındaki Susurluk kazasıyla birlikte daha geniş bir kamuoyu dikkatine sahip olmuştu. Susurluk kazası, Çatlı'nın da içinde bulunduğu bir aracın trafik kazası yapması sonucunda ortaya çıkmıştı. Bu olay, Türkiye'deki derin devlet yapısının ve çeşitli illegal faaliyetlerin kamuoyuna yansıması olarak değerlendirilmişti.

TSK 'DA ASTSUBAYDI

1986’da astsubay olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne girdiğinde 18 yaşında bir delikanlıydı Hakan Fidan. Kara Kuvvetleri Muhabere Okulu’nun ardından Lisan Okulu’ndan da mezun oldu. Yaşamının dönüm noktası, üç yıllığına yurtdışı göreve gönderilmesiydi. Almanya’da NATO’da görev yaptığı dönemde üniversite eğitimini tamamladı; ABD askerlerinin yurdışında eğitimlerini sürdürebilmeleri amacıyla kurulmuş olan UMUC Europe’dan (University of Maryland University College Europe) yönetim ve siyaset bilimi alanlarında lisans dereceleri aldı. Mastırınıysa Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde yaptı, tez danışmanı Mustafa Kibaroğlu’ydu. Tezini tamamladıktan sonra dikkat çeken tek görevi, 2000’de OYAK Genel Kurul üyeliğine seçilmesiydi. 2001’de mecburi hizmetini tamamlar tamamlamaz da ordudan ayrıldı.

2001 YILINDA ORDUDAN AYRILDI

Üniformasını çıkardıktan sonraki Hakan Fidan 'ın ilk işini, daha sonra AKP milletvekili olan dış politika uzmanı ve yazar Suat Kınıklıoğlu sayesinde buldu. Kınıklıoğlu, Avustralya’nın Ankara Büyükelçiliği’ndeki siyasi ve ekonomik danışmanlık görevinden ayrılıyordu. Onun yerine Fidan girdi büyükelçiliğe.

Aynı dönemde Viyana’da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nda, Cenevre’de Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Enstitüsü’nde ve Londra’da Teknoloji Araştırma Merkezi’nde akademik araştırmalar yaptı. 2002’den itibaren iki yıl kadar da Hacettepe ve Bilkent üniversitelerinde yarı zamanlı olarak uluslararası ilişkiler dersleri verdi.hakan-fidan-kürt-mü-.jpg

HAKAN FİDAN'IN YÜKSELİŞ DÖNEMİ

Hakan Fidan ’ın hızlı yükselişi, 2003’te Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi (TİKA) Başkanlığı’na atanmasıyla başladı. TİKA o dönem başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanı olan Abdullah Gül’e bağlıydı. Fidan, Gül ile çok yakın çalıştı o günlerde. İlişkileri o kadar iyiydi ki, Gül Cumhurbaşkanı olduğunda Fidan’ın cumhurbaşkanlığı genel sekreteri olacağı söylentileri dolaştı ortalıkta.
Hem Dışişleri hem de istihbarat birimleriyle işbirliği halinde faaliyet gösteren TİKA’da başkanlık, Fidan için biçilmiş kaftandı. TİKA, Fidan’ın yönetiminde, Orta Asya başta olmak üzere Türkiye’nin tarihi, kültürel bağı olan ülkelerle ilişkilere ağırlık verdi; Afrika’da atağa kalktı. 

Avustralya, Afrika ve Orta Asya’da neredeyse ayak basmadık yer bırakmadı Fidan. Bu ‘açılımları’nın karşılığını 2006’da TASAM’ın ‘Stratejik Vizyon Sahibi Bürokrat Ödülü’nü alarak gördü.
Bürokrasiye bu kadar iyi adapte olmasına rağmen akademik kariyerden vazgeçmedi. Yine Bilkent’te, yine Mustafa Kibaroğlu’nun danışmanlığında tamamladı doktora tezini. Bu sefer tez konusu, ‘Bilgi çağında diplomasi’ydi; bilgi devriminin güvenlik, çatışma yönetimi ve uluslararası işbirliğine etkilerini incelemişti.

ERDOĞAN'IN DİKKATİNİ ÇEKTİĞİ DÖNEM

TİKA’dayken Başbakan Erdoğan’ın da dikkatini çekti Fidan. Erdoğan, 2007’de onu yanına aldı. Dış politika ve uluslararası güvenlik konularından sorumlu Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevine getirdi. İran’ın nükleer çalışmalarının uluslararası krize dönüştüğü sırada Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu üyeliğine atadı. Ahmet Yesevi Üniversitesi ve Yunus Emre Vakfı yönetim kurullarında da görev verdi.

Artık Erdoğan’ın iç kabinesindeki birkaç kişiden biriydi o. İstanbul Belediyesi ekibinden olmamasına ve siyaset yıllarından dostluğu bulunmamasına rağmen Fidan’a çok güveniyordu. Yurtdışı gezilerine katılmasını istiyor, yabancı devlet adamlarıyla görüşmelerinde yanında bulunduruyordu. O dönem Dış Politika Başdanışmanı olan Ahmet Davutoğlu’nun Ortadoğu’daki temaslarında eşlik etmekle görevlendiriyor; bazen de onu ‘özel temsilci’ olarak gönderiyordu.

ÇÖZÜM SÜRECİNİ BAŞLATAN OSLO 'DA O VARDI

Fidan’ın, yürüttüğü görevlerden en önemlisi, MİT Müsteşarlığı’na atanmasından bir buçuk yıl kadar sonra çıktı ortaya. Eylül 2011’de sızdırılan ses kaydı, PKK ile MİT yöneticilerinin Oslo’da masaya oturduklarını kanıtlıyordu. MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, Fidan’ı PKK yöneticilerine, “Başbakan’a en yakın kişilerden biri” olarak tanıtmıştı.

Anlaşılan bu görüşme, Fidan’ın 17 Nisan 2010’da MİT Müsteşar Yardımcılığı’na atanması öncesine rastlıyordu. Ama bir grup PKK’lının 19 Ekim 2009’da Habur’dan Türkiye’ye girmesinden sonra yapılmıştı. Çünkü Fidan toplantıda, “Habur sonrası iklim değişti, bunu yönetemedik” diyordu PKK’lılara. Fidan, Oslo’daki o buluşmaya gitmeden önce İmralı’yı ziyaret etmiş, Öcalan ile de görüşmüştü. Fakat nasıl olduysa Oslo’daki bu beşinci görüşmenin ardı gelmemiş, görüşmelerden alınan tek somut sonuç, PKK’nın 2011 seçimleri öncesinde eylemsizlik sürecine girmesi olmuştu. 

ERDOĞAN BENİM SIR KÜPÜM DEMİŞTİ

Tabii Oslo görüşmelerinin açığa çıkması Türkiye’de deprem etkisi yarattı, muhalefet ayağa kalktı.
Erdoğan ise sakin karşıladı eleştirileri. Sahiplendi, destek verdi Fidan’a. “İmralı’ya gönderen de benim, Oslo’ya gönderen de... Niye, ortada bir problem var” dedi. Fidan’ı, “Benim sır küpüm. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sır küpü. Türkiye’nin geleceğinin sır küpü” diye nitelendirdi. Zaten Erdoğan, Oslo’daki görüşmelerden sonra 27 Mayıs 2010’da MİT Müsteşarlığı’na atanmasını sağlayarak ne denli güvendiğini göstermişti Fidan’a. Üstelik bugüne değin Başbakan ile bu kadar yakın çalışan MİT Müsteşarı görülmemişti Türkiye’de. Eskiden MİT’in başbakanlara darbeleri bile haber vermediği konuşulurdu.

HAKAN FİDAN'I EVİNDEN ALACAKLARDI

Tartışma küllenmek üzereyken KCK soruşturmasını yürüten Başsavcı Sadrettin Sarıkaya devreye girdi. Fidan’ın ifadesini alacaktı. Erdoğan izin vermedi buna. Dahası savcının bu hareketini kendisine karşı bir girişim olarak değerlendirdi. İlhan Cihaner olayında iki MİT görevlisinin tutuklanmasına ses çıkarmayan Erdoğan, Fidan için özel yasa çıkarttı. MİT yöneticilerinin soruşturulmasını Başbakan’ın iznine bağladı. İzin vermeyi bırakın, Başsavcı’nın yazısına cevap bile vermedi. Sarıkaya’nın yerine gelen ve izin için direten yeni savcı da görevden alındı.

Kimilerinin ‘Cemaat-AKP çatışması’ olarak nitelendirdiği bu sürecin Fidan açısından sonuçlarından biri, Gülen cemaatine yakın olduğu iddialarının noktalanması oldu. TİKA’dayken başlayan bu söylenti, cezaevinde ölen MİT’çi Kâşif Kozinoğlu’na ait olduğu iddia edilen notlarla güç kazanmıştı.

İRAN’IN ADAMI OLDUĞU BİLE SÖYLENDİ

Kendisine yönelik eleştiriler, İsrail’in neden ondan hoşlanmadığı ve ‘İran’ın adamı’ olarak göstermeye çalıştığına ilişkin komplo teorileri sürüp gidiyordu. Fidan’ın canını sıkan gelişmelerden biri, MİT’in mahkemeyi yanıltarak Ahmet Altan ve Taraf gazetesinin bazı yazarlarını dinlediğinin ortaya çıkması oldu. Bu dinlemenin kendisinden önceki dönemde yapıldığını söylemekle yetindi. Uludere’de 34 kişinin ölümüne neden olan bombalamanın MİT’in verdiği istihbarattan kaynaklandığı iddiasını da reddetti Fidan. “Kaçakçı kılığında sızma olacağına ilişkin bir rapor vermedik” dedi.

Eleştiri oklarına aldırmadan Erdoğan’ın desteğinden aldığı gücü, MİT’i yeniden yapılandırmakta kullandı. Yaptığı yeniliklerden biri ‘Açık Kaynaklar Dairesi’ni kurmak oldu. Dış istihbarata ağırlık vererek MİT’i operasyonel bir kuruluş haline getirmeye çalıştı.

MİT'DEKİ EN BÜYÜK BAŞARISI

En büyük başarısı, yıllardır MİT-Emniyet-Genelkurmay-Jandarma arasındaki istihbarat kavgasını noktalamasıydı. MİT bünyesinde ‘Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu’ oluşturuldu. Gölbaşı’ndaki GES Komutanlığı da tüm elektronik donanımıyla birlikte MİT’e devredildi. Gazetecilere MİT’in kapılarını açıp basın toplantısı düzenlerken, devletin tüm istihbaratının patronu konumuna erişmenin rahatlığı içindeydi.

Eskiden başbakanlar, bakanlar, ofislerindeki dinleme aleti kontrollerini emniyet uzmanlarına yaptırırlardı. Erdoğan ise evinin alt katındaki ‘böcek’ aramasını MİT’e emanet etti. Ortalarda fazla dolaşmamasına rağmen Fidan’ın adı eskilerle kıyaslanmayacak ölçüde medyanın gündemindeydi hep. 

AHMET DAVUTOĞLU İLE SES KASETİ

Yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte Hakan Fidan da kaset savaşlarının mağdurları arasında yer aldı. Erdoğan'ın deyimiyle Ahmet Davutoğlu gibi o da 'Paralel yapı' acısını yaşadı. Yerel Seçimler arefesinde patlayan ses kaydı Dışişleri'ndeki dinlenmesi mümkün olmayan bir odadan yansımış ve Ahmet Davutoğlu ile Hakan Fidan hedef haline getirilmişti.

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?