banner39

Afrika'da ölüm mevsimi

İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana, dünyanın gördüğü en şiddetli insani kriz olarak dünyanın açlık krizinin eşiğinde olduğu belirtildi

Analiz 12.04.2017, 12:47 12.04.2017, 12:47
Afrika'da ölüm mevsimi

Sinan Özdemir | Brüksel

Birleşmiş Milletler (BM) 10 Mart'ta dünyanın yeni bir açlık kriziyle karşı karşıya olduğunu duyurdu. Öyleki Acil Yardım Koordinatörü Stephen O'Brien yaptığı açıklamada, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana, dünyanın gördüğü en şiddetli insani kriz olduğunu Güvenlik Konseyi üyelerine duyurdu.

Güney Sudan için aciliyet çağrısını Şubat ayında yapan organizasyon Suriye, Yemen, Nijerya ve Somali'nin sırada beklediğini ve Temmuz ayına kadar gerekli fonların bulunamaması durumunda 20 milyon insanın açlıktan ölebileceğini duyurdu. Gereken dört milyara ulaşılamaması durumunda, Güney Sudan'da aylar öncesinden çalışmaya başlayan ölüm makinasının hızlanacağını kaydediyor. Tabii bu vahim bir tablo karşısında açıklamanın neden geciktirildiği ve son dakikaya kadar beklendiği sorulması gereken soruların başında geliyor. Güney Sudan için Şubat ayında duyrulan aciliyetin 100 bin ölümün ardından geldiği düşünüldüğünde insan anlamakta zorlanıyor !

Bu minvalde, Birleşmiş Milletler 25 Nisan'da Cenevre'de toplanmaya hazırlanıyor. Zengin ülkelerin desteği bekleniyor. Kamuoyları farklı coğrafyalardan gelen haberlerle bilgilendiriliyor. Yardım kuruluşları seferber ediliyor. Afişler hazırlanıyor. Birleşmiş Milletler'in ileri sürdüğü sayının büyüklüğü dehşet verici olması bir yana aslında gıda krizinde görülmeyen (veya görülmek istenmeyen) ve geçiştirilen bir gerçeği hatırlatmakta yarar var.

Gerçekte her yıl açlıktan ölenlerin sayısı 2,5 milyonu buluyor. Dünyada her on saatten Dünya Ticaret Örgütü'nde ölenlerin sayısı (Amerika Birleşik Devletleri'ni vuran 2001 saldırılarında 2977 Amerikalı can verdi) kadar insan açlıktan ölüyor. Bu güne kadar Güvenlik Konseyi'nin gıda ve açlık krizi konusunda acilen toplandığı görülmedi. Ne yazık ki, güvenlik sorunlarını önde tutan BM sosyal, ekonomik ve iklim değişikliklerinin sebep olduğu sorunlara aynı ciddiyetle yaklaşmıyor. Sosyal ve Ekonomik Konseye kimse uğramazken Güvenlik Konseyi adam kaynıyor !

Ne var ki, Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü başta olmak üzere Birleşmiş Milletler'in ileri sürdüğü 20 milyon sayısını abartılı bulanlar da yok değil. Bir aciliyetin olduğunu kabul etmekle birlikte abartmak suretiyle dikkatleri çekmeye çalıştığı ve aslında aranan meblanın altında olan meblaya ulaşabilmek için çıtayı yüksek tuttuğu ifade ediliyor. Ancak bu durum her yıl açlıktan ölen 2,5 milyon insan gerçeğini değiştirmiyor. İnsani yardım kuruluşlarının söz konusu çatışma bölgelerinde siviller gibi iki ateş arasında kaldıkları ve hayatlarını ortaya koyarak yardımları ulaştırmaya çalıştıkları bir gerçek.

Bu noktada, yardımların ulaştırılması hükümetlerin veya savaş lordlarının iyi niyetine bağlı. Güney Sudan ülkede çalışan yabancılardan çalışma izni karşılığında 10 bin dolar talep ediyor. Yabancı dedikleri, büyük şirketlerin temsilcileri değil, yardım kuruluşlarında çalışanlar. Yardımları bir bölgeden bir bölgeye ulaştırırken gümrük vergisi ödemek durumunda kalabiliyorlar. Bu da yetmiyormuş gibi savaş muhabirleri gibi ilk hedefler arasında yer alıyorlar.

Ancak gıda güvenliği klasik güvenlikten bağımsız değerlendirilse de savaşların açlığı, açlığın savaşları beslediği bir gerçek ! Gıda kriziyle karşı karşıya olan ülkelerin savaş bölgelerinde yer alması aciliyet arzeden ülkelerde savaşların durdurulmasıyla krizin kontrol altına alınabileceğini düşünmek mümkün. Suriye krizi üzerinden düşünüldüğünde altı yıldan bu yana insani yardımların yalnızca bir kaç saat veya gün içinde sağlanan ateşkeslerle ulaştırılıyor. Yardımların ulaştırılması bile bir güvenlik koridorun oluşturulmasıyla mümkün olabiliyor.

Somali, Nijerya ve Güney Sudan'da savaş lordları en büyük payı alırken kalanlar kamplarda yaşayanlara dağıtılıyor. Bu sebepten savaş veya çatışma bölgelerinde ateşkeslerin sağlanabilmesi büyük önem taşıyor. Bu konuda Güvenlik Konseyi'ne sorumluluğu bir kat daha artıyor. Ancak daimi üyelerin doğrudan veya dolaylı olarak taraf oldukları meselelerde aranan denge uzun diplomatik müzakereler gerektirdiğinden zaman insani yardım kuruluşlarının aleyhine işliyor.

Dünya İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ciddi altı büyük açlık kriziyle karşı karşıya kaldı. Bunlar iç savaş değilse kuraklık sebebiyle yaşandı. Etiyopya'da kuraklık sebebiyle baş gösteren krizin dışında (2000) diğer beşi iç savaşlardan kaynaklandı. Somali ve Güney Sudan başı çeken iki ülke. Kuraklık Etiyopya, Kenya, Uganda ve Tanzanya'da farklı derecelerde hayatı olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. Şu an için bir aciliyet çağrısı yapılmasa da sırada bekledikleri söylenebilir.

Yemen'de gıda krizinin yanı sıra ciddi bir su krizi de yaşanıyor. Suudi Arabistan'ın uyguladığı abluka insani yardımların ulaşmasını engelliyor. Birleşmiş Milletler 7,3 milyon Yemenlinin acilen koruma altına alınması gerektiğini duyurdu. Güney Sudan'da görülen açlık kuraklıktan değil üç yıldan bu yana sürmekte olan iç savaştan kaynaklanıyor. Bir yanda görevdeki Başkan Salva Kiir Mayardit diğer yanda isyancı hareketin lideri Riek Machar (2011-13 tarihleri arasında başkan yardımcılığı yaptı) bulunuyor. Taraflar güç mücadelesinde bilinçli olarak ekonomik sisteme zarar vererek rakip tarafın elini zayıflatmaya çalışıyorlar. İnsanlar topraklarından sürülüyor, mahsulleri talan edilmiyorsa yakılıyor, hayvanlarına el konuluyor...

Benzer sahneleri diğer çatışma bölgelerinde de görmek mümkün. Suriye krizinde (DEAŞ) IŞİD , merkezi hükümet güçleri ve diğer silahlı gruplar da gıda krizinden yararlanarak yalnızca konumlarını güçlendirmeye çalışmıyorlar aynı zamanda taze güç devşirmek için açlığı bir silah olarak kullanıyorlar. Tarihin gördüğü uzun abluka dönemlerinin sonucunda şehirler düştü. IŞİD'in özellikle yemek yiyen savaşçı resimleri servis etmesi PR çalışmalarının önemli bir bölümünü oluşturuyor. Bu sayede yaşanan psikolojik savaşta üstünlük elde etmeye çalışıyor. Benzer sahnelere Nijerya'nın Kuzey Doğu bölümünde de yaşanıyor.

Birleşmiş Milletler'in verdikleri rakamlara bakılırsa bölgede, beş milyon insan, açlığa karşı mücadele ediyor. Boko Haram'ın estirdiği terör insanları inançlarından dolayı ölüme mahkum etmiyorsa çatışma bölgelerinde yaşamaları şüpheli bulunmalarına ve cezalandırılmalarına yetiyor.

Birleşmiş Milletler'in açlık ve gıda krizine karşı yaptığı çağrı uluslararası ilişkilerin içinden geçtiği kaotik durumu göstermesi bakımından büyük önem taşıyor. Global Çağ'da küresel sorunların "güvenlik ve savaş" bağlamında değerlendirilmesi çözümü kolaylaştırmıyor bilakis giriftleştiriyor. Dünyanın tekno- iletişimde yaşanan devrimlerle birbirine ulandığı, Global Çağ'ın doğal sonucu olarak bağımlı hale geldiği bir zamanda sosyo-ekonomik meselelerin küresel ölçekte ele alınamaması ve geçiştirilmesi büyük akörlerin gerçekle yüzleşmekten kaçınmalarından kaynaklanıyor. Global sorunlara Soğuk Savaş döneminden kalma alışkanlıklarla cevap vermeye çalışması gerçeklikten uzaklaştırıyor. Son kertede, yaşadığımız asırda açlığın hala bir silah olarak kullanılması ve yalnızca zengin devletlerin "cömert yardımlarıyla" aşılmaya çalışılması kabul edilemez ! Göç ve iklim gibi gıda ve açlıkta etkileri sebebiyle küresel mesele üst başlığında, oluşturulacak üst kurullarda, ele alınmalıdır. Aksi takdirde orta ve uzun vadede apokaliptik sahnelerin önüne geçmemiz mümkün görünmemektedir.


Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?