¡ Basta !
Akdeniz'de, İspanyollardan sonra Yunan gençleri de 'Artık yeter' sloganıyla sokaklara inmeye hazırlanıyor...

Sinan Özdemir/ Dünya Bülteni- Brüksel
Avrupa, 2010’un son günlerinde kendini hissettiren kar yangınlarının ardından Arap dünyasından yükselen değişim taleplerine odaklandı. Avrupa, Arap dünyasında yaşananlara kilitlenmiş gelen göçmenlere karşı alacağı önlemleri tartışırken 2010’un son günlerinde Avrupa’nın çeşitli başkentlerinde sokağa inen gençlerin talepleri rafa kaldırıldı (Avrupa Birliği'nde kar yangınları, Dünya Bülteni, 31 Aralık 2010).
Ancak kriz Yunanistan’dan Portekiz’e derinleşerek devam etti. Arap dünyası , eylemleriyle, taleplerini diktatörlere kabul ettirebiliyorsa demokratik rejimlerde de mümkün olmalı düşüncesiyle 15 Mayıs’tan bu yana binlerce genç başta Madrid’ teki la Puerta del Sol meydanı olmak üzere İspanya’nın çeşitli meydanlarında kamp kurmuş durumdalar. 15-M veya ¡ Democratia Real Ya ! (Gerçek demokrasi, şimdi) hareketi hem Ortadoğu’da yaşananlardan hem de İzlandalılardan (sokak eylemleri sonucunda hükümeti dize getirdiler) esinleniyor. Beş yüz derneğin destek verdiği hareketin başlıca talepleri; «seçim yasasının değiştirilmesi, adayların önseçimle belirlenmesi, yolsuzluğa adı karışmış olanların siyasetten uzaklaştırılması, zenginlerden daha fazla vergi alınması, sosyal devletin güçlendirilmesi, askeri harcamaların azaltılması…».
Zapatero hükümeti seçimlerin arefesinde eylemleri yasaklamak için yoğun çaba sarf etmesine ve seçim kurulunun 21 ve 22 Mayıs günleri için planlanan eylemleri kanun dışı ilan etmesine rağmen eylemler gerçekleşti. Eylemlere katılan gençlerden birinin taşıdığı pankartta “Siyasetçilerin ve bankacıların ellerinde meta değiliz” ve bir başkasında “bizi temsil etmiyorsunuz” yazılı idi. Eylemler ilk etkisini bölge seçimlerinde kendini gösterdi ve Zapatero hükümeti yenilgiyle çıktı. Kazanan muhalefet oldu. Zapatero mesajı anladığını ve 2012’de aday olmayacağını söyledi. Sosyalist cephede yaşanan kan kaybının tersine döndürülmesi mümkün görünmüyor.
14 Mart 2004’te Zapatero’nun seçimlerden zaferle çıktığı gece bir grup genç Zapatero’ya dönerek “bize ihanet etme ! ” sloganı atmışlardı. 2004’te seçimlerinden yedi yıl sonra sosyalistleri iktidara taşıyan güçlü rüzgar yerini sokak eylemlerine bıraktı. Gençler için Zapatero verdiği sözleri tutamamıştır.
Zapatero hükümetini en fazla yıpratan kemer sıkma politikaları çerçevesinde uygulamak “zorunda” olduğu acı reçeteler. Brüksel’in ve dolaylı olarak İMF’nin desteği bu reçetlerin uygulanmasından geçiyor. İspanyollar gibi Portekizliler ve Yunanlılar’da da kemer sıkma politikalarına tepkilerini sokağa inerek gösteriyorlar. Son haftalarda Atina sokaklarında eylemcilerle polis arasında sert çatışmalar da yaşandı. Yaşanan ekonomik kriz yalnızca işyelerinin kapanmasına ve işsizliğe yol açmıyor aynı zamanda geleceğe yönelik umutları da öldürüyor.
İspanya’da meydanlara toplanan gençlerin sosyal ve ekonomik profiline bakıldığında Avrupa’nın en kötü sonuçlarının bu ülkede olduğu görülüyor. İspanya’nın ardından Yunanistan geliyor.
15-24 yaş aralığında gençlerin yüzde 43,4’ü işsiz. Bu AB içinde en yüksek oran. Yunanistan yüzde 36,1 ile ikinci sırada. Bu oran Almanya, Hollanda ve Avustuya’da yüzde dokuzun altında. 25-34 yaş aralığında her üç İspanyol geçten biri (yüzde 35,5) ailsiyle birlikte yaşıyor. Avrupa ortalamasının yüzde on üstünde (yüzde 25,8). İspanya, Portekiz ve Malta’da yüksek tahsil yapmayan gençlerin oranı yüksek (yzüde 31,2). Avrupa Birliği içinde bu oran yüzde 14,4. İspanya’da ilk öğrenim veya liseden sonra gençler kendilerini iş piyasasında buluyor. Gençler tecrübesiz oldukları gerekçesiyle iş verilmemesine ve aynı zamanda tecrübe kazanmalarına yardımcı olunmamasına da tepkililer.
İspanya’nın çeşitli meydanlarını dolduran gençlerin ekonomiye ilişkin beklentileri kısa vadede çözülebilir olmadığından Zapatero sonrasında da bu sorunun süreceğini düşünüyoruz. Krizi derinlemesine yaşayan bu ülkeler iki ateş arasında. Bir yanda avro bölgesi içinde kalmaları için piyasaların baskısı (avro bölgesinden çıkarak develüasyon yapma şansı olurdu ancak avro bölgesi içinde bu mümkün görünmüyor) diğer tarafta Brüksel’in maddi yardım karşılığında hükümetlerin uygulamasını istediği kemer sıkma politikaları var. Kriz dönemlerinde tercihlerin kötü ve en kötüsü arasında gerçekleştiği göz önünde bulundurulursa Zapatero’nun fazla bir şansı olmadığını söyleyebiliriz.
Almanya’nın yardım karşılığında bütçe disiplinine ilişkin beklentileri İspanya tarafından karşılanıyor. Ancak uygulanan politikalar kalkınmaya yansımıyor. Örneğin enflasyonun artmaması için işsizlerin sayısında bir artışın yaşanmasına göz yumuluyor. Brüksel ve Berlin’in daha en başında uygulanmasını istedikleri reçeteler, sosyal boyutu tamamen ortadan kaldırmasa da yeni sosyal sorunlara kapı aralamaktadır. Yunanistan bir yıldır söylenenleri yapmakla birlikte krizi frenleyemedi tam aksine kriz giderek derinleşiyor.
On iki gündür İspanya’nın çeşitli meydanlarında toplanan gençlerin eylemi yönetimler tarafından yabana atılmaması gereken çok ciddi bir sinyal. Siyaset kurumuna karşı tepkililer ve reform istiyorlar. Apolitik olan bu hareketin önderleri oturma ve kamp kurma eylemlerinden sonra farklı yöntemlere başvurarak eylemlerini sürdüreceklerini söylüyorlar. İspanya’dan sonra bu tarz eylemlerin çeşitli Avrupa Birliği ülkelerine –özellikle Birliğin Akdenizli üyelerine- yayılacağın ilk işareti Çarşamba günü Atina’da toplanan gençlerden anlaşılıyor.
Arap ilkbaharının diktatörleri yerinden ederek umuda kapı aralaması ve İzlanda halkının hükümete ve dış baskılara rağmen krizi kendi lehine çevirmesi “Basta !” (yeter !) sloganıyla meydanlara inen gençlere örnek teşkil ediyor.