banner39

G20 Almanya Zirvesi'ne doğru

Serbest ticaretin ve korumacı politikalara karşı eylemlerin, G20’nin adeta mottoları hâline gelmiş olduğu düşünüldüğünde bu seneki bildirge yeni bir döneme işaret ediyor da denebilir.

Analiz 13.04.2017, 15:45 20.04.2017, 15:09
G20 Almanya Zirvesi'ne doğru

Deniz Baran

Dünya ekonomisinin hemen hemen yüzde 85’ini oluşturan yirmi ülkenin liderlerini her yıl bir araya getiren ve kurumsal bir yapısı olmamasına rağmen dünyanın en dikkatle takip edilen zirvelerinden biri olan G20’ye bu sene Almanya ev sahipliği yapacak.

7-8 Temmuz tarihlerinde Almanya’nın kuzey kenti Hamburg’da gerçekleşecek olan Zirve, öyle görünüyor ki bu sene daha önceki senelere nazaran dikkatleri daha fazla üzerine toplayacak.
Bunun ilk sebebi, milenyuma girerken vücut bulan ve 21. yüzyılın küreselleşmeci-küresel çapta serbest ticaret yanlısı iklimi çerçevesinde kurulan G20’nin ilk defa bu iklimin tersi bir atmosferde yapılacak olması. Nitekim G20 Zirvesi’ne hazırlık toplantıları arasında yer alan G20 maliye bakanları toplantısının bu seneki sonuç bildirgesinde serbest ticarete sahip çıkmaya, küresel ticareti teşvik edici adımlar atıp korumacı uygulamaları terk etmeye dair taahhütlere yer verilmedi ki bunun bir ilk olduğu söylenebilir.

Serbest ticaretin ve korumacı politikalara karşı eylemlerin, G20’nin adeta mottoları hâline gelmiş olduğu düşünüldüğünde bu seneki bildirge yeni bir döneme işaret ediyor da denebilir.

İkinci sebep ise bu seneki G20’de yeni boy gösterecek liderler, özellikle de Trump. Esasında, bu perspektiften ele alındığında, geçen sene Çin’de gerçekleşen Zirve daha dikkat çekiciydi çünkü bir önceki, yani 2015’te Türkiye’de yapılan zirvedeki birçok lider kendi ülkesinde iktidarını koruyamamış ve 2016’da boy gösterememişti. Bu sene ise geçen seneye nazaran değişen lider sayısı daha az olsa dahi ABD’nin yeni lideri Trump gibi dünya kamuoyunun büyük ilgiyle ve şaşkınlıkla takip ettiği bir ismin varlığı G20 Zirvesi’ni daha enteresan kılacak.

BU SENEKİ G20’NİN ÖNCELİKLERİ

Peki, G20’nin bu seneki ajandasında neler var? Bunu öğrenmek için, bir süre önce G20 resmi sayfasında yayımlanan ve bu yazıya kaynaklık eden “G20 Hamburg Zirvesi’nin Öncelikleri” isimli belgeye hızlıca göz atacağız. Ancak kısaca şunu not etmek gerekir ki G20 sabit bir kurumsal yapıya sahip olmadığı için her sene ev sahipliği yapan ülkenin Zirve’nin organizasyonunu ve içeriğini belirleme hususunda ciddi ölçüde inisiyatif kullanması söz konusu.

Hatta ev sahibi ülkeler, her sene Zirve öncesi yayımladıkları bildirilerde “üç aşağı beş yukarı” benzer ifadeler kullansalar ve benzer hedefler ortaya koysalar da bu birbirine benzer bildirilerin satır aralarına sıkıştırılan mesajlar görmek önemli, nitekim ev sahibi ülkenin öncelik verdiği ajandayı tespit edebilmeyi bu nüanslar sağlıyor.

G20 Hamburg Zirvesi’ni takdim mektubunda “Doğduğum şehirde G20’deki ortaklarımı ağırlamayı heyecanla bekliyorum” diyen Almanya Şansölyesi Merkel, iki sayfalık yazısının henüz başında “Dünya ekonomisi nereye gidiyor? Mevcut gelişmeler bizlere endişelenmek için sebepler sunuyor.” diyerek Almanya’nın hangi konuları öncelikle önemsediğini daha baştan hissettiriyor. Ekonomik ve finansal krizin tavan yaptığı dönemlerde dahi serbest ticaretin sürmesini beraberce temin ettiklerini hatırlatan Merkel, krize rağmen ekonomik korumacılığa tevessül etmeden ortak mekanizmalar geliştirebildiklerini hatırlatıyor. Esasında mesaj oldukça net: Şu anki politik sarsıntılar korumacı ekonomilere kaymak için bir bahane olmamalı, daha önce de kriz zamanları yaşandı fakat korumacılığa dönmeden bunların üstesinden geldik.

Merkel’in şahsi mektubunun ardından, daha önceki G20 bildirilerinin değişmez vurgusu olan 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Ajandası’nı ve Paris Anlaşması’nı temel referans noktaları olarak alacak şekilde sürdürülebilir kalkınmanın devamı için çalışılacağı belirtiliyor. Bunu takiben ise 2017 Zirvesi’ni gündemi üç başlıkta tasnif ediliyor. Bunları sadece dikkatimi çeken noktalarını vurgulayarak ele alacağım:

DİRENÇ İNŞA ETMEK 

Direnç kavramıyla kastedilen, esas olarak ekonomik direnç. Kamu ve özel sektör borçlarının birçok yerde çok yüksek seviyeye çıkması, merkez bankalarının faizlerinin birçok G20 ülkesinde tarihi seviyede düşmesi ve bu tip sorunlar dolayısıyla ekonomik büyümenin yavaşlamasından dolayı gelecekte ortaya çıkabilecek olası krizlere dikkat çekilerek başlanan raporda birçok ülkede yapısal reformların gerektiği ilk vurgulanan mesele oluyor.

G20’nin, uluslararası piyasaları izleme ve düzenleme faaliyetlerine devam ederek uluslararası finans mimarisinin güçlendirilmesi ve vaktinde alınacak önlemlerle küresel finans sistemindeki yeni risk ve zaafiyetlerin önüne geçilmesi için çalışması da önemle belirtiliyor.

Önemle belirtilen bir diğer husus da finansal kapsayıcılık ve geçen seneki zirvede gündeme getirilen “yeşil (çevreci) finans” meselelerine dair aktivitelerin devam etmesi gerekliliği.

G20’nin yıllardır üzerinde durduğu, vergi düzenlemelerinin uluslararası ticarete angaje bir hale gelmesi hususu da bildiride bilhassa üzerinde durulan bir mesele. Daha önceki yıllarda “Base erosion and profit shifting (BEPS)” adıyla bir paket şeklinde sunulan bu yaklaşımın en önemli hedefleri; ulusal vergi sistemlerinde şeffaflık, adalet ve güvenilirliğin sağlanması ile uluslararası alanda mükerrer vergilendirme işlemlerinin önüne geçilmesi. Gelişen dijital teknolojinin bu vergisel hedeflere ulaşmada yardımcı olabileceği ayrıca not düşülüyor.

Almanya, yayımlanan bildiride, dünyanın korumacı eğilime girdiği bir atmosferin aksine ticaret ve yatırım konusundaki küresel işbirliğini derinleştirmeye de vurgu yapıyor. “Mevcut korkulara kapılmayalım ve küreselleşmenin pozitif etkisiyle sahip olunan refahın izolasyonist ve korumacı politikalarla aşınmasına izin vermeyelim” tarzı ifadeler bildiride açıkça kullanılıyor. Ayrıca, vergi hususunda not düşülen dijital teknolojiden faydalanma meselesi, ticaret ve yatırım hususunda da not düşülüyor ve bu konuya yapılan bir vurgunun G20 tarihinde ilk kez olduğu söyleniyor.

Bunlara ek olarak, G20’nin OECD ülkeleriyle beraber bilgi alışverişini genişletmek ve çelik sektöründe kapasite arttırmak için işbirliği yapma stratejilerine odaklanacağı belirtiliyor.

Ekonomik direnç denince, G20 ülkelerinin birçoğu da dahil olmak üzere tüm dünyanın sıkıntısını yaşadığı ve hatta dünyadaki mevcut korumacı eğilimlerin arkasındaki temel sebeplerden biri olan işsizlik problemi de elbette bir kez daha G20 ajandasında yer alıyor. İşsizlik sorununa karşı hem istihdamı arttırma hem de iş alanlarını zenginleştirme şeklinde çift taraflı bir yaklaşım geliştirilmesi gerektiği önemle vurgulanıyor ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ancak böyle ulaşılabileceği belirtiliyor. Böyle bir sürecin başarıyla sürdürülmesi için uluslararası şirketlerin temel işçi ve çevre standartlarının yanı sıra sosyal standartlara bağlı kalmasının gerekliliğine ayrıca vurgu yapılıyor.
Bu konu başlığı altında aktaracağım son mesele ise iklim değişikliğine karşı mücadele bağlamında Paris Anlaşmasınca ortaya konan esasları gerçekleştirmeye yönelik adımların devam etmesine yönelik arzunun bildiride açıkça ortaya konmuş olması.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ GELİŞTİRMEK

Sürdürülebilirliği geliştirmek konusunda, doğal olarak, 2015 yılında ortaya konan ve o yılki bildiride BM’nin kilometre taşlarından biri olarak anılan 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Ajandası’na büyük ölçüde referans yapılıyor ki bu zaten oldukça kapsayıcı bir ajanda.

Bu başlık altında diğer bir vurgulanan konu ise bilginin akışının serbestliği, özel bilgilerin gizliliği, verilerin korunması, bilişim güvenliği gibi temel ilkelere bağlı kalmanın gerekliliği. Hatta iş ve toplum hayatından dijital teknolojinin yaygınlaşması ile beraber uluslararası düzlemde üzerinde uzlaşılması gereken bir mevzuata gerek duyulduğu gibi spesifik bir talep de ortaya konuyor.

2030 Sürdürülebilir Kalkınma Ajandasının zaten bir parçası olmasına rağmen dünyada sağlık hizmetlerinin geliştirilmesine ayrıca vurgu yapılıyor. Raporda oldukça dikkat çeken bir uyarıysa antibiyotiklere karşı bakterilerin direnç geliştirmesiyle bakteriyel enfeksiyonların ölüm oranını büyük ölçüde yükseltebileceği tehlikesi. Bu sebeplerle, sağlığa ayrılan finansmanın arttırılması ihtiyacına özellikle vurgu yapılıyor.

Esasında, yukarıda istihdam bölümünde değinilebilecek bir husus olmasına rağmen sürdürülebilirlik başlığı altında belirtilen bir mesele de erkek-kadın istihdamı arasındaki makasın kapanmasına dair G20’nin verdiği taahhüde bağlılık. Bu konuda 2025’e kadar yüzde 25 civarında bir azalmanın sağlanması öngörülüyor. Genç işsizliğin azaltılması ve inovasyonun geliştirilmesi meselelerine de ayrıca değiniliyor.

SORUMLULUK ÜSTLENMEK 

Günümüzde küresel sorumluluk deyince, hele ki bu kelimeyi kullanan Almanya olunca, akla ilk gelen mesele, şüphesiz ki mülteciler ve göçmenler sorununun çözümüne yönelik çabalar oluyor. Hâliyle bildiride de önceki yıllarda verilen sözlerin tutulması ve G20’nin bu sorunun çözümüne daha fazla eğilmesi gerektiği belirtiliyor.

Kısaca vurgulanan ikinci mesele ise Afrika ile partnerliğin yoğunlaştırılması.

Bu başlık altında diğer belirtilen meseleleri kısa kısa saymak gerekirse bunlar; terörün finansmanı ve para aklama ile mücadele, yolsuzlukla mücadele ve gıda güvenliği.

BU SENENİN MİSAFİR KATILIMCILARI

Bilindiği üzere G20 Zirvesi her sene üye ülkelerin yanı sıra belli devletleri ve uluslararası kurum/ kuruluşları da katılım için davet ediyor. Özel statüsü gereği her sene katılım gösteren İspanya’nın yanında bu seneki devlet düzeyindeki davetliler Hollanda, Norveç ve Singapur olacak. Kurum düzeyindeki konuklar ise Afrika Birliği, NEPAD ve APEC. Almanya, davet ettiği bu devlet ve uluslararası kurum/kuruluşların yanı sıra BM, IMF, Dünya Bankası, WTO, OECD, FSB, ILO ve WHO ile G20’nin açılım grupları olan Business20, Civil20, Labour20, Science20, Think20, Women20 ve Youth20’nin de Zirve’ye katkılarını beklendiğini belirtiyor.

 

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?