Trump ve diğerleri: Ülkeler, şahıslar ve şirketler bazında erken bir değerlendirme

Donald Trump'un başkan olmasıyla birlikte, hem ABD'de, hem de ABD ile müttefik ya da karşı kamplarda yer alan devletlerde ve de bölgelerde hangi hususlar öne çıkacak. İşte erken bir değerlendirme...

Analiz 19.11.2016, 11:33 19.11.2016, 14:33
Trump ve diğerleri: Ülkeler, şahıslar ve şirketler bazında erken bir değerlendirme

Abdullah Seçkin

ABD seçimleri sonuçlandı. Trump radikal söylemlerle başkan seçildi. Henüz, başkanın dışında ekip tam netleşmiş değil.

Bu durumda değerlendirme nasıl yapılabilir? Kendimizi, şirketimizi, ülkemizi bu dönemde karşılaşmamız muhtemel siyasi ve ekonomik gelişmeler nasıl hazırlayabiliriz?

Bir tarafta seçim sırasında Trump’ın yaptığı açıklamalar ve diğer tarafta ise dünyanın süper gücünün uzun yılları öngörebilen uzun vadeli politikaları var. Bu çerçevede, çok temel yaklaşımlarla değerlendirme yapıldığında, ülkeler ve bölgeler bazında aşağıda listelenen hususlar ön plana çıkmaktadır:

ABD : ABD’nin, iç piyasayı ve işgücünü ayağa kaldırmak, askeri masrafları kısmak - ya da diğer taraftan bakıldığında, silah endüstrisini canlı tutarak, bu masrafları tüm dünyaya dağıtmak - amacıyla içe kapanma eğilimi katı bir şekilde gerçekleşemese de dünyadaki istikrarsızlığı artıracaktır.

Bundan böyle, emperyal eğilimleri olan ülkelere, ABD tarafından, geçici bir serbestlik alanı açılmış gibi görünmekle birlikte, ABD’nin yıllardır uygulamakta olduğu, dünyanın daha fazla devlete bölünmesi sürecinin, arka planda daha az maliyetle ve bir miktar daha zamana yayılarak devam ediyor olacağını varsaymak gerekir. Aksi takdirde daha zayıf olanların ortadan kalkması ve daha güçlü olanlar tarafından yutulması, ABD’nin yıllardır büyük maliyetlerle sürdürdüğü politikanın sonuçsuz kalması anlamına gelir.

ABD’nin tüm müttefiklerinin yeni durumdan etkilenmesi kuvvetle muhtemeldir. Zamanla yeni yeni ittifaklar kurulabilir. Ancak ABD’nin bu kadar uzun bir zaman, mühlet vermesi beklenmemelidir.
ABD için en önemli risk, kendi içinde toplumsal huzurun kaçması ve yeni çatışma alanlarının ortaya çıkması durumudur. Böyle bir olası durumun demir yumrukla yönetileceğine şüphe yoktur. Artık, insan haklarından, demokrasiden, açık toplumdan, seyahat özgürlüğünden, serbest ticaretten daha az söz edilecek ve muhtemelen, bundan böyle dünyanın hiçbir yeri güvenli olmayacaktır. Daha önce herkese kucak açan ve özgürlükler ülkesi imajı çizen ABD, bu dönemde yeni vatandaşlık ve yeni pasaport vermek istemediğini belirtmektedir. ABD dışarıya kapanacağını, içe döneceğini deklare ettiğine göre, tüm dünya ülkeleri kaçınılmaz olarak kapanma eğiliminde olacak ve ulusal korumacılık her alanda artacaktır.

Bundan sonra dünya ticaretinde daralma beklenmelidir. Enerji ve emtia fiyatlarının artması zorlaşmıştır. ABD’li şirketlerin fason üretimlerini ABD’ye getirmeleri belli teşviklerle mümkün olabileceğinden, yeni teşviklerin ABD ekonomisine getireceği yükün, ekonomiye maliyetinin dikkate alınması gerekir. Sağlanacak işgücü nedeniyle elde edilecek toplumsal kazancın da şüphesiz olumlu bir etkisi olacaktır. Bunun doğal sonucu olarak da, gelişmekte olan ülkelere yatırım ve risk iştahı azalacaktır.

Avrupa Birliği (AB) : Brexit sonrası AB dağılma sürecine girmiştir. ABD’nin güvenlik şemsiyesinin ortadan kalkmasının ilave etkisiyle, Almanya ve bir miktar Fransa önderliği, birliğin dağılmasını engelleyemez duruma gelmiştir. Birliğin zayıf halkalarının (Yunanistan, İtalya, İspanya vd) daha fazla dibe vurması artık önceki kadar bile rahatsızlık vermeyecektir. Bu gelişmelerden, özellikle Almanya, hem kısa hem de uzun vadede nasıl bir siyasi ve ekonomik çıkar sağlayabileceğinin hesaplarını yapmaya devam edecektir. Bundan böyle, Avrupa devletlerinin her biri kendi güvenlik endişesinin baskısına daha fazla maruz kalacaktır. Tarihsel olarak güvenlik sorunları yaşadığı Rusya ile enerji sorunu da eklendiğinde, ABD’siz bir Avrupa’nın Ukrayna sorununu ve enerji sorununu çözebilmesi artık çok zordur.

Avrupa, ekonomik olarak ABD tarafından, özellikle Almanya üzerinden sıkıştırılmaya devam edecektir. ABD’nin Deutsche Bank, Volkswagen ve Bosch üzerinden giriştiği yıldırma politikası sonuç vermektedir. Aynı şekilde, AB de Apple ve McDonalds üzerinden cevap vermektedir. Ancak, unutulmamalıdır ki, Alman şirketlerinin de Çin’de çok ciddi üretimleri vardır. Almanya-Çin işbirliği ihtimali üzerine kafa yorulacaktır.

Rusya: Rusya ilişkilerinin bir miktar daha normalleşmesi beklenmekle birlikte, Çin’e karşı Rusya’nın güçlenmesi ve tekrar iki kutuplu dünya tezi çok makul görünmemektedir. Rusya oldukça geniş bir hareket alanı bulabilir.

Balkanlar : ABD kontrolünde olan ve henüz bilinçli bir şekilde, istikrarlı bir düzen ve yönetim sağlanamamış olan bölgede (Bosna Hersek, Kosova, Makedonya, Arnavutluk vb), özellikle Sırplardan kaynaklanması muhtemel çatışma riski artmıştır. ABD’nin politikalarına bağlı olarak; Almanya, Rusya ve Türkiye’nin bu bölgelerdeki etki mücadelesi artabilir.

Pasifik : Çin merkezli olmak üzere, Güneydoğu Asya’daki çevre ülkeleri de kapsayacak şekilde yıllardır gerçekleşen ekonomik büyümenin artık son bulacağını öngörebiliriz. ABD şirketlerinin fason üretim politikalarında çok sert değişiklikler yapmaları istenilse dahi bunun kısa zamanda gerçekleşmesi çok zordur. Bu şirketler için ciddi rekabet problemleri ortaya çıkaracaktır. Bununla birlikte, Çin’in her durumda bu gelişmelere karşı alternatif politikalar üretmesi gerekecektir.

Bölgedeki ABD müttefikleri (Japonya, G.Kore) için hayat daha fazla zorlaşacaktır. Bundan böyle ABD’nin bu ülkeler için yaptığı varsayılan harcamalara daha fazla katılmaları, belki de ABD’den yeni silahlar almaları ve kontrollü bir şekilde kendi ordularını donatmaları talep edilebilir. Bugün için müttefiklerin çok fazla alternatifleri yoktur. Örneğin Japonya ekonomisi son 8 yıldır ABD tarafından terbiye edilmektedir. Toyota’ya “dur” denilmiş olması ve etkileyici bir sembolik eylem olarak, Mr Toyoda’nın, ABD’li Senatörlerin huzurunda “hazırol”da bekletilerek sigaya çekilmesi hala hafızalardadır.

Güney Amerika: Meksika üzerinden tüm Güney Amerika’nın terbiye edilmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu bölgedeki bir diğer fason üretim bölgesi Brezilya’dır. Daha geçtiğimiz yıl, ABD’nin Cumhurbaşkanı üzerinden yaptığı operasyonun etkileri zamana yayılarak ekonomik olarak sonuçlandırılmaya çalışılacaktır. Brezilya’ya da Türkiye ile birlikte giriştiği İran nükleer probleminin çözüm ortaklığının cezası ödettirilecektir.

Ortadoğu: Bölge bir süre kendi dengelerine bırakılabilir. Arka planda İsrail’e desteğin devam edip etmeyeceği çok önem arz etmektedir. Çok büyük ihtimalle, arka planda İsrail’e destek de mevcut istikrarsızlık da devam edecektir. Bölgede Batı tarafından amaçlanan, mezhep çatışması, parçalama ve devlet sayısını artırma politikasında muhtemelen bir değişiklik olmayacaktır. Bu politikanın uygulanması zamana yayılan, sıkıntılı bir süreç olabilir. Bu da kendimizi toparlamamız açısından bizim işimize yarayabilir.

Türkiye : Darbe girişiminin ABD destekli olduğunu gösteren işaretler var oldukça, darbe girişimi sonrasında, Türkiye’nin eline önemli bir koz geçmiş durumdadır. ABD’nin FETO’yu verme ihtimalleri kesinlikle yoktur, ancak bizi rahatlatacak başka ara formüller deneyebilirler. Bir miktar nefes alacak zaman kazanılmıştır. Bu zaman iyi kullanılmalı, siyasi birliğe ve kuvvetli ekonomiye sahip olacak adımlar mutlaka hızlı bir şekilde atılmalıdır:

• Öncelikle içeriye konsantre olunmalıdır. İç birliğimiz mutlaka sağlanmalıdır. Milletin çoğunluğunun kendisini kilitleyeceği bir Kızılelma hedefi bulunmalıdır.

• FETÖ operasyonu içeride çok fazla enerji harcanmasına neden olmaktadır. Halbuki işin başındakilerin neredeyse tamamı yurtdışındadır. İstihbarat birimlerinin operasyonel olması sağlandığına göre, içeride sorun olan unsurların dışarıdaki liderlerine ya da dış bağlantılarına operasyon yapılabilmelidir. İç huzurun sağlanması için bu çok önemlidir.

• Önemli devletlerle ittifaklara önem verilmelidir. Rusya yakınlaşması çok olumludur.

• Mücadele ettiğimiz unsurların destekçisi ülkelerle alternatif siyasi ve ekonomik pazarlık ihtimalleri araştırılmalıdır. Almanya, Fransa vb.

• Dış politikada ekonomik parametreleri kullanma konusunda daha aktif olunmalıdır. (Ekonomisi sıkıntıda olan Yunanistan’a ekonomik yaklaşım gibi.)

• Kamu borçlanması mutlaka azaltılmalıdır. Yatırımlar verimli ve stratejik alanlara kaydırılmalıdır. İnşaat yatırımlarından ve inşaat sektörünün teşvikinden vazgeçilmelidir. Askeri ve sivil amaçlı teknolojik yatırımlar daha fazla teşvik edilmelidir. Aselsan, TAİ ürünleri, Cep telefonu, bilgisayar vb. Artık köylü nüfusun yerinde kalması özendirilmeli, tarımsal üretim verimli hale getirilmelidir.

• Değişik amaçlarla yapılan serbest ticaret anlaşmaları ekonomi-politik yaklaşımıyla getiri-maliyet açısından mutlaka gözden geçirilmeli, gerekirse revize edilmelidir. İthal malların mutlaka yerli yatırımcılar tarafından yapılması için yeni teşvikler ihdas edilmelidir. Yerli malı kullanılmasına yönelik kampanyalardan ziyade, yabancı marka bağımlılığına karşı kampanyalar yürütülmelidir.

PİYASALAR - TAHMİNLER

$ USD DOLAR: Hiç şüphesiz en önemli ve itibarlı mübadele aracı olmaya devam edecektir. ABD’nin vazgeçmeyeceği en önemli konudur. Normalde güçlenmesi beklenir, ancak ABD nasıl isterse öyle olacaktır. Güçlü veya zayıf olmasına, daralması muhtemel dünya ticaretine bağlı olarak ABD karar verecektir.

€ AVRO: AB karar mekanizmaları dağılma eğilimindedir. Euro gücünü muhafaza edemez.

£ İNGİLİZ STERLİNİ: İngiltere, ABD’nin kuyruğuna takıldığına göre, Sterlin, Dolar ile birlikte hareket edecektir.

Altın : Zaten istikrarsızlaştırılmış olan dünyanın daha da istikrarsızlaşacağı ve savunma harcamalarının artacağı varsayımıyla, fiyatı artmaya devam edecek, en azından gerilemeyecektir. Sermaye için altın her zaman en güvenli liman olarak kalmaya devam edecektir.

₺ TL : Risk iştahı azalacağından, gelişmiş ülkelere yatırım iştahı azalacaktır. ABD, yatırımcılar için daha tercih edilir olacaktır. TL’nin özellikle Dolar karşısında değer kaybetmesi beklenmelidir. Bu gelişme tabii seyri içinde sakin bir şekilde olursa, Türkiye Ekonomisi kazançlı çıkar. Dışarıdan gelmesi muhtemel aşırı dalgalanmalara karşı uyanık olmak gerekir. Bölgesel sermayenin ülkemize gelmesi konusunda eğilimin daha yüksek olacağı beklenebilir. Ancak, bölgesel sermayeyi oluşturan doğal kaynakların ve emtiaların fiyatlarının yine düşük tutulması muhtemel olduğundan, bölge ülkelerinin büyük gelirler elde etmesi veya giderlerinden fazla bir gelir elde etmesi de çok zordur. Fazla gelirler savunma sanayi harcaması olarak ABD’ye gitmeye devam eder.

₺ Faiz : Döviz kurlarındaki artış ile birlikte enflasyon ve faizin artması beklenmelidir. Gelişmekte olan piyasalara sermaye akışı azalacağından faiz artışı tüm gelişmekte olan ülkeleri etkileyecektir.

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?