Tüketim patlaması ve toplumsal değişim

Yapılan araştırmalar, bireylerin kredi kartıyla yaptıkları her 5 liralık borçlanmanın 2 lirasının taksitli, 3 lirasını ise taksitsiz borç olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Analiz 12.06.2011, 12:45 14.06.2011, 11:55
Tüketim patlaması ve toplumsal değişim

Fevzi Öztürk/ Dünya Bülteni

Türkiye ekonomisinin tüketim bacağında son günlerde oldukça hareketlilik yaşanıyor. Çok fazla ekonomi bilgisi olmayanların ve rakamlardan haz etmeyenlerin bile, şehrin göbeğindeki herhangi bir AVM’de gözleyeceği üzere; bireysel tüketimde ciddi bir artış (patlama) var.

Küresel krizin ardından toparlanmaya çalışan Türkiye ekonomisinde frenlenemeyen ve hızla büyüyen kredi hacmi ekonomiyi ısıtmaya devam ediyor. Özellikle tüketici kredilerinde yaşanan “patlama” yerli ve yabancı ekonomi çevrelerinin gündeminde.

Krizden çıkışın ardından iç talep, ithal tüketim ve borçlanma eğiliminde artış şeklinde başlayan ve cari açığı yukarı taşıyan ekonomik ısınma süreci devam ediyor.

Ekonomi yönetiminin geçtiğimiz aralık ayından bu yana ekonomiyi soğutmaya yönelik aldığı tedbirlere rağmen, kredi genişlemesinin tüm hızıyla devam ettiği görüyoruz. Hükümetin aldığı önlemlere rağmen vatandaşın konut, taşıt ve çeşitli tüketim ihtiyaçları için kullandıkları tüketici kredileri baskı altına alınamıyor.

Türkiye’de bankacılık sektörünün nisan sonu itibariyle kredi hacmi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 36 artış göstererek 574 milyar liraya yükselmiştir. Sadece yılbaşından bu yana kredi büyümesi yüzde 15’ler düzeyindedir ki, bu rakam makro ekonomi açısından çokta istenen bir durum değildir. Daha da önemlisi, kredi kalemlerindeki en yüksek artış 145 milyar lirayı aşan tüketici kredilerinde yaşanmıştır.

Özellikle bireysel kredilerde yaşanan bu patlamanın arka planında neler var diye bakacak olursak; daha az kârlı olan ve doyuma ulaşan kurumsal kredileri azaltan bankalar, bireysel kredilere yüklendiler. Düşen faiz ortamında bireylerin alışık olmadığı şekilde sunulan uzun vadeli taksitlendirme seçenekleri tüketicilerin gelirlerinden daha fazla harcama yapmasına neden olmuştur.

Yapılan çeşitli anketlerden çıkan sonuçlara göre halkın yüzde 95’inin borcu bulunmaktadır. (Tüketicilerin bu borç döngüsüne nasıl yakalandıklarına dair daha geniş bilgi için bakınız: 31 Aralıkta kaleme aldığımız “Vatandaş yeni yıla borçlu giriyor” başlıklı haber analiz yazımız)

İşletmelerin yatırım tercihi nedeniyle kullanacakları kredinin, tüketicilerin harcamalarına göre düşük kalması ve işletmelerin daha düşük faizle kredi kullanılacak olması bankaları tüketim çılgınına dönen bireylere yöneltmiş durumda. O kadarki; cep telefonundan yollanacak bir kısa mesajla bile binlerce liralık krediye anında ulaşmak artık mümkün...

KARTLI ÖDEME SİSTEMLERİ VE AVM’LER TÜKETİMİ TETİKLİYOR

Türkiye’de yaşanan bu tüketim çılgınlığında ödemelerin kredi kartlı sistemlerle daha cazip olarak yapılabilmesinin etkisi söz konusudur. Kredi kartı kullanımı ve kartlı ödeme sistemlerinin ekonomideki ağırlığı son 10 yıl içinde devasa büyümüştür.

Son 10 yıl içerisinde (2001-2010) kredi kartları ile alışveriş cirosu 17 kat artmıştır. 2001’de 12.7 milyar lira olan ciro, 2010 yılında 215.4 milyar liraya yükselmiştir. Bu 17 katlık artışın, büyüyen ekonomi içerisindeki ağırlığını ortaya koymak açısından söz konusu 10 yıllık dönemde milli hâsılanın 3.6, kredi kartıyla harcamaların gayri safi hâsıladaki payının da yüzde 5.3’ten, yüzde 19.5’ çıktığını belirtelim. 2001 yılından bu yana geldiğimiz noktada ise özel tüketim harcamalarında kredi kartı payı yüzde 7.7’den yüzde 27.4’e yükselmiştir.

AİLE BÜTÇESİNİN SORUNU: KREDİ KARTI KULLANIMI

Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğünün “Türkiye’de Ailelerin Eğitim İhtiyaçları Raporu”na göre; ailelerin ekonomi alanındaki en büyük sorunu “aşırı tüketim”, “lüks talepler” ve “kredi kartı kullanımı” olarak sıralanmıştır.

Araştırmadan çıkan başka çarpıcı bir sonuç ise; ailelerin kredi kartlarını kullanarak sahip oldukları aylık gelirin çok üzerinde harcama yaptıkları ve bunun sonucunda da aile ekonomisinde ciddi sorunların yaşandığıdır.

Yapılan araştırmalar, bireylerin kredi kartıyla yaptıkları her 5 liralık borçlanmanın 2 lirasının taksitli, 3 lirasını ise taksitsiz borç olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Yine söz konusu rapordaki katılımcıların, tüketimi körükleyen önemli bir etken olarak şehir merkezlerinde sürekli çoğalan AVM’leri göstermeleri de üzerinde durulması gereken başka önemli bir detay olarak karşımıza çıkmaktadır. (AVM’lerin gündelik hayatımızda ve ticaretimizdeki etkileri için bakınız “Türkiye’de AVM fenomeni” başlıklı haber analiz yazısı)

KREDİ KARTI BOLLUĞU

2011 Nisan sonu itibariyle Türkiye’de 48 milyon adetten fazla kredi kartı sayısına ulaşılmıştır. Bu sayı gerek gelir düzeyi, gerekse nüfus açısından çok büyük bir rakamdır. Kart sayısının ve bu kartların toplam harcamalardaki hızlı payının bir sonucu olarak; Türkiye uluslararası kredi kartı şirketleri için en önemli pazarlarından birisi haline gelmiştir.

 

Global ekonomik kriz sürecinde Türkiye ekonomisinin içine girmiş olduğu durgunluğu aşmak ve ticari piyasaları canlandırmak için devlet ve özel sektörün birlikte düzenledikleri kampanyalar ekonomiye ters etki yapmaya başlamıştır. Bankaların düşük faiz ortamında tüketicilere gözlerini dikmesi ve kredi kullanımın tüm hızıyla devam etmesi, ucuzlayan döviz ve ithalatın artması Türkiye’nin kronik sorunu olan cari açık tehlikesini yeniden gündeme getirmiştir.

TÜKETİM BİR ARAÇ MI, AMAÇ MI?

Ekonomik kaygılar şüphesiz önemlidir. Ancak toplumda yaşanan sosyo-ekonomik dönüşüm ve kırılma kanımızca daha da önemlidir.

Modernitenin bireyi esir alarak “tüketim kölesi” yapması ve oluşan tüketim toplumuna pazarın hükmetme sürecine bizlerinde artık dâhil olduğu gerçeği her şeyden daha önemlidir…

Tüketim toplumlarında; tüketim, ekonomik bir faaliyetin çok ötesine geçerek, bireyin ve toplumun yaşam tarzını dizayn eden ana faktördür. Tüketimin bir araç olmaktan çıkıp, bir yaşam amacı olarak algılanma hastalığına artık bizlerde tutulmuş durumdayız…

Yorumlar (1)
selçuk emre 12 yıl önce
Bence bu taksitler kandırmacadan başka bir şey değil.
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?