banner39

Kadim şehirler, modern kentler

Şehir deyince, bunun batı dillerindeki karşılığı “polis”tir, “Kent” deyince de “Burj”dur. Buradan bakmak iktiza eder.

Hayata Dair 27.06.2014, 12:53 27.06.2014, 12:53
Kadim şehirler, modern kentler

Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, 4 Ocak 2014 akşamı, İstanbul Düşünce Evi'nde verdiği konferansda "şehir ve kent ayrımı" ile İstanbul'a nasıl bakılması lazım geldiğini anlattı:

Böyle baktığımız zaman görüyoruz ki “burj”ların tarihi, yani kentlerin tarihi, oldukça yeni bir tarihtir. Bugün dünyada nam salmış kentlere şöyle bir bakalım. Mesela New York, Londra, Berlin, Moskova, Paris... Bunlar hemen ilk akla gelen “kent”lerdir. Hakikaten bunlar birer kenttir, burjdur yani. Sonradan olmadır. Yani bunların içerisinde en eskisinin tarihini en geriye sürdüğünüz zaman 10. yy.’a, haydi haydi belki 9. yy’a kadar gider mi bilmiyorum. Oralardan başlar.

Böyle kabaca bir aritmetik hesap yaparsak, kentlerin tarihi aşağı yukarı bin yıllık bir tarihtir. Bazı adı artık “kent” diye geçen, yani bu kent furyasına dahil edilmiş “şehirler” vardır ki, onların tarihi çok daha geridedir. Mesela İskenderiye’nin tarihi böyle bir tarihtir. İskenderiye dediğimizde birdenbire içimizde tarihin galerileri açılmaya başlar. Yani İskenderiye hakkında çok az bilgi sahibi olan bir insan bile İskenderiye’nin derin, belki binlerce yıllık bir tarihi olduğunu aşağı yukarı biliyordur. Veya şu üzerinde yaşadığımız coğrafyaya bakalım. Yani Eskişehir gibi -adı eskidir ama kendisi çok yenidir-, onları dışarıda bırakırsak, Sakarya’yı falan, kahir ekseriyeti çok eski tarihlere götürüyor bizi. Kayseri’nin tarihi böyledir, Konya’nın tarihi böyledir, İzmir’in tarihi böyledir.

İçinde bulunduğumuz İstanbul’un tarihi ise, en son bulgulara göre, ne kadar abartma payı var bilmiyorum hâlâ tartışılıyor ama 8000 yıl kadar. Lütfen şöyle bir duralım. New York ile İstanbul’un mukadderatı nasıl aynı olabilir? Yani New York taş çatlasın üçyüz - beşyüz senelik bir şehirdir, var mı o kadar bilemiyorum ama 8000 yıl. Burada hemen en kolay yapılacak şey basitleştirmedir, bir iftihar duygusu türetmektir, bunu da hastalıklı bir şekilde yapıyoruz, işte “binlerce yıllık bir tarih” falan, buralara hiç girmem ben. Böyle bakmam. Ama baktığım, gördüğüm budur: Arada ciddi mânâda tarihî bir derinlik farkı var. Nereden doğdu bu fark, şuradan doğdu; “polis”in tarihi üç ana dinamik üzerine oturur. Bunu Braudel’den çıkartıyoruz, Braudel okumalarından, Heinrich Thünen okumalarından, şehir tarihi üzerine yazan kadim kaynaklar ve klasik kaynaklardan çıkarıyoruz.



Üç ana eksende şehirler neşv-ü nema buluyorlar. Bunlardan bir tanesi idarî parametre, idarî ölçek, ikincisi siyasî, üçüncüsü de ticarîdir. “Polis”in tarihi bu üç dinamik üzerinden okunur. Şimdi bu noktadan baktığınız zaman, şehirlerin tarihinde farklı örüntüler, alt örüntüler, “pattern”lar da bulunabilir. Mesele eğer Efes’in tarihi ise, Efes ticarî bir şehirdir. Efes’in bir siyasi dünyası da vardır ama zayıftır. Kalıcı değildir yani. Efes aristokratik bir yönetime sahip, aristokrasiyle idare edilen ama onu Efes yapan şeyin ticaret olduğu bir dünyadır. Mesela liman şehirlerinin, “polis”lerin, bir mânâda bu üç parametreden ticari olanının baskınlaşma özelliği mevcut. Venedik de böyledir, Cenova da böyledir, Fenike şehirleri de böyledir. İon şehirleri böyledir.

Bir de çok azına nasip olmuş siyasi ve idari boyut kazanma özelliği vardır ki, bu noktadan baktığınız zaman iki tane şehir ön plana çıkar. Bunlardan bir tanesi Roma’dır. Roma, gerçek mânâda bir “polis”tir, şehirdir. İkincisi de adı üstünde Neoroma, yani yeni şehir, İstanbul’dur. Şöyle bir revizyona gitmek zorundayız zihinsel olarak. Bu coğrafyada, bu coğrafya derken Roma toprağını ölçü alalım, diyar-ı Rum’u ölçü alalım, bu mânâda iki tane şehir vardır. Siyaseten ve idareten inşaa olmuş, ama ticarî özellikleri de olan iki şehir. Gerisi dönemsel, bölgesel olarak bu formata ulaşmış ama diyar-ı Rum’da kendini tekerrür ettirememiş mesela. Şam böyledir. Bağdat böyledir. Arada kalmışlardır. Baharat Yolu ile İpek Yolu’nun çakıştığı noktada mevzii bir egemenlik inşaa edebilmişler siyaseten ve idareten ama hiç bir zaman başrol oynayamamışlardır. Başrolü oynayan iki tane şehir var, bir tanesi Roma’dır bir tanesi de İstanbul’dur. Başka da şehir yoktur. Bunu bilmek zorundayız.

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?