15.08.2013, 08:12

İhvan neye icbar ediliyor?

Mısırda korkulan katliam geldi ve 'demokrasi inşası'nın harcını masum kitlelerin kanıyla yoğurmaya başladı Nobel ödüllü cuntacılar. Amerikan icazetli darbenin bu denli vahşete cesaret edebileceğine ihtimal verilmiyordu. Bu durumda soru şu: Ne oldu da darbe yönetimi, bir şekilde uzlaşmayla çözülebilecek siyasal krizi derin bir husumete, hatta iç savaşa yol açacak yönteme başvurmayı tercih etti? 'Arap Baharı efsanesi' sahnelenirken 'Baltacılar'a karşı muhalefete destek veren Sisi şimdi neden aynı muhalefete kurşun yağdırıyor?

Soruları daha sistematik düzleme taşırsak; Arap dünyasında İslamcı muhalefetin omurgasını oluşturan İhvan sistem içinde şiddetsiz uzlaşmaya hatta küresel sisteme karşı pek çok itirazlarını en azından gözden geçirip, geri çekmeye hazırlanırken sistem dışına itilmesi ne anlama geliyor. Amerika'nın doğrudan müdahale etme gücünün gittikçe zayıfladığı ortamda küresel kapitalizme eklemlenerek daha gevşek ittifaklarla daha masrafsız model inşasından vaz mı geçildi?

Bu türden uzun vadeli siyasal ve sosyoekonomik, kültürel dönüşümleri ilgilendiren çözümlemeler yapılmadan ne Arap Baharı denilen söylem gerçek yerine oturtulabilir ne de kısa vadede insanlık adına dehşete düşüren, vicdanları kanatan katliamlar açıklanabilir... Uzun vadeli stratejik çıkarlar gereğidir ki liberaller ve cuntacılar, Suud selefiliği ile Amerikan muhafazakarlığı gerektiğinde işbirliği yapabiliyor.

İhvan'ın bundan sonra ne yapacağı sorusu kadar, 'İhvan'ın ne yapması isteniyor' sorusuna cevap aramanın yarınlardaki gelişmeleri açıklamakta daha anlamlı bir soru olduğu düşüncesindeyim. Evet, İslami, hareketlerin omurgasını oluşturan İhvan; bu katliam karşısında nasıl tepki vermesi isteniyor, hangi mücadele yöntemine başvurmaya zorlanıyor?

Mısır'daki Nobel ödüllü darbecilerin başlattığı süreçle birlikte şiddet içermeyen gösterilere karşı uygulanan katliamın amaçları arasında ilk akla gelen Müslüman Kardeşler'in silahlı eylemlere çekilerek terörize edilmesidir. Terörize edilen bir hareket hem darbecilere haklılık kazandıracak hem de İhvan gibi tarihi tecrübeye sahip bir hareketi marjinalize edilerek Mısır'ın geleceğinde etkili, toplumsal desteği olan bir hareket olmaktan çıkması amaçlandığı apaçık ortada.

Ancak bu basit ve ilk akla gelen yöntem bir taktik olabilir, uzun vadede işleyip işlemeyeceği garanti değil. Bu aşamada Amerikan icazetli Nobel ödüllü darbecilerin arkasındaki belirleyici bölgesel aktörlerin etkisi göz ardı edildiğinde bazı temel sorunları fark edemeyebiliriz. Sisi'nin şahsında Suudi Arabistan'ın darbede oynadığı rol dikkate alınmadan Ortadoğu'da daha önce de yaşanan ve yaşanması muhtemel gelişmeleri açıklamak zor olur.

Suudi Arabistan'ın devlet olarak Amerika'dan bağımsız bir anlam ifade edip etmediği tartışmasından daha önemli konu, bu ülkenin İslami hareketler ve İslam adına ortaya çıkan yapılanmalar üzerindeki etkisinin ne boyutta olduğu hususudur.

Tarihsel olarak bakıldığında Suud kaynaklı başlayan İslam dünyasının geleneksel, kültürel gerçekleriyle barışık olmayan, tarihsel birikimi yok sayan nevzuhur yapılanmaların sistematik biçimde politize edilerek yaygınlaştırıldığı, özellikle Sovyet blokunun çökmesi sonucu ortaya çıkan boşluklu Müslüman toplumlarda teşvik edildiği tespiti yapılabilir. İslam'la geleneksel bağlarını kurmadan adeta doku uyuşmazlığı üreten bu yeni anlayış toplumun İslamlaşması ve İslami geçmişiyle bağ kurmasını engelleyen bir işlev gördü.

İslam anlayışları ve yorumlarını tartışma dışı tutarak; bu tür Suud maharetiyle yaygınlaştırılan ve söylemi itibariyle 'ödünsüz bir İslami çizgi' görüntüsü veren akımların muhatap seküler yönetimlerce başta göz yumulması, adeta teşvik edilmesi süreci gözlemleyenleri dikkatinden kaçmamıştır. Küresel aktörlerin bölgesel bayii durumundaki Suud gibi petrol zengini ülkelerce doğrudan yönlendirilmeye tutulmaları ile İslam- terör sarmalının gelişmesinde önemli etkisi oluştu.

İslam coğrafyasındaki Amerikan işgali, işkenceler, katliamlara karşı beklenen direnişi adeta rehin alarak haklı bir direnişi marjinalize ederek cihadı teröre indirgeyen, sekter bir anlayışla Müslümanlara bile yönelen ölüm makinelerine dönüşmesi arasında ilişki göz ardı edilemez. Bölgenin en tutucu, en konservatif mutlakiyetci rejiminin antiemperyalist, özgürlük savaşçılarını desteklemesi arasındaki dehşet verici çelişki üzerine kafa yormadan Mısır'daki gelişmeler açıklanamaz.

İhvan'ın sistem içine çekildiği bir süreçte hem Suud rejimi ve onun bağlı olduğu küresel güvenlik şebekesi hem de İsrail adına kontrol dışına evrilme riskini alarak şiddete itilmekte ve normalleşme yerine terörize ederek marjinalleştirilmesi söz konusu. <<<DEVAMI>>>

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?