banner39

03.04.2007, 07:18

İran aşağılama savaşında atağa geçti

Denizcilerimiz rehine durumunda. İkisinin daha görüntüleri yayımlandı. Tahran'daki Britanya elçiliğinin duvarlarında petrol bombaları patlıyor. Fakat bu kesinlikle terörle savaş değil. Bu küçük düşürme savaşı. Britanya'nın, Blair'ın, Britanya ordusunun, Bush'un ve bir bütün olarak Irak'taki mermi savaşının aşağılanması. Ve küçük düşürmenin efendisi İran, kendisini Batı tarafından sonsuza dek küçük düşürülmüş hisseden bir ulus. Ah İranlılar, Bay Blair'le Bush'un talihsiz 15'lerin 'derhal' bırakılması için yaygara kopardığını, ki askerlerin haftalarca kilitli tutulmasını garantileyen de işte bu ısrar, duymaktan nasıl da mutlu olmalı; zira gayet kolay reddedilebilen bir talep bu. Ve reddedilecek. Bush cumartesi günü, "Mazur görülemez" diye kükrüyordu ve İranlılar bundan pek hoşlandı. Bu arada İranlı bakan da Britanya'nın 'davranışında' değişiklik beklemekteydi. Musaddık'ı devirdiğimizi unuttuk Cehennemden çıkma Holokost inkârcısı İran lideri Ahmedinecad, BM tribünlerine oynamayı reddettikten sonra Blair'ın 'kibirli ve bencil' olduğunu söylüyor; ayıptır söylemesi, hepimizce de öyle. 'Asker kişi' Faye Turney'i bırakacaklar. Derken bırakmayacaklar. Sigarası ve başörtüsüyle fondaki çiçekli ucuz perdelerin önünde oturup 'İran halkına' dostluğunu sunduğu gülünç mektuplar yazan, bir yandan da Britanya'nın İran karasularını ihlal etmesinden dolayı özür dileyen Faye, İran şovunun yıldızı. O mektupları İslami Rehberlik Bakanlığı'ndan birilerinin yazdığına dair pek az kuşkum var. 1980'de, Tahran çok daha büyük kıyamet koparan ABD elçiliği baskınını sahnelediğinde yıldız ağlak bir deniz piyadesiydi. Çavuş Ladell Maples, ABD'deki haber bültenlerinde Ayetullah Humeyni'nin İslam Devrimi'ne hayranlığını ifade etmek durumunda bırakılmıştı. Gördüğünüz gibi İranlılar Batı'yı anlıyor. Ve bizim İran'ı anladığımızdan veya anlamaya tenezzül ettiğimizden çok daha iyi anlıyorlar. İkinci Dünya Savaşı'ndaki Müttefik işgalini, Alman yanlısı Şah'ın alaşağı edildiğini ve aşağılamanın en büyüğü mahiyetinde demokratik yollarla seçilmiş Başbakan Muhammed Musaddık'ın, CIA'den Allen Dulles ve egzantrik bir Yunanca uzmanı olan Britanya eski Özel Operasyonlar Şefi 'Monty' Woodhouse tarafından birkaç silah ve bir avuç dolarla ayarlanan bir operasyonla devrildiğini unuttuk. Ve İranlılar, İran Şahı'nın, Körfez'deki 'polisimizin', Kralların Kralı'nın, Aryanların Işığı'nın, Büyük Sirus'un mirasçısının, direnişe mensup genç İranlıları Savak işkencecilerin tezgâhlarında yakmak üzere nasıl geri döndüğünü gayet iyi hatırlıyor. İran'ın Faye ve arkadaşlarını mahkemeye çıkarmak gibi bir niyeti de yok. Britanyalıların, elbette Tahran'ın Arapça yayın yapan 'el-Âlem' kanalının nazik izniyle, Sky TV'de 'nan' denen ekmeklerini kemirmeleri onların tercihi. Piyade Nathan Summers açıklama yapmaya karar verdiğinde ekranda beliren küçük 'özel haber' yazısı dikkatinizi çekti mi? İranlılar kendilerine zulmedenleri taklit etmeyi nasıl da seviyor. Savunma Bakanlığı'nın apoletlileri çocuklarımızın Irak sularında bulunduğunu kanıtlayacak karmaşık haritalar gösterdiğinde İranlılar da mütevazı bir sahil güvenlikçiyi mitolojik bir haritayla çıkarıp askerlerin İran karasularında olduğunu gösterdi. Askerlerin şişme botlarının üzerinde hâlâ Britanya bayrağı dalgalanıyor, ama onun üzerinde İran bayrağı var. Kimse şunu izah etmedi: Mavili askerlerimiz deniz maceralarında niye tüfek taşıyor, eğer saldırıya uğradıklarında onları teslim edeceklerse? Devrim Muhafızları'nı biraz daha silahlandırmaya mı çalışıyoruz? Fakat tüm bunların ardında bazı karanlık sorular var, bu soruların da bilinmeyen karanlık cevapları var. İran güvenlik birimleri, Britanyalı muadillerinin Huzistan eyaletindeki Arapları İslam Cumhuriyeti'ne karşı kışkırtmaya çalıştığına inanıyor. Orada bombalar patladı, biri bir kamyon dolusu Devrim Muhafızı'nı öldürdü ve Tahran MI5'i suçladı. Alçakça olduğunu, mazur görülemeyeceğini söylediler. Britanya hiçbir yorum yapmadı, İranlılar saldırıda yer almakla suçladıkları bir adamı astıktan sonra bile; adamın Londra için çalıştığını söylüyordu İran. Esir İranlılara ne oldu? SAS Güneybatı İran'da mı? Aynı Britanyalıların İranlıları Basra'daki askerleri bombalarla taciz ettiğini öne sürmesi gibi, onlar da benzer işler mi yapıyor? Amerikalılar, Erbil'de Kürtlere vize veren İranlıları bırakacak mı? Sahi o İranlılar kaç aydır Amerikalıların elinde? Hayır, diyor Bush. Göreceğiz bakalım. Olan bitenle ilgili bilmediğimiz bir sürü şey var. Ne var ki tüm bu süreçte İran oyununu oynamak Blair, Bush ve SKY-BBC-CNN-FOX-CBS-NBC-ABC tacirlerinden menkul şok ve dehşet mihverine kalacak. Faye'i yargılayacaklar mı? Çocuklarımız idamla tehdit edilecek mi? Hayır, ama kuşkusuz, İranlılar kısa süre sonra bize hepsinin casus olduğunu söyleyecekler. Blair ateş püskürecek, Bush kükreyecek ve İranlılar arkalarına yaslanıp her saniyesinin keyfini çıkaracak. Saddam'ın birliklerini yok etmek için on binlerce İranlı öldü. Şimdi bizi 15 askerimiz için dua ederken izliyorlar. Bu esaslı bir film, bir siyasi küçük düşürme hikâyesi. Üstelik İranlılar sadece filmi sahnelemeyi değil, Blair'in repliklerini yazmayı da biliyor. Ve Blair repliğini paşa paşa okuyor. (2 Nisan 2007)
Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?