Kur'an-ı Kerim'i güzel okuma yarışmasının düşündürdükleri - Osman Şahin

Osman Şahin
(Kur’an-ı Kerim Mekke’de nazil oldu, İstanbul’da yazıldı, Kahire’de okundu)
Yarışmanın birincisi ve aynı zamanda Çamlıca Büyük Camiinin Müezzin Kayyumu olan Hüseyin Akbulut 50 adet Cumhuriyet altınını Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Ali Erbaş’tan alırken
Bu yıl Ramazan ayı boyunca TRT-1’de yayınlanan Kur’an-ı Kerimi Güzel Okuma Yarışması hepimizi ekrana kilitledi. Dini içerikli en güzel program diyebiliriz. Çünkü çocuklarımız da heyecanla takip etti. Yarışmanın formatı ve jürinin yaptığı yorumların formatı insanı kim kazanacak diye ekrana bağlıyor. Bu programdan sonra analar çocuklarının birer Muhammed Yahya Yıldızhan gibi Kuran okumaları için hayaller kurmaya başladılar. Çocuklarımızın survivor gibi programlar yerine Kuranı Kerim yarışmasını izlemesi ne kadar büyük bir mutluluk. Doğrusu pandeminin bizi evlere hapsettiği bugünlerde Kur’an ayında Kuranı güzel okuma yarışması bizi ferahlatan bir ilaç gibi oldu. Emeği geçenlerden Allah razı olsun.
Final yarışmasını izlerken bizim köyün fahri imamı Ömer Hoca’nın yaşadığı dram dolu günler aklıma geldi. Allah rahmet eylesin. Kur’an okumanın ve öğretmenin yasak olduğu o karanlık günlerde, kuş uçmaz kervan geçmez dağ başındaki ıssız köyümüzde çocuklara gizli gizli Kuran öğretirmiş. Bir gün köyü jandarma basmış ve Ömer Hoca’yı alıp götürmüşler. Millet tedirgin olmuş. Ama elden ne gelir. Meğer Türkiye’yi baştan başa ihbar eden malum muhbir çetesi ilçe savcılığına Ömer Hocayı da ihbar etmiş. Ömer Hoca’nın suç aletleri olan Kuranı Kerimler bir heybeye konmuş, kitapların üzerine oturtularak jandarma refakatinde 30 km mesafedeki ilçeye götürülmüş ve kendisine kimseye Kur’an öğretmemesi telkin edilmiş. Ömer Hoca zaruretten tabiki ömrünün sonuna kadar Kuran çizgisinde yaşadı ve köyümüze rehberlik ett. Allah o zihniyete bir daha iktidar yüzü göstermesin.
Yarışmada dikkat çeken en önemli husus ise, 15 ayda Kur’an-ı Kerimi hıfzetmiş olan ve geleceğe dair yegane gayesi Süleymaniye Camiine imam olmak olan 15 yaşındaki Diyarbakırlı Muhammed Yahya Yıldızhan’ın yarışma sırasında sergilediği üstün performans oldu. Yarışma sanki Büyük Çamlıca Camii Müezzin Kayyumu ile Süleymaniye Camii müstakbel imamı arasında geçmişti. Muhammed Yahya Yıldızhan, kıraat işini hıfzı ile birlikte halletmiş, kendine mahsus bir okuma usulü geliştirmiş. Sanki Abdussamed okuyor. Bunu jürinin yaptığı yorumlarından anlıyoruz. Hocası Mahmud Ekşi Hoca görünmeyen bir efsane. Yetiştirdiği yüzlerce talebelerinin de Kuranı harika okuduğunu Jüri Üyesi Osman Engin Hocaefendi tarafından dile getirildi. Simasını ekranda görüp alkışlamak isterdim. Yıldızhan’ın hangi kıraate göre okuduğunu bilmiyorum ancak tanıdık hafızlardan edindiğim bilgilere göre, daha önceki haftalarda okudukları harika idi ve bütün Türkiye’yi etkilemişti. Ancak, finalde yeni bir tarzda okumak isteyince heyecanına yenik düştü. Bunun sebebi de jürinin daha önceki hafta elemelerinde “kendine ait bir tarzın olsun” tavsiyeleri olmuştu. Tarz geliştirmek elbette bir haftada olacak iş değildi. Finaller açıklanmadan önce yapılan yorumları dinleyince, bu çocuğu genç yaşta hayal kırıklığına uğratacaklar, geleceğe ait umutlarını bir programın şaşaasına feda edecekler endişesine kapıldım ve düşündüklerim de ayniyle vaki oldu.
Hafız Muhamamed Yahya Yıldızhan ve yanda hocası Hafız Mahmud Ekşi Hocaefendi ve Yıldızhan’ın yetiştiği Abdusselam Kuran Kursu.
Şöyle ki; daha önceki haftalarda Muhammed Yıldızhan’ı yere göğe sığdırmayan, onu dinlerken kendimizden geçtik diyen, hatta yerinden kalkıp alnından öpen jüri üyeleri finalde, daha önce söylediklerini unutmuş gibi aniden bambaşka bir tutum sergilediler. Hatta jüriye sonradan katılan bir üye yarışmanın yapısı ile ilgili eleştiriye açık yorumlar yaptı. Aralarında konuşurken mikrofona yansıyan değerlendirmelerde “taklit” gibi beyanlar duyuldu. Taklit dedikleri çocuğun kıraatinin Araplara benzemesi idi. (Oysa Kahire kıraatinden etkilenmemek mümkün mü? Amerikalı Bayan Şarkıcı Jennifer Grout da Fas’ta gezerken bir yerde Abdussamed’in kıraati kulağına ilişir ve Kuran tilavetine hayran kalır, Kelamı Kadimi inceler, Kur’an’ın mucizesinden çok etkilenir ve neticede Müslüman olur. Hatta aynı tarzda Kur’an okur.https://www.dunyabulteni.net/amerikali-bayan-sarkici-jennifer-grout-tan-abdussamed-makami-kur-an-video,1526.html
Final sonuçları açıklanınca dinleyici de Muhammed Yıldızhan da şok oldu. Yıldızhan ilk 3’e dahi giremedi. Belki de çocuğun olgunluk yaşından önce şöhretin cazibesine kapılıp hayatının olumsuz etkilenmemesi için bu karar alınmıştı. Bilmiyoruz. Biz kararın isabetli olup olmadığını kıraat dersi almış hocalarımıza ve konunun uzmanlarına havale edelim. Ancak o “taklit” denilen tabir umarız Muhammed Yahya Yıldızhan’ın Süleymaniye Camii imamlığına giden yolculuğunda önüne “nasyonalist” bir engel olarak çıkmaz. Her hafızın kendi tarzını geliştirmesi eşyanın tabiatı gereğidir. Doğru. Ama yarışmacı daha 15 yaşında ve daha önceki bütün haftalarda hep yıldızlarla süslü 100 puanlar almış. Keşke jüri önceki hafta finallerinde soğukkanlılığını korumuş olsaydı.
Jürinin son anda Yıldızhan konusunda aniden tutum değiştirmesi, bir zamanların Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç’ın yurtdışında yapılan Dünya Kur’an-ı Kerimi Güzel Okuma Yarışmalarına gönderdiği hafızlarımıza, ısrarla “İstanbul Makamı” ile okumalarını mecbur tutmasını akıllara getirdi. Sanki Tayyar Beyin tavsiyeleri finaldeki yarışma jürisine son anda hulul etmişti.
Türkiye’nin öteden beri maalesef Araplarla kıraat konusunda bir yarışı var. Dünya Birinciliği kazanan Mustafa Özcan Güneşdoğdu gibi Kuranı Kerimi güzel okuyanımız çok olmasına rağmen anlayanımız maalesef az. Anlaşılmadan okunan Kuranı Kerim de ne derece gönüllerde sirayet eder? Hafızlarımız okuduklarını anlasa eminim kıraatlarının tonu muhtemelen değişecek ve ilahi mesaj daha çok kişi tarafından anlaşılır olacaktır.
Jüri Üyeleri
Arap kıraatine benzer Kur’an’ı Kerim kıraati ülkemizde maalesef resmi makamlar tarafından terğib edilmiyor. Araplar da başka milletlerin kıraatinden hoşlanmıyorlar. Kur’an bizim dilimizle nazil oldu diyorlar. Doğru, Kur’an Arapların dili ile nazil oldu. Dolayısıyla Araplardan daha iyi hangi millet anlayarak Kur’anı Kerimi güzel okuyabilir? Osmanlının yıkılış yıllarına ait “Zeytindağı” gibi ırkçı ve Peygamber Efendimize hakaret dolu romanların etkisinden artık milletimizin de din adamlarımızın da kurtulması lazım. Evrensel bir ilahi mesaj olan Kur’anı Kerimi tilavet edenlerin belli bir milletin aksanıyla okumak gibi bir tutum içinde olmamaları ve Allah kelamının milletlerüstü tecvit ve kıraat usullerine göre okunması lazım. Dikkat edin, batılılar bize, siz batı dünyasının kulübüne üye oldunuz, bundan sonra Araplardan uzak durun dediler. Kıraatimiz dahi bu kasıtlı telkinlerin tesiri altına girdi. Öte yandan kendileri (farklı dinlerden olmalarına rağmen) Araplarla canciğer kuzu sarması oldular. Bence Türkiye’nin Arap politikasını yeniden baştan sonra gözden geçirmesi ve Kuzey Afrika ülkeleri (Fas, Tunuz, Cezayir, Sudan ve Libya) ile Birleşik Arap Emirliklerini aynı kategoriye koymaması lazım.
Atalarımız ne güzel söylemiş. Kur’an-ı Kerim Mekke’de nazil oldu, İstanbul’da yazıldı, Kahire’de okundu. Bunu mutedil Araplar da söylüyor. Tarih bize Kur’anı yazma rolünü vermiş. Mısırlıların güzel okumaları belki de iklimlerinden kaynaklanan bir özellik. Tarihten habersiz Araplar ise bu ifadenin yanlış olduğunu ilk olarak Hz. Osman’ın Kuranı Kerimi yazdığını ancak Hz. Osman’ın Türk olmadığını dile getiriyorlar. Dünyanın sayılı müze ve kütüphanelerindeki elyazması kitap ve Kuranı Kerimlerin çoğunun İstanbul hattatları tarafından yazıldığını bilmiyorlar. İstanbul’da estetik duygusunun 8000 seneden bu yana katlanarak zirvelere çıktığını keza bilmek istemiyorlar. Kısaca, İstanbul’da gelişen sanatların ilerlemesinde hat sanatı da nasibini almış olup bunu, Osmanlının yıkılışı sürecinde Medine’deki 25 kütüphanedeki binlerce elyazması kitapları yağmalayıp İngiliz askerlerine peşkeş çeken Arapların torunlarına anlatmak zor.
Yazımızı kıraat ilmi ile ilgili Hartum’da yaşadığım bir anekdotla tamamlayayım. Malum orada teravih namazları 8 rekat kılınır, ancak her rekatta en az 2-3 sayfa okunarak bir nevi hatimle kılınır. Bir gün hoca teravih namazında bir ayeti okurken, cemaatten (muhtemelen Sudan’ın black sea region bölgesinden) birisi bir kelimeyi farklı olarak telaffuz edip imamı aklınca düzeltmek istedi. İmam namaza devam etti, geri adım atmadı. Namazı bitirip selam verdikten sonra ayağa kalktı ve cemaate dönerek o ayetin neredeyse bütün kıraat mezheplerine göre okunmasını tek tek izah etti. Anladım ki hoca öyle sıradan bir hoca değilmiş. Umarım o tarz açıklamaları bizim programlarda da dinleriz.
Hülasa-i Kelam. Kur’an ile özdeşleşen Mübarek Ramazan ayı boyunca TRT1’de yayınlanan Kuranı Kerimi Güzel Okuma Yarışması bize Ramazan’ın ayrılık hüznünü unutturdu, evlere hapsedildiğimiz bu günlerde sevinç dolu duygulu ve heyecanlı anlar yaşattı. Çocuklarımızın kulakları Allah’ın kelamını duydu. Bu projeyi geliştirenlere ve emeği geçenlere tekrar teşekkür ediyoruz. Bütün yarışmacıları gönülden tebrik ediyoruz. Biz, toplum tarafından konuşulanları burada dile getirdik. Umarız bundan sonra, benzer Kur’an-ı Kerim tilavetine ait yarışmanın bir yönetmeliği hazırlanır, geriye yönelik olarak ciddi muhasebe yapılır, eksiklikler tamamlanır ve mademki jüri seçim yapmaktan zorlanıyor, finale kalanlar arasında dereceye girecek olanlar arasında Birinci, İkinci ve Üçüncüyü oylamaya telefonla katılacak olan halkın katılımı belirler. Bu şekilde halkımız da Kur’an’a daha çok yakınlaşır.
DIYARBAKIRLI HOCA EFENDI BU ISIN ILMINI OGRENCILERINE OGRETIYOR, SESI DE COK GUZELDİ.
OSMAN SAHIN BEYI DESTEKLIYORUM. FINAL PUANLAMASI HALKA ACIK OLMALI.
Kaleminize kuvvet Efendim.