Jin Dergisi: Yeni bir ulus tahayyülü
Kürt ve Kürdistan kavramları çerçevesinde faaliyet gösteren Kürt milliyetçiliğinin az sayıdaki yazılı ürünlerden biri olan Jîn dergisi dönemin ruhunu anlamak bakımından önemli.

Asım Öz/ Dünya Bülteni
Son iki yüzyıllık süreçte yaşananları anlaşılır kılabilecek kavramların başında milleti nihai olarak ulus devletle bütünleştirmek isteyen milliyetçilik gelir. Millet kavramından türetilen bu kavram ve akraba kavramları anlamdan bu iki yüzyıllık tarihin anlaşılamayacağını fark eden isimlerden biri de Millet ve Milliyetçilik adlı eserin yazarı Eric J. Hobsbawm'dır.
Milliyetçilikler idaresi altında bulundukları siyasal birim olarak imparatorlukların bütünlüklü varlığını tehdit edici bir pozisyonda bulunmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu da bir imparatorluk olmak hasebiyle her türden milliyetçiliğin hedefinde yer alan bir siyasal beden olarak bu etkiden nasibini almıştır. Milliyetçiliklerin Osmanlı İmparatorluğunu etki altına almaları ise çelişkili biçimde modern imparatorlukların cazibeli ilgisinden bağımsız olmamıştır. İç dinamiğin müsaitliği öncelikle modern imparatorluklarla aynı dini inanca sahip olmak ya da benzerliklerle birleşince daha çabuk ses getirmiştir. Ardından Osmanlı ile aynı inancı paylaşan etnik yapılar arasında yaygınlaşan milliyetçilik Türkler, Arnavutlar,Araplar başta olmak üzere imparatorluğun bütün etnik yapılarını etkisi altına almıştır.Arap milliyetçiliği aynı etnik aidiyete sahip olmasına karşın siyasi olarak tek bir bedene sahip olmayı başaramamıştır.Bu iç dinamiklerin müsaitliği ama dışarıdan müdahalenin daha baskın karakterde olmasından kaynaklanmıştır.
Osmanlılıktan Kopuş
Türk milliyetçiliği ile aynı yıllarda neşvü nema bulan Kürt milliyetçiliği 1918 sonrasında yeni bir anlam yükünün altına girer.Mütarekeye değin Kürt milliyetçi elitleri genelde ayrı bir devlet talebini gündeme getirmiyorlardı. Abdullah Cevdet ve İshak Sukutî gibi isimlerin de bulunduğu Jön Türkler bile kendilerini Kürt olmaktan ziyade Osmanlı olarak tanımlıyorlardı. Yayıncısı Kürt olan, Kürtçeyi de yazı dili olarak yaygınlaştırmayı mesele edinen Kürdistan gazetesi Kürt dilinde yazılan metinlerin basın aracılığıyla yayılmasının ilk basamağı olarak görülebilse de Kürdistan gazetesinin genel içeriği Jön Türk basının bir parçası olarak anlam taşır. Ahmet Özcan İmparatorluk Çökerken Yeni Bir Ulus Tahayyülü kitabında bu gazeteyi şöyle anlamanın uygun olacağını düşünür: "Bu gazete, isyanları ve ayrılıkçı fikirleriyle meşhur Bedirhanîler tarafından çıkarılmış,ilk üç sayısı Kürtçe olmak üzere Türkçe-Kürtçe yayınlanmış ilk süreli yayındır.Kürtlerle ilgili meselelerin yayın hayatına taşındığı ilk gazete olan Kürdistan'ın amacı "halkın kültür ve eğitim seviyesini yükseltme"ye yönelikti. Bu amaç daha sonra çıkan Kürt gazetelerin hepsinin ortak özellikleri haline geldi.İlk olarak Kahire'de 22 Nisan 1898 yılında Mikdat Mithat Bedirhan tarafından çıkarılmaya başlanan Kürdistan gazetesinin yayın hayatı daha sonra Cenevre'de Abdurrahman Bedirhan tarafından devam ettirilmişti.Abdurrahman Bedirhan'ın Cenevre'deki yayıncılık faaliyeti Jön Türklerin kontrolü altındaydı."
Meşrutiyetten sonrada İstanbul'da kurulan cemiyetlerin amacı İstanbul'daki Kürtlerin eğitim ve yardımlaşmasına yönelikti. Bu amaçla ilk kurulan dernek Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti resmi olarak 2 Aralık1908'de kuruldu.Dernek 1909 yılında Kürt Teavün ve Terakki Gazetesini yayımlamıştır.Bunun dışında 1912 yılında İstanbul'daki Kürt gençler ve hukukçular tarafından kurulan Kürt Hevi Talebe Cemiyeti,Roji Kürd adlı bir dergi çıkarmıştır.Bütün bu yapılar bağımsız devlet temelli bir ufka sahip değillerdi.Savunulan milliyetçilik Osmanlılıktan sıyrılmamış,siyasi taleplerini onun dışında aramamış "millet fikrini netleştirmemiş bir hareketin milliyetçiliği" olarak görünmektedir.
Osmanlı Ermenileri arasında yaygınlaşan Ermeni milliyetçiliğinden en fazla rahatsızlık duyan Kürtlerin Ermeni milliyetçiliği karşısında Kürt kimliği ile değil Müslüman kimliği ile durmaları ve bu tavrın da Birinci Dünya Savaşı yıllarında da devam etmesi anılabilir. Mahalli idarelerin olumsuzluklarından kaynaklanan sorunları merkeze alan isyanlarda bile padişahın meşruiyeti inkâr edilmemiş, yanlış hükümet politikaları halife sultanla özdeşleştirilmemiştir. Sonraki yıllarda Kürt milliyetçiliğinin kurcu figürlerinden biri olarak anılacak olan Şey Ubeydullah'ın Kürtleri birleştirme çabası ve isyanı Halife padişaha bağlılıkla sona erer. Ama mütareke ile birlikte o güne değin telaffuz edilmekten kaçınılan, Osmanlı İmparatorluğundan ayrı bir devlet talebi gündeme gelmiştir. Mondros Mütarekesinin hemen ardından Kürt İstiklal Komitesi adıyla yeni bir yapı kurulur. Süreyya Bedirhan tarafından Kahire'de kurulan bu örgütün amacı; Kürtlerin birleşerek bağımsızlığına dönük çalışmalar yapmaktır. İttihat ve Terakki'yi taklit eden yapı İngiltere ile görüşmeler yaparak kendilerine yardım edilmesini ister. Süreyya Bedirhan dedesi Bedirhan Bey tarafından yönetilen toprakların kendisine verilmesini talep ediyordu. Böylelikle bağımsızlık yanlısı yapılar kurulmaya başlanır.Bu örgütler içinde Kürdistan Teali Cemiyeti ilk akla gelenidir.Sonardan bu yapının liderlerinden Şeri Paşa doğu vilayetlerinin Ermeni ve Kürt bölgelerine ayrılması için Ermeni Temsilcisi Boğos Mubar Paşa ile işbirliği yapınca parçalanır. Henüz Osmanlılıktan kopmayan bir grupsa özerklikten yana tavır almıştır.
Jîn Dergisinin Güncel Konu Evreni
Kürt ve Kürdistan kavramları çerçevesinde faaliyet gösteren Kürt milliyetçiliğinin az sayıdaki yazılı ürünlerden biri olan Jîn dergisi Osmanlı İmparatorluğunun paylaşılmasına dönük siyasetlerin uygulandığı 1918-1919 yılları arasında yayımlanır. Bu tarihler aynı zamanda Kürt milliyetçiliği için dönüm noktası olan yıllardır. Jîn dergisinde Wilson prensipleri ile ortaya çıkan Amerika'ya dair büyük beklentiler oluşur. Jîn 1918'de yayımlanmaya başladığında çevredeki bütün halklar kadar Kürtler de savaş sonrası sıkıntılarla mücadele etmekteydi. Savaş sonrası dağılan Kürtlerin mevcut durumları Jîn'de sürekli gündeme getiriliyordu. Jîn'in ilk sayısı savaş psikolojisini görmek açısından önemlidir. Dağınıklık, yoksulluk ve yoksunluktan şikayetin olduğu dergide, Kürt milliyetçileri Amerika'ya övgülerde bulunurlar. Bir Kürt imzasıyla yayımlanan "Kürtler Uykuda Değil" başlıklı yazısında Dr. Abdullah Cevdet, Amerika Cumhurbaşkanı Thomas Woodrow Wilson'u takdir eder. Bunun sebebi elbette ki Wilson'un kendi adıyla bilinen ve savaşı noktalayan on dört maddelik ilkeleridir. Bu ilkelerden on ikincisi Osmanlı ile ilgilidir ve Kürtleri yakından ilgilendirir. Bu maddeye göre Osmanlı'nın Türk olan kısımlarının egemenliği sağlanacak, Türk olmayan ve Türklerin boyunduruğunda yaşayan halkların da özerk gelişimi için her türlü olanak verilecekti. Abdullah Cevdet dergiye dışarıdan katılan bir simadır. Bu yazısını da isimsiz yayınlar,yazısının altına "Bir Kürd" diye imzasını atar.
İstanbul'da bir grup Kürt milliyetçi tarafından kurulan Jîn dergisi, 1918 yılının Ekim ayında yayın hayatına başladı. Yazıları büyük oranda Türkçe olan bir dergiydi. Çıkış amacı Siverekli Hilmi'nin "Kürt Gençliğine Hitap" başlıklı yazısında "yüzyıllardan beri ihmal edilen Kürt halkının tarihsel yaşamına, ulusal haklarına, edebiyat ve sosyolojisine ilişkin yayında bulunmak" olarak belirtilen dergi toplam 25 sayı yayımlanan dergi daha çok Kürdistan Teali Cemiyetinin yayın organı olarak görülür. "Haftalık gazete" ibaresi beşinci sayıdan itibaren "hayat" tabirine bırakır yerini. Derginin mahiyeti "Din, edebiyat, içtimaiyat ve iktisadiyattan bahseder Türkçe-Kürtçe mecmuadır" biçiminde kapak kısmında belirtilmiştir. Gecikmeli çıkan 23. Sayıda derginin siyasi olarak çıkacağı ama resmi muamelelerin henüz bitmediği ifade edilmiştir.2 Ekim 1919'da çıkan son sayısından sonra hükümetin baskıları sonucu kapatılan derginin ilk 20 sayısını Kürt Teali Cemiyeti'nin kurucularından Müküslü Hamza, son 5 sayısını da Memduh Selim Bey yönetmiştir.
Kürtçe ve Türkçe olmak üzere iki dilde yayın yapan dergide Kürtçe'nin Soranî ve Kurmancî lehçeleri kullanılmaktadır. Kürt Divan Edebiyatı'nın önemli şairlerinden Ahmedî Hanî ve Molla Ahmet Ceziri gibi ustaların yanında Fecr-i Atî'nin önemli şairlerinden Süleyman Tevfik şiir ve şiir üzerine yazdıklarıyla katkı sunarken, Halil Hayali tarih, mitoloji, sosyoloji, dilbilim ve felsefe ile ilgili makaleler yayımlar. Abdurrahman Rahmî, Kemal Fevzî, Ahmet Vehbi, İhsan Nurî, Kamuran Alî Bedîrhan, Kadizade Mustafa Şevkî, Dersimli Hüzni ve Abdullah Cevdet'in içinde bulunduğu yazar kadrosundan Siverekli Hilmi, Kürt atasözleri ve deyimleri üzerine yaptığı çalışmalarla dikkat çeker.Bu bağlamda Kürtçe ile edebiyatın mümkün olup olmadığı da tartışılır.Metruk bırakılan lisanın diriltileceği ifade edilir. Lehçelerin ortaklıklarından hareket edilerek aradaki farkı azaltıcı çalışmalar yapılmasının gerekliliğine değinilir. Kürt olduğu halde Kürtçe bilmeyenlerin durumunun düzeltilmesi için çalışmalar yapılması vurgulanırken Kürtlük bilincinin gelişimi ile İslamiyet'in güçleneceği de anlatılmaktadır dergi sayfalarında. Bu yaklaşımlar hem yakın örnek olarak Türk milliyetçiliğinin dil politikalarıyla hem de güncel örnek olarak Kürtçe edebiyat bağlamında derginin kimi yazılarının ne kadar bu güne ait olduğunu da ortaya koymaktadır.
Mitolojiler ve Ulusalcılıklar
Toplam üç hikâyenin yayımlandığı dergide dikkat çeken ilginçliklerden biri de Kemal Fevzî'nin "Altın Kaküllü Çocuk" adlı hikayesidir. Her yönüyle masal ve mitoloji arasında gidip gelen bu hikâyeyi Kemal Fevzî, Kürdistan'dan derlemiş ve daha sonra Türkçeye çevirerek hikâyeleştirerek yeniden yazmıştır. Kemal Fevzî bu hikayeyi yayınlamadan önce masallarla ilgili yaptığı çalışmaları aktarmış ve Kürt Masalları hakkında üç sayfalık bir yazı kaleme alarak Kürtler ve diğer ulusların mitolojilerinde ortak noktalar olduğunu vurgulamıştır. Özellikle Kürt ve Yunan halklarının masalları arasındaki kuvvetli bağ üzerinde duran Fevzî, "Yunanlılarda titanlar ne ise Kürt masallarındaki yedi başlı devler de odur" gibi bir yorumda bulunmaktadır. Fevzî, Kürt masallarıyla ilgili yazısında "Kürt masal ve efsanelerini bildiğim, toplayabildiğim kadar Jîn'in saygıdeğer sayfalarına ve mitoloji bilginlerinin gözleri önüne serip insaf ve incelemelerine sunacağım. İhtimal bu yazılarda, Diyarbekir'in güzel Kürt efsanelerini "Dede Korkut" masallarına uydurarak değiştiren nankör bir Diyarbekirli'nin de insafsızlığı meydana çıkacaktır." diyerek Ziya Gökalp'i eleştirir.
Jîn'in ikinci sayısında bir yerde Wilson İlkeleri çözülmüştür ve artık ilk sayıda olduğu gibi savaşın etkilerine çok fazla yer verilmemektedir. Şefik Arvasî, dil sorununu gündeme getirerek, dil ve bilimin birlikte gelişeceğine vurgu yapmıştır. "Bilgi Her şeyden önce gelir" diyen Arvasî yazısının en can alıcı yerinde şöyle seslenir: "Biz son derece yiğidiz; fakat yiğitliğimizi birbirimizi öldürmekle, birbirimize kötülük etmekle harcıyoruz. Ve biz son derece cömerdiz; ancak bu cömertliğimiz genel bir yarar ya da dinsel bir emir için değil de düğünlerde Çingeneler için, davalarda rüşvet için, tiyatrolarda oyuncular için ve bayramlarda ağalara ve şeyhlere alınan hediyeler içindir. Bütün bunların nedeni bilgisizliktir. Bunu bildikten sonra, bugünden itibaren bizim içinde her şeyden daha önemlisi bilimdir; onun yolu da okuma yazmadan geçer. O da ancak kendi dilimizle olur. Çünkü başka bir dili öğrenmek için bir ömür gereklidir. Ondan sonra ancak bilim dili öğrenilebilir." Arvasi'nin yazısıyla paralel bir yazı da Jîn'in üçüncü sayısında yer alır. Şair ve yazar Abdurrahîm Rahmî başarının anahtarı olarak "birlik" olmayı önalana çıkarır. Rahmî'ye göre ulusların başarılı olmaları, sorunlarını çözmeleri için gerekli olan tek şey birliktir. Şöyle der Rahmî: "Bütün uluslardan geri kalmış olan bizlerin de amacı odur ki iplik ve iplerden, sicim ve halatlardan akıl alıp birleşelim ve birlik olalım." Abdurrahim Rahmî'nin çağrısı Jîn'in dördüncü sayısında yankı bulur. Mustafa Şevkî, "Birlik" başlığıyla kaleme aldığı yazıda zamanın dar olduğunu belirterek, " Çünkü vakit dardır ve düşman da gafletimizden yararlanmaktadır. Kurtuluşa ve iflah olmaya koşun (...) Pişmanlığın yararı olmayacaktır."
Birlik konusu yazılarla Jîn'de dile getiriliyor, ancak derginin diğer sayılarına bakınca bunun zaman zaman tartışmalara dahi dönüştüğü göze çarpıyor. Fakat bu tartışmalarda kasıt ve karşılıklı duruş söz konusu değildir. Jîn'in beşinci sayısında yine Abdurrahim Rahmî "Ey nifak içindeki millet / sana beraberlik gerek" derken Jîn'in altıncı sayısında Kürdîzade Kemal Bey "Kürdlere: Bugünkü Görevlerimiz" başlığıyla yayımlanan yazısında "Umut, amaç, arzu Kürd gençliğini bir araya toplamak, cahillik belasını Kürdistan'dan defetmektir" diyerek gençlere sesleniyor.
Peki bu "birlik" nasıl sağlanacak? Elbette ki ortak dille. Jîn'in yedinci sayısında ateşli kimi yazı ve şiirler var. Ancak yedinci sayıda birliğin nasıl sağlanacağı, kültür ve dilin nasıl gelişeceği hakkında bir haber var. Bu, Kürt Tamim-i Neşr-i Maarif Cemiyeti'nin bir haberidir. Bu haber ve bu dergide konuyla ilgili çıkan yazılar bir yerde bu cemiyetin tüzüğü niteliğindedir. Jîn'de cemiyetin kurulması ile ilgili şu bilgiler verilmiştir: "Kürt dili, tarihi ve coğrafyası ile ekonomi ve sosyolojisine ilişkin incelemelerde ve yayında bulunmak ve Kürdler arasında çağdaş bilimleri yaygınlaştırmak üzere, Kürt Tamim-i Neşr-i Maarif Cemiyeti adıyla bir bilim derneğinin kurulması hakkındaki hazırlıklar son bulmuştur."
Cemiyet kuruluyor, faaliyetler başlıyor ve savaş koşullarının ağır yükü altında kalan Kürt halkından büyük feryatlar yükseliyor. Göç, Jîn'in sekiz ve dokuzuncu sayılarına adeta siniyor ve göçmen Kürtler, sorunlarının çözümü için mektuplar yazıyorlar, öneriler istiyorlar. Abdurahîm Rahmî bu çığlıkları şöyle dile getiriyor: "Acaba hangi milleten olursa olsun, 120 haneli bir köyden 10 kişinin kaldığını başka bir milletin felaketli serüveninden okumak mümkün müdür? Bunlar ne oldu, niçin yok oldular?"
Jîn 10, 11 ve 12. sayılarında ise Cemiyet'in programı dâhilinde kimi sorunlar gündeme getirir. 14. sayıda göçmenlerin sorunu yine gündemde ve şair Kemal Fevzi göçmenlerin sorunlarıyla ilgili bir yazı yayımlıyor. Jîn'i 21. sayısına gelindiğinde ise cemiyetin büyüdüğü, Kürtlerin artık ne istedikleri hemen belirginleşiyor. Bunun yanında 22. sayıda başka bir haber dikkatlerimizi çekiyor. Haber şu: Kürt kadınları "Kürt Kadınları Teali Cemiyeti" adı altında örgütleniyorlar. Meşrutiyet sonrası düşünce hareketlerinin temel kavramlarından biri olan terakkinin cazibesinden Kürtlerin de etkilendiğini gösterir bu. Bu kavram sadece kadın meselesinde değil din,medeniyet gibi konularla birlikte ele alınır.
1918-1919 arasında yayımlanan Jîn temelde Kürt ve Kürdistan kavramları etrafında bir yayın politikası örgülemiştir. Genel olarak Türkçe yazmaktadırlar. Bunun sebebi yazı dili olarak Kürtçenin neredeyse yok sayılabilecek durumda olması olarak açıklanabilir. Okur yazarlık oranı ve eğitimin Türkçe ile ilişkili olması bunun sebeplerindendir.Milliyetçiliğin zaman zaman haşin zaman zaman kırılgan ve toplumsal tasarımdan uzaklığıyla ilgili olan eklektik dilini ve bu dilin sürekliliğini anlamak bakımından önemli bir dergi Jîn dergisi.
Ahmet Özcan İmparatorluk Çökerken Yeni Bir Ulus Tahayyülü,Lotus Yayınları,2007,103 sayfa.