Sepetten minbere Srebrenicalı Muammer Efendija'nın hikâyesi
Boşnakların “Muammer Efendija (Hoca)” diye hitap ettikleri Zenica’da Süleymaniye Kültür Merkezi’nde Boşnak çocuklarına din-i Mübin-i İslâm’ı öğretmekle meşgul olan Srebrenicalı Muammer Efendija'nın hikayesi...

İbrahim Ethem Gören/Dünya Bülteni
Onu geçtiğimiz hafta Zenica’da tanıdım. Saraybosna Zenica Süleymaniye Kültür Merkezi’nde hasbihal ettik, kucaklaştık, hasret giderdik. İçinden elem, imtihan, sabır, metanet, gözyaşı, fedakârlık, azim ve muvaffakiyet geçen bir hikâyesi var olun. 26 yaşındaki Boşnak Muammer Yaşaragić’ten bahsediyorum.
Muammer, 1991 yılında dünyaya gelmiş. Bosna savaşının hemen başında gözlerini açmış dünyaya. Srebrenica’nınGladovići köyünden, 9 çocukla bir ailenin en küçük ferdi.
Babası fabrikada işçilik yaparak ailesinin geçimini temin ederken Miladi takvimin yaprakları 1991 yılını gösterdiğinde Bosna’da bir şeylerin ters gittiği fark edilerek, Muammer henüz birkaç aylık bebekken babası apar topar askere çağrılmış. Biz de bir asır önce Çanakkale’ye gidenler nasıl dönmediyse, aynı keyfiyetle 9 çocuklu ailenin reisi bir daha geriye dönememiş, kendisinden hayır haber de alınamamış.
Hasılı, gidiş o gidiş. Muammer babasını hiç görememiş, hatırlamıyor da zaten, ağabeyleri Sabir ve Edin’i ise hayâl meyâl hatırlıyor. Sabir 14 yaşında; Edin’de 17 yaşında şehit olmuş. Babası ise 40’lı yaşların ortasında…
‘BEN FETİH ŞEHRİŞİM SOKAKLARIMA/BİR ŞEHİD UZANDI VE KAN YÜRÜDÜ’
Şair, Osman Bülent Manav,
“Ben fetih şehriyim sokaklarıma
Bir şehid uzandı ve kan bürüdü
İnceden bir ağrı şakaklarıma
Gün bugündür deyip Hakan yürüdü”
Ölüme sevdalı kırk can yürüdü” mısralarını Bosna şehitleri için kaleme almıştı.
Saraybosna, Tuzla, Bihać, Ahmiçi, Pazarić, Srebrenica, Travrikilh. Kentlerinin/kasabalarının caddelerini bürüyen şehit kanları Avrupa’nın orta yerindeki İslâm mührünün devamını temin etti.
3,5 YIL SÜREN KUŞATMADA SARAYBOSNA’DA BİNLERCE MÜSLÜMAN ŞEHİT OLDU
5 Nisan 1992’de üniversite öğrencisi SuadaDilberović'in barış mitinginde öldürülmesinden sonra başlayan Saraybosna Kuşatması 3,5 yıl sürdü.Bosna şehirlerinde 300 bine yakın Müslüman hayatını kaybetti. Aralarında Muammerin babası ve henüz hayatlarının baharını yaşamakta olan ağabeyleri de vardı.
***
Muammer Hoca’nın hikâyesine devam edelim. Savaşın orta yerinde Srebrenica güvenli bölge olarak ilan edildi. Güvenli bölgede 1995 yılının 11 ve 22 Temmuz günleri arasında Sırp Cumhuriyet Ordusu ve paramiliter Akrep birlikleri tarafından gerçekleştirilen katliamda 8 bin 373 Müslüman öldürüldü.
MÜSLÜMANLARA YÖNELİK EN BÜYÜK KATLİAMLARDAN BİRİ
Srebrenica katliamı Müslümanlara yönelik en büyük katliamlardan biri olarak tarihe geçti. Katliam, Avrupa Parlamentosu ve ABD tarafından 'soykırım' olarak tanındı! Avrupa ve ABD harekete geçmek için 300 bin Müslümanın şehit olmasını bekledi!
KUŞATMA ALTINDAKİ MÜSLÜMANLARIN GİDİŞ İSTİKAMET AÇISI TUZLA’YDI
Muammer Hoca’nın ağabeylerinin ve babasının da bulunduğu 15 bin kişilik gurup ormana saklandı. İstikametleri Tuzla’ydı. Sırplar Müslümanların üzerlerini helikopterden taradı, içme sularını zehirledi. Zvornik ile Srebrenica arasında kalanlar Tuzla’ya gitmek için günlerce, haftalarca bir yandan yol aradı, diğer yandan da zor şartlar altında hayatta kalma mücadelesi verdi.
Bir ara Sırplar Hollanda askerlerinin üniformalarını giyerek ormana girdi. Boşnakların bir kısmı böyle bir kandırmacada önce teslim oldu, sonra da şehit edildi.
Ormanda yakalanan genç erkeklerin üç bin kadarı stadyumda götürülerek orada topluca infaz edildi. En büyük infaz da Kravića’daki eski fabrika binasında yapıldı.
SIRP ASKERLERİ ÇANTALARA SAKLANAN BEBEKLERİ SÜNGÜLERLE DELİK DEŞİK ETTİ
Bu esnada yaşlı kadınlar ve çocuklar Srebrenica’dan otobüs ve kamyonlarla Tuzla’ya doğru yola çıktılar. Sırplar pek çok noktada yolları kesti. Hollanda askerlerine rüşvet vererek araçlardan indirdikleri genç kızlara‘hür dünya’nın gözleri önünde tecavüz etti. Kadınların yanlarında bulunan bebekleri ve çocukları gasp etti.
Müslüman Boşnak kadınlar çocuklarını Sırplara vermemek için çantalara, bohçalara sardı, gizledi. Masum yavruların bir kısmı havasızlıktan, çoğu da Sırp askerlerinin süngülü kontrollerinde vefat etti.
Sırplar,Tuzla yolundaki kamyonlardayaptıkları baskınlarda kendilerine teslim edilmemiş çocuk bulduklarında her kamyondan üç-dört kadını seçerek oracıkta infaz etti. Bu esnada Hollanda askerleri Sırplara selâm vermekle yetindi!
SEPETTEKİ MUCİZE!
Muammer Hoca’nın annesi çocuğunu sepete koldu, üzerini sebzelerle örterken tazarruda bulundu. Sırp askerleri kamyonlarının yolunu kesti, çantaları süngüyle delik deşik ederken kamyonda bulunan yedi taze çocuğun gözbebeklerindeki takvim söndü. O demde şair Osman Bülent Manav, bu satırların yazarına ithaf ettiği “Erdi bahar sen yine şâd olmadın gönül” başlıklı şiirinin mısralarını şöylece ördü:
(…) Mevsimin Bosna’da eylediği naz!
Bu topraklar hüzün bilmezdi hani?
Baharın açması yasaklanamaz
Çocuklar bayramsız kalmazdı hani?
Gözbebeklerinde söner de takvim,
Bir kan pınarında yıkanır Bosna.
Savrulur, çırpınır, yanar yüreğim,
“Demokrasi…”lerde tükenir Bosna.
Sırp askerleri kamyonun içini hallaç pamuğu gibi atarken o demde Muammer Hoca’nın annesi dilini damağına dayayarak Yunus Suresi’nin 62’inci ayet-i kerimesini okuyordu. “Dikkat edin. Şüphesiz Allah’ın veli kullarına hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun (da) olmayacaklardır.”
ALLAH MUAMMER KULUNA İMDAT ETTİ
Sırp cani, “Sepette ne var!” dediğinde Annesi vakur bir edayla“Gördüğünşeyler” dedi sadece. Sepette, bohçaların içinde sarılı bulunan Muammer, annesinin tembihiyle nefes dahi almadan öylece duruyordu. Asker sepeti ayağıyla iteklemekle yetindi sadece. Allah, Muammer kuluna ve validesine imdat etmişti bir kere.
Tuzla’ya vardıklarında annesi sepeti dua ve gözyaşlarıyla açtı, kan-ter içerisinde kalan oğlu Muammer, nefes almakta zorlanıyordu, nabzı durmak üzereydi, suni teneffüsle hayata tutundu, annesi şükür secdelerine vardı.
Muammer’in annesi secdede hamd ve şükr makamındaykenPotočari köyünde Sırplar insanlık tarihinin en vahşi katliamlarından birine imza atmakla meşguldü. Muammer’in babası ve ağabeyleri Potočariköyünün ormanlık alanında şehit oldu.
Annesinin göz pınarları Sabir için kurudu, katledildiğinde bıyıkları henüz terlemek üzereydi; 14 yaşındaydı. Başı gövdesinden ayrılmıştı, Sabir’innaaşı 10 yıldır Tuzla’da defin için bekliyor, başı bulunduğunda defnedilecek. (İnşallah)
Edin için bir nevi bahtlıydılar, hiç olmazsa cesedinde başı mevcuttu, kafatasında kocaman bir mermi vardı, sol eli ve sağ ayağı kesilerek şehit edilmişti. Edin, Kaden’de basübadelmevt’te mülaki olunmak üzere defnedildi.
Annesi, teselliyi Bakara Suresi’nin 154’üncü alet-i celilesinde buldu: “Ve Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyiniz. Bil’akis (onlar) hayattadırlar, fakat (siz) anlayamazsınız.”
MUAMMER HOCA’NIN BABASI 21 YILDIR KAYIP
Babaları aradan geçen 21 yıldır hâlâ kayıp. Tek beklentileri cesedine ulaşılması.
Muammer, annesi ve altı kardeşiyle birlikte Tuzla’da 1996 yılına kadar kampta kalmış. Türkiye’den, Almanya’dan ve İslâm ülkelerinden gelen yardımlarla hayata tutunmuşlar.
SEPETTEN MİNBERE MUAMMER EFENDİJA…
Muammer daha sonra Visoko’da ortaokulda okumuş, akabinde medrese tahsili görmüş. 2009 yılında ‘kololnizatör Türk dervişleri’nden Bilal Hoca’yla tanışmış. Bilal Hoca’nın yardımıyla dini ilimlerdeki eksiklerini tamamlamış. Türkiye’ye giderektekâmül okumuş, hoca olmuş. Boşnaklar şimdi ona “Muammer Efendija (Hoca)” diye hitap ettikleri muhatabımşu anda Zenica’da Süleymaniye Kültür Merkezi’nde Boşnak çocuklarına din-i Mübin-i İslâm’ı öğretmekle meşgul.
Cuma günleri kimi zaman, okumakta olduğunuz hasbihâlemekan olan Zenica Süleymaniye Kültür Merkezi’nde, kimi zaman da çevre köy camilerinde Cuma namazlarını kıldırıyor. Minderde sıklıkla Maide Suresi’nin 51’inci ayet-i kerimesini okuyor:
“Ey inananlar! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o a onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.”
MuammerEfendija sohbetimizde “Onca savaş, gözyaşı, tecavüz ve kıyımarağmen Boşnak gençleri hiç bir şey olmamış gibi Sırplarla dostluklar kuruyor. Heyhat! Bu gidiş nereye!” diye sorarken muhaveremiz hocaefendinin “1463 yılında Fatih Sultan Mehmet Han’ın Bosna’yı fethetmişti. 554yıl sonra buraların; Balkan coğrafyasının manen ihyası içinyeni Fatihler lazım,muhyî dervişlerin avdeti elzem” cümleleriyle nihayete eriyor.