Solgun ateş mi, solgun ışık mı?
Vladimir Nabokov'un eserleriyle ilgili tartışmalar, on yıllar boyunca hız kesmeden devam etti, hâlen de ediyor. 2013 Kasımında Solgun Ateş adıyla İletişim Yayınlarınca basılan romanının adı da tartışma yarattı. Zira Yiğit Yavuz, romanın mütercimi olarak, kitabın doğru adının Solgun Işık olduğu konusunda ısrarlı. Bu arada romanın Şubat ayında ikinci baskısı yapıldı

Ali Temiz/ Dünya Bülteni - Kültür Servisi
Viladamir Nobokov’un 1960'lı yıllarda yayımlanan ve yazarlığında yeni bir dönemi başlatan Pale Fire 2013 Kasımında Solgun Ateş adıyla İletişim Yayınları tarafından neşredildi. Roman Yiğit Yavuz tarafından tercüme edilmişti. Mütercim Yavuz romana Solgun Işık adını uygun görmüştü. Hatta kitap yayınlanmadan kitap üzerine yazı kaleme alan Kaya Genç, 15 Ekim 2013’te Sabah gazetesinde çıkan “Şairin Romanı” başlıklı yazısında Solgun Ateş yerine Solgun Işık adını kullanmıştı. (http://www.sabah.com.tr/Kitap/2013/10/15/sairin-romani) Genç’in, yayınevinin kitabın basılması aşamasında yapmış olduğu değişiklikten habersiz olarak yazdığı bu yazı “erken” kitap tanıtımlarının “güldürücü” boyutlarını hatırlatıyor.
Yiğit Yavuz, Duvar (sayı:13) dergisinde kaleme aldığı yazısında hem romanı hem de tercüme sürecini uzun uzun anlatmış. Yavuz, kitabın adının Shakespeare’in “Atinalı Timon” oyununun dördüncü perdesinin üçüncü sahnesinden geldiğini söylüyor.
Bu dizler şöyle: “The sun’s a thief, and with his great attraction
Robs the vast sea; the moon’s an arrant thief,
And her pale fire she snatches from the sun”
Yavuz, bu dizelerde geçen “pale fire” ifadesinin, Atinalı Timon çevirilerinde “soluk ateş”( Bülent Bozkurt), “soluk parıltı”( Alova), “soluk parıltı”( Sabahattin Eyüboğlu) şeklinde karşılanmış. Bozkurt bu dizeleri şöyle tercüme etmiş:
“Güneş bir soyguncu; büyük çekim gücüyle
Engin denizleri soyar. Ay dersen,
İflah olmaz bir soyguncu;
Soluk ateşini güneşten çalar.”
Sabahattin Eyüboğlu ise şöyle tercüme etmiş:
Güneş bir eşkıyadır; büyük çekim gücüyle
Koca denizi soyar. Ay serseri bir hırsızdır;
Soluk parıltısını güneşten aşırır.”
Yavuz, Eyüboğlu çevirisinin makul sayılabilecek bir çeviri olduğu başta olmak üzere pek çok hususa değinir. Ardından arayışını sürdürerek şöyle der:
“Örnekleri uzayıp giden bu örüntüye bakınca, kitabın başlığındaki “fire” kelimesini “parıltı” ya da ışık olarak çevirmek mümkün görünüyor. Ben de bu doğrultuda, çevirimde “Solgun Işık” başlığını benimsemiştim. Ancak kitabın basılması aşamasında, yayınevinin kararıyla bu isim, üzerinde tartışma olmaksızın “Solgun Ateş”e çevrildi.(…)
Artık geriye dönüşü olmayan söz konusu durumu romanın ismiyle ilgili tartışmalara nokta koymamalı. Zira kitaba yazdığım açıklamada da belirttiğim üzere, çeviriye ancak “solgun” şekilde aktarılabilen bu başyapıtla ilgili tartışmaların tüketilmesine imkân yok.”
Hikâyeyi daha da karmaşık hale getiren iki bilgiyle kapatalım:
İlki kitabın başka bir dile çevrisiyle alakalı: Romanı, 1965 yılında Fransızcaya tercüme eden Raymon Girard ve Maurice-Edgar Coindreau “Feu Pâle” başlığıyla isim sorunu aşmışa benziyorlar. Zira “feu” hem ateş hem ışık anlamına geliyor.
İkincisi, Oğuz Atay’ın meşhur romanının Nobokov’la akrabalığı hakkında. Atay, Tutunamayalar romanında bu romana belirgin atıflar yaparken de “soluk ateş” ifadesini kullanır. Şarkılar’ın 97. dizesinde bu romana şöyle selam verir Atay:
“Donuk aydınlığında idare lâmbasının
Üzerine eğilen gölgenin (babasının)
Varlığından habersiz, soluk bir ateş gibi”
Yavuz’un yazısı kitabın hikâyesini öğrenmek için de iyi bir vesile.