Pakistan'ın bağımsızlık fitilini ateşleyen adam: Cinnah

Pakistan denildiğinde aklımıza kurucusu Muhammed Ali Cinnah gelir. Günümüzün karışık ortamında Cinnah’a ve Pakistan’ın yaşadığı sürece yakından bakmak, yaşadığımız şu çalkantılı günleri anlamada belki bizlere fikir verebilir.

Olaylar 11.09.2020, 14:23
Pakistan'ın bağımsızlık fitilini ateşleyen adam: Cinnah

Ahmet Serin

Her dava, gücünü, kendi haklılığının yanında, biraz da bağlılarının çalışmalarından, kendilerini davaya adamalarından alır. Bu yüzdendir ki bağlısı bulunan davalar, varlıklarını uzun süre korurlarken, uğruna bir şeyler yapacak bağlıları bulunmayan davalar ise unutulup giderler. Kadim bilginlerimizin sarf ettikleri “Önce refik, sonra tarik” sözü, tam da bu durumu açıklamaktadır işte. Davaları anarken o davaların bayrağını taşıyan insanları da birlikte anmamızın sebebi de bu değil mi zaten? Anlatanı, bayraktarlığını yapanı bulunmayan dava ne kadar haklı olursa olsun, insanlar arasında kendine hayat bulamayacak, Ashab-ı Kehf gibi bir mağarada uyuyakalacaktır.

Devletler en önemli kişileriyle, kurucularıyla anılır. İşte bu yüzden Pakistan denildiğinde de aklımıza Muhammed Ali Cinnah gelir. Günümüzün karışık ortamında Cinnah’a ve Pakistan’ın yaşadığı sürece yakından bakmak, yaşadığımız şu çalkantılı günleri anlamada belki bizlere fikir verebilir. Bu yüzden Pakistan’a ve Cinnah’a doğru küçük bir yolculuk yapalım.

Pakistan’ın da içinde yer aldığı Güney Asya’da İslamiyet, 11. Yy’da Gazneli hükümdarı Gazneli Mahmut’un Pencap ve çevresine yaptığı akınlarla yayılmaya başlamış. Ama İslamiyet’in asıl yayılması, elbette savaşlarla olmamış. İslamiyet’i bu kıtaya taşıyıp sevdirenler, tebliğ edenler, hemen her zaman olduğu gibi, yine sufimeşrep İslam bilginleri olmuş. Kıtada zamanla iyice tanınıp güçlenen İslamiyet, bu kıtaya iyice kök salmış, Müslümanlar zamanla orada bir medeniyet oluşturmuş.

Kıta’nın karışmaya başlaması ve dolayısıyla Müslümanların ciddi anlamda mevzi kaybetmesi, İngiliz parmağının (Evet, yine İngiliz!) kıtaya uzanmasıyla olmuş. İngilizler Kıta’ya 17. yüzyılda önce Doğu Hindistan Şirketi adıyla girmişler ve 1858 yılında da İngiltere Parlamentosu, Hindistan’ın İngiliz Krallığına alındığını ilan eden bir kanunu kabul ederek Hindistan’ı resmen sahiplenmişler.

Bu tarihten itibaren bağımsızlık savaşlarını sürdüren Müslümanlar, 1906 yılında “Tüm Hindistan Müslüman Ligi” partisini kurarak organize olmuşlar. Bu parti ve partinin liderlerinden Sir Seyyid Ahmed Han, en başta İngilizler tarafından desteklenmiş, taltif edilmiştir. Müslüman Ligi’nin 23 Mart 1940’ta Muhammed Ali Cinnah başkanlığında yapılan oturumunda, Hindistan’ın Müslümanlar ve gayrımüslimler arasında bölünmesi kararı alınmış. 14 Ağustos 1947’de Muhammed Ali Cinnah Pakistan Genel Valisi olmuş ve Pakistan bağımsızlığını ilan etmiş. Daha sonra Pakistan, Hindistan ve İngiltere’nin kışkırtmalarıyla bir iç savaş yaşamış, bu iç savaş, 1971 yılında Pakistan’ın Doğu Pakistan (Bangladeş) ve Pakistan adıyla ikiye bölünmesiyle sonuçlanmış.

Hilafet Komitesi kurulsun!

Babasının, kendisi gibi bir tüccar olmasını istediği Muhammed Ali Cinnah, 25 Aralık 1876 tarihinde doğar. İlk ve orta öğrenimini Hindistan’da tamamladıktan sonra, işletmecilik okuması için babası tarafından Londra’ya gönderilir.

Ama Muhammed Ali Cinnah, babasının isteğine uymaz ve işletme yerine hukuk okur. Eğitimini tamamladıktan sonra baroya kaydolur ve kazandığı davalarla adından söz ettirerek parlak bir hukukçu olur. Ama İngiltere’de daha fazla kalmaz Cinnah ve kısa süre sonra, 1896’da Pakistan’a dönerek Karaçi’ye gider. 1897 yılında ise Bombay’a geçerek avukatlık yapmaya başlar. Muhammed Ali Cinnah, başarılı bir avukat olarak burada da ün kazanır ve kısa süre sonra hâkim olarak atanır. Mesleğini başarılı bir şekilde yapan Cinnah’ın, devletin hayatında önemli bir siyasi figür olarak yer almasına yol açan olay, 1920 yılında yaşanır.

16 Mart 1920, İstanbul’un İngilizler tarafından işgalidir. Bu olay, Hindistan’da duyulduğunda, bir bomba etkisi yapar. Hint Müslümanları, olayın duyulduğu gün hemen bir miting düzenlerler. Ama asıl miting 20 Mart 1920 tarihinde yapılır ve bu mitingte Hilafet Komitesi kurulması istenir. Mitinge Mahatma Gandhi de destek verir. Bu miting, Cinnah’ın siyasi bir figür olarak olayların içinde aktif yer aldığı tarih olması bakımından da ayrıca önemlidir. Mitinge katılanlar, İngiltere Başbakanı Lloyd George’ye bir muhtıra vermiş, İngilizlerin hilafetle saltanatı ayırmaları, Osmanlı Sultanını Bursa’da zorunlu iskâna tabi tutmaları ve Osmanlı topraklarını paylaşmaları reddedilmiştir.

İçinde Cinnah’ın da yer aldığı bir komite, Haydarabad’da bir konferans düzenler. Bu konferansın sonucunda komite, hilafetin Türk sultanında olduğunu ve ona biat ettiklerini deklare eder. Konferansın etkisi sadece bununla sınırlı değildir. Bu olay, İngiliz emperyalizmine karşı boykotların ve direnişin başlangıcı olur. Artık tüm Hintliler İngiliz emperyalizmine karşı direnişe başlamışlardır ve Cinnah bu direnişin aktif bir figürüdür.

İstanbul’un işgali, Sultan’ın zorunlu ikamete tabi tutulması ve hilafetin Türklerden alınmak istenmesinin Hindistan’daki etkileri tahminlerin çok üstündedir. Hint Müslümanları, Osmanlı ve hilafet konusunda olağanüstü duyarlı davranmakta, lobi faaliyetlerinde bulunmakta ve Osmanlıya heyet üstüne heyet göndererek desteklerini iletmektedirler. Bu arada Cinnah Avrupa’da lobi faaliyetlerindedir. Bu süreçte Cinnah, Osmanlı Devletinin Roma Elçisi Galip Kemali Bey’e, Mustafa Kemal’e iletilmek üzere 2000 sterlin tutarındaki yardım parasını verir. Olaylar, Cinnah’ı iyice olgunlaştırmakta, geleceğe hazırlamaktadır.

Cinnah ve İkbal arasındaki yakınlık

Pakistan’ın düşünce ve edebiyat hayatının diğer bir önemli ismi olan Muhammed İkbal ile Cinnah arasında, fikrî bakımdan büyük bir yakınlık vardır. Hem İkbal ve hem de Cinnah, yeni bir Müslüman toplumu idealini taşır. Şüphesiz ki bu fikir durup dururken ortaya çıkmaz. O zamana kadar Hint Müslümanları kendi varlık sebeplerini halifeye bağlılık olarak görüyor, varlık sebeplerini böyle adlandırıyorlardı. Hilafetin ortadan kalkmasıyla, nerdeyse varlık sebeplerini yitiren Hint Müslümanları, dinî kimliklerinden uzak düşüp yozlaşma eğilimleri göstermeye başladı. İşte tam bu noktada Muhammed İkbal, kendi ulus devletlerini kurmak ve bunun üzerinden yeni bir kimlik inşa etmek gerektiğini söylemeye başlar.

Bağımsız bir devlet kurmak düşüncesini taşıyan Cinnah da, İkbal’in bu düşüncesini benimser ve ikisi, bu şekilde aynı idealin peşinde gider. Aslında burada asıl amaç, kimliklerinden uzak düşmüş Müslümanlara bir kimlik inşa etmektir ama bunu, bir devlet kurma fikriyle birleştirirler. İşleri de hiç kolay değildir çünkü üzerinde yaşadıkları coğrafyada bir sürü etnik kimliğe, bir sürü dile, bir sürü farklı mezhebe sahip insanlar vardır. Bunları bir arada tutabilmek öncelikli konudur. Daha sonrası için Cinnah “Amacımız, genişlemektir.” der.

Cinnah’ın aklında her ne kadar bağımsız bir devlet kurma fikri olsa da, İngiliz esareti altında bunu yapmak kolay değildi. Bunu gerçekleştirmek için Mahatma Gandi ile işbirliği yaparlar ve Hindu-Müslüman siyasi birliğini gerçekleştirmek için anlaşırlar. Ama zamanla Gandi’nin tutumu katılaşır ve Cinnah hayal kırıklığına uğrar. Bu hayal kırıklığının etkisiyle Cinnah İngiltere’ye döner ve 1930-1935 yılları arasında Londra’da yaşar. 1937 yılında yapılan seçimlerde Müslümanlar yerel yönetimlerin dışında kalır. Bu olay, Cinnah’ın yeniden düşünmesine yol açar. Kendisine soğuk davranılmasının sebebinin, kendisini siyasi olaylardan uzaklaştırmak olduğunu fark eden Cinnah, tekrar Pakistan’a geri döner.

Ve Pakistan kurulur

Cinnah Pakistan’a geri döner ve bağımsız bir devlet fikri üzerine çalışmalarına devam eder. Zaten olgunlaşmış olan bu fikirler kısa zamanda semeresini verir ve 23 Mart 1940 yılında Lahor’da toplanan Müslümanlar Birliği Kongresi, bağımsız Pakistan devleti kararı alır. Bu karar, 1947 yılında hayat bulur ve Muhammed Ali Cinnah, Pakistan’ın ilk devlet başkanı olur.

Çileli ve mücadeleyle dolu bir ömür süren Cinnah, kültür ve bilimle de iç içeydi. Yayımlanmış eserleri bulunan Cinnah, 11 Eylül 1948 yılında Rahmet-i Rahman’a iltica etti.

Kaynak: Dünya Bizim

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?