Serbest Cumhuriyet Fırkası neden kapatıldı?
Serbest Cumhuriyet Fırkasının neden kapatıldığı merak ediliyor. “Biz henüz inkılap devrindeyiz..Nezih muhalifliğe gösterilen aşırı hürmet inkılaba karşı hürmetsizlik olur…Halk fırkası daha doğrusu Türk inkılabı susuyor..Bu nasıl şey ? Vakit geçirmeyelim ! İnkılap için çalışalım. Şimdi hüküm süren sessizlik, canlı bir ruhla ürpersin "

Serbest Cumhuriyet Fırkası neden kapatıldı, kapatılma nedenleri nelerdir soruları uzun zamandır merakla soruluyor. 1920’li yılları tek partili bir yönetim altında ( Cumhuriyet Halk Fırkası ) geçiren Türkiye’de meclisin giderek işlevsiz hale gelmesi, iktidarın denetlenememesi, ekonomik anlamda yeterli bir gelişimin olmaması,halkın refah seviyesinin yerinde sayması gibi sebepler 1930’lu yılların başında bir takım yeni arayışları beraberinde getirdi. Bunların başında ise iktidarın denetlenmesi ve iyi bir şekilde çalışmasını temin etmek için bir muhalefet partisinin kurulması geldi.
SERBEST CUMHURİYET FIRKASI NEDEN KAPATILDI?
Cumhuriyet döneminin ikinci muhalefet partisi Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kuruluş süreci, Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Fethi Okyar'ın 1930 yılı Temmuz'unda yıllık iznini geçirmek üzere Türkiye'ye gelmesiyle başladı. Fethi Okyar 24 Temmuzda Yalova’da bulunan Atatürk'ü ziyaret edecek ve ülke meseleleri üzerine konuşacaklardı. Cumhurbaşkanı Atatürk bu konuşmada meclisin vazifesini yapamadığını dile getirecek ve Fethi Bey’e parti kurması teklifini şöyle açıklayacaktı. “ Ben bunun çaresini buldum. Memlekette muhalif bir fırka teşkil etmek lazımdır. Böyle bir fırka vücuda gelirse Mecliste münakaşa daha serbest olur. Mesela siz böyle bir fırkanın başına geçerseniz bildiklerinizi serbestçe Mecliste söylerseniz, bu suretle tatbikatta görülen bir çok hataların önü alınmış olur.”
Ancak Fethi Bey Başbakan İsmet İnönü'nün samimiyetine güvenemediğinden ve çekindiğinden muhalif fırka işine gönüllü olmayacaktı. Buna karşın Atatürk'ün ısrarları sonucunda Fethi Bey bazı şartlar öne sürerek bu teklifi kabul etti. Fethi Bey'in en önemli şartı Atatürk'ün partiler karşısında tarafsız kalmasıydı. Atatürk'ün bu şartı kabul etmesi üzerine anlaşmaya varıldı ve parti kurma çalışmalarına başlandı. Atatürk’ün belirlediği 30’a yakın milletvekilinin transfer olacağı Serbest Cumhuriyet Fırkası 12 Ağustos günü resmen kuruldu.
Tek partili bir yönetim ile idare edilen Türkiye’de bir muhalefet partisinin kurulması Türkiye’nin rotasını demokrasiye çevirdiği yolunda bir kanaat geliştirdi. Tek partili yapı içerisinde bunalmış olan halk kısa sürede Serbest Cumhuriyet Fırkasına destek vermeye başladı. Bu durum yıllardır ülkeyi tek başına yöneten idarecileri daha ilk haftalardan itibaren zorlamaya başladı. Eleştiriye alışkın olmayan dönemin devlet adamlarının yine bununla beraber iktidar yanlısı basının tavrının ne olacağı ise yaşanacak demokrasi tecrübesinin kaderini belirleyecekti.
![]() |
|
Serbest Fırkanın kuruluşu haberlerinin gündeme düşmesi ile birlikte konu ile ilgili yorumlar da gelmeye başladı. Cumhuriyet Halk Fırkasının önemli isimlerinden Mahmut Esat Bozkurt, ‘Türkiye’nin idare tarzı cumhuriyettir. Yürüyen hakikat cumhuriyetin icaplarından başka bir şey değildir. Türkiye’de ne şahıs diktatöryası ne de fırka diktatöryası mevzubahis olamaz. Zaman zaman alınan idari ve siyasi tedbirler münhasıran bu rejimi takviye gayesine istihdaf ediyor” diyerek muhalefet partisinin kuruluşunu cumhuriyetin icabı olarak görmekteydi.
Ancak Serbest Cumhuriyet Fırkasının halktan önemli destek görerek kısa sürede iktidara alternatif bir parti konumuna gelmesi üzerine keskin bir tavır değişikliği yaşanmaya başladı. Tavır değişikliği tabiî ki öncelikle hükümet üyelerinden ve hükümetin başından gelmeye başladı. İnönü’nün Serbest Fırkaya yönelik eleştirilerinin ardından iktidar yanlısı basın organları Serbest Fırkaya karşı hücuma geçmeye başladılar. İlk tepkiler partinin kuruluşuna temkinli yaklaşan Falih Rıfkı Atay’dan gelmeye başladı. Atay, “ Biz henüz inkılap devrindeyiz..Nezih muhalifliğe gösterilen aşırı hürmet inkılaba karşı hürmetsizlik olur…Halk fırkası daha doğrusu Türk inkılabı susuyor..Bu Bu nasıl şey ? Vakit geçirmeyelim ! İnkılap için çalışalım. Şimdi hüküm süren sessizlik, canlı bir ruhla ürpersin !’
İktidar çevrelerinden yeni partiye karşı eleştirilerin dozu arttıkça muhalefet partisine katılımlar da katlanarak arttı. Bu durum halkın 1920’li yılların başından itibaren ülkeyi tek başına yöneten Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan memnuniyetsizliği açıkça çıkarmaktaydı. Yeni partiye il örgütünü kurması için vilayetlerden yoğun istek geliyordu. Bu sebeple Fethi Okyar, partiyi kurduktan kısa bir süre sonra birçok vilayete gezi düzenleyecekti. Bunların başında da İzmir gelmekteydi. Ancak Fethi Okyar'ın İzmir gezisine çıkacağı haberi Cumhuriyet Halk Fırkası ve ona yakın basın organları tarafından ciddi şekilde tepki aldı. Fethi Okyar'ın İzmir'e gitmesini engellenmeye çalışıldı.ethi Okyar ve arkadaşları bu engeli Cumhurbaşkanı Atatürk’ün İzmir Valisine çektiği telgraf ile aştılar ve İzmir’e gittiler. Fethi Okyar ve arkadaşları, 3 Eylül 1930 tarihinde İstanbul limanından gemi ile yola çıkarak, 4 Eylül'de İzmir'e ulaştılar. Muhalefet Partisinin liderlerini denizde yüzlerce sandal rıhtımda ise on binlerce insan karşıladı.
Cumhuriyet Gazetesi rıhtımda yaşananları şöyle kaleme alıyordu:
'...Sandalla gelip vapura atlayanlar Fethi Bey'e sarılıyorlardı. Birçokları ağlıyor...Rıhtımda, üzerine vukuu bulan ilk üşüşmede Fethi Bey'in ceketi yırtıldı. Bu esnada denize düşenler, ezilenler ve çiğnenenler de oldu. Davullar, zurnalar çalınıyordu. Kalabalık arasında güçlükle çıkarılan Fethi Bey, hazırlanan süslü bir otomobile bindirildi.'
Vapurdan indikten sonra Fethi Bey ve arkadaşları, herhangi bir problemle karşılaşmadan kalacakları İzmir Palas oteline vardılar.Otelde, Fethi Bey'in İzmir'de ertesi sabah yapacağı söylevin hazırlıkları konuşulurken, İzmir Valisi Kazım Dirik, Fethi Bey'e bir yazı göndererek, güvenliği sağlamakta güçlük çektiğini bu nedenle Fethi Bey'in söylevini iptal etmesi gerektiğini bildirecekti. Bu Fethi Beyin önüne çıkarılan ikinci engeldi. Ancak bu engel de yine Atatürk’ün devreye girmesiyle çözüldü. Atatürk, Fethi Bey'e ' Anlıyorum ki sana nutkunu söyletmek istemiyorlar. Fakat sen mutlaka nutku söyleyeceksin ve tesadüf edeceğin herhangi bir engeli bana bildireceksin. Asayişin temini için Başvekil, Dahiliye Vekili ve İzmir valisi lazım olan tedbirleri almakla mükelleftirler.' cümlelerini içeren bir telgraf çekecek ve ona destek olacaktı.
Telgrafın ardından söylevini ertesi gün yapmaya karar veren Fethi Bey, sabah kalktığında İzmir halkını otelin çevresinde hazır buldu. Fakat otel önünde toplanan grup, CHF'li Sabri Bey'in Parti binasından halka 'namussuzlar' diye bağırması üzerine, CHF binasının camlarını kırdı. Bunun üzerine polis kalabalığı dağıtmak için havaya ateş açtı. Yaşanan olaylar sırasında onlarca kişi yaralandı ve 14 yaşındaki bir çocuk hayatını kaybetti.Olayların yatışmasının ardından Fethi Bey 7 Eylül'de yaklaşık 50 bin kişinin katıldığı coşkulu bir kalabalığa hitap etti.
Ancak İzmir’de yaşanan olaylar Serbest Fırka için sonun başlangıcı oldu. Halkın muhalefet partisine vermiş olduğu destek başta İsmet İnönü olmak üzere iktidarda bulunanları ürkütmüştü. Muhalefet partisinin varlığından memnuniyetsiz iktidar seçkinleri ve bunların destek olduğu basının çabaları ile ülkede anarşi ortamının başladığı ve buna izin verilmemesi gerektiği açıktan açığa ifade edilmeye başlandı. Hatta cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan Atatürk’e, ‘Cumhurbaşkanı olarak tarafsız olamazsın, Cumhurbaşkanı Cumhuriyet’in tarafında olmak zorundadır’ şeklindeki ifadeler ile baskılar yapılmaya başlandı. Atatürk de yaşananlardan rahatsızdı.
Nihayetinde Türkiye’nin 1930 yılı Ağustosundan itibaren tekrar yaşamaya başladığı demokrasi tecrübesi 100 gününü doldurmadan sona erdi. Cumhurbaşkanı Atatürk’ün isteğiyle kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası yine onun isteğiyle kendi kendini fesh etmek zorunda kaldı.
Kaynaklar:
Fethi Okyar’ın Anıları, Osman Okyar-Mehmet Seyitdanlıoğlu
Çetin Yetkin,SCF Olayı,Serbest Cumhuriyet Fırkası
Abdulhamit Avşar, Bir Partinin kapanmasında Basının Rolü, Serbest Cumhuriyet Fırkası