10.08.2013, 19:16

Post-Ergenekon tartışmaları

Ergenekon davası ve sonuçları üzerine devam eden tartışmaların gittikçe farklı bir mahiyet almaya başladığı pek fark edilmiyor. Bir zamanların Türk basınının 'amiral gemisi' bile artık Ergenekon isimli gizli örgütü ve bunun her türlü karanlık ve de kirli eylemlerini genel anlamda inkar edecek durumda değil. Ne var ki, yargılamada usule, cezaların fazla olup olmadığına dair itiraz kaydıyla başlayan yorumlar, bir tür ideolojik savunmaya dönüşmektedir.

Ergenekon tutuklamaları başladığından beri çok açık biçimde söylediğimiz şuydu: Ergenekon, ağırlıklı olarak Silahlı Kuvvetler içinde olmasının yanı sıra devlet sistemi içinde, devlet ve devlet aklı adına hareket eden yapılanmalardan biridir. Bunların içinden, özellikle kontrol dışında kalan, bir ekip tasfiye edilmektedir. Bu örgüt, NATO ve Amerika'nın bilgisi dahilinde ve hatta gerek görmesi üzerine oluşmuş bir yapılanmaydı. Yine aynı ittifakın ve devletin bilgi ve talebi doğrultusunda, devlet kararı ile kontrol dışında kalan yapının tasfiye süreci yaşanmaktadır. Hükümetin siyasi risk alarak olayın üzerine gitmesi de sürecin bugünkü aşamaya gelmesini sağladı.

Yeni küresel sisteme uygun olarak Türkiye'nin yeniden yapılanma ihtiyacına cevap veren bir operasyondu. Aksi takdirde bir savcının genelkurmay kozmik odasına kadar girebilmesi, generallerin tutuklanması mümkün değildi. Bir sivil savcının kozmik odaya kadar girmesine izin veren genelkurmay başkanı bugün müebbet hapis cezası almış olsa da Ergenekon davasının devlet içi ve küresel destek, uzlaşma olmadan yürütülmesi imkansızdı. Yine bu çerçevede Başbuğ'un Amerikalı yetkililerle Silivri'de görüştüğü iddiası bütün resim içinde anlamlandırılabilir.

Tam bu noktada Ergenekon davasının sonuçlarına bakıldığında kimilerini kaygılandıracak, kimilerini de bir o kadar memnun edecek bir sonuç çıktı. Siyasi bir davanın siyasal etkilerinin olması kaçınılmaz. Ergenekon sanıklarına verilen cezaların tartışılıyor olması da bu siyasal sonuçlardan biridir. Başından beri Ergenekon davasına destek verenlerin, sözgelimi, Başbuğ'a verilen cezayı sindirememiş olması bir misal.

Asıl siyasal tartışmalar bağlamında, özellikle Ergenekon gizli yapılanmasının açığa çıkartılıp tasfiye edilmesine destek verenlerin, bugün usul ve hukuki gerekçelerle sonuçlara itiraz edenlerin Ergenekon davasını koca bir palavradan ibaret görenlerle aynı dili konuşuyor olması, Ergenekon'un ideolojik akrabalığını açığa çıkarmış bulunuyor. Özellikle sol ve liberal kesimden okumuşların, gazetecilerin Kemalist ve ulusalcı çizgidekilerle aynı frekansta ses vermeleri birilerine şaşırtıcı gelebilir.

Aslında Türkiye'de biyolojik ömrünü tamamlayan Kemalistlerin Ergenekon'la birlikte kendilerinin de tasfiye edileceği endişesi, liberallerle sol ve sağ Kemalist çevrelerin ortak kaygısı haline gelmiştir. Zira Ergenekon yapılanmalardan sadece biridir ve bu yapı izole edilmiş bir hücresel terör örgütü demek değildir. Devletin içinde derinliği olan, toplumsal katmanlarda elitist uzantılara sahip bir sosyolojiyi temsil ediyor. Doğrudan ilişkili olmasa bile doğal müttefik saydıkları bu kesimle ideolojik dayanışmaya girmeleri anlaşılabilir bir durum.

Bu elitist zümre, bir şekilde Ergenekon cezalarını tartışırken kendi ideolojik paydalarını da tahkim etmeye yönelen stratejik bir dil geliştiriyor.

Özellikle Alman basınının başını çektiği ve İngilizlerin destek verdiği 'Ergenekon kaygısının' Türkiye'deki yansıması, sol ve sağ Kemalistlerle liberal-sol söylemin önemli kısmını içeriyor. Ergenekon'da verilen cezalar üzerinden yürütülen tartışmalar bunca yıldır bu ülkede yaşanan karanlık cinayetleri, ülkeyi kamplaştıran toplum mühendisliğinin kirli yüzünü unutturmanın yanı sıra ideolojik bir dayanışma olduğu kadar sınıfsal bir statü meselesi olduğu gerçeğini de gölgede bırakıyor.

Türkiye'de Kemalizm biyolojik olarak sona ermişti; bunun yerine ikame edilecek yapıyı da yine aynı seçkin tabakaların ayrıcalıklı üyelerinin devralması ümidinin, bu yeni post-Kemalist dönemi aynı çevrelerin yapılandırması beklentisinin gerçekleşmemesi krizin temel nedenidir. <<<DEVAMI>>>

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?