Sarkozy bir an önce Türkiye'yi ziyaret etmeli
Türkiye'nin yeri nerede: Avrupa'da mı, Ortadoğu'da mı? Ne tarihin ne de coğrafyanın kategorik cevap verebildiği eski sorudur bu. Ancak bugün Ankara'nın takip ettiği eğilime bakarsak ibre Ortadoğu'ya dönmüş gibi. Paris'te resmi ziyaretlerini sürdüren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 7 Nisan Çarşamba günü söyledikleri, bu durumu çok güzel tasvir etmektedir.
İşte NATO üyesi, ABD'nin sağlam müttefiki, İsrail ile stratejik anlaşması olan, Avrupa Birliği'ne aday bir ülke Mahmud Ahmedinejad'ın İran'ını bölge için bir tehlike olarak görmüyor. İslam Cumhuriyeti'nin nükleer niyetleri? Tayyip Erdoğan öz olarak en iyisi olması diyor. Mahmud Ahmedinejad'ın İran'ın İsrail'i haritadan silinmiş görme isteği konusundaki sözleri? Kuşkusuz, bir retorikten ibaret... Her ikisi de İsrail-Filistin anlaşmasının uzlaşmaz karşıtı olan Hamas ve Hizbullah'a İran'ın verdiği destek? Görünüşe göre bu da Erdoğan'ın düşüncesinde ikinci planda kalıyor.
Erdoğan, bazı gazetecilere, "Bölgesel barış için birincil tehdit İsrail'dir." açıklamasını yaptı. Başbakan, ülkesinin İbrani devleti ile hep güçlü diplomatik ilişkileri olduğunu anımsattı. Ancak bu ilişkiler İsrail'in 2008'de Gazze Şeridi'ndeki yoğun bombardımanından sonra zayıflamıştı. Türkiye, komşu İran'la sıkı ilişkiler kurarken, parlak ekonomisi geniş ölçüde Avrupa'ya yönelmiş olsa da çevresindeki Arap ülkeleri, Suriye, Irak, Ürdün ile de ilişkilerini yoğunlaştırmıştı.
Ankara'nın bu siyasi evriminin kendi mantığı var: Neden bölgesel bir güç olan Türkiye, Ortadoğu'daki komşularıyla daha sıkı ortaklıklar kurmasın? Türkiye, bundan her ortamda faydalandı. Buna söylenecek bir şey yok, önemli bir şerh koymanın dışında: Ankara tarafından İran rejiminin banalleştirilmesi tehlikeli.
Berlin ve Paris hükümetlerinin İran konusundaki Türk söyleminin oluşmasında sorumluluk payları yüksek mi? Diğer bir deyişle Almanya'nın ve Fransa'nın Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine karşı olması Ankara'yı radikalleşmeye mi yöneltti?
Bu açıklama tatmin edici olmak için fazla basit. Ama gerçeklik payı da yok değil. Türkiye'yi Avrupa Birliği'nden uzak tutmanın siyasi bir bedeli olacaktır. Diğer taraftan, Yakın ve Ortadoğu'da güçlü kredisi olan AB üyesi bir Türkiye'nin, Avrupa'nın etkisi için ne denli muazzam bir aracı olacağını tahmin etmek de zor değil. Üstelik bölgedeki en radikal unsurlara karşı ağırlık koymada çok daha fazla güç elde edilmiş olacaktır.
Hikâye henüz sonlanmış değil. Nicolas Sarkozy, tüm kapıları kapamadı. Cumhurbaşkanı Sarkozy, ivedi olarak Ankara'yı ziyaret etme sözünü bir an önce yerine getirmelidir.
Le Monde, başyazı 9 Nisan 2010
Kaynak: Zaman