Brüksel Anlaşması'ndan NATO'ya giden süreç
Sovyetler'e karşı kurulan ve Türkiye'nin dahil olduğu NATO'nun temeli Brüksel Antlaşması'na dayanıyor.

Belçika, Birleşik Krallık, Fransa, Hollanda ve Lüksemburg tarafından 17 Mart 1948'de imzalanan ve Soğuk Savaş'ın başındaki Sovyet tehdidine karşı ortak bir savunma antlaşması olan Brüksel Antlaşması, NATO'nun kuruluşunun öncüsü olarak değerlendirilir. Sovyetler Birliği'nin yaptığı Berlin Ablukası, Eylül 1948'de Batı Avrupa Birliğinin Savunma Organizasyonunun kurulmasına yol açtı. Fakat taraf devletler, Sovyetler Birliği'nin askerî gücü karşısında zayıf konumdaydı. Ayrıca komünistlerce yapılan 1948 Çekoslovakya askerî darbesi ile ülkedeki demokratik hükûmetin devrilmesinin ardından Birleşik Krallık Dış işleri Bakanı Ernest Bevin, benzer bir durumu önlemek için en iyi yolun Batılı ülkeler arasında ortak bir askerî strateji geliştirmek olduğunu belirtti.
Yeni ittifak arayışı
1948'de Avrupalı liderler, ABD Dış işleri Bakanı George C. Marshall'ın talimatıyla Pentagon'da Amerikalı askerî ve diplomatik yetkililerle görüştü. Yeni bir askerî ittifak için yapılan bu görüşmeler, Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 4 Nisan 1949'da Washington, DC'de imzalanmasıyla sonuçlandı. İmzalayanlar arasında Brüksel Antlaşması'na taraf olan beş devlet ile ABD, Danimarka, İtalya, İzlanda, Kanada, Norveç ve Portekiz bulunmaktaydı. İlk NATO Genel Sekreteri Lord Ismay, 1949'da yaptığı bir açıklamada örgütün amacının "Rusları dışarıda, Amerikalıları içeride ve Almanları aşağıda tutmak" olduğunu belirtti. Antlaşma, her kesim tarafından olumlu şekilde karşılanmadı. Bazı İzlandalılar Mart 1949'da yapılan tarafsızlık yanlısı, üyelik karşıtı ayaklanmaya katıldı. NATO'nun oluşturulmasının birincil kurumsal sonucu olarak Atlantikçilik adı verilen ve Kuzey Amerika ile Avrupa arasındaki iş birliğinin önemine vurgu yapan düşünce tarzının ortaya çıkışı gösterilmektedir.
Gemi, asker ve uçak
Üye ülkeler, herhangi bir üyeye karşı yapılan bir silahlı saldırıyı tüm üyelere yapılmış sayacakları konusunda anlaştılar. Dolayısıyla bir silahlı saldırı olması durumunda her bir üye, bireysel veya kolektif savunma hakkının kullanılmasında saldırıya uğrayan üyeye yardım edecek ve gerekli görüldüğünde Kuzey Atlantik bölgesinin güvenliğini sağlamak ve sürdürmek için silahlı güce başvurabilecekti. Antlaşma, üyelerin bir saldırgana askerî eylem ile yanıt vermesini gerektirmemekteydi. Yanıt vermeleri zorunlu olsa da, üyeler bunu nasıl yapacaklarını belirleme özgürlüğüne sahipti. Bu durum Brüksel Antlaşması'nın yanıtın askerî olacağını açıkça belirten 5. maddesi ile farklılık göstermektedir. Yine de NATO üyelerinin saldırıya uğrayan üyeye askerî yardımda bulunacakları varsayılmaktadır. Antlaşma daha sonra Fransa'nın bazı denizaşırı illeri de dâhil olmak üzere üye ülkelerin Yengeç Dönencesi'nin üstünde kalan toprakları ile "gemi, asker veya uçaklarını" kapsayacak şekilde açıklığa kavuşturuldu.
NATO kalibresi
NATO'nun oluşturulması, Avrupa ülkelerinin ABD uygulamalarını benimsemeleriyle müttefiklerin askerî terminoloji, yöntem ve teknolojilerine bir standartlaştırma getirdi. Yaklaşık 1.300 Standartlaştırma Anlaşması NATO'nun yaptığı pek çok ortak uygulamayı sistemleştirdi. Bunun sonucu olarak 7,62×51mm NATO tüfek kalibresi, pek çok NATO ülkesinde standart ateşli silah kalibresi olarak 1950'lerde tanıtıldı. FN Herstal tarafından üretilen ve 7,62mm NATO kalibresi kullanan FAL adlı silah, 75 ülkede kullanılmaya başlandı. Uçak manevra işaretlerinin standartlaştırılmasıyla birlikte NATO uçakları tüm NATO üslerine inebilir konuma geldi. Diğer standartlar arasında bulunan NATO heceleme alfabesi, NATO sınırlarını aşarak sivil kullanıma yayıldı.