Kimdir Mustafa Reşid Paşa?
"II. Mahmud’un ölümünde Hariciye Nezareti uhdesinde kalmak üzere Londra Sefareti’nde bulunuyordu. Orada mason olmuştu. Abdülmecid’in tahta çıkışını tebrik gayesiyle alelacele İstanbul’a geldi ve mason biraderlerinden aldığı talimatla Tanzimat’ın ilanına padişahı ikna etti. Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu’nu bizzat okudu."

Bazı tarih kitaplarında “büyük”, “koca” gibi unvanlarla anılan Mustafa Reşid Paşa, 13 Mart 1800 Perşembe günü İstanbul’un Davutpaşa semtinde doğdu. Babası, Mustafa Efendi adında bir memurdur. “Büyük” unvanlı Reşid Paşa, on yaşında babasını kaybettiğinde muntazam bir tahsil görmedi. Eniştesi, II. Mahmud devri sadrazamlarından Ispartalı Seyid Ali Paşa’nın yanında yetişti. Ali Paşa’nın muhtelif vilayetlerdeki valiliği dolayısıyla hayli yer gezip gördü. Bu arada Fransızca öğrendi. Ve Seyid Ali Paşa’nın azledilip Gelibolu’da ikamete memur edilmesi üzerine o da işsiz kaldı. Bu işsizlik günlerinde Davutpaşa’daki baba evine dönüp pek sıkıntılı bir hayat geçirdi, sefalete duçar oldu. Mustafa Reşid’in bu perişan hâlini gören Mısır Divanefendisi (vezirin yazı işlerine bakan memurların şefi) İbrahim Efendi adında bir zat, kızını Mustafa Reşid Paşa’ya vererek onu iç güvey aldı. Böylece sefaletten kurtuldu. Mehmed Cemil adlı oğlu bu evlilikten dünyaya geldi. O sırada eniştesi Seyid Ali Paşa öldü. Onun cariyelerinden Adile Hanım, Mustafa Reşid Paşa’ya haber gönderip karısını boşayarak kendisini almasını istedi. Ve Mustafa Reşid Paşa, Davutpaşa sefaletinden kendisini kurtaran ilk oğlunun anası kadını boşayıp Adile Hanım’la evlenerek bu kadının Kabataş’taki mükellef konağına yerleşti.
Hayli zaman sonra eniştesinin dostlarından Köse Akif Efendi’nin delaletiyle Sadâret Mektubî Kalemi’nde iş buldu. Bilahare çeşitli memuriyetler yaptı. Sultan II. Mahmud’un yakınlarından Pertev Paşa’nın himayesine mazhar oldu ve bu sayede hızla yükseldi. Hariciye’ye intisapla sefaretlerde bulundu. Hariciye nazırı oldu. Dört Hariciye nazırlığı vardır.
II. Mahmud’un ölümünde Hariciye Nezareti uhdesinde kalmak üzere Londra Sefareti’nde bulunuyordu. Orada mason olmuştu. Abdülmecid’in tahta çıkışını tebrik gayesiyle alelacele İstanbul’a geldi ve mason biraderlerinden aldığı talimatla Tanzimat’ın ilanına padişahı ikna etti. Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu’nu bizzat okudu. 1846’da sadrazam oldu. Muhtelif tarihlerde ve hepsi de Abdülmecid devrinde olmak üzere altı sadâreti vardır. Ceman altı yıl, sekiz ay, on dokuz gün bu makamda kaldı.
Yurdumuzda on beş yıldan fazla vazife gören ve masonlukta otuz üç dereceyi ihraz eden İngiliz Büyükelçisi Lord Roding onun şahsî dostu idi. Mustafa Reşid Paşa’nın böyle daha başka dostları vardı. Kimisi onun heykelinin dikilmesini istedi kimisi “medeniyet resulü”, “fahr-i cihan-ı medeniyet” dedi ona. Şinasi onun için: “Ey ahali-i fazlın reis-i cumhuru” dedi. “Medeniyet resulü” tabirini de Şinasi onun için kullandı:
“Aceb midir medeniyet resulü dense sana
Vücud-i mucizin eyler taassubu tahzir”
Şu mısralar da Şinasi’nindir:
“Sensin ol fahr-i cihan-ı medeniyet ki heman
Ahdini vakt-i saadet bilir ebna-yi zaman”
Ve yine Şinasi, Mustafa Reşid Paşa’ya:
“Bildirir haddini sultana senin kanunun”
diye seslenirken Tanzimat’ı kastediyordu.
Böylesine bir mugalata/demagoji içinde Tanzimat’ın her yıl merasimle kutlanması ve o güne “yevm-i adalet” adı verilmesi, gecesinin de “leyle-i adalet” diye ihya olunup o gece bütün minarelerin kandillerinin yakılması, hatt-ı hümâyûnun okunduğu mahalle bir “âbide” dikilmesi, aynı âbidenin daha büyüğünün Bayezid Camii avlusuna konulması ve bunlara da “nişane-ı adalet” unvanı verilmesi kararlaştırılmışsa da bilahare bunların cümlesinin tatbikine türlü sebeple imkân bulunamamıştır.
Ali Rıza ve Mehmed Galib Beylerin “On Üçüncü Asr-ı Hicri’de Osmanlı Ricali”ne göre Mustafa Reşid Paşa, Paris’te elçi iken Fransa kralının oğlu Jouanville’e bizdeki Batıcılık cereyanından bahisle yakında bir beyannamenin (Tanzimat kast olunuyor) yayınlanacağını ısrarla söyleyip daha o zamandan onu yurdumuza davet etmiş ve kralın oğlu Jouanville de vaktiyle yapılan bu davete icabetle hatt-ı hümâyûnun okunması merasiminde bulunup Tanzimat Fermanı’nı dinlemiş ve sonra: “Ey Türkler, siz bu zat için bir heykel dikmelisiniz. Bunu yapmazsanız medeniyet âlemi sizi nankörlükle itham eder.” diyerek Mustafa Reşid Paşa’ya hayranlığını ortaya koymuş imiş.