Köksüzlüğü kabul etmeyen bir modernleşmeci Ahmet Cevdet Paşa
Osmanlı Devleti’nin son dönemine tanıklık eden devlet ve ilim adamı, mütefekkir, tarihçi, hukukçu ve şair Ahmed Cevdet Paşa, bulunduğu her makam ve oturduğu her koltukta ıslah edici ve kural koyucu olarak anıldı.

Osmanlı Devleti’nin son dönemine tanıklık eden devlet ve ilim adamı, mütefekkir, tarihçi, hukukçu ve şair Ahmed Cevdet Paşa, bulunduğu her makam ve oturduğu her koltukta ıslah edici ve kural koyucu olarak anıldı.
Tarih-i Cevdet, Tezakir, Maruzat, Kısas-ı Enbiya, Kavaid-i Osmaniye, Mecelle gibi önemli eserleri kaleme alan Ahmet Cevdet Paşa, ilk Türk kadın romancı Fatma Aliye Hanım’ın da babasıdır.
Ahmet Cevdet Paşa kimdir?
Ahmet Cevdet Paşa, 26 Mart 1823 yılında Lofça’da dünyaya gelmiştir. Ailesi aslen Kırklareli’lidir. Babası Lofça İdare Meclisi üyelerinden Hacı İsmail Ağa, annesi Ayşe Sümbül Hanım’dır. İlk tahsiline doğduğu yerde başlayan Paşa, 1839’da İstanbul’a gelmiş ve dönemin önde gelen âlimlerinden dersler alarak eğitimine devam etmiştir. “Cevdet” mahlası kendisine ünlü şair Süleyman Fehim Efendi tarafından verilmiştir. Fransızca, Bulgarca, Arapça ve Farsça da öğrenmiş, Fatih Medresesi’nden mezun olduktan sonra 23 yaşında iken ilk resmi görevi olan Premedi kazası kadılığına atanmıştır.
Görevleri sırasında ilmi çalışmalarına devam etmiş ve “Ruus” payesi alarak müderris olmuştur. 1846’dan 1858’e kadar Mustafa Reşid Paşa’nın hukuki danışmanlığını üstlenen Ahmet Cevdet Paşa, olağanüstü görevle Bükreş'te bulunan Keçecizade Fuat Paşa’nın yanına gönderilmiş, Meclis-i Maarif üyeliğiyle birlikte Darü’l-Muallimin müdürlüğü yapmıştır. 1851'de yeni kurulan Encümen-i Daniş üyeliğine atanmış, bu kurul tarafından Osmanlı Devleti'nin 1774'ten sonraki tarihini yazmakla görevlendirilmiştir. 1855'te Vakanüvis’liğe atanan Cevdet Paşa sırasıyla Rumeli, Galata, Eyüp ve İstanbul kadılıkları yaptıktan sonra “Şeyhülislam”lık beklerken ummadığı bir teklif almış, 1865’te vezirlik rütbesini kabul ederek “Paşa” olmuştur. İki yıl süren Halep valiliğinin ardından Divan-ı Ahkam-ı Adliye Reisliği, divanın nezarete çevrilmesi üzerine, Adliye ayrıca da Maarif, Evkaf , Ticaret ve Dahiliyle Nazırlıkları yapmıştır. Bu görevlerinin ardından II. Abdülhamid tarafından Meclis-i Ali üyeliğine tayin edilmiş, nihayet 26 Mayıs 1895’te hastalanarak İstanbul-Bebek’teki yalısında vefat etmiştir.