Avusturya'dan Tanzimat Fermanına tepki: Avrupayı taklit etmeyin Türk ve Müslüman kalın

Yönetim işlerinizi düzene koyunuz ve düzeltiniz. Lakin adetlerinize ve yaşayış tarzlarınıza uymayan bir idare usulü kurmak için eski idareyi yıkmayınız.

Olaylar 04.11.2014, 03:08 19.03.2018, 20:40
Avusturya'dan Tanzimat Fermanına tepki: Avrupayı taklit etmeyin Türk ve Müslüman kalın

Tarih Dosyası / Dünya Bülteni


Osmanlı devleti iç ve dış sorunlarla uğraştığı 19.yüzyılda, devleti yeniden yapılandırarak azınlık isyanlarına Osmanlı vatandaşlığı temelinde bir çözüm üretmek için,aynı zamanda Mısır sorununun çözümünde Batılı ülkelerin desteğini almak amacıyla 3 Kasım 1839 tarihinde Tanzimat Fermanını ilan etti. Aslında Tanzimat Fermanının hazırlıklarına II.Mahmut döneminde başlanmıştı. Paris ve Londra’da elçilik yapmış olan Mustafa Reşit Paşa Osmanlı devletinde bir dizi reform yapmayı planlamış ve bu konuda Padişah II.Mahmut’u ikna etmişti. Bu çerçevede Tanzimat Fermanının hazırlanması için Meclis-i Valay-ı Ahkam-ı Adliye adıyla bir de meclis kurulmuştu. 

1838 yılında başlayan çalışmalar II.Mahmut’un ölümü üzerine yerine Sultan Abdülmecid  döneminde devam etti. Sultan Abdülmecid tahta geçtiğinde Mustafa Reşit Paşa Londra’da idi. İstanbul’a gelerek Ferman için dört ay boyunca hazırlık yaptı.

Sultan Abdülmecid’in de onayından sonra 26 Şaban 1255/3 Kasım 1839 günü Gülhane’de Tanzimat fermanı bizzat Mustafa Reşit Paşa tarafından okundu.Sultan Abdülmecid töreni Gülhane köşkünden izledi. Törene sadrazam,şeyhülislam,saray erkanı ve devlet adamları,ulema,esnaf cemiyetleri,Rum ve Ermeni patrikleri,hahambaşı ve İstanbul’da bulunan yabancı devlet temsilcileri katıldı. O günkü manzarayı tarihçi Lütfi Efendi şöyle tasvir edecekti : "Muharrir-i fakir dahi orada kürsüye yakın yerde bulunup bi-ibaretiha Hatt-ı Hümayunu istima' eyledim; o hüsn-i kıraat ve letafet-i hitabet görülmüş şey değil idi; akabinde toplar atılarak kurbanlar kesildi ve keyfiyet bil-cümle memalike i'lan o günden bed' ile usûl-ı cedideye teşebbüs olundu".

Okunduğu yerden ötürü Gülhane Hatt-ı Hümayunu olarak da ifade edilen fermanın niçin hazırlandığı ve neler getirdiği  ise fermanda şöyle açıklanıyordu:

Dün­ya­da can ve na­mus­tan da­ha kıy­met­li bir şey ol­ma­dı­ğı­na gö­re, bir kim­se­nin ken­di­ni teh­li­ke­de gö­rüp, ka­rak­te­rin­de iha­net ol­ma­sa bi­le bun­la­rı ko­ru­mak adı­na dev­le­te ve mil­le­te za­rar ve­re­cek ha­re­ket­le­re te­şeb­büs et­me­me­si için gü­ven­li­ği­nin te­si­si şart­tır.

Ki­şi­nin dev­let ve mil­let gay­re­ti, va­tan mu­hab­be­tiy­le ça­lı­şa­bil­me­si, dai­mî bir ıs­tı­rap ve en­di­şe­den kur­tul­ma­sı ise an­cak mal gü­ven­li­ği­nin te­mi­niy­le müm­kün­dür. Ev­ve­la hal­kın mal, can ve na­mus gü­ven­li­ği sağ­lan­ma­lıdır. Dev­le­tin, mem­le­ke­tin mu­ha­fa­za­sı için lü­zum­lu as­ker ve di­ğer mas­raf­la­rı­nın an­cak hal­kın ver­gi­le­rin­den top­la­nan pa­ray­la kar­şı­la­na­bi­le­ce­ği­ne gö­re, bu ver­gi me­se­le­si­ne de çe­ki­dü­zen ve­rilecektir.

Bu­nun için mem­le­ke­te bir fay­da­sı gö­rül­me­yen il­ti­zam­la ver­gi top­lan­ma­sı usu­lü terk edi­le­cek ve her­kes­ten em­lak ve kud­re­ti­ne gö­re mü­na­sip bir ver­gi alı­na­caktır.Hiç kim­se­den ka­nun ha­ri­ci bir şey ta­lep edil­me­ye­cek­tir. As­ker ko­nu­sun­da da dü­zen­le­me ya­pı­la­rak ni­zam­sız­lı­ğın ön­lenecek, ti­ca­ret ve zi­ra­atın bo­zul­ma­ma­sı için o za­ma­na ka­dar uy­gu­la­nan as­ke­re al­ma şek­lin­den vaz­ge­çi­le­cek­tir.

Hiç kim­se yar­gı­lan­mak­sı­zın açık ve­ya giz­li su­ret­te ce­za­lan­dı­rıl­ma­ya­cak­tır. Kim­se kim­se­nin na­mu­su­na ta­sal­lut ede­me­ye­cek, her­kes ken­di mül­kün­de tam bir ser­bes­ti­yet­le ya­şa­ya­cak­tır. Mü­sa­de­re uy­gu­la­ma­sı, ya­ni dev­le­tin ki­şi­le­rin ma­lı­na ha­zi­ne adı­na el koy­ma­sı kal­dı­rı­la­cak, bu ki­şi­nin mi­ra­sı va­ris­le­ri ta­ra­fın­dan ta­sar­ruf edi­le­cek­tir. Ve­ri­len bü­tün bu hak­lar­dan Müs­lim ve gay­ri­müs­lim­ler eşit bir şe­kil­de ya­rar­la­na­cak­tır.

Osmanlı vatandaşlığı temelinde yeni bir devlet yapılanmasını öngören bu yaklaşıma hem ülke içinden hem de ülke dışından birbirinden farklı tepkiler geldi. Tanzimat Fermanına yönelik en temel itiraz Müslüman halktan geldi. Müslüman halk gayrimüslimlere verilen geniş haklardan ve eşitlik temelindeki yeni yapılanmadan hoşnut olmadılar. Örneğin “Tanzimata kadar taşrada esnafın katıldığı meclisler vardı ve bu meclisler kadının başkanlığı altında toplanmaktaydı. Bu meclisler taşrada verginin taksim ve tahsili, harcamaların belirlenmesi konularında yetkiliydi. İdarî ve malî davalar da kadı tarafından görülürdü. Tanzimatla birlikte gelen meclislerde ise kadılar değil, valiler, muhassıllar ya da kaza müdürleri başkanlık etmeye başladılar. Bir başka deyişle ulema ve din adamlarının yetkisi siyasî idarecilere ve gayrimüslim teb'anın temsilcilerine devredilmiş oldu. Bu gelişmeler de tabiatıyla ulemanın ciddi tepkisine yol açtı.”

Halk tarafından Tanzimat bir Frenk icadı olarak görüldü. O kadar ki Müslüman halk, Babıali'nin Hıristiyan devletlerle anlaşmasını kötü saydığı için 'Sultan Frenk oluyor, Mehmet Ali Müslüman kalıyor' demek suretiyle tepkisini açıktan gösteriyordu.

Tanzimatın getirdiği yeni düzene taşrada mültezim,ayan ve eşraf da karşı çıkacaktı. Nitekim bu sebeple bir çok yerde fermanın uygulanması gecikti.

Gayrimüslim halk ise fermanın eksik yanları olduğunu ifade etmekle beraber olumlu karşıladı. Gayrimüslimler arasında fermandan memnun olmayan azınlık ise Rumlardı. Çünkü Rumlar Tanzimattan önce gayrimüslimler arasında itibar hiyerarşisi içinde ilk sıradaydılar. Rumlar ayrıca devlet yönetimine de katılabilmekteydiler. Divan-ı Hümayun,elçilik vb. kurumlarda tercümanlık görevini Rumlar yapardı. İstanbul Fener Rum Patriği bütün Osmanlı hristiyanlaranın dini lideri idi. Bu ve buna benzer hakların ellerinden alınacağını gören Rumlar Tanzimat Fermanından memnun kalmadılar. Gülhanede hazır bulunan Rum Patriğinin, ferman okunup da kırmızı atlastan yapılmış kabına konulduğunda söylediği 'İnşallah bir daha bu keseden dışarı çıkmaz" ifadeleri Rum cemaatin Tanzimat’a bakışını özetlemekteydi.

Avusturya-Macaristan imparatorluğu hariç Avrupa ülkeleri ise  fermanı  büyük bir memnuniyetle karşıladılar. Fermandan duydukları memnuniyeti Babıali’ye gönderdikleri mesajlarda dile getirdiler. Tanizmat Fermanının ilanı Avrupa gazeteleri tarafından da övgüyle karşılandı. Times gazetesi fermanını ilanını “150 yıllık zalim ve despot yönetimin yerine adil ve insan haklarına saygılı bir yönetim,akılcı bir vergi toplama düzeni getirdiğini’ yazacaktı. Paris’te yayınlanan Debats adlı gazete ise Avrupa modeline göre gerçek bir anayasa ilan edildiğini,yine Paris’te çıkan l'Univers gazetesi fermanla Türkiye'nin çağdaş medeniyet yoluna girmesini gerçekleştirecek kurumların temelinin atıldığı görüşlerine sayfalarında yer verecekti.

Tanzimat Fermanına olumsuz tepkiler ise Avusturya ve Rusya’dan geldi. Rusya bu fermanla Osmanlı devletinin İngiltere’ye yakınlaştığını bunun da kendi politikalarını sekteye uğratacağını düşünüyordu. Fermana yönelik net tepki ise Osmanlı devleti gibi çok uluslu bir yapıya sahip olan Avusturya-Macaristan imparatorluğundan geldi.  

Avusturya başbakanı Prens Metternich Tanzimat fermanının ilanından bir süre sonra Avusturya’nın İstanbul sefirine gönderdiği mektubunda Osmanlı devlet adamlarına şu tavsiyelerde bulunuyordu:

" Osmanlı Devleti alçalma ve çökme durumundadır. Şurasını gizlemeye çalışmamalıdır ki, çökme sebepleri arasında ilk temelleri Selim III  tarafından atılıp son padişahın ancak derin bir cahillik ve yetersiz bir hayale dayanan Avrupa tarzındaki yeni düzen hakkındaki düşünce ve tasarılarını söylemek lazımdır. Babıali'ye şu şekilde hareket etmesini tavsiye ederiz:

Hükümetinizi, varlığınızın temeli olan ve padişah ile Müslüman teb'a arasında başlıca bir bağıntı teşkil eden dinî kanunlara saygı esası üzerine kurunuz. Zamanın ihtiyaçlarına göre hareket ediniz ve zamanın doğurduğu ihtiyaçları gözönünde tutunuz. Yönetim işlerinizi düzene koyunuz ve düzeltiniz. Lakin adetlerinize ve yaşayış tarzlarınıza uymayan bir idare usulü kurmak için eski idareyi yıkmayınız. Aksi takdirde, padişahın yıktığı ve harap ettiği şeylerin değerini yerine koydukları kadar bilmediğine inanmak gerekir. Avrupa medeniyetinden, sizin kanun ve nizamınıza uymayan kanunları almayınız. Çünkü Batı'nın kanunları hükümetinizin temeli olan kanunların dayandığı usul ve kurallara katiyen benzemeyen kaideler üzerine kurulmuştur. Batı memleketlerinde temel olan şey, Hıristiyan kanunlarıdır. Siz Türk kalınız, lakin, mademki Türk kalacaksınız, şeriata uyunuz. Diğer dinlere karşı müsaadekâr olmak için şeriatin size gösterdiği kolaylıktan faydalanınız. Hıristiyan teb'anızı tamamıyla himayenize alınız. Onların paşalar tarafından ezilmesine engel olunuz. Bu teb'anın din işlerine karışmayınız. İmtiyazlarına saygı gösteriniz. Gülhane Hattındaki vaatlerinizi tutunuz. Bir kanunun yürürlülük şartlarını sağlamadan önce onu ilan etmeyiniz. Doğrulukta ve hak yolunda ilerleyiniz. Fakat bunu yaparken, batının efkar-ı umumiyesine önem vermeyiniz. Siz bu efkar-ı umumiyeyi, Avrupa'nın genel sesini anlamıyorsunuz. Eğer ilerleme yolunda bilgi ve anlayış ile hareket ederseniz, Avrupa efkar-ı umumiyesinin değerli kısmı lehinizde olacaktır.

Sözün kısası, biz Osmanlı Hükümetini, kendi idare tarzını düzene koymak için yaptığı işlerden vazgeçirmek istemiyoruz. Lakin hal ve şartları Türk İmparatorluğu'nun hal ve şartlarına uymayan Batı hükümetleri kopyaya değer bir örnek sayarak, ona göre düzen yapılmasını, esaslı kanunlarının Doğu'nun adetlerine uymayan hükümetleri taklit ve bugünkü şartlarda her türlü yaranma kuvvetinden mahrum olup İslam memleketlerinde zarardan başka bir netice doğurmayacağı belli olan ıslahatı kabul ve tatbik etmemesini tavsiye ederiz".

 

Kaynaklar :Engelhart, Tanzimat ve Türkiye, Coşkun Çakır; Bir Reform Hareketi Olarak Tanzimat: Hazırlanması, İlânı, Tepkiler ve Uygulanması, Ali Akyıldız; Tanzimat, İlber Ortaylı; İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, Orhan Koloğlu; Tanzimat'ın Yankıları

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?