Pan-İslamizm politikası II. Abdülhamid'e münhasır değildi!

Pan-İslamizm veya diğer bir ifade ile İttihad-ı İslam(İslam Birliği) terimi, Osmanlı Devleti kamuoyunda, bir kavram ve düşünce olarak ilk defa Yeni Osmanlıların Avrupa yayınlarında kullanılmış ve geliştirilmişti.

Olaylar 20.09.2011, 22:59 21.09.2011, 10:30
Pan-İslamizm politikası II. Abdülhamid'e münhasır değildi!

Necdet Sevil / Tarih Dosyası/ Dünya Bülteni

Osmanlı tarihinde birçok yerde karşılaştığımız “Biz, canımızı Müslümanların ittihadı (birliği) uğrunda feda etmiş bir milletiz” cümlesinden de anlaşılacağı üzere, bir kısım Osmanlı padişahları ve devlet adamları İttihad-ı İslam’ı bir düstur olarak kabul etmişler ve yeri geldiğinde de bu düsturu bir politika haline getirmişlerdir. Her surette İslam âleminin yekpare oluşunu arzeden ve Müslümanların birliğini temin etme noktasında kullanılan İttihad-ı İslam, 19. yüzyıla geldiğinde farklı bir hüviyete bürünerek, Batı’dan nakledilen Pan-İslamizm terimiyle eş değerde kullanılmış ve gerek Türkiye’de gerekse de Batı’da yapılan birçok çalışmaya konu olmuş olan bu terim,  II. Abdülhamid dönemiyle özdeşleştirilmiştir. Ancak, bu çalışmaların, özelliklede Batı’da yapılan çalışmaların çoğunda, Pan-İslamizm politikasının bizzat Abdülhamid tarafından tatbik edildiği yanılgısına düşülmüş ve böyle bir politikanın Osmanlı tarihinde ilk defa Sultan II. Abdülhamid tarafından uygulamaya konmadığı gibi sadece onun dönemine de münhasır kalmadığı gerçeği hep gözardı edilmiştir.

Doğuş tarihi ve doğuş fikri üzerine muhtelif görüşler mevcut olan ve ana kaynağını Fransız-İngiliz ve Rus diplomatik yazışmalarının oluşturduğu Pan-İslamizm veya diğer bir ifade ile İttihad-ı İslam(İslam Birliği) terimi, Osmanlı Devleti kamuoyunda, bir kavram ve düşünce olarak ilk defa Yeni Osmanlıların Avrupa yayınlarında kullanılmış ve geliştirilmiştir. 1871 yılına kadar aydın mahfillerinde hararetle tartışılan bu düşünce, bu tarihten itibaren İstanbul gazetelerinden Osmanlı kamuoyuna aktarılmış ve kısa zamanda da bir kitle ideolojisine dönüşmüştür. Kaynaklardan tespit edilebildiği kadarıyla, İttihad-ı İslam terimi ilk defa 1869 yılında kullanılmıştır. Pan-İslamizm için kullanılabilecek en erken tarih ise 1875 yılıdır.

İttihadı-ı İslam kavramının Pan-İslam olarak İngilizceye tercümesi ilk defa 19 Ocak 1882 tarihli The Tımes’da yayınlanan bir makalede yer almıştır. Bu ifadenin Fransızca tercümesi de M.G. Charmes adlı bir şahıs tarafından, Des Deux Mondes’de 1881 yılı sonlarında kullanılmış ve Fransız yazar mezkûr makalede bu hareketi 1870 yılına kadar götürmüştür. Bernard Lewis ise, Osmanlı hilafetini ilk defa uluslar arası planda gündeme getiren ve yine ilk defa bu devlete siyasi hâkimiyetinin olmadığı bir ülkede hilafet sıfatına dayanarak bazı dini konularda yetkiler kazandıran, siyasi Pan-İslamizm’in ancak halkı Müslüman olan Kırım’ın elden çıktığı 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’na kadar geri götürülebileceğini ifade etmiştir.

Batı’da siyasi ve ideolojik bir hareket olarak telakki edilen Pan-İslamizm üzerine yapılan çalışmaların ekserisinde, bu terimin 1870’lerde ortaya çıkmış olduğu ve II. Abdülhamid tarafından uygulamaya konulduğu düşüncesi hâkimdir. Araştırmacıları bu düşünceye sevk eden genel kanaat ise, Sultan II. Abdülhamid’in kısmen tecessüs sebebi ile kısmen de halife olarak bütün dünya Müslümanlarının durumu ile ilgilenmesi, sömürgelerinde binlerce Müslüman nüfusu barındıran İngiltere, Fransa ve Rusya’ya karşı böyle bir politikayı gütmüş olabileceğidir. Oysaki böyle bir politika Osmanlı tarihinde ilk defa Sultan II. Abdülhamid tarafından uygulamaya konmadığı gibi sadece onun dönemine de münhasır kalmamıştır. Zira; Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Kanuni ve III. Ahmed gibi padişahların yanısıra, Barbaros ve Sokullu gibi bir kısım devlet adamının da bu politikayı uyguladıklarına şahit olmaktayız. Nitekim, bu padişahlar döneminin gayesi ve ilâ-yı kelimetullah maksadının, Birinci Dünya Savaşı’nda ilan edilen Cihad-ı Ekber maksadıyla örtüştüğünü görmekteyiz. Böylece, zikredilen bu şahısların çok daha önceden İslamcılık yahut İttihad-ı İslam politikasını izlemiş bulunmaları, böyle bir politikanın sadece Sultan II. Abdülhamid’e has bir uygulama olmadığını ortaya koymaktadır.  Sultan II Abdülhamid’in öncekilerden farkı; bu politikadan beklentisi, ulaşmak ve elde etmek istediği hedefin ne olduğu noktasında tezahür etmiştir denilebilir. O. Böyle bir politika ile hilafet makamının ve halife ünvanının Avrupa devletleri ve özellikle de İngiliz emperyalizmi üzerinde caydırıcı bir rol oynamasını sağlamaya çalışmış gözükmektedir.

20. yüzyıla gelindiğinde Pan-İslamizm hareketi sayıca ve güç bakımından büyümeye devam ederek, dini olmaktan çok politik bir hareket olmaya başlamış ve batılı emperyalist uygulamalara reaksiyon olarak bir tür Pan-Oryantalizmle birleşmeye yönelmişti. Kötü organizasyonlar, sadık çalışanların olmaması, muhafazakârlar ile liberaller arasındaki iç anlaşmazlıklar, politik liderler arasındaki rekabet, ihtilaflar ve İslam dünyasındaki ulusal gruplar yüzünden de zayıf düşmüştür.

Kaynaklar:

Metin Hülagü, Pan-İslamizm Osmanlının Son Umudu, İzmir 2006.

Cezmi Eraslan, II. Abdülhamid ve İslam Birliği, İstanbul 1992.

Kemal Karpat, “Pan-İslamizm ve İkinci Abdülhamid: Yanlış Bir Görüşün Düzeltilmesi”, Türk Dünyası Araştırmaları, sayı: 48, İstanbul 1987.

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?