banner39

TMSF'nin amacı vatandaşın mevduatını koruma altına almaktır

Şu anda TMSF başkanlığı görevini yürüten Şakir Ercan Gül, yöneticisi olduğu kurum özelinden yola çıkarak Türkiye ekonomisinin fotoğrafını çekti. Türkiye’nin vesayet kurumları aracılığıyla nasıl teslim alındığını bir kez daha net olarak gösterdi.

Türkiye 17.05.2017, 14:40 21.05.2017, 00:16
TMSF'nin amacı vatandaşın mevduatını koruma altına almaktır

Dünya Bülteni/ Haber Merkezi

Kanuni Sultan Süleyman’a ait olduğu söylenen bir söz vardır: “Bugün borç alan, yarın emir alır.” Ülkemizin tarihine baktığımızda, biz, uzun süre veren el olmuşuz. Hem vakfetmiş, hem tasadduk etmiş hem de borç vermişiz.

Borç vermek, bir anlamda üstünlük ifadesidir. Güçlü olanın yapacağı iştir borç vermek çünkü. Zayıf olansa borç alandır. Dolayısıyla borç veren, borçlu alacaklı hukukunu düzenleyendir de aynı zamanda.

Yüz yıllarca borç verdikten sonra borç almanın ne demek olduğunu yıllarca IMF örneğinde yaşadık. IMF’nin sıradan bir bürokratının gelip ülkemizin seçilmiş yöneticilerini azarlamalarına şahit olduk. Bunu gördükçe içimizde öfke selleri kabardı ama sustuk. Sustuk çünkü alan eldik; tam adını söylemek gerekirse zayıftık. Kural koyan değil, konulan kurala uyandık.

İşin sevindirici yanı, bunlardan ders çıkarmasını bildik ve uygun bir fırsat bulduğumuzda küllerimizden yeniden doğmak için harekete geçtik.

Her doğum sancılıdır ve biz de ülke olarak o sancıları -bazen çok şiddetli bir şekilde- yaşıyoruz ve muhtemeldir ki sekiz on sene daha yaşayacağız.

Kolay değil, koca bir devleti yeniden yapılandırıyoruz, bu devletle birlikte yeni bir iddiayı yeniden hayata geçirmeye uğraşıyoruz.

Bu yeniden yapılandırmanın en önemli ayaklarından biri, hiç kuşkusuz ki ekonomi. Artık devletler arasındaki sınırların çok bir anlamı kalmadı. Savaşlar da daha çok para üzerinden yapılıyor. Mesela, petrol fiyatlarında yapılan bir oynamayla bazı ülkeler zengin edilirken bazı ülkeler de zora sokuluyor; bir savaşta açılamayacak yaralar, birkaç para oyunuyla açılıyor devletlerin bağrında.

BURSA BİRLİK VAKFI'NIN KONUĞU TMSF BAŞKANI ŞAKİR ERCAN GÜL İDİ

Şu anda TMSF Başkanlığı görevini yürüten Şakir Ercan Gül , Birlik Vakfı Bursa Şubesinin geleneksel Cuma Meclisinin konuğuydu 12 Mayıs Cuma gecesi. Konuk, yöneticisi olduğu Kurum özelinden yola çıkarak Türkiye ekonomisinin fotoğrafını çekti. Çekilen bu fotoğrafta, yazık ki çokça ihanet vardı. Bu fotoğraf bize, Türkiye’nin vesayet kurumları aracılığıyla nasıl teslim alındığını bir kez daha net olarak gösterdi.

“TMSF bir sigorta fonudur. Amacı da vatandaşın mevduatını koruma altına almaktır.” sözleriyle TMSF’nin asli görevinin ne olduğunu söyleyerek sohbetine başlayan Şakir Ercan Gül, daha sonra TMSF’nin kuruluş süreci hakkında bilgi verdi. 1983 yılında MB bünyesinde kurulan TMSF’nin asıl işlevine 2001 krizinden sonra kavuştuğunu anlatan Şakir Ercan Gül, bu krizden sonra yeniden yapılandırılan TMSF’nin daha sonraki zamanlarda ekonomi için çok önemli görevler üstlendiğini söyledi.

Önceleri görev tanımı net olmayan TMSF’nin, BDDK’nin kurulmasından sonra görevinin de netleştiğini söyleyerek iki kurumun görevini “Halk dilinde söylersek BDDK faal durumdaki bankaları düzenler ve denetler; TMSF ise ölü duruma gelmiş olan kurumları vatandaşa ve devlete zarar vermeden tasfiye eder veya mümkünse ekonomiye yeniden kazandırır.” sözleriyle özetledi. 

UZANLAR OLAYI

“Ahmet Ertürk başkanlığındaki TMSF, ilk ciddi operasyonunu Uzanlara karşı yaptı. Uzanlar, sahip oldukları bankalar ve şirketler aracılığıyla doğru olmayan şeyler yapıyorlardı. Vatandaşların kendilerine emanet ettikleri parayı kendi paraları gibi kullanıyor, canları ne isterse onları yapıyorlardı. Devletin bunu fark etmesi uzun sürmedi. Devlet, Uzanlarda kağıt üzerinde on birim para olduğunu ama bu paranın çoğunun sistemde olmadığını gördüğünde adım atmaya karar verdi. TMSF’nin en önemli operasyonu bu oldu. Bu önemli operasyonda can sıkıcı taraf, sigorta kapsamında olmayan offshore hesaplarındaki paraların da devlete ödetilmesidir.” sözleriyle Şakir Ercan Gül, yeniden yapılandırılan TMSF’nin ülkenin ekonomisi için ne kadar önemli bir kurum olduğunu da anlatmış oldu. TMSF’nin İmar Bankası ve Uzanlara ait diğer şirketleri akıllıca tasfiye etmesiyle devletin hem büyük bir sıkıntıdan kurtarıldığını hem de bu tasfiyeden elde edilen kaynakla ekonominin ciddi anlamda rahatlatıldığını söyleyen Şakir Ercan Gül, TMSF’nin iki ana işlevini “Küçük tasarrufçunun tasarrufunu korumak ve bunun yanında bankaları garantiye alıp mümkünse rehabilite etmek.” şeklinde özetledi.

SİGORTACILIK SİSTEMİNİ İYİLEŞTİREREK KRİZLERE DAYANIKLI HALE GELDİK

Türk ekonomisini yarı yarıya fakirleştiren 2001 krizinden ders çıkarılmasının, Türkiye’yi ilerki yıllarda yaşanacak krizlere dayanıklı hale getirdiğini belirten Şakir Ercan Gül, 2008 küresel krizinden az etkilenmemizin sebebinin 2001 krizinden çıkardığımız ders olduğunu belirtti. Günümüz dünyasının ekonomik yapılanmasının çok kırılgan olduğunu ve krizlere açık olduğunu “Şu anda dünyada finansal sistem aşırı büyümüş durumda. Bu büyüme, rezerv para olan doların karşılıksız basılmasıyla ilgili. Karşılıksız basılan dolar, dünya finansal sisteminin taşıyamayacağı boyutlarda artık. Devletler de bunu görmüş durumda. Buna çare arıyorlar, doları yavaş yavaş çağırmaya başladılar. Ama öte yandan bu durumla yaşamaya alışmış olanlar da var. Onlar da bu döngünün bozulmasını istemiyorlar. Mesela ABD, İsviçre, İngiltere gibi finans ve bankacılık merkezleri bundan yararlanıyor ve bunun da ötesinde aşırı güç kazandılar. Bu, onların hak etmedikleri bir güç aslında. İşte bunun sıkıntısı yaşanıyor dünyada. Bizler de yeniden yapılanarak ülke olarak buna hazırlık yapıyoruz bir anlamda.” sözleriyle anlattı Şakir Ercan Gül.

TÜRKİYE'DE DARBELER NEDEN OLUR, KRİZLER NEDEN ÇIKAR

Şakir Ercan Gül, Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinin bir darbeler ve krizler dönemi olduğuna dikkat çekti sonra. Bu darbe ve krizlerin hepsinin, kendi rotasına dümen kıran Türkiye’yi tekrar eski rotasına döndürmek için yapıldığını herkesin bildiğini söyleyip “Aslında Türkiye’de darbe ve krizlerin görünmeyen yüzlerinden biri de sermayenin el değiştirmesidir. Bu değişiklik, önceleri darbelerle yapılıyordu. Her darbe sonrasında, hiç gündeme gelmiyor ama sermaye el değiştiriyordu. Türkiye’de darbe yapılamayınca da bu görevi krizler üstlendi. Dikkat ederseniz her darbeden, her krizden sonra sermaye akışının yönü değişmektedir. Bu sermaye hareketliliğine zemin hazırlayacak güçsüz bir ortamın da olması gerekmektedir. İşte bu ortam, vesayet kurumları aracılığıyla sağlanmaktadır. Vesayet odakları geçmişte bu kurumları çok iyi kullandı. En sık kullandıkları kurum da Anayasa Mahkemesi oldu. Ama bu kurumların dışında, ortamı cılız bırakacak bir şey daha vardı. Nedense o pek gündeme gelmedi. O şey de, seçim sistemidir. Türkiye’de öyle bir seçim sistemi vardı ki, bu sistem güçlü bir iktidarın oluşmasını engelliyordu. Güçlü iktidar yokluğundan ortaya çıkan boşluğu elbette başkaları gibi, vesayet odakları da kullanıyor ve sermayeyi istedikleri şekilde kanalize ediyorlardı. Ben, darbeler ve krizler döneminde sermaye hareketliliği konusunun araştırılmasının şart olduğunu düşünüyorum.” diyerek sözlerine son verdi. 

Ahmet Serin

Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeli mi?