'Uludere'de cevap bekleyen sorular var...
Uludere'deki olayın meydana geliş şekli ve tanıkların ifadeleri olay hakkındaki soru işaretlerini arttırdı. Bugün köşe yazarlarının çoğu olayla ilgili çeşitli sorular ortaya attı

Dünya Bülteni /Haber Merkezi
Türkiye-Irak sınırında önceki akşam saad 21 sularında meydana gelen sivil katliamla ilgili kamuoyundan tepkiler yükselmeye devam ediyor. Olayın ardından en çok konuşlanlar ise kafalardaki sorular oldu. BDP'lilerin ve görgü tanıklarının ifadeleri olay hakkındaki soru işaretlerini arttırdı. Bugün köşe yazarlarının çoğu olayla ilgili çeşitli sorular ortaya attı.
İşte farklı isimlerden farklı farklı sorular:
Tara Gazetesi'nden Ahmet Altan:
Birincisi, bu çocuklar “kaçakçılık yapan” bir köyün çocukları, onların kaçakçılık yaptıklarını herkes biliyor, her akşam “kaçağa gidiyorlar”, gidip geldikleri yol belli.
Kaçakçıların “her zamanki” yolu üstünde, PKK’lılara benzemeyen kalabalık bir grup gördüğünde “burası kaçakçıların yolu, bunlar kaçakçı olmasın” diyecek kadar bölgeyi bilen kimse yok muydu Genelkurmay’da bombalama emri verenler arasında?
İkincisi, oradaki sınır karakolları, kaçakçıların gidiş gelişlerini biliyorlar, o karakollara yakın bir mesafede kalabalık bir grup saptandığında neden o karakollara “sizin o gruptan haberiniz var mı” diye sorulmadı?
Üçüncüsü, bombardımana başlamadan önce neden sınır bölgesindeki birliklerden, o bölgedeki “ajanlardan” bilgi istenmedi?
Taraf Gazetesi'nden Mehmet Baransu:
Bilgi PKK içindeki MİT ajanından. Dün gün boyu bu operasyon istihbaratının nasıl geldiğini öğrenmeye çalıştım. Hem bölgedeki yetkililerden hem Ankara’dan hem de Genelkurmay’dan aldığım bilgi, istihbaratın MİT tarafından gönderildiği. MİT’in yanlış istihbaratı üzerine 35 sivil hayatını kaybetmiş.
Sabah Gazetesi'nden Mahmut Övür:
Peki, elinde son teknolojiye sahip silah ve araçlar bulunan bir ordu bu vahim hatayı nasıl yaptı?
Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan ilk açıklama kafaların ne kadar karışık olduğunu gösteriyor.
"Geçmişte bölücü terör örgütünce gerçekleştirilen saldırılarda, teröristlerin, kullandığı ağır silah, cephane ve patlayıcıları yük hayvanları ile Irak'tan getirerek sınırdan içeri soktukları, teslim olan terörist ifadelerinden bilinmektedir."
Eee... Hani "çeşitli kaynaklardan alınan istihbarat ve yapılan teknik analizler sonucunda" karar verilmişti?
Yük hayvanlarıyla bir grup gördüyseniz hemen savaş uçaklarını mı harekete geçirmeniz gerekiyor?
Bildiğim kadarıyla Genelkurmay Başkanlığı'nın temel bir ilkesi var; "İlk ateş eden siz olmayın."
Savaş koşulları da olsa çağdaş devletin uyması gereken temel kurallar var. Hedefi öldürmek olmamalı...
Star Gazetesi'nden Mehmet Altan:
Bu bombalama emrini kim verdi?
Doğrudan Genelkurmay mı, Şırnak’taki tümen mi?
Ve bu yanlış, bu vahim kanlı hatanın sorumlusu kim?
Taraf Gazetesi'nden Yasemin Çongar:
Devlet bu katliamı niye yaptı?
Aylarca, “Müzakere de neymiş, PKK’nın bileğini bükelim” diye kampanya yürütüp, hükümeti askerî stratejilere teslim olmaya teşvik etmişken, birkaç gün önce açılım paketinin “a”sını duyar duymaz “Sakın ha” diye celallenenler, dünden beri sağda solda “pek akıllı” cevaplarını sıralayıp duruyorlar ama gördüğüm kadarıyla içlerinden hiçbiri “Bilek bükme tercihimizin kaçınılmaz sonucu budur. Sivillere zarar vermeyen savaş diye bir şey yoktur” demiyor, diyemiyor. Devletle müzakere aşamasına gelmişken masayı tekmeleyip, yaz ortasında savaşı yeniden başlatarak bugünleri hazırlayan örgüt ise, nicedir susup sinmişken dün katliamdan kendisine rant devşirme sevdasıyla dile gelmişti ama onun sözcüleri arasında da, “Savaşı biz tercih ettik, olacağı buydu” diyene rastlamadım.
Şuna inanıyorum: Bugünkü birinci hakikatimiz, “devletin halkını katlettiği” ise, ikinci hakikatimiz de “bu katliamın, devletin ve örgütün ortak savaş tercihinin bir sonucu” olduğudur.
Öğretim üyesi Önder Aytaç:
- Operasyon kararından önce, istihbarat ağlarının ve birimlerinin birbirini tamamlaması gerekirken, acaba bu kez buna gereksinim duyulmuş / duyulmamış mıdır? Yoksa tek kaynaktan gelen istihbaratla mı yetinilmişir?
-İstihbarat kaynağı acaba bizzat PKK’nin kendisinin “terörist ihbarı” da olabilir midir?
- Bir ihbara dayanarak baskını yapanlar da aynı ihbar kaynağının ortakları mıdır?
Bugün Gazetesi'nden Ahmet Taşgetiren:
Sınırda ne oldu? 35 ölü neyin nesi? Kim haklı? Genelkurmay mı, köylüler mi?
Eğer gerçekten terör grubu olduğundan emin olunmamışsa bombardımana nasıl karar verildi?
İstihbarat nasıl işledi? Çok kötü bir olay. Çok vahim. Terörle mücadele bir tutkuya, hatta şehvete mi dönüştü? Olan biten süratle açıklığa kavuşturulmalı. Değilse bu olay, teröre değil, terörle mücadeleye vurulan en büyük darbe olacaktır.
Haberturk Gazetesi'nden Yiğit Bulut:
Bölgede istihbarat dolayısıyla son yanlış olan da; MİT-Askeri istihbarat veya Amerika'nın aktarımından sağlanıyor.
- MİT ve askeri istihbarat birimlerinin sağladıkları bilgi, genel olarak örgüt içine sızdırılmış elemanlardan alınıyor. Burada önemli detaylar var; ya elaman gerçekten örgüt içinden yanıltıldı yani yanlış bilgi verdi yada eleman çift taraflı ve Türk Devleti'ni kötü duruma düşürmek isteyen örgüt böyle bir plan yaptı. Amacı açık; örgüt çok sıkı bir şekilde devam eden terörle mücadele operasyonlarını bu şekilde "devleti suçluluk duygusu içinde boğarak" durdurma yoluna gitti.
Başka bir ihtimal MİT içinde bir hesaplaşma sonucu yanlış istihbarat üretildi ve başta ikinci açılım diyen hükümeti olmak üzeri birçok kurum ve kişi zor duruma düşürüldü. Bu olay sonrası yaşananlar siyasi malzeme yapanlar ülkeye hizmet etmedikleri gibi araya karışarak asılanda gerçek suluları gölgeliyorlar.
Amerika, Irak ve Afganistan’da olduğu gibi ya gerçekten yanıldı veya biz bilerek yanılttı. Bir detay daha var; Amerika içinde bir hesaplaşma sonucu da yanlış istihbarat üretilmiş olabilir.